Angela Merkel'in sakin gücü

Angela Merkel, 2005’ten bu yana Almanya’yı yönetiyor.

Küresel finansal kriz, göçmen politikası tartışmaları ve Brexit’in Avrupa Birliği’nde yarattığı çalkantıyla boğuştu.

Ve 4. kez başbakan seçilme yolunda ilerliyor.

Duvar

Sıcak bir Kasım akşamıydı. Ve Berlin’de inanması güç birşeyler oluyordu.

Yüzlerce, daha sonra binlerce Doğu Alman, olacaklardan biraz kuşku duyarak kenti ikiye ayıran, bir zamanlar geçilmesi imkânsız duvara doğru yürüdü ve hiçbir müdahaleyle karşılaşmadan ünlü Berlin Duvarı'nı geçebildiklerini gördü.

Dakikalar sonra ellerinde kazma ve baltalarıyla gençler, kendilerini Batı’dan ayıran o duvarı yıkmaya başlamıştı.

Onlar şarkılar söyleyip mumlar yakarken, muhabirler kameralara yaşananları anlatmaya çalışıyordu.

Demir perde aralanmıştı. Berlin Duvarı düşüyordu. Yaşananlar, 20. yüzyılın dönüm noktalarından biriydi.

Ve Angela Merkel o sırada haftalık sauna tatilindeydi.

Yıllar sonra o akşamı şöyle anlatacaktı: “Bir Perşembeydi. Perşembeleri benim sauna günüm, bu yüzden saunaya gitmiştim.”

Merkel o akşam sonunda Batı’ya geçme cesaretini gösterdi – ve sonraki gün bir kez daha geçti. Ama hiç acele etmeden...

“Sınır açıldıysa, bir daha kapanmasının çok zor olacağını tahmin ettim”

Bu cevap tam da genç bir kuantum kimyagerinin vereceği türden bir cevaptı. Merkel’in, yaşanan bu büyük dönüşüm karşısındaki telaşsız, tahlile dayanan yaklaşımını daha sonra tüm dünya tanıyacaktı.

2005’ten bu yana Almanya başbakanı olan, dünyanın en çok tanınan isimlerinden Angela Merkel bu yüzyılın en dayanıklı ve güçlü liderlerinden biri.

Avrupa’daki ekonomik kriz ve Rusya ile Avrupa arasındaki “iletim hattı” rolü, onun gücünü daha da artırdı. Birçokları için Merkel, tekinsiz ve değişen dünyada istikrarın sembolü -bir mihenk taşı-.

İngiltere’siz bir Avrupa Birliği’nin geleceğini planlıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın kaotik yönetiminde, sessizce yeni küresel işbirliklerini pekiştiriyor.

Takdir edenleri/hayranları onu Batı’nın demokratik değerlerinin son savunucusu olarak görüyor.

Ancak ona saygı duyan çok kişi olsa da, Yunanistan borç krizi, mülteci politikası ve çevre konularındaki tavizsiz duruşu nedeniyle Merkel'i kötüleyenler ve karikatürize edenler de var.

Tüm bunlara rağmen, Merkel hakkında çok az şey biliyoruz. O, kendi ülkesinde bile gizemli bir figür.

Almanya Başbakanı, özel yaşamının gizliliği konusunda kötü bir üne sahip.

Ailesini, arkadaşlarını, hatta çalışanlarını titizlikle gözlerden uzak tutuyor.

Eşi Joachim Sauer kamuoyu önüne çok az çıkıyor. Bilim insanı olan Sauer, ilk eşinin soyadını taşıyan Merkel’in ikinci eşi.

Merkel ve eşi Joachim Sauer

Merkel ve eşi Joachim Sauer

Merkel’in eşi ve sırdaşları, onun çevresinde, büyüdüğü Uckermark bölgesinin sık ormanları gibi girilmesi imkânsız bir daire oluşturuyor.

Merkel ve eşi, bazı haftasonlarını hâlâ o ormanlarda geçiriyor.

Merkel’i, politikalarını ve motivasyonunu anlamak için, bir zamanların komünist Doğu Almanya’sındaki pek de sıradan olmayan çocukluğuna bakmak gerekiyor.

Templin’de çocukluğunu geçirdiği ev hâlâ ayakta; büyük, dingin, pastel renkli ancak arkasındaki ağaçlık araziyle gölgelenen bir ev. Eve, küçük kulübelerin ve bakımlı bahçelerin içinden geçen bir yoldan ulaşılıyor.

Otoparkta genç birer erkek ve kadın ziyaretçileri güven veren büyük bir gülümsemenin eşlik ettiği resmi bir el sıkışmasıyla selamlıyor.

Merkel'in çocukluğunu geçirdiği Templin'deki ev

Merkel'in çocukluğunu geçirdiği Templin'deki ev

Evin sakinleri, Angela Kasner’in çocukluğunda da olduğu gibi öğrenme güçlüğü olan yetişkinler. Lüteriyen bir papaz olan babası, Angela doğduktan kısa bir süre sonra ailesini Hamburg’dan buraya taşımış.

Hemen herkesin batıya göç ettiği bir dönemde, Kasner ailesi doğuya gidiyordu... Sınır henüz kapanmamıştı. Demir Perde 7 yıl sonra çekilecekti ama komünist Alman Demokratik Cumhuriyeti’ndeki rejim yine de baskıcıydı.

Muhalif olarak görülenlerin pek fazla şansları yoktu. Hiçkimse Rahip Kasner’i hangi nedenin buraya götürdüğünden emin değil. Ama kararında iş imkânının etkili olduğu düşünülüyor. Bir din adamı olarak, birçok Doğu Almandan daha özgür bir yaşamı olacaktı.

Daha sonra Templin’in belediye başkanı olan Ulrich Schöneich, Kasner ailesini iyi tanıyanlardan biri. Horst olarak bahsettiği Rahip Kasner’i 'Templin’de çevresinde bir entelektüel çemberi oluşturmuş, katı bir adam' olarak tanımlıyor. Kasner çocuklarının gelecekte üniversite eğitimi ve iş fırsatlarını garantiye alabilmek için, onları Doğu Almanya'nın gençlik örgütlerine girmeye zorlamış.

Bu yılları, gelecekte Merkel’in karşısına sık sık çıkacaktı. Yıllar sonra gazeteler boy boy onun gençliğinden, Özgür Alman Gençliği hareketinin üniformalarıyla çekilmiş fotoğraflarını basacaktı. Merkel ise hareketteki rolünün oldukça pasif olduğunu ısrarla yineleyecekti.

2013’te verdiği bir röportajda “Güvenebileceğim tek şey hatıralarım. İşlerin seyri değişirse, bununla başa çıkabilirim” demişti.

Babasının gençlik hareketine katılmasına izin vermediği Schöneich, Merkel’de hem anne hem de babasının etkilerini görebildiğini söylüyor.

