Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Arap Baharı; 2010 yılında Tunus’ta Muhammed Buazizi adlı seyyar satıcının intiharı ile toplumun muhalif kesimlerini peşinden sürükleyerek başlayan ve etkilerini Kuzey Afrika ile Ortadoğu başta olmak üzere geniş bir coğrafyada günümüze kadar sürdüren, Arap halklarının dönemin mevcut yönetimlerini kimi ülkelerde silahlı çatışmaya girerek kimi ülkelerde ise sivil gösterilerle protesto etmesi sürecidir. Baskıcı olarak görülen rejimlerin neredeyse hepsinde değişime yahut düzenlemelere gidilmiştir. Ancak bu değişim ve düzenlemeler Libya, Mısır ve hala etkilerin devam ettiği Suriye gibi ülkelerde birçok insanın ilticasına veya hayatını kaybetmesine yol açarken; Kuveyt, Suudi Arabistan, Cezayir gibi ülkelerde hayatını kaybeden veya iltica eden insan sayısının minimal düzeyde tutulması sağlanabilmiştir. Bu makalede Arap Baharı Süreci’nin Libya üzerinde etkileri incelenecektir. İnceleme Libya’nın tarihsel arka planı, Arap Baharı Süreci’nin etkileri ve Türkiye ile NATO’nun tutumu, Arap Baharı sonrasında sosyal ve ekonomik olarak Libya’nın durumu ele alınarak yapılacaktır.
Gaziantep University Journal of Social Sciences, 2021
2011 yilinda ortaya cikan Arap Bahari, etki alani itibariyle Tunus’ta baslayarak butun Kuzey Afrika’nin yani sira Yemen’e kadar uzanan etkileriyle sadece Arap toplumunu etkilemesi bakimindan suphe uyandirici bir gelisme olarak karsilanmistir. Bu makale, Arap toplumunun hemen tamamini etkileyen, ancak ortaya cikis sekli ile henuz sona ermemis olsa da surecten beklentilerin tam aksi yonde nihayete erme asamasina gelmis olan bu devrimsel baskaldirinin perde arkasinda neler olup bittigi uzerinde durmaktadir. Arap Bahari, bir toplumsal hareketmis gibi gorunuyor olsa da baslangici ile gelisme donemi arasinda gecen olaylarin seyri, aslinda dogrudan Tunuslu bir seyyar saticinin isyan ettigi bir mudahaleden degil, oyun kurucu bir elin boyle gostermek suretiyle halklari sokaga dokmesi ve buradan kendi niyet ve amaclarina uygun bir sonuc cikarmaya yonelik devrimsel bir olay oldugu intibai uyandirmaktadir. Bu sekliyle Arap Baharinin bir kurgulayicisi ve bir de uygulayicisi oldugu izlenimi dogma...
Yazar/Author Erdi DEMİR* ÖZ Akdeniz, coğrafi bir terim olmasının yanında insanı, tarihi ve iklimiyle tarih boyunca birçok uygarlığa yaşam güzergâhı olmuş bir coğrafyadır. Akdeniz'i antik çağdan günümüze çekici kılan unsurlar, Akdeniz'in iklimi, yetiştirdiği tarım ürünleri, sosyolojik imkânı ve yaşam biçimleridir. Akdeniz'in sosyolojik bir bakış açısıyla yorumlanması, sahip olduğu toplumsal, kültürel, edebi, ekonomik, antropolojik ve demografik zenginliklerin ortaya çıkarılmasında önemli ölçüde etkili olmuştur. Bu araştırmanın konusu, Halikarnas Balıkçısı'nın Aganta Burina Burinata yapıtında Akdenizlilik kimliği/duyarlılığı olgusu ile ilgilidir. Araştırmada Akdenizlilik olgusunun ne anlama geldiği, Akdenizlilik kimliğini ortaya çıkaran unsurların neler olduğunu tespit edebilmek ve bu bağlamda Aganta Burina Burinata'da Akdeniz'i insan ve mekân temelinde incelemek hedeflenmiştir. Bu amaçla Akdenizlilik kimliği/duyarlılığı bağlamında literatür taraması yapılarak yapıt doküman incelemesi metoduyla incelenmiş, toplanan veriler tematik olarak analiz edilmiştir. Nitekim edebi yapıtlar kaleme alındığı dönemin tarihsel, kültürel ve ekonomik bakış açılarını yansıtmaları bakımından önem arz etmektedirler. Bu açıdan yazarın yapıtında Akdeniz'i, Akdeniz insanını nasıl betimlediği, Akdenizlilk olgusunu nasıl yansıttığı incelenmiştir. Sonuç olarak, Akdenizliliğin tarihsel ve toplumsal bir içeriğe sahip olduğu anlaşılmakla birlikte, Akdenizliliğin, yaşam deseniyle, gündelik yaşam pratikleriyle açıklanabilen bir kavram olduğu anlaşılmıştır.
