MODERNLIĞIN
HIKMETINDEN
SUAL
MODERNLIĞIN
HIKMETINDEN
SUAL
BEDRI GENCER
Modernliğin Hikmetinden Sual
BEDRİ GENCER
Kadim Yayınları
Sosyoloji
: 91
: 16
© Kadim Yayınları. Bu kitabın tüm hakları saklıdır ve Kadim Yayınlarına aittir.
Kitabın hiçbir bölümü yayıncının izni olmadan fotokopi ve bilgisayar ortamında
yeniden üretilemez, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz.
1. Baskı Ekim, 2016.
Genel Yayın Yönetmeni: Serhat Buhari BAYTEKİN
Yayın Yönetmeni: Selman Salim KESGİN
Editör: Tamer KOPARAN
İç Tasarım: Yeter BAYSAL
Kapak: Meltem YILMAZ
Sertifika No: 17590
KÜTÜPHANE KARTI
GENCER, Bedri
Modernliğin Hikmetinden Sual
1. Baskı, 14x21 cm
288 sayfa, kaynakça ve dizin var
ISBN: 978-975-9000-80-6
1.Modernlik 2.Siret 3.Hikmet
KADİM YAYINLARI
Kazım Özalp Mah. Rabat Sok. No:27-2
Gaziosmanpaşa– Çankaya/Ankara
Basım: MRK Baskı ve Tanıtım Hizmetleri
Tel: 0-312 431 21 55 www.kadimyayinlari.com
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ / 1
Modern Çölde Hikmet Devesini Aramak / 1
ÇERÇEVE
SİRET
Kayıp Hikmetin Peşinde / 25
Rütbelerin En Yücesi /73
Öze Dönmek /85
Genç Olsaydım /91
Ciddiyeti Severim / 93
HİKMET
Salah Olmadan Islah Olmaz / 97
Misilleme Mantığını Aşmak / 145
Medeniyetten Hikmete / 163
Hikmetin Son Atlıları / 187
Hikmetin Modern Kaybı / 209
Hikmete Dönüş Yolu / 217
Hikmetin Kalbi Tekkede Atar / 223
Nefsine Adalet Âleme Adalet / 237
‘Asr-ı Saadetten İki Tablo / 253
Fethin Arkasındaki Vizyon / 255
Monna Rosa’nın Dönüşü / 259
KÜNYE / 263
KAYNAKLAR / 266
DİZİN / 271
ب ِْس ِم ِ
ه َالر ْ ٰح ِن َالر ِح ِم
َو ِب ِه التَ ْو ِف ُيق َوه َُو الْ ُمس ْس َت َع ُان َو ِب ِه ال ِث ّ َق ُة َوعَلَ ْي ِه التّ ْ َ
ك ُن
الْ َح ْمدُ ِِه َر ِ ّب الْ َعال َ ِم َن
الس َا ُم عَ َل �سَ ِ ّي ِد الْ َعالَ ِم َن
َو َ
الص َا ُة َو َ
وعَ َل � آ ِ ِل َو َ ْ
ص ِب ِه َا ْج ِع َن
َو َم ْن تَ ِب َعه ُْم ِب ْإح َس ٍان ا َل ي َ ْو ِم ا ّ ِد ِين
إ
ÖNSÖZ
MODERN ÇÖLDE HİKMET DEVESİNİ ARAMAK
Hikmetten Medeniyete
2008 yılında çıkan İslâm’da Modernleşme, 1839-1939
isimli eserimiz, sosyal bilimlerin ana kavramı sayılabilecek
modernleşmenin mukayeseli bir perspektiften incelenmesi
yolundaki çalışmalarımızın ürünüydü. Bu, modernleşmenin
“dikey” bakımdan mukayesesi sayılabilir. “Dikey mukayese”den kasıt, İslâm dünyasında modernleşmenin Batı kültüründen etkilenme (akültürasyon) sürecinin bir ürünü olarak
alınmasıdır. Dikey mukayese, Batı dünyasındaki modernleşme anlaşılmaksızın İslâm dünyasındaki modernleşmenin de
tam olarak anlaşılamayacağı önkabulüne dayanır. Bilahare
çalışmalarımız ilerledikçe modernleşmenin “yatay mukayese”sine uzandık. “Yatay mukayese”den kasıt, evrensel bir olgu
olarak modernleşmenin zıddıyla mukayesesidir. Modernliğin
geleneksel dildeki karşılığı “bid’at”, bid’at “sünnet”in zıddı,
sünnet ise “hikmet”in hususî adıdır.