Merkel’in annesi öğretmendi ancak aile Doğu Almanya'ya taşınınca çalışmayı bırakmak zorunda kaldı. Siyasi olarak aktif bir kadındı. Yerel sosyal demokrat partinin başkanlığını yapıyordu.

Merkel’in annesiyle yakın olduğu biliniyor. Güncel siyasi sorunları hâlâ annesiyle tartışıyor. Hamburg’daki son G20 Zirvesi’nden de çıkıp annesinin doğum günü kutlamalarına gitmişti.

Schöneich "Merkel’de ikisini de görebilirsiniz. Babası çok kariyer odaklıydı. Merkel de öyle. Annesi de herkesin sevdiği, sevgi dolu bir kadındı” diyor.
Schöneich’e göre Merkel’in siyasi stratejisi iyi bir satranç oyuncusununkine benziyor. Ancak aynı zamanda kararlarında vicdanının da sesinidinliyor.

“O başbakan olduğunda, Templin’deki birçok kişi buranın canlanacağını umdu. Onlara ‘Yanılıyorsunuz, bunu yapmak, taraflı görünmek istemez’ dedim.”

Berlin Duvarı yıkıldığında Merkel 35 yaşındaydı. Üniversite eğitimi almış, 20’lerinde evlenip boşanmıştı. Hatta onun bir dönem bir işgal evinde bile yaşadığı söyleniyor. Ancak onun jenerasyonu, seyahat özgürlüğü de dahil birçok özgürlükten yoksun bırakılmıştı.

Merkel (sağda)... Polonya'da 1989'da kocası ve arkadaşı Malgorzata Jeziorska ile birlikte

Merkel (sağda)... Polonya'da 1989'da kocası ve arkadaşı Malgorzata Jeziorska ile birlikte

Merkel de sık sık Demir Perde arkasındaki gençliğine atıfta bulunarak, tutkulu bir şekilde bireysel özgürlüklerden bahsediyor.

Trump’ın ABD başkanı seçilmesinin ardından, Meksika sınırına duvar örme planından dehşete düşen Merkel, Trump’a batı değerlerine, 'etnik kökenine, cinsiyetine, cinsel tercihine ya da siyasi inancına bağlı olmaksızın demokrasi, özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve insan onuruna' bağlı kalması gerektiğini hatırlatmıştı.

Templin’den gelen bu kadının karakteri, kesin bir şekilde kendi ülkesinin çalkantılı tarihiyle şekillenmişti.

Merkel belki de 1989’un o Kasım akşamı sokağa çıkıp, şarkılar eşliğinde duvarın yıkılışını izleyenlerden biri değildi ama yıllar sonra, yeni Almanya’nın lideri olarak, dünyada onun sesi yankılanacaktı.

Himaye altındaki kadın

Çevre Bakanı kötü bir gün geçiriyordu.

Toplanan kalabalık öfkeliydi. Bağırıp, yuhalayarak ellerindeki pankartları sallıyorlardı. Kimsenin köylerine yeniden işlenmiş nükleer atıkları göndermesine izin vermeyeceklerdi.
Angela Merkel onları ikna etmekte zorlanıyordu. Yıl 1997’ydi ve Merkel’in Çevre ve Nükleer Güvenlik Bakanı olarak 3. yılıydı.

O yıllarda Helmut Kohl’un hükümeti Almanya’daki nükleer santrallerin atıklarını işleyerek saklanması için Gorleben ve çevresine gönderiyordu.

Bölgede yaşayanlar bundan hiç de memnun değildi. Almanya’nın çevreci lobileri de... Bazı protestocuların öfkesi şiddete döndü. Binlerce kişi sokaklara döküldü. Bu ulusal bir skandaldı ve lekesi yıllarca Merkel’in üzerinde kalacaktı.

Ama Duvar’ın çöküşü sonrası kendisine katılacak bir siyasi parti arayan Merkel, yine de çok yol katetmişti.

1994 yılından Angela Merkel'in bir fotoğrafı 

1994 yılından Angela Merkel'in bir fotoğrafı 

Ama Duvar’ın çöküşü sonrası kendisine katılacak bir siyasi parti arayan Merkel, yine de çok yol katetmişti.

10 yıldan kısa bir sürede, zamanın Demokratik Uyanış (daha sonra Hristiyan Demokrat Birliği olan) partisi sözcüsüne yardımcılık yapmaktan, Helmut Kohl’ün kabinesinde, hem de başbakanın özel himayesinde yükseliyordu.

Heiko Sakurai'nin karikatürü

Genç bir karikatürist olan Heiko Sakurai, o yıllarda Angela Merkel’i çizmeye başlamıştı:

“Gözlerine yoğunlaşıyordum. Yarı kapalı gözlerine... Nasıl baktığına... Benim için ilginç olan buydu. Başlarda uykusu olan, güvensiz bir kız gibiydi. Ama sonra bu değişti.

Onu hâlâ yarı kapalı gözlerle çiziyorum. Ama artık bu gözlerin rasyonellik işareti olduğunu biliyorum. Ama onun zihninden geçenleri okuyamıyorsunuz – hâlâ sorunum bu. Hâlâ bu kadın neler düşünüyor anlayamıyorum.”

Angela Merkel: Bırak erkekler yapsın.Theresa May: ... ve sonunda onların işlerini ellerinden alalım.

Angela Merkel: Bırak erkekler yapsın.
Theresa May: ... ve sonunda onların işlerini ellerinden alalım.


Sakurai, bu gizleme kabiliyetinin, çocukluğunu Doğu Avrupa’da geçirmiş birinin mecburiyetten kazanıldığı bir yetenek olabileceğini düşünüyor.

“Bu ona kariyerinde de yardımcı oldu –konuşmayan ve sır tutan kapalı bir yakın çevresi var.”

Merkel’in akıl hocası Kohl de – geç olsa da – çırağının nasıl bir kapalı kutu olduğunu anlayacaktı.

1994: Helmut Kohl ve Merkel

1994: Helmut Kohl ve Merkel

Kohl ve partisi ortaya çıkan fon skandalına batmışken, Merkel bir gazeteye verdiği röportajla kendisini onlardan uzağa yerleştirecekti. Kohl, bir ihanet olarak algıladığı bu hareketi hiç affetmedi. Yıllar sonra Kohl’un cenazesinde, Kohl’un eşi Merkel’in konuşma yapmasını engellemeye çalışacaktı.

Merkel ve Kohl - 2007 yılı

Merkel ve Kohl - 2007 yılı

Kohl’un başbakanlığının sonunu kolaylaştıranlar arasında Merkel de vardı. Merkel, başbakanlık makamına duyduğu hırsı/ihtirası farketmeye başlamıştı.

