Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022, Türk Dış Politikası Soğuk Savaşın Başından Yumuşamaya (1945-1960)
TÜRK DIŞ POLİTİKASI SOĞUK SAVAŞIN BAŞINDAN YUMUŞAMAYA (1945-1960)
İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2018
II. DÜNYA SAVAŞI DÖNEMİNDE TÜRKİYE’DE ORMAN VE ORMANCILIK POLİTİKASI HAKKINDA BİR ARAŞTIRMA (1939-1945), 2022
Bu çalışma, II. Dünya savaşı yıllarında Türkiye’de orman ve ormancılık politikası ile bu politikanın milli ekonomiye olan yansımalarına odaklanmaktadır. Makale, II. Dünya Savaşı yıllarında ormanlarla ilgili yapılan yasal düzenlemeler; Orman ve ormancılıkla ilgili gerçekleştirilen çalışmalar; Türkiye’de orman faaliyetlerinde örgütlenme adı altında üç bölüm halinde başlıklandırılmıştır. Orman ve ormancılığın çerçevesi çizilirken sayısal verilere değinilmiştir. Çalışmanın literatür bilgileri birinci elden kaynaklara dayandırılmıştır. Araştırmanın neticeleri şunlardır: II. Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’de yaşanan mali kayıplara rağmen ormanlara elektrik ve telefon şebekesi döşenip, yolların bina edilmesi bu alanların geliştirilmesinde önemli bir adımı teşkil etmiştir. Ayrıca ülkenin orman bakımından daha da zenginleştirilmesi maksadıyla köylerin ağaçlandırılması çabasına da girilmiştir. Savaş boyunca ülkenin doğal zenginlikleri arasında yer alan orman ve ormancılığın inkişafına ilişkin farklı çalışmaların da yürütüldüğünü, çıkarılan kanun, yapılan icraat ve teşkilatlanma çaba ve uygulamalarından anlıyoruz. Bu sayede ormanları koruma ve geliştirmenin yanı sıra onların gayri safi milli hâsılayla endüstrisine yönelik üretim hacmi de genişletilerek ülke ekonomisine önemli destekler sağlanmıştır.
Turkologentag 2023 Vienna
Bu çalışmada, Almanya’daki Türkiyeli işçilerin 1970-1980 yılları arasında yürüttüğü sosyalist hareket ele alınmıştır. Bunun için ilk olarak Almanya’ya gerçekleşen Türkiyeli işçi göçünün tarihsel zemini incelenmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrası Federal Almanya Cumhuriyeti’nin gösterdiği ekonomik atılıma etki eden ulusal ve uluslararası faktörler araştırıldıktan sonra modern işçi göçlerinin tarihi gelişimi özetlenmiştir. Ardından, Türkiye ve Almanya hükümetlerinin 1961 yılında imzaladığı işgücü anlaşması ele alınmış, tarafların beklentileriyle pratikte ortaya çıkan sonuçlar karşılaştırılmıştır. Anlaşma sonrası Almanya’da gelişen Türkiyeli sosyalist hareketinin ideolojik kökenleri, 1960-1980 yılları arasında Türkiye’de ivmelenen sol hareketlerin önemli temsilcilerinin tezleri üzerinden araştırılmıştır. Çalışmanın özgün kısmında, Almanya’daki Türkiyeli işçilerin kurduğu en büyük örgütlerden biri olan Avrupa Türkiyeli Toplumcular Federasyonu (ATTF); kuruluş süreci, amacı, yayın organları ve üye bileşimi üzerinden değerlendirilmiştir. 1970-1980 yılları arasında ATTF’nin yürüttüğü faaliyetler, Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) arşivlerinden ulaşılan dijitalleştirilmiş belge ve yayınların taranmasından edinilen verilerin analizi yapılarak yorumlanmıştır. Bu yayınlar arasında ATTF’nin resmi yayın organı olan ve Berlin’de basılan Türkiye’de Kurtuluş gazetesi ile bu gazeteyi tamamlayan Frankfurt merkezli İşçi Birliği gazetesi merkeze alınmıştır. Çalışmanın birinci özgün sonucu, Almanya’daki Türkiyeli sosyalistlerin politik konumlarının Türkiye sosyalist hareketi içerisindeki tartışmaların doğrudan yansımasıyla belirlendiğidir. Çalışmanın ikinci sonucu ise, ATTF çatısı altında bir araya gelen sosyalistlerin eylemlerinin Almanya’daki Türkiyelilerin somut sorunlarına çözüm aramak ve Türkiye’deki politik gelişmeler karşısında yurtdışında bir kamuoyu oluşturmak hususlarında yoğunlaştığıdır. Bütün bu bulgular doğrultusunda göç literatürüne ve Türkiye sosyalist hareketi tarihi çalışmalarına birlikte katkı verecek bir çalışma hazırlanmıştır.