O halde ancak hikmetten kopuş süreci olarak alınarak evrensel bir olgu olarak modernleşmenin özüne nüfuz edilebilir. 2011 yılında çıkan Hikmet Kavşağında Edmund Burke
1
BEDRİ GENCER
ile Ahmed Cevdet başlıklı çalışmamız, bu yatay mukayesenin
ürünüydü. Evrensel bir olgu olarak modernleşme, aslında
Edmund Burke ile Ahmed Cevdet gibi farklı ülkelerden
aydınların buluştuğu “hikmet kavşağı”ndan uzaklaşma süreciydi. Bu iki aydının düşünüş tarzı karşılaştırıldığında aslî
(hikmet) ile arızî (bid’at=modernlik)’nin farklı coğrafyalarda
tezahür tarzları arasındaki şaşırtıcı benzerlik görülebilir ve
dolayısıyla yatay mukayesenin yapılacağı asıl ayırımın Doğu/
Batı yerine hikmet/bid’at olduğu fark edilebilirdi.
Bu tür mukayeselerin postmodern çağda artması, aslında
evrenselleşen modernliğin krizini hikmetin keşfiyle aşma arayışının göstergesidir. Post-modernleşme, lâfzen modernlik-sonrasına geçme, modernliği aşma arayışı demektir. Modernliği
aşmak için de öncelikle onun ne olduğunu iyi tanımaya ihtiyaç
vardır. Dar mânâda modernleşme’yi kapitalistikleşme olarak tanımlamak nisbeten kolaydır; asıl zorluk, modernleşmenin bileşeni olarak sekülerleşmenin tanımındadır. Türkçe’de genelde
dünyevîleşme kelimesiyle tercüme edilen sekülerleşme’nin tanımının zorluğu, “ne” ve “nasıl” sorularında yatar. Yani sekülerleşme, “ne”yin ve “nasıl” (ne’ye) dönüştürülmesidir. Modern
sosyal bilim, uzun süre buradaki “ne” sorusuna karşılık olarak
“din”, “nasıl” sorusuna karşılık olarak da “dinden kopuş” cevabını vermiştir. Ancak postmodern çağda bu modern cevapların bir yanılgı olduğu ortaya çıkınca sekülerleşmenin tarifine
ilişkin sorular da tadil edilmek zorunda kalmıştır. Daha esaslı
yeni sorular, sekülerleşmeyle dönüşen dinin “hangi din”, daha
doğrusu, dinin hangi boyutları olduğu ve bunların doğrudan
kopuştan ziyade nasıl dönüştürüldüğüdür.
Sekülerleşmeyi de içeren modernleşme, en geniş mânâda
fıtrattan, fıtratın tanımı olarak -ilahî hak- dinden uzaklaşma
sürecidir. Ancak fıtratın boyutlarına göre din de hikmet ve
sünnet gibi farklı adlar alır. Din ile hikmet, aynı şeyin farklı
adlarıdır. İlahî dinler bakımından yapılacak bir ayırıma göre
2
MODERNLİĞİN HİKMETİNDEN SUAL
hak din, dâreyn saadetinin, hikmet ise dünyevî saadet=adaletin yoludur. Allah-ı Teâlâ, kendisini marifet ve taat yoluyla insanların dâreyn saadetine kavuşmaları için şeriat olarak
dini Musa gibi peygamberlere vahy eder, bazen de insanların
dünyevî saadet=adalete kavuşmaları için hikmet olarak dini
Aristo gibi filozolara ilham eder. İngilizce’de revelation kelimesinin hem vahiy, hem ilham olarak çift mânâya gelmesi,
bunun göstergesidir. Yani şeriat ve hikmet olarak dinin her
iki boyutu da fıtratın tarifidir, ancak dünyevî/uhrevî ile münhasıran dünyevî gibi farklı alanlarda beşerî saadet ve adalet
gayelerini gerçekleştirmeye yönelirler.
Kavramlar, dünyanın aynası olduğundan, dünya parçalandıkça ona tekabül eden kavramlar ve anlamları da parçalanır.