Yaşananlar Merkel’in de çok sevdiği Wagner’in operalarındaki entrikaları aratmıyordu.

Siyasi bir dönüşüm yaşanıyordu. Korunmaya ihtiyaç duyan o küçük kız gitmiş, yerine güçlü bir kadın gelmişti.

Partisi yeniden güç kazanmış olsa da, Merkel’in bugünkü karakterinde öne çıkan özgüven ve soğukkanlılığı kazanması için bir süre geçmesi gerekecekti.

Zamanla görünüşü de değişti. Merkel’in saç modeli yumuşamış ve artık daha modern kıyafetler giymeye başlamıştı.

Almanların ona başta taktığı Mutti (anne) lakabını aşarak güvenilir bir kişi imajı yarattı. Mert, dürüst, dikkatli... Artık çok az kullanılan bu lakaba rağmen, Merkel’in cinsiyeti neredeyse hiç tartışma konusu olmadı. Merkel cam tavanı yıkmış ama bunu siyasi retoriğinde neredeyse hiç yansıtmamıştı.

Uzun yıllar Hristiyan Demokratlar Birliği (CDU) milletvekilliği yapmış olan Wolfgang Bosbach, “Almanya’da çok eskiden kalma, herkesin bildiği bir reklam sloganı vardır. Ve bu slogan Merkel için de geçerli: “En iyi yol bildiğin yoldur”.

O, bir ideolojiye, sadece ona bağlı kalmak adına bağlanacak biri değil. Bu hiç de tipik bir Alman davranışı değil.”

Heiko Sakurai, karikatürist

“İnsanlar onun aşırılığa meyili olmadığını biliyor ve özel hayatıyla da birçok kişiyi etkiliyor. Eski Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande’ın motosikletiyle kız arkadaşını görmeye giderken çekilmiş olan fotoğrafını hatırlıyorum. Kimse Angela Merkel’i böyle bir fotoğrafta hayal edemez ve zaten böyle bir şey olmayacaktır da.”

Ancak Merkel’in ülkesini ve dünyayı şaşırttığı anlar da oldu.

Sakurai şöyle diyor: “O tahmin edilebilir biri ancak bir ideolojiye, sadece ona bağlı kalmak adına bağlı kalmaz. Ve bu hiç de tipik bir Alman davranışı değil. Almanlar geleneklerine ve ideolojilerine bağlılıklarıyla tanınırlar.”

O ve birçokları, Merkel’in iki kez olağan söyleminin dışına çıktığını düşünüyor:

İlki Japonya’da 2011’de yaşanan Fukuşima felaketinden sonra “energiewende” yani Almanya’da nükleer enerjiye son verme kararıydı.

Ve ikincisi 2015’te ülkenin kapılarını yüzbinlerce mülteciye açmak oldu. Bu iki kararı onun siyasetini belirledi ancak ünü ve popülerliğinden götürdükleri de oldu.

İki kararı da hem alkışlayanlar, hem yerenler vardı. İki kararın da etkileri uzun sürdü.
Almanya’nın enerji şirketleri, 'energiewende'den ötürü hükümete dava açtı. Ülkedeki son nükleer santral de 2022’de kapılarını kapatacak. Şirketlere tazminat ve vergi iadesi yapılacak.

Bu nükleer santralin sahibi kapatma kararının ardından tazminat davası açtı. 

Bu nükleer santralin sahibi kapatma kararının ardından
 tazminat davası açtı. 

Almanya’ya giden yüzbinlerce mültecinin entegre edilmesinin yönetimsel, sosyal ve ekonomik boyutlarını tahmin etmek bile güç.
Bu iki kararın bu kadar büyük etki yaratmasının nedenlerinden biri de belki Merkel’in - özellikle halk üzerinde oluşturduğu imajı - çok dikkatli şekilde kontrol etmesiydi.

Resmi olmayan basın toplantılarında çok şakacı, gözleri ışıldayan ve tüm odayı kahkahaya boğan birisi. Ama bunu kamerada görmek pek mümkün değil.

Wolgang Bosbach'a göre Merkel'in çok iyi bir espri anlayışı var. 

Wolgang Bosbach'a göre Merkel'in çok iyi bir espri anlayışı var. 

Wolfgang Bosbach’la seçim bölgesinde ilk karşılaşmalarında Bosbach, Merkel’e yerel bir panayıra gitmeyi isteyip istemeyeceğini sormuş.

"...ama kameralar açıldığı anda bu espri anlayışını göremezsiniz”


"...ama kameralar açıldığı anda bu espri anlayışını göremezsiniz”


“Başta istemedi ancak sonra, o zamanlar çok küçük olan çocuklarım sordu ve Merkel onları kıramadı. Sağında bir çocuk, solunda bir çocuk panayıra gittiler, atlı karıncaya bindiler. Merkel de rahatladı ve eğlendi.”

“Rahatladığında çok komik ve esprili biri oluyor. Ama toplumun bunu öğrenmesinden utandığını hissediyorum. Çok iyi bir espri anlayışı var ama kameralar kayda girdikten sonra bunu göremezsiniz.”

Yunanistan borç krizinde Merkel’e karşı çıkan Bosbach, Almanya Başbakanı’nın karşısında durmanın nasıl bir duygu olduğunu da iyibiliyor:

“Bu kusur, en tepeye ulaşmış insanların çoğunda vardır. Helmut Kohl’de de bizzat görmüştüm. Benim gibi birinin farklı bir fikri ya da soruları olduğunda, bu ister Yunanistan’ın borçları ister mülteciler konusu olsun, sizin sadakatinizi sorgularlar.”

“Ona ‘ben farklı düşünüyorum’ dediğinizde bunu kabul etmekte zorlanır ve sizinle her türlü savaşa girer.”

Tartışmalı konular, Merkel döneminin belirleyicilerindendi, ama bu konular aynı zamanda onu ayakta da tuttu.

Kriz yönetiminde yetenekli. Merkel'in dünya sahnesinde büyüyen gücü, Almanya’yı da yeni ve daha güçlü bir konuma getirdi.

Tüm bu yaşananlar, dikkatin onu çok az tepki vermek ve çok az risk almakla eleştiren kesimlerden başka yöne çekilmesini sağladı.

Almancaya 2015’te çok da olumlu bir anlamı olmayan yeni bir fiil girdi: kararsızlığı simgeleyen “Merkel olmak”.

Sakurai, son karikatürlerinden birinde Merkel’i siyasi duruşunu değiştirmesi ve muhalefet partilerinin ortaya attığı fikirleri yutmasından ötürü, bir amip olarak resmetti.

"Merkelamofobya"

"Merkelamofobya"

“Merkel amibinin belirli bir vücut şekli yoktur. Avını çevreler, beslenme kofullarıyla onları sarar ve sindirir”

“Onun zayıflığı, onun vizyonunu bilmemem. Ülkeyi nereye götürmek istediğiyle ilgili bir vizyonu var mı bilmiyorum. Tepki gösteriyor ancak harekete geçmiyor.”