Coğrafya, Tarih ve Uluslararası Hukuk Boyutlarıyla Küresel ve Bölgesel Denklemde Ege ve Doğu Akdeniz, 2021
Libya’nın Akdeniz Bölge Politikası ve Siyasal İletişim Bağlamında Yeni Jeopolitik Dengeler, 2019
“Libya” sözcük olarak, Antik dönemde Yunanlılar tarafından bölgeye verilen isimdir. Bu isim Osmanlı İmparatorluğu tarafından “Trablus” veya “Trablus ve Bengâzî” olarak adlandırılmıştır. Trablus özellikle ülkenin batısı için kullanılırken ülkenin tamamı için Libya ismi kullanılmaktadır. Doğal olarak Libya isminin kullanılmasında yerli halk olan Berberi Levâteler ve onların atası olarak kabul edilen Lîbîlerin etkisi olduğu iddia edilmektedir. Libya Afrika kıtası içinde yer alan büyük ülkeler arasındadır. Yüzölçümü, 1.759.540 kilometrekaredir. Kuzeybatısında Tunus, batısında Cezayir, güneyinde Nijer ve Çad, güneydoğusunda Sudan, doğusunda ise Mısır ile komşudur. Libya, çeşitli kabilelerin yaşadığı bir bölge olması nedeniyle devlet olmakta oldukça gecikmiş ve geri kalmıştır. Kabilelerin çekişmeleri ve Batılı sömürge devletlerin istilaları 1951 yılında bağımsızlığını ilan etmesi ile farklı bir forma bürünmüştür. Bağımsızlık ilanından sonra 18 yıl krallıkla yönetilmiştir. Ardından, Muammer Kaddafi öncülüğünde yapılan bir darbe ile Libya Halk Cumhuriyeti kurulmuştur. Kaddafi 42 yıllık iktidarı boyunca sürekli Batı ile çatışma halinde olmuştur. Bölgede Arap Birliği kurmak için çok çaba sarf etmiştir. Küreselleşme süreci ile birlikte Ortadoğu’da, Batı’nın kurgusu olan Arap Baharı süreci Tunus’ta başlayarak bir domino taşı etkisi ile tüm hemen hemen çoğu Arap ülkesine sıçramıştır. Suriye’ye geldiğinde ise bir savaş süreci yaşanmıştır. Ulus devletleri yok etme, Neo-Liberalizmin dünya pazarı yaratma süreci olan küreselleşme, Arap Baharı ile Ortadoğu’yu tekrar şekillendirmek istemiştir. Bu bağlamda kendilerine bağlı kukla liderler ve devletler oluşturmak amacıyla “demokrasi”, “insan hakları”, “özgürlük” kavramları ile Arap Baharı sürecini körüklemiştir. Arap Baharı sürecini en sert yaşayan ülkelerden biri olan Libya yıkım ve yağmalama ile birlikte iç savaş sürecine girmiştir. Libya’nın devlet olmasında ve kalkınmasında oldukça önemli rol oynayan Kaddafi bu süreçte halk tarafından katledilmiştir. Kaddafi öldürüldükten sonra ülkede tekrar istikrar sağlanmamıştır. Bilindiği gibi Libya ekonomisi ağırlıklı olarak petrole dayanmaktadır. Ayrıca hidrokarbon kaynakları da ülke ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Bu durum, ABD, Avrupa, Rusya gibi küresel emperyalist devletlerin iştahını kabartmıştır. Bu nedenle Libya’nın başında ulusalcı antiemperyalist bir lider olan Kaddafi’nin olmaması Batılı devletler için oldukça önemlidir. Bu bağlamda, ortaya çıkan Arap Baharı süreci küresel güçlerin hedeflerine ulaşmasında oldukça önemli bir siyasal süreç olmuştur. Siyasal iletişim bağlamında bakıldığında ise bu süreç Ortadoğu’da diktatörlerin yıkılıp demokrasinin kurulması şiarı ile harekete geçmiştir. Bu sürecin en önemli sloganları ise yukarıda da belirtildiği gibi ‘demokrasi’, ‘özgürlük’, ‘insan hakları’ kavramları olmuştur. 