Küllî bir düşünce ve hayat tarzının hâkim olduğu geleneksel
dünyada “organik, izlenimselci” diyebileceğimiz bir tarzda
kullanıldıkları için hikmet ile sünnet kavramlarını çağımızdaki gibi analitik ayırımlara tâbi tutma ihtiyacı pek duyulmamıştır. Hikmet ile sünnet, dikey (arasında, inter) ve yatay
(içinde, intra) olarak iki ayırıma tâbi tutulabilir. Dikey ayırım aidiyet (umum/husus), yatay ayırım ise mânâ (semantik
çap) kriterine göre yapılır. Dikey ayırıma göre hikmet, fıtratın
isimsiz, hâlidî, umumî, sünnet isimli, nebevî, hususî türüdür.
Yatay ayırıma göre ise hikmet ile sünnet dar mânâda dinin
ilmî boyutunu, geniş mânâda ise dinin ilmî ve amelî boyutlarını birlikte ifade eder. Bir dikey ayırım daha yapılarak hikmet dinin ilmî, sünnet ise amelî boyutuna tahsis edilebilir.
Çünkü alelıtlak kullanıldığında hikmet şeriat (ilim), sünnet
tarikat (amel) demektir.
“Hikmet/sünnet” ayırımının seküler karşılığı olan “medeniyet/kültür” ayırımıyla ilgili Protestan ve Katolik dünyalar
arasındaki yoğun tartışmalar da işte bu kavramların çok-yönlü, dikey ve yatay, dar ve geniş semantik ayırımlarından kaynaklanmaktadır. Bu kavramların ayırımlarına göre bunlara
3
BEDRİ GENCER
bağlılık tarzlarının dönüşüm süreci olarak modernleşme ve
sekülerleşmenin tarileri de değişir. Modernleşme, hikmet ile
sünnetin dar mânâlarına göre sekülerleşmeden ayrılan dar,
geniş mânâlarına göre ise sekülerleşmeyi de kapsayan geniş
mânâ kazanır. Dar mânâda modernleşme, sekülerleşmeye vücut veren nitel bir içtimaî değişim süreci olarak tanımlanır.
Max Weber’in he Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism
adlı eserinin başlığına da yansıyan ayırıma göre, Batı örneğinde kapitalistikleşme modernleşmenin, Protestanlaşma sekülerleşmenin özel adları olarak belirir.
O halde sekülerleşme, dar mânâda dinin ilmî boyutunu
ifade eden hikmet ve sünnetten, modernleşme dar mânâda
dinin amelî boyutunu ifade eden hikmet ve sünnetten, sekülerleşmeyi de kapsayan geniş mânâda ise, dinin ilim ile amel
boyutlarını kapsayan geniş mânâda hikmet ve sünnetten
uzaklaşma şeklinde bir nitel değişim süreci demektir. Hikmetin seküler karşılığı olduğuna göre Türkçe’de medeniyet
denen medenîleşme (civilization), hayat ile düşünce tarzındaki
değişim süreçlerinin birleştiği geniş mânâda modernleşmenin
özel adı olur. Kavramların dar mânâlarında ise modernleşme
“hikmetten medeniyete”, sekülerleşme ise “sünnetten kültüre” geçiş süreci olarak ayrılabilir. İslâm’da sünnetin bizzat din
sayılmasında olduğu gibi, Protestan dünyada Paul Tillich gibi
teologların da kültürü bizzat din saymaları bu yüzdendir.
Hikmetten İdeolojiye
Batı’nın 1400-1800 arasındaki 400 yıllık modern tarihi,
krize giren Hıristiyanlık yerine pagan hikmeti aramakla geçti.
Coleridge ile Hegel, Batı’da hikmetin son çığlıkları olarak kaldılar. Ancak kapitalistikleşme olarak modernleşme ilerledikçe
Batı, hikmetten daha da uzaklaştı ve hikmetten kapitalizm ile
Protestanlığın birleştiği medeniyete geçmek zorunda kaldı.