Sakurai yine de, 12 yıldır başbakan olan Merkel’i artık kimsenin küçümsemediğini söylüyor.”

Kapıların açılması

Küçük sarışın bir kız örme oyuncaklarla dolu bir kutuyu gururla kaldırdı. Münih tren istasyonunda kalabalıklaşmaya başlayan bir toplaşmanın ortasında mavi gözleri parıldayarak “Mülteciler için!” dedi heyecanla. Çevresindeki meraklı Almanlar ise anlayışla gülümsedi.

Dakikalar sonra ise mülteciler geldi. Yorgun argın, ellerinde ezilmiş çantalarıyla onlarca kadın, erkek ve çocuk polisler eşliğinde ilerliyordu.

Bir dakika için izleyen kalabalık tamamen sessiz kaldı. Sonra birden içlerinden biri alkışlamaya başladı. Yavaş yavaş mültecilerin suratları aydınlandı. Kalabalık, alkışlar ve evde yapılmış pankartlar hep onlar içindi.

Angela Merkel kariyerinin en büyük kumarını oynamıştı.

Aylardır savaş, infaz ve yoksulluktan kaçıp Avrupa’dan sığınma isteyenlerin sayısı hızla artıroydu. Aileler ya Akdeniz’de ağzına kadar dolu teknelere doluşuyor ya da Avrupa’nın sınır ülkelerinde otoyollara akın ediyorlardı.

AB’nin önünde daha önce hiç görülmemiş derecede bir kriz vardı ve liderleri bununla nasıl başa çıkacaklarını bilmiyordu. Merkel, çoktan mültecilerin girdikleri AB ülkesinde kalmasını şart koşan Dublin anlaşmasını Suriyeliler için devreden çıkarmıştı.

Ancak artık Macar hükümetinin de canına tak etmişti. Yetkililer, Budapeşte’deki ana tren istasyonunu kapatmış, iltica talebinde bulunanların Batı Avrupa’ya giden trenlere binmesine izin vermiyorlardı.

Belki de Merkel Keleti istasyonunun dışında "Almanya, Almanya” diye bağıran bitap düşmüş göçmenlerden etkilenmişti.

Ya da belki de günler önce 71 iltica arayışında olan mültecinin çürümeye yüz tutmuş cesetlerinin Avusturya’daki bir kamyonun arkasında bulunması etkili oldu. Polis, otoyol kenarına bırakılmış bir araçtan sızan sıvıyı gören bir yol işçisinden telefon almıştı.

Ekim 2015: Iraklı Kürtler bir kamyonda ölü bulunan 71 kişinin cenazelerini taşıyor.

Ekim 2015: Iraklı Kürtler bir kamyonda ölü bulunan 71 kişinin cenazelerini taşıyor.

İçerideki erkekler, kadınlar ve çocuklar, insan kaçakçılarına, kendilerini Batı Avrupa’ya getirmeleri konusunda güvenmişti. Ancak bunun yerine bir et kamoyununun kasasında sadece ayakta durabilecekleri kadar bir boşlukta sıkıştırıldılar ve nefessiz bırakıldılar.

Merkel Avusturya hükümeti ile acele bir plan üzerinde anlaştı. Birkaç saat içinde göçmenler sevinçle Münih’e kalkan trenlere binmeye başladı. Almanya’ya giden kapılar açılmıştı.

Sonrasında Merkel, insani krizi önlemek için bu adımı attığını söyleyecekti.

Ancak şansölyenin eski çevre bakanı Norbert Röttgen’e göre, bu,“etik temeller üzerine atılmış bir hamle olmaktan çok, rasyonel temelli alınmış bir karardı. Göçmenler oradaydı ve Almanya 10 bin göçmenle başa çıkabilirdi.”

Röttgen, bu kanıya karşın, “genel olarak, Almanya uzun vadede bu kararın sonuçlarını ve etkilerini hafife aldı” diyor.

Eski çevre bakanı o ilk zamanları, “havada safi bir mutluluk vardı” diye tanımlıyor.

Almanya kasabalarında yeni gelenleri karşılamak için partiler düzenlendi, depolar bağışlanan besin ve kıyafetlerle doldu, on binlerce kişi göçmenleri karşılamak için gönüllü oldu.

Almanlar yeni edindikleri uluslararası ünün keyfini çıkarıyordu. Ülke, İkinci Dünya Savaşı’nın yankıları ile hatırlanmaktan uzaklaşmış, Euro Bölgesi'nin güneyinde ekonomik zorbalık yaptığı yönünde karikatürlere konu olmaktan çıkmıştı. Bunların yerine, Almanya artık Avrupa’nın insani yüzü olmuştu.

Merkel iddiasını, “Wir schaffen das!” (Başarabiliriz) cümlesi ile dile getirdi. Simge haline gelecek bu cümleyi ilerleyen yıllarda sık sık kullanacaktı.

Ancak İçişleri Bakanı endişeliydi ve beklenmedik bir sonuçtan korkuyordu. Thomas de Maiziere, gönüllülerin tüm iyi niyetine karşın, ülkenin bu çapta göçmenin sığınma talebi ile başetmekte zorlanacağı kanısındaydı. Diğer AB ülkeleri de öfke ile fısıldaşıyordu. Almanya’nın özendirdiği dalga onları da etkilemeye başlamıştı.

Merkel, belirlenecek bir kota sistemine göre göçmen trafiğinin AB ülkeleri arasında dağıtılması görüşünü sık sık dile getiriyordu. Ama bu istek görmezden geliniyordu.

Aylar ilerledikçe yüz binlerce “yeni geleni” barındırmaya ve entregre etmeye çalışan yerleşim yerlerinde göçmenlere yönelik şiddet olayları yaşanmaya başladı ve bu Merkel’i eleştirenler tarafından göçmen polikasının çöküşüne kanıt olarak gösterildi.

Angela Merkel’e kamuoyu desteği azalmaya başlamıştı. Popülist akımlar Avrupa genelinde destekçi toplamaya başlarken, Almanya’da da Alternative für Deutschland (AfD) sert bir kampanya süreci ile destek buldu.

Merkel, “Başaracağız” iddiasını tekrarladı. Ancak buna inanan seçmenler giderek azalıyordu.

Birçokları için dönüm noktası 2015 yılının son gününde yaşandı. Köln’deki yeni yıl kutlamaları sırasında, yüzlerce kadın, çoğu Kuzey Afrika ve Arap kökenli olan erkekler tarafından tacize uğradı.

Almanya dehşete düşmüştü. Ve krizin başından bu yana Merkel, ilk kez, gerçek anlamda bir politik sorun ile karşı karşıyaydı. Yorgun ve yalnız bir politik figür olarak tanımlandığı o dönemde, kendisine sadık olanlar bile umutsuzluğa kapılmıştı.