2014
Kibris sorununun cozumune yonelik bircok girisim olsa da Kibris sorunu hala cozumlenememistir. Sorunun cozumune yonelik girisimlerin analizini yapmak hangi nedenlerin cozum cabalarinin basarisizliga ugramasinda onemli bir rol oynadigini anlamaya yonelik onemli bir noktadir. Bu acidan, gecmis Turk-Yunan diyaloglari Kibris tarihi acisindan onemli bir yer tutmaktadir. Her iki ulke de Kibris sorununun cozumunde kendilerini iki onemli guc olarak gormuslerdir. Genel olarak, uluslararasi kamuoyu da bu yonde dusunmus ve Kibris sorunu uzerine Turk-Yunan gorusmelerini onemli olay olarak karsilamistir. Fakat 1966 ve 1967 yilarindaki basarisiz diyaloglar Kibris sorununa cozum aramadaki yontemi etkilemis ve gostermistir ki 1959 yilindaki Zurih ve Londra Antlasmalarinin aksine Ankara ve Atina’nin birbirleriyle Kibris sorunu uzerinde anlasmasi kolay bir mesele olarak gozukmemektedir. Ayrica, bu basarisiz Turk-Yunan diyaloglari adadaki Kibrisli Turk ve Rumlarin Kibris sorunu uzerinde yapilan baris ...
2004
Gunumuzde bugun asla, dunun aynisi degildir. Ozellikle de reklam sektoru acisindan konuya yaklasildiginda, dunden farkli guclerin dunyamizi sekillendirmekte oldugu yeni yuzyilda, bir gun icerisinde saat hatta dakikalarla degerlendirilebilecek degisimlerin yasanmakta oldugu gorulur. Bu baglamda, Turkiye’deki reklam sektoru de diger ulkelerden farkli bir noktada degildir. Bununla birlikte Turkiye’deki siyasal reklam kampanyalari ve bunlara iliskin arastirmalar incelendiginde, hem gerekli arsivlemenin yapilmamis hem de konuya bugune kadar siyaset bilimi acisindan yaklasilmamis oldugu belirlenmistir. Son donemlerde siyasal iletisim ve pazarlama kavramlarina bagli olarak populerligi artan kavramlar incelendiginde ise, karsimiza yine “Reklam” cikmistir. Ozetlenecek olursa, gerek dunya gerekse Turkiye konjunkturunde meydana gelen degisimler ile siyasal reklamin ulkemizdeki farklilasan gorunumu calismanin sekillenmesini gundeme getirmistir. Sozu edilen belirleyicilere bagli olarak, iletisim...