21 Eylül 2011 tarihinde Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Şam'a yönelik bir ambargoya karşı olduklarını ifade etmiş ve Rusya'nın, Libya senaryosunun Şam üzerinde tekrarlanmasını istemediğini belirtmiştir. Aşağıda yer alan makalede siyasal iletişim kavramları bağlamında “Libya’nın Akdeniz Politikası ve Yeni Stratejik Dengeler” anlatılmıştır.
Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2019
Arap Bahari sureci, Sosyal ve Ekonomik nedenlere bagli olarak Tunus’ta baslayip kisa bir sure sonra bircok Arap ulkesine yayilmistir. Bu surec, Ortadogu’nun en buyuk ulkelerinden biri olan Misir’da, ulkenin siyasi tarihinde barindirdigi iliskilerinden dolayi diger ulkelere gore farkli boyutlarda gelisim gostermistir. Sosyal hareketlerin etkisiyle orgutlenen rejim muhaliflerinin protestolari sonucu uzun yillardir ulkeyi yoneten Husnu Mubarek gorevi birakmak zorunda kalmistir. 2012 yilinda yapilan Cumhurbaskanligi secimlerini kazanan Musluman Kardesler’in adayi Muhammed Mursi sadece bir yil yonetimde kalabilmistir. 3 Temmuz 2013 yilinda ordu tarafindan yapilan darbeyle Misir’da yonetim askerlere gecmistir. Bu surecle birlikte uzun yillardir demokratik bir yonetime kavusmak isteyen Misir halkinin umutlari baska bir “bahara” kalmistir.
GECE KİTAPLIĞI-SOSYAL BİLİMLER ALANINDA ARAŞTIRMA MAKALELERİ- 4 , 2019
İslam coğrafyasına bakıldığında devletlerin Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde yoğunlaştığı ve adeta omuz omuza bir bütünü oluşturdukları görülmektedir. Ne yazık ki bu bütünlük sadece coğrafi ölçülerde kalmakta, dünya ölçütlerinde siyasi, ekonomik ve güvenlik politikaları üretilememektedir. Bölge ülkeleri tarihi süreç içerisinde çoğunlukla monarşilerle yönetilmiş, eşitlik, özgürlük, adalet ve insan hakları kapsamında yeterli ilerleme sağlanamamıştır. 2010 yılının aralık ayında üniversite mezunu Tunuslu bir gencin işsizlik nedeniyle kendini yakması bardağı taşıran son damla olmuş, otoriter rejimlere karşı ayaklanan halk protesto gösterilerine başlamıştır. Yaşanan olaylar neticesinde Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’de yönetimler değişmiş, bölge ülkelerinin birçoğu da etkilenmiştir. Coğrafi olarak önemli bir konumda bulunan bölge, ekonomik alanda dünya petrol rezervlerinin yaklaşık %62’sine, doğalgaz rezervlerinin %40’ına sahiptir. Ancak bu durum siyasi ve idari alana taşınamamış avantaj ve refah yerine bölgeye kargaşa, savaş ve belirsizlik getirmiştir. Bu çalışmada Ortadoğu kavramı, bölgenin sınırları ve tarihi anlatılmış, “Arap Baharı” olarak adlandırılan dönemin bölgeye etkileri incelenmeye çalışılmıştır.