Göstericiler 2015 yılbaşı kutlamaları sırasında yaşanan taciz olaylarını protesto ediyor. 

Göstericiler 2015 yılbaşı kutlamaları sırasında yaşanan taciz olaylarını protesto ediyor. 

Merkel markası o kadar yıpranmıştı ki parti içindeki bazı kişiler, ufuktaki genel seçimler için alternatif isimler ortaya atmaya başlamıştı. Bu kötümser hava, partinin 2 bölge seçiminde yaşadığı yenilgi ile katlandı ki bu yenilgilerden biri Merkel’in evi konumundaki Mecklenburg Vorpommen eyaletindeydi.

Ama inanılmaz bir şekilde bu durumdan kurtulmayı başardı.

Hükümet kademeli olarak mevcut yasaları sıkılaştırdı. Sığınma bekleyen göçmenlerin suç işlemeleri halinde sınırdışı edilmelerinin önünü açtı. Aynı zamanda Balkan ülkeleri de 'güvenli ülkeler' ilan edilerek buralardan gelecek olası sığınma taleplerinin önüne geçildi.

Almanya’ya ulaşan göçmenlerin sayısı azaldı. Merkel’in Türkiye ile imzaladığı göçmen anlaşması da buna yardımcı oldu.

Bu anlaşmaya göre,Yunanistan’a ulaşan göçmenler Türkiye’ye geri gönderilecekti. Geri gönderilecek her Suriyeliye karşın, Türkiye’de bulunan bir Suriyeli de Avrupa Birliği’nde iskan edilecekti. Buna karşılık olarak da Türkiye’ye milyonlarca euro yardım ile Türk vatandaşları için vizesiz seyahat sözü verildi.

Sonunda bir kez daha şansı yaver gitti. Balkan rotasındaki ülkeler bir bir sınırlarını kapatmaya başladı. Merkel kamuoyu önünde buna karşı çıksa da bu gelişme ona, politik anlamda bir can simidi oldu.

Midilli Adası'daki bir mülteci kampı

Midilli Adası'daki bir mülteci kampı

Norbert Röttgen, “göçmen akışı son anda durdu” diyor ve devam ediyor: “Rakamlar hızla azaldı ve son 18 ayda da idare edilebilir bir seviyede kaldı. Kritik bir süreçti ama sonu olmayan bir hikayeye dönüşmedi.”

Merkel’in ön gördüğü gibi göçmen krizi Almanya’yı değiştirdi. Bunun iyi yönde mi kötü yönde mi olduğunu değerlendirmek için ise henüz çok erken. Çünkü entregrasyon zaman alacak.

Başarı hikeyeleri de yok değil. Göçmenlerden oluşan bir takım, beyaz kıyafetleri içinde coşku ile krikete yabancı Almanlara bu sporu öğretiyor. Ya da Suriyeli rehberler, Orta Doğu eserleri müzesinde ziyaretçilere eşlik edebiliyor. Ancak hâlâ okulların spor salonlarında yoksulluk içinde yaşayan, Almanca derslerine giremeyen veya girmeyen göçmenler bulunuyor.

Çok daha rahatsız edici hikayeler de var. Genç bir kadın gönüllünün sığınma bekleyen bir Nijeryalı tarafından öldürülmesi ya da göçmenlerin barınması için yapılan bir binada çıkan yangını alkışlarla izleyen Almanlar gibi.

Her şeye rağmen Merkel, 2015 yazında aldığı karar için hiçbir zaman pişmanlık dile getirmedi. Ancak o kararın alındığı yılın ertesinde ülkede yaşananların hiçbir zaman tekrarlanmayacağının da altını çizdi.

Merkel, bilakis, Yunanistan ve İtalya’nın kıyılarına ulaşan insanlara yardım etmek için daha önce harekete geçmeyi dilediğini söyledi.

Ağustos 2017’de yaptığı açıklamada, “O dönem mevcut olan olağanüstü ortamda bu insanlara kapımızı açmamız önemliydi ve doğruydu” dedi.

Bugünlerde, bu konudaki değişmez duruşu, Almanya’nın doğru tavır aldığı yönündeki ısrarı, kamuoyundaki popülaritesini azaltmaktan çok artırıyor gibi görünüyor.

Merkel bu krizi atlatmış görünüyor. Ama bu öngörüden çok şansa dayanıyor gibi...

Dünya sahnesi

Berlin Hayvanat Bahçesi’ndeki yeni evlerinde, bambu kamışlarını çiğneyen iki büyük panda, önlerinde sahnelenen diplomatik tiyatrodan belli ki habersizdi.

Meng Meng ve Jiao Qing isimli pandalar Çin tarafından ödünç verildi ve Almanya senede 1 milyon doları bu pandaları ağırlama ayrıcalığı için ödüyor. “İyi uykular” ve “sevgili” anlamına gelen isimleri sizi yanıltmasın, bu hayvanlar güç ve birliği sembolize ediyor.

Merkel ve Şi Jinping Berlin Hayvanat Bahçesi'nde...

Merkel ve Şi Jinping Berlin Hayvanat Bahçesi'nde...

Panda diplomasisinin zamanlaması da daha iyi ayarlanamazdı. Angela Merkel ve Çin Cumhurbaşkanı Şi Jinping, Donald Trump ile Hamburg’daki G20 zirvesinde masaya oturmadan önce bu resmi açılışı birlikte yaptılar.

Almanya şansölyesi, Trump’ın, ülkesinin imzaladığı Paris iklim anlaşmasını iptal edeceğini açıklamasına karşın, Çin’in anlaşmaya olan bağlılığını güvence altına almak konusunda başarılı olmuştu. Devam eden haftalarda, alışılmışın dışında bir hareketle Hint başbakanını ve çeşitli AB liderlerini zirve öncesi konuşmalar için ağırladı.

Brexit ve Donald Trump’ın seçilmesi ile peş peşe yaşanan iki şok sonrası, Merkel, yeniden şekillenen bu dünyada istikrar sağlamak ve belki de yeni ortaklıklar kurmak için arayış içindeydi. Bu arayış onun ve ülkesinin dünya sahnesindeki rolünü değiştirecekti.

Mayıs ayında yaptığı bir açıklamada, Avrupa’yı, İngiltere ve ABD ile mevcut geleneksel ticari ittifaklara güvenilemeyeceği konusunda uyardı.

Münih’te yaptığı bir miting sırasında, “Bir başkasına gözü kapalı güvenebileceğimiz zamanlar, bir anlamda geride kaldı” dedi ve devam etti: “Biz Avrupalıların kaderimizi kendi ellerimize alma zamanı geldi”

Merkel, Münih'te konuşuyor.

Merkel, Münih'te konuşuyor.

Merkel’in dünya sahnesindeki nüfuzu, önceleri ülkesinin ekonomik gücü ile ilişkiliydi ve Euro Bölgesi krizindeki liderliği ile artmıştı. Onun olaylar karşısındaki duruşu, kendisine hayranlar kazandırdığı gibi bu sırada karşıtlarıda oluştu. Ancak Konstantin von Hammerstein ve Rene Pfister’in 2012 Aralık ayında Der Spiegel dersinde kaleme aldığı gibi, onun gücünden şüphe duyan yoktu.

“Avrupa’da tüm gözler ona çevrilmiş durumda. Kıta Avrupası’ndaki başka hiçbir politikacı bu denli umut ya da aynı oranda nefret yaratmadı. Yunanistan’ı ziyaret ettiğinde, protestocular Nazi üniformaları ile Atina sokaklarında eylem yaptı ama ağzından çıkacak tek bir kelime ülkenin iflastan kurtuşu anlamına gelebilirdi.”

Atina'da Merkel karşıtı gösteriler...

Atina'da Merkel karşıtı gösteriler...

Kriz, Merkel’in Avrupa Birliği’nin fiili lideri olduğu yönündeki pozisyonunu sağlamlaştırdı. Ama küresel anlamda daha güçlü bir Almanya için sağlanması gereken biri doğuda diğeri batıda iki önemli ilişki daha bulunuyor.

Merkel’in Vladimir Putin ile buluşmasına dair bir hikaye iyi bilinir ve sıkça anlatılagelir. İkili görüşme sırasında Putin, Almanya şansölyesinin köpek korkusunun büyüklüğünü bilmesine karşın, Labrador cinsi köpeği Connie’yi odada dolaşması için serbest bırakır. Rus líder sonrasında özür dilese de bu olay yıllar içinde sorunlu ilişkilerin sembolü haline geldi.

Putin, Merkel'in köpek korkusunu bildiği halde Labrador cinsi köpeğini görüşmeleri sırasında odada bulunduruyor. 

Putin, Merkel'in köpek korkusunu bildiği halde Labrador cinsi köpeğini görüşmeleri sırasında odada bulunduruyor. 

İki lider birbirlerine karşı gönülsüz bir saygı besliyor. Ortak bir tarihi de paylaşıyor. Merkel büyüdüğü Doğu Almanya’da Rusça konuşmayı öğrendi. Putin ise KGB çalışanı olarak doğudaki Dresden’de görevliyken Almanca konuşmayı öğrendi.

Merkel, Rusya’nın Ukrayna’daki müdahaleleri konusunda, Normandiya Dörtlüsü olarak bilinen görüşme hattını oluşturmakla takdir topladı.

Burada bir başarı görmeyenler, görüşmelerin sonucu olan Minsk anlaşmasının uygulanamamasını buna neden olarak gösteriyor. Ancak bazılarına göre de bu diplomatik müdahale ile ABD’nin Ukrayna’ya silah göndermesi ve dolayısıyla daha fazla kan dökülmesi engellendi.

Bu görüşme formatı, onun Rusya ve Batı arasında ama özellikle de ABD ile Rusya arasında bir köprü görevi gördüğü yönündeki algıyı görünür kıldı.

2013 yılında Amerikalı casusların cep telefonunu dinlemeye aldığını öğrendiğinde çok öfkelendi. O dönemde bu durum için, “Arkadaşı gözetlemek. Bu kabul edilemez”dedi.

Ama bu olay, onun, o dönem sık sık telefonda görüştüğü ABD Başkanı Barack Obama ile kurduğu sıcak ve karşılıklı çıkara dayalı ilişkiye zarar vermedi.

Barack Obama ve Merkel. Berlin, Mayıs 2017

Barack Obama ve Merkel. Berlin, Mayıs 2017

Amerika içinde gücü politik anlamda sınırlı olan Obama’yı destekledi ve ona tavsiyelerde bulundu. Almanya’da rock yıldızları gibi popüler bir konumda olan Obama da, halefi Trump’ın tepkisi bir yana, bu ilgiyi memnuniyetle kucakladı.

Nisan 2016’da, Donald Trump’ın başkan seçildiği seçimden aylar önce, die Zeit gazetesinin yaptığı bir kamuoyu yoklaması, Almanlar’ın üçte ikisinin Obama’nın bir dönem daha başkanlık yapamayacak olmasından üzüntü duyduğunu ortaya koyuyordu. Mayıs 2017’de, Brandenburg kapısı önünde toplanan 70 bin coşkulu izleyiciye seslenen Obama, “Bir duvarın arkasına saklanamayız” dedi.

Onun Merkel ile olan arkadaşlığı ve kamuoyu önünde göçmen politikasına verdiği desteğin, seçmenlerin yatışmasına katkısı büyük oldu. İki lider ABD - Avrupa ticaret anlaşması TTIP’yi son aşamaya taşımayı başaramadı belki ama Avrupa ile Amerika’yı birbirine bağlayan bir transatlantik ittifak kurmayı başardı.

Ancak bu ikili ilişkinin benzerinin yeni ABD yönetimi ile devam etmesi pek de mümkün görünmüyor gibi... Merkel, Donald Trump’ın kalbini ticaret ile kazanabileceğini düşünmüş ve Amerika ziyaretine Siemens ve BMW’nun tepe yöneticilerini getirmişti. Ardından da aile rotasını denedi ve Berlin’de iş kadınlarının bir araya geldiği etkinlikte Trump’ın kızı Ivanka ile sahneye çıktı.

Merkel ve Trump 2017'de Hamurg'da düzenlenen G20 zirvesinde... 

Merkel ve Trump 2017'de Hamurg'da düzenlenen G20 zirvesinde... 

Merkel’in gücü artık Trump’ın çıkışları karşısında aldığı tavra bağlı olabilir.

“Onun uluslararası alanda kazandığı büyük ünün bir sebebi de dünyanın en uzun iktidarda kalan liderlerinden biri olması” diyor Wolfgang Bosbach. “Diğerleri geldi ve gittiler ama Merkel orada kaldı. Güçlü sinirlerine ve poker suratına güvendiği bir gerçek. Onun yüz ifadelerine bakarak hangi yönde karar vereceğini anlamak güç. Dışa dönük biri değil, Donald Trump gibi sürekli tweet atmıyor olabilir ama bu politik hedeflerine kitlenmediği anlamına da gelmemeli.”

Merkel ve Ivanka Trump, Belin'de...

Merkel ve Ivanka Trump, Belin'de...

O poker suratı çok sık olmasa da düşebiliyor. Özellikle de konu Merkel’in ve çok sayıda Alman’ın derin sevgi duyduğu İngiltere olduğu zaman. 24 Haziran 2015’te, Merkel’in sözcüsü, dünyanın en güçlü kadınlarından birini, dünyanın en ünlü kadınlarından birine ofisini gezdirirken çekilmiş bir videoyu Twitter’dan paylaştı.

Merkel, 2015'te İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'e başbakanlık ofisini gezdiriyor. 

Merkel, 2015'te İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'e başbakanlık ofisini gezdiriyor. 

Bu videoda, kamuoyu önünde sık rastlanmadık bir şekilde İngilizce konuşan Merkel, İngiltere Kraliçesine, Berlin Duvarı’nın eski rotasını gösteriyordu. Geriye dönüp bakıldığında bu görüntü dokunaklı bir his veriyor.

Bir yıl sonra yaşadığı şoku gizleyemen Merkel, bu kez Almanca, İngiltere’nin AB’den ayrılmasından duyduğu derin üzüntüyü anlatacaktı.
Çok sayıda Alman gibi o da 2016 referandumu ile büyük bir şok yaşadı.

24 Haziran 2016: Brexit referandumu sonrası Merkel ilk açıklamasını yapıyor. 

24 Haziran 2016: Brexit referandumu sonrası Merkel ilk açıklamasını yapıyor. 

İnsanların kendilerini önce Avrupalı sonra Alman olarak tanımladığı bir ülkede, Avrupa Birliği, savaş sonrası ideal birliği temsil ediyordu. AB’nin eksileri olsa da, genel olarak politik ve ekonomik olarak faydalı olduğu hâkim görüştü

Referandum öncesi İngiltere’deki havaya hakim olan Merkel, gelecekte anlaşmalarda değişiklikler yapılabileceğini söyledi, “eğer istek varsa bir yol da vardır” dedi ama aslında duruşu hiç değişmemişti.

Eski İngiltere Başbakanı David Cameron ile Merkel birbirlerine oldukça yakın iki başbakandı. 

Eski İngiltere Başbakanı David Cameron ile Merkel birbirlerine oldukça yakın iki başbakandı. 

Defalarca vurguladığı gibi, kişilerin serbest dolaşımı olmadan ortak pazara giriş söz konusu değildi.

İngiltere’nin ayrılma kararı ile karşı karşıya kalan Merkel’in ilk tepkisi birleşik bir cephe görüntüsü oluşturmak oldu.

Brexit’ten hemen sonra birkaç gün içinde, AB’ye üye ülke dışişleri bakanları ve sonrasında da Fransa ve İtalya’nın o dönemki liderleri ile Berlin’de görüştü. 2017 yılına gelinip, Brexit müzakereleri başladığında o cephe hâlâ görünür durumda.

Merkel Almanyası AB’nin resmi duruşunun arkasında durmaya devam edecek. Dahası Merkel, tutumun seviyesini belirleyen olmayı da sürdürecek.

Merkel tarih kitaplarına, İngiltere’nin AB’yi terkettiği dönemde Almanya şansölyesi olan kişi olarak geçmek istememişti.”

Burada iki temel prensip belirlenmiş durumda. Bir tarafta Brexit’in olabildiğince temiz gerçekleştirilmesi -ki önemli bir ekonomik ortak olan İngiltere’nin ekonomisinin zarar görmesi bundan Almanya’nın da etkilenmesi demek. Diğer taraftan da İngiltere’nin ayrılış şartlarının, diğer üye ülkeleri ayrılmaya cesaretlendirecek cömertlikte olmamasını sağlamak.

Brexit’in ya da sonrasındaki gelişmelerin Almanya’ya bir etkisi olduysa o da Angela Merkel’i ülke içinde güçlendirmiş olmasıdır. Ama bir yayıncının belirttiği gibi, Merkel tarih kitaplarına, İngiltere’nin AB’yi terk ettiği dönemde Almanya şansölyesi olan kişi olarak geçmeyi de istememişti.

Sırada ne var?

Koblenz iki büyük Avrupa nehrinin buluşma noktasında bir şehir. Bu kadim yerleşim, ismini de Fransız Moselle ve Alman Ren nehirlerinin kesişmesinden alıyor. Ve 2017 Ocak ayında burada, çok değişik bir birliğin işaret fişeği ilk kez atıldı.

Işık oyunları ile yüksek bir müziğin eşlik ettiği, bayraklarla dolu bir salonda, Avrupa aşırı sağının iki dev ismi Marine Le Pen ve Geert Wilders, kendilerini coşkuyla alkışlayan bir kalabalığın arasından sahneye yürüdü ve burada Almanya’nın yeni populist sağ hareketi Alternative für Deutschland’ın (AfD) lideri Frauke Petry ile buluştu.

Aşırı sağcı siyasetçiler Geert Wilders, Frauke Petry ve Marine Le Pen Ocak 2017'de Koblenz'deler...

Aşırı sağcı siyasetçiler Geert Wilders, Frauke Petry ve Marine Le Pen Ocak 2017'de Koblenz'deler...

Almanya’nın politik sahnesine AB karşıtı bir parti olarak çıkan AfD, daha sonra göçmen krizi ile kazandığı ivmeyi de arkasına alarak sağ bir partiye evrildi. Yabancı düşmanı yaklaşımları ve milliyetçiliği öven çıkışları birçok Alman’a itici geliyor. Ama yine de İslam ve göçmen karşıtı duruşu, Angela Merkel’in göçmen politikasından tedirgin olanlara çekici geliyor. Daha geniş çapta bir çekim de söz konusu. AfD kendisini unutulmuş hisseden, merkez partileri tarafından temsil edilmediğini ve hatta dışlandığını düşünen seçmenlere çekici gelmeye başlamış durumda.

Koblenz görüşmesi gerçekleştiğinde Donald Trump henüz seçilmişti. Avrupa Birliği hâlâ Brexit ile yaşadığı şoku sindirmeye çalılşıyordu. Le Pen ve Wilders zaferin kokusunu aldı. 'Yurtsever baharının' başladığını duyurdular. Bu durdurulamaz güç Avrupa’da devrim yapabilirdi.

Polis kordonunun gerisinde, 'sağın zirvesi' olarak adlandırılan bu görüşme protesto ediliyordu. Üstelik Almanya’daki merkez medyanın da mitinge girmesi yasaklanmıştı.

Koblenz'de protesto

Koblenz'de protesto

Ancak mitingin yapıldığı salonun dışında Moselle Nehri'nin suları usul usul Ren Nehri ile buluşmaya devam etmekteydi.

Bu ülkede devrim için bir iştah bulunmuyor. Savaş sonrası Almanya, büyük oranda, uzlaşmaya meyilli, acele kararlara güvensiz, sakin bir toplum.

Liderinin bu özellikleri taşıyor olması da bu denli uzun süre iktidarda kalmayı başarmasının sırrı olabilir.

12 senedir iktidarda olan Merkel’in politik anlamda şansı, bu süre içinde önce iyi gitti, sonra bozuldu ama sonra şansı yine yerine geldi. Ama tüm bu süre içinde kendisine olan halk desteği yüzde 46’nın altına hiç düşmedi. Bu bir tarafta şans diğer tarafta yeteneğin sonucu.

Brexit referandumu ve Trump’ın seçilmesi sonrası, Merkel, pekçok Alman seçmenin gözünde, istikrarsız bir dünyada istikrarı temsil ediyor.

Dördüncü kez seçim yarışına girmesi öncesi yıprandığını kabul etti ve adaylığı düşünmek için zaman istedi. Göçmen krizi nedeniyle yorulmuş, seçmen desteği konusunda şüpheliydi ve aynı zamanda yaşlanan annesi ile biraz daha zaman geçirmek istemişti.

O dönemde, kimileri politika olarak adaylık konusunda kaçamak yanıtlar verdiğinden şüpheleniyordu ama partisinin ve ülkenin bu durumdan endişelenmeye başlaması uzun sürmedi.

Merkel’in yerine belirgin bir isim yok. Onun nükleer ve ekonomik politikaları savunmak için ünlü ettiği sözleri kullanırsak “Almanya’nın başka alternatifi yok”

Bu alternatifsizlik tamamen kaza eseri olamaz. Ulrich Schöneich’in belirttiği gibi, “Kendisiyle aynı seviyede olunmasına müsamaha göstermeyen Kohl’den (1982 ile 1998 arasında Almanya şansölyesi) dersini almıştı. Kendi yerini almak isteyen tüm erkeklerden kurtulmayı başarmıştı”

63 yaşındaki Merkel, bugün rakipsiz konumda ve politik anlamda kendine duyduğu güvenin zirvesinde.

Handelsblatt gazetesinin yayın yönetmeni Andreas Kluth, yakın bir zamanda, şansölyenin coşkudan uzak vücut lisanının, güç ve kontrolü kurnazca dışarı yansıttığını yazdı.

Ancak Merkel’in gelecekteki politik yolculuğu kolay olmayacak ve belki de bu nedenle sıkça uluslararası işbirliği ve Avrupalılık dayanışmasından bahsediyor.

Küresel çaptaki sorunlar yıldırıcı bir gündem anlamına geliyor; Kararsız bir ABD yönetimi, göçmen ve insan kaçakçılığı sorunu ile Suriye ve Ukrayna.

Tabii bir de Türkiye’nin lideri Recep Tayyip Erdoğan ile yaşanan ve giderek daha sürtüşmeli bir hâl alan ilişki var. Almanya, Türkiye kökenli 3 milyon kişiye ev sahipliği yapıyor.

Erdoğan, 2017’deki anayasa referandumu öncesi bakanların Alman topraklarında kampanya yürütmesinin engellenmesi üzerine çok kızmıştı. İki ülke arasındaki, hiçbir zaman mükemmel olmayan diplomatik ilişkiler, aralarında gazetecilerin de bulunduğu bazı Alman vatandaşlarının hapse girmesiyle yeni bir dip yaptı.

Merkel, Türkiye’nin AB üyeliğini hiçbir zaman desteklemedi. Yine de, bu zamana kadar, bazı politik çevrelerden gelen üyelik müzakerelerinin sonlandırılması çağrılarını reddetti. Buna gerekçe olarak da müzakerelerin çok yavaş devam ettiğini ve bu konuda AB üyeleri arasında bir uzlaşı olmamasını gösterdi. Tabi iki ülke arasındaki göçmen anlaşmasını da hesaba katıyor olabilir. Bu hassas bir denge.

“Demokrasiden oldukça uzak Doğu Almanya'da büyüdü. Bu yüzden birleşen Almanya'daki hayatını bir lütuf olarak görüyor.”

Wolfgang Bosbach, Alman siyasetçi

Merkel aynı zamanda AB’nin geleceğini şekillendirmesi beklenen Brexit sonrası dönemle meşgul.

Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Euro Bölgesi ile daha fazla entegre olma isteğine desteğini belirtmişti. Ama buna karşın Avrupa’nın ortasında yenilenmiş bir Fransız – Alman ortaklığı, Macron’un ülkesi içindeki halk desteğini kaybetmeye başlaması ile niyet olarak kalabilir.

Merkel, seçim öncesinde Emmanuel Macron'a desteğini açıklamıştı. 

Merkel, seçim öncesinde Emmanuel Macron'a desteğini açıklamıştı. 

En önemli uluslararası figürlerden biri olan Merkel’in kendi ülkesi içinde ise memnun etmesi gereken bir halkı bulunuyor. Son göçmen krizinden kılpayı kurtulduğunun farkında ve seçmenler net bir göçmen ve sığınma politikası görmek istiyor.

Dizel araçların emisyon testi skandalındaki usulsüzlük ile oluşan bulutlar dağılmış değil.

Birçok Alman şehrinde hava kirliliği yasal sınırların üzerinde çıkıyor ve bunlardan en azından birinde, Stuttgart’ta, dizel araçların yasaklanması gündemde.

Merkel vatandaşlarının sağlığını korumalı ama aynı zamanda ülkenin otomobil sanayisini de güvence altına almalı.

Wolfgang Bosbach’un söylediği gibi, "Merkel’in ekonomisini, küreselleşen bir pazarda, gelecek güvencesi altına almak gibi bir sorumluluk var. Birçokları daha ne kadar devam edeceğini merak ediyor. Dördüncü dönemin de sonunu getirecek mi?" Bosbach böyle olacağına inanıyor. Günün sonunda şansölyenin, yalnızca görev bilinci ile motive olduğunu söylüyor: “Kendi rolünün devlete hizmet etmek olduğu görüşünde. Doğu Almanya’da, demokrasiden uzakta büyüdü. Bu nedenle birleşmiş bir Almanya’da devam eden yaşantısını bir lütuf olarak görüyor. Duvar’ın yıkılması sonrası kazandığı özgürlük ve haklara karşılık olarak duyduğu minneti göstermek istiyor.”

2017’nin başında Koblenz’de buluşan aşırı sağcı liderlerin, şehrin sembol noktasında toplandıklarını bilip bilmedikleri meçhul.

“Yurtsever Baharı” sözü verenler bu amaçlarını hiçbir zaman tam olarak yerine getiremediler.

Marinele Pen ve Geert Wilders sandıkta yenildi ve Alternative für Deutschland (AfD) her ne kadar Almanya meclisinde sandalye kazanacak olsa da, Ocak ayından bu yana kamuoyu desteği anlamında düşüş içinde.

Kayser Wilhelm heykeli orada yeri doldurulmaz bir şekilde duruyor. Hemen alt tarafta ise nehir usul usul akmaya devam ediyor. Angela Merkel ise Berlin’deki ofisinde sessizce işini yapmayı sürdürüyor.