2013 yılından günümüze kadar Ukrayna genelinde yaşanan iç olaylar ve bu olaylarla ilintili dış etkenler, inişli çıkışlı karşılıklı etkileşimler neticesinde günümüze kadar gelişim göstermiş ve Kırım özelinde sıcak çatışma ihtimalini bünyesinde barındıran ihtilaflı bir konu haline gelmiştir. Kırım'ın Karadeniz'de sıcak denizlere açılan bir pencere ve önemli bir deniz üssü olması nedeniyle taşıdığı jeo-stratejik önem başta büyük devletler olmak üzere tüm dünyanın ilgisinin bu bölge üzerinde yoğunlaşmasına neden olmuştur. Yaşanan bu gelişmeler Kırım ile derin tarihi ve kültürel bağları bulunan ayrıca Türk Boğazları ve 1965 km.lik Karadeniz sahil şeridi nedeniyle bir Karadeniz ülkesi olan Türkiye'yi yakından ilgilendirmektedir. Ancak 2002 yılından itibaren temel ilkeleri radikal bir şekilde evrilen, bu evrimin neticesinde 2010 yılında Tunus'ta başlayan Arap Baharı'na gereğinden fazla angaje olan Türk Dış Politikası'nın Kırım meselesine hak ettiği önemi veremediği gözlemlenmiştir. Öte yandan Kırım'ın Türk Dünyası açısından taşıdığı tarihi ve kültürel önemin yanı sıra Türkiye'nin güvenliği bakımından da önemli bir mesele olduğu değerlendirilmektedir. Özellikle Karadeniz havzasındaki dengelerin muhafaza edilmesinde ve Türkiye'nin Karadeniz güvenliğinin sağlanmasında Kırım kilit bir öneme sahiptir. Bu çalışmada, tarihi verilerle güncel olaylar bir arada değerlendirilerek, Kırım'da yaşanan gelişmelerin Türkiye'nin güvenlik meselesi olduğu ve Türk Dış Politikasının bu meseleye yeterince ilgi göstermemesinin büyük bir eksiklik olduğu ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı
İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Sovyet tehdidi Avrupa ve Kafkasya’da kendini gösterdi. ABD ve Avrupa ülkeleri bu tehdide karşı ortak bir savunma gücü geliştirmiştir. Bu nedenle 1949 yılında 12 ülke tarafından Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) kurulmuştur. Bu örgütün amacı siyasi, askeri yollarla üye devletlerin örgütlenmesini, güvenliğini, toplu savunmayı ve dünya barışını sağlamaktır. Bu amaçlar doğrultusunda kendini geliştirerek ve güncelleyerek günümüze ulaşmıştır. Soğuk Savaş döneminde Sovyet Rusya’nın yayılmacı politikalarına karşı çıkan Türkiye, 1952’de NATO’ya katıldı. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra kuruluş amacını tamamlamıştır. Ancak örgüt dağılmamış, yeni misyonlar çerçevesinde varlığını sürdürmüş ve 70 yılı aşkın bir süredir çalışmaları devam etmektedir. NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olan Türkiye’nin katkılarını sürdürmesi hem Türkiye’nin güvenliği hem de NATO’nun geleceği için önemlidir. Bu çerçevede NATO’nun genel durumu, Türkiye’nin NATO üyeli...
Bilig, 2016
Bu makalede Almanya’nin Bati Turkistan’daki (Rusya Turkistani’ndaki) dis politika cikarlari incelenmektedir. Makale tarihi surecin kisa ozeti ile baslamaktadir. Uc kisimdan olusan makalenin ana kisminda, Almanya’nin dunya savaslari doneminde ve iki savas arasi donemde Turkistan’daki cikarlarinin pekistirilmesine odaklanmaktadir. Savas arasi donemde Turkistan, Almanya’nin kaybettigi somurgeleri telafi etmek istemesi nedeniyle Almanya politikasinin onemli nesnelerinden biri haline gelir. Alman hukumetleri Sovyet yonetiminden tavizler konusunda izin alma olasiligini degerlendirirler. Ancak Sovyet yoneticilerin ekonominin devletlestirilmesine yonelik bir istikamet belirlemesi, Sovyet ekonomisinin yabanci yatirimlari cekme olasiligini ortadan kaldirdi. Ikinci Dunya Savasi doneminde Ucuncu Reich’in Orta Asya Sovyet Cumhuriyetlerine yonelik politikasi, SSCB topraklarinda Ucuncu Reich’e tâbi olan ‘devletler’ kurmak dusuncesi ile baglantili idi. Ucuncu Reich’in Ikinci Dunya Savasini kaybetme...