Hayat ile düşünce tarzındaki değişim süreçlerinin birleşti4
MODERNLİĞİN HİKMETİNDEN SUAL
ği geniş mânâda modernleşmenin özel adı olarak civilization
kavramının çıktığı XIX. asrın başında din=hikmet gibi kendi
kendini meşrûlaştıracağı öngörülüyordu. Ancak XIX. asrın
ortasında İngiltere’de gerçekleşen Sanayi İnkılabı’nın yarattığı derin meşrûiyet krizi, medeniyetin kendi kendini meşrûlaştırmasına elvermeyince haricî meşrûiyet kaynakları olarak
çok sayıda –izm boy gösterdi ve bu çağ “İdeoloji Çağı” haline
geldi. Kapitalizm fıtratın, ideoloji gerçekliğin tahrifi, hikmetin
inkârıydı. Bu asırda ideoloji, doğrudan hikmetin zıddı olarak
çıkarken, ilim ve hikmetin seküler karşılıkları bilim ve felsefe
de pozitivizmin yörüngesine girerek hikmetten uzaklaştı. Max
Weber ile başlatabileceğimiz modern sosyal bilim (sosyoloji),
empirik ve ideolojik karakteriyle hikmetle bağını tamamen
kopardı. İronik olan, ideoloji, sosyoloji, biyoloji gibi bütün
modern bilgi disiplinlerinin sonundaki –loji=logos ekinin aslında Yunanca’da nutuk=hikmet mânâsına gelmesiydi.
Empirikten kasıt, modern sosyolojinin kapitalistik ekonominin belirlediği toplumsal gerçekliğin nicel incelenmesini
konu edinmesi, ideolojikten kasıt ise, gayr-i fıtrî bir manevî
(tarihî, içtimaî, harsî, lisanî) mühendislik fikrine, pozitivizm
paradigmasına dayanmasıydı. Böylece modern felsefe ve sosyoloji, hikmeti kayb etmiş bir çorak ülkenin, bunalım çağının entelektüel disiplinleri olarak geliştiler. Modern hayat ve
düşünce tarzının çözülmeye başladığı postmodern süreçte
sekülerleşme teorilerinin revizyonuna bağlı olarak dine dönüşün imkân derecesi, entelektüel gündemin ana meselesi
oldu. Dünya ile ahireti birbirine bağlayacak bir dine dönüşe
imkân kalmadığı görülünce Rönesans ile başlayan hikmetin
keşfi ümidi yeniden doğdu. Ancak hikmetin yeniden keşfi,
fıtrata dönüşle mümkündü; fıtrata aykırı bir kapitalist hayat
tarzı içinde hikmetin yeniden keşfi de imkânsızdı.
İleri modernlik, düşünüş ile yaşayış tarzı arasındaki çelişkileri zirveye çıkarmak suretiyle hikmetin yeniden keşfi ümit5
BEDRİ GENCER
lerini yok etti. Onu ayakta tutan düşünce yapılarının ilasına
karşılık modern kapitalist düzenin dirençliliği, hikmete dönüş ümidi bırakmıyordu. İnandıkları gibi yaşamayanlar, yaşadıkları gibi inanmaya mahkûmdu. Kapitalizm, küreselleşme
adıyla sürekli kendini tahkim hamleleri yaparken gayr-i fıtrî
düzenini “mikro putperestlikler” olarak görülebilecek yeni
çoğul felsefelerle anlamlandırmaya çalışıyor, hatta, devâsâ bir
dezenformasyon sistemiyle insanlığı hayat ve düşünce tarzlarına ilişkin ultra-realizm ile ultra-irrealizm arasında sıkıştırıyor. Kapitalist Siyonizm’in tarihî mühendisliği, sonunda
sibernetik gibi disiplinlerle bizzat beşerî mühendisliğe varmıştır. Jean Baudrillard’ın örneğine nazaran, insanlar, televizyonda Sudan iç savaşını herhangi bir tuvalet kâğıdı reklamıyla aynı duyarsızlıkla izlemektedir. Televizyonu kapattıktan
sonra Sudan’daki iç savaş devam etse bile onun için bitmiştir.
İşte Max Weber’in tabiriyle insanlığın tıkıldığı modernliğin
“demir kafesi”, Jean Baudrillard’ın ifadesiyle, cansız, görüntülerden ibaret bir simülasyon âlemine dönüşmüştür.
Geldiğimiz Emir âlemi, Kudret ve Akıl, yaşadığımız Halk
âlemi ise Hikmet ve His âlemidir. Bir bebek, sıcak sobayı bile
dokunarak tanımaya çalışır. İleri kapitalizmde insanlığın haps
edildiği simülasyon âleminde hisle birlikte din ve hikmetin
kaybı da kaçınılmazdır. Dil dünyanın aynası, varlığın evi ise
Batı’nın sekülerleşme sürecinde din ve hikmete yabancılaşması dilden anlaşılabilir. Yunanca ve Latincede aslında hikmet mânâsına gelen logos ve reason kelimeleri, sekülerleşme
sürecinde içleri boşalarak söz ve akıl mânâlarını kazanmış,
diğer taraftan din religion, hikmet de sadece tecrübî-sübjektif
boyutunu anlatan wisdom=bilgelik kavramına indirgenmiştir.
Batı’da yaygın “ilahî bilgelik” (divine wisdom) tabirinde olduğu gibi, tecrübeyle kazanılan hikmet, bilgelik nasıl her şeyin
yaratıcısı Allah’a izafe edilebilir? Aslında Arapça gramatik
olarak müennes ve dolayısıyla kadın ismi olan hikmetin erkek
6
MODERNLİĞİN HİKMETİNDEN SUAL
ismi olarak kullanılması ise bizim hikmete yabancılaşmamızın göstergesi olarak anılabilir.
Modern insanın hikmete yabancılaşmasının ana sebebi,
ilim ile amel, kâl ile hâlin birbirinden ayrılmasıdır. Tercümânü’l-Kur’ân İbni Abbas radıyallâhü ‘anha göre hikmetin özel
adı fıkıh, fıkhın tarifi ise “ilmihal”, yani “hâl ilmi”dir. Ve psikolojik bir hakikat olarak “Haller, sirayet edicidir”. Demek ki
hikmet, kesb/vehb diyalektiğince yaşandıkça keşf edilir, keşf
edildikçe paylaşılır, paylaşıldıkça yayılır. Hanbelî mezhebinin
imamı Ahmed b. Hanbel, ilmihal olarak hikmetin timsali sayılabilir. Otuz bin civarında hadis ihtiva eden el-Müsned’in müellifi, “Hiç bir hadis-i şerif yazmadım ki onunla amel etmeyeyim”
buyurmuştur. Akıl almaz bir hikmet örneği! Hâlbuki bugün
çoğu insan, iliklerine işlemiş modern Kartezyen dünyagörüşünün etkisiyle önce bilgiyi elde etme, biriktirme, sonra fırsat
bulursa bir gün yaşama gibi vahim bir vehim içindedir. Adeta
dinimizi kendimiz yaşamak için değil, başkalarına anlatmak,
tartışmak üzere öğrenmeye çalışıyoruz. Bunun sonucunda temel akideleri, yerleşik sünnetleriyle dinimizi, sonu gelmez bir
spekülasyon, pazarlık konusu haline getiriyoruz.
Küçük-büyük diye ayırmadan bildiğimiz halde uygulamadığımız şeylerin, amel etmediğimiz malumatımızın bir
listesini çıkardığımızda hikmetten uzaklaşma derecemizi
de tespit etmiş oluruz. Modern Kartezyen dünyagörüşünün
yanılgısı, ilim/amel ayrışmasına bağlı olarak hikmetin amelî
ve nazarî boyutlarının da ayrılabileceğiydi ki bu yanılgının
Hegel’de zirveye çıktığı söylenebilir. Batı’nın zulümden âzâde
yeni bir dünya kurmak üzere giriştiği müzmin bilgi arayışının sonucu olarak Hegel de adeta seküler bir peygamber gibi
-nazarî- hikmeti keşf ettikten sonra yolunu bulması için insanlığa armağan edebileceği vehmine kapılmıştı. Onun temsil
ettiği bu “büyük güzeldir” anlayışı, bilahare Marksizm başta
olmak üzere birçok seküler din olarak ideolojiye vücut verdi.
7
BEDRİ GENCER
Mü’minin Yitik Devesi
Rabbimizin Kur’ân-ı Kerim’de buyurduğu gibi, Allah ve
Rasûlü, hakikatleri temsil ve teşbihlerle anlatır: “Rabbinin izniyle her an meyve verir; düşünüp öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller verir” (İbrahim, 14/25). Tasavvufta dinin dört
kapısı sayılan şeriat, tarikat, marifet, hakikat hakkında yapılan sayısız teşbih, bu ilahî üslubun tipik tezahürüdür. Rasûl-i
Ekrem ‘aleyhi’s-salâtü ve’s-selâmın hikmetle ilgili meşhur hadisinde yaptığı temsil, ancak başka âyet ve hadislerle birlikte
düşünülerek ve Mevlânâ gibi velilerin açıklamalarına