okumak
Görünüm
Türkçe
[değiştir]Köken
[değiştir]Söyleniş
[değiştir]Eylem
[değiştir]okumak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi okur)
- bâzı belirtilerle mânâyı, gizli duyguyu anlamak, kavramak
- Yüzünü benden saklıyor. Niçin? Çehresinde, melâlinde aşkının matemini okumayayım diye mi? — Ö. Seyfettin
- bir konuyu öğrenmek için okulda, bir öğretmenin yanında veya yazılı şeyler üzerinde çalışmak, öğrenim görmek
- Çabuk dil öğrenmedi, okumak istemedi. — H. E. Adıvar
- İlim, ilim bilmektir,
İlim, kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin,
Ya nice okumaktır? — Yunus Emre[1]
- bir şeyin anlamını çözmek
- Şifre okumak.
- bir yazıyı meydana getiren harf ve işaretlere bakıp bunları çözümlemek veya seslendirmek
- Bana umutsuz bir sesle son raporları okudu. — F. R. Atay
- bir yere çağırmak, davet etmek
- değerlendirmek
- hastalığı iyi edeceğini ileri sürerek okuyup üflemek, üfürükçülük etmek
- küfretmek, sövmek
- Çok yavaş gittiğinden herhâlde arkandakiler geçmişine okuyup duruyordur.
- sesli olarak söylemek
- Salon boşalmaya başladı, biz şiirler okuyup dinliyoruz. — R. H. Karay
- yazılmış bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek
- Gazete bile okumak istemiyorum. — B. Felek
Çekimleme
[değiştir]okumak eyleminin çekimi
Zıt anlamlılar
[değiştir]Deyimler
[değiştir]Türetilmiş kavramlar
[değiştir]Çeviriler
[değiştir]bir yazıyı seslendirme
|
Kaynakça
[değiştir]- Türk Dil Kurumuna göre "okumak" maddesi