Gazi Akademik Bakış Dergisi/ Journal of Gazi Academic View
Turkey's Middle Eastern policy was inaugurated by Mustafa Kemal Atatürk whose policy reached its zenith with the establishment of the Pact of Sadabad in 1937. Thereafter this political activism in the Middle East was abandoned by forthcoming Turkish leader, President İnönü. İnönü adopted a rather passive policy in the regional affairs in order to follow a balanced policy between Arabs and Jews for geopolitical reasons. When Democrat party came to power in 1950 they re-embarked Turkey's engagement in the Middle Eastern politics. Their idea was to set up a kind of Arab-NATO under Turkey's leadership. Their idea was first to revive and develop the Sadabad Pact with which their efforts convert this pact into the Bagh-dad Pact in 1955. Then their second aim was to secure Western especially American security and economic aid. Apart from security imperatives, they believed that their political activism against to the spread of communism in the Middle East could result western involvement in the regional affairs and hence could result for more economic aid. Though Turkey to a greater extend obtained their economic and political objectives vis a vis the West their policies with the Arab states resulted in a failure. This was because there were fundamental differences in the interests of Turkey and the Arab states. This article is based on abundant archival documents available in Turkey and abroad. It also consulted the available existing literature. -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Mustafa Kemal Atatürk tarafından yön verilen Türkiye'nin Ortadoğu politikası 1937 yı-lında kurulan Sadabad Paktıyla zirvesine ulaşmıştır. Daha sonra Türkiye'nin Ortadoğu'da takip etmiş olduğu aktif dış politikası Cumhurbaşkanı İnönü döneminde rafa kaldırılmıştır. İnönü dönemin kojektürü gereği ve de Arap ve Yahudiler arasında bir denge siyaseti takip edebilmek için bölge siyasetlerinden mümkün olduğunca uzak kalmayı tercih etmiştir. An-cak Demokrat Parti'nin 1950 yılında iktidara gelmesiyle bu durum değişmiş ve Başbakan Menderes Ortadoğu'da aktif bir politika takip etmeye başlamıştır. Menderes'in nihai amacı Türkiye’nin liderliğinde bir Arap NATO’su oluşturmaktı. Bunu için de iki temel sebebi vardı. Birinci sebep Sadabad Paktı’nı aktif hale getirmek ve Türkiye’nin politik güç ve nüfuzunu arttırmak. İkinci sebep ise Batı’dan özellikle de ABD’den güvenlik takviyesi ve ekonomik yardım almaktı. Çünkü Demokrat Parti yöneticileri Türkiye’nin, komünizmin yayılmasını önlemeye yönelik olarak Ortadoğu’da siyasi olarak etkili olması halinde bu hedeflerin gerçekleşeceğini düşünmüşlerdi. Ancak bu hedef Türk ve Arap devletlerin siyasi ve stratejik amaçlarının faklı olması yüzünden gerçekleşmedi. Bu makale arşiv belgelerine dayalı olarak hazırlanmış olup metinde mevcut ikinci el kaynaklardan da istifade edilmiştir
https://servicioskoinonia.org/relat/391.htm
Coleção ENDIPE 2016 vol. 4, 2019
The Art Book, 2009
Social Studies Research and Practice, 2020
Annales UMCS sec. F History, 2020
Allergy, 2016
The Arabidopsis book / American Society of Plant Biologists, 2011
Investigaciones Geográficas, 1990
HALKA DERGİ, 2024
arXiv (Cornell University), 2016