Güvenliğin içeriği, koruma alanları ve güvenlik politikaları tarihsel süreç içinde konjonktüre göre farklılık göstermiştir. Arap Baharı olarak anılan Ortadoğu'daki kitlesel hareketlerbölgenin dengesizliğini artırarak Suriye'de iç savaşa neden olmuş ve dünyanın farklı bölgelerinden yaşanan katılımlarla transnasyonal terörizm hareketleri ortaya çıkmıştır. Günümüzün en önemli güvenlik sorunu olan uluslararası terörizm aynı zamanda postmodernite'nin neden olduğu kimlik sorunlarından, sanal ağlar ve imaj dünyasının neden olduğu hiperrealiteden, neo-emperyalizmin neden olduğu sosyopolitik gerilimlerden beslenmektedir. Tüm bunların ortaya çıkardığı durumsal determinizm ise kişilerin inanç ve değerlerini baskılayarak şiddete olan eğilimlerini artırmaktadır. Bu olumsuzluklardan yararlanan terör örgütleri ise sıradan insanlar arasından edindikleri taraftarlar yoluyla dünyanın pekçok yerinde eylem gerçekleştirebilme kapasitesine ulaşmaktadır. Bu makalede Arap Baharının neden olduğu güvenlik sorunları ile koşulların yaratmış olduğu durumsal determinizm açıklanarak, terör eylemlerinin herhangi bir inanç ya da etnik aidiyetle doğrudan ilişkilendirilemeyeceği savunulmaktadır. Araştırmada betimsel analiz yöntemleri kullanılmıştır. ABSTRACT Security phenomenon and policies has been diversified in historically. Mass movement and revolutions known as Arab Spring has created more instability in Middle East and caused to the civil War in Syria. The chaos of civil war has brought out transnational terrorism by participation from almost all over the world. So, ınternational terrorism is the most prominent problems of today's world. Besides, the international terrorism also has been fed by the identity problems which are caused by postmodernism and the hyper-reality which is caused by image of world and virtual networks. This is creates a situational determinism to increase tendency of the violence which is causing suppressing beliefs and values of people. Terror organizations have been benefited from the situational determinism for recruiting new members to use in terror activities in all over the world. Hence, the asymmetry between legal forces and terrorist organizations is causing to more metastases security problems. This paper explains the international security problems caused by Arab Spring and reveals that there is no correlation between religion or ethnicity and terror activities by explanation of the situational determinism. Descriptive analysis methods were used in this paper.
Journal of Roman Archaeology, 2024
Anatomy Journal of Africa
Revista De Antropologia, 2022
Journal for Critical Education Policy Studies, 2023
Materials in Archaeology, History, and Ethnography of Tauria, 2023
Documenta Praehistorica 51, 2024
European Journal of International Relations, 2013
Etude lithologique et métallographique du gisement polymétallique de Draa Sfar Nord (Jebilet Centrale, Maroc), 2022
Integral Liberation, Vol 3, No.4, December, 1999
Mozzarella cheese from recombined cow milk, 2017
A Comunicação Estratégica Digital na Indústria Televisiva. Estudo de caso: Media Capital Digital., 2023
Advances in Life Course Research, 2015
The Annals of Thoracic Surgery, 2014
23rd Conference on Weather Analysis and Forecasting/19th Conference on Numerical Weather Prediction (1-5 June 2009), 2009
Materials Letters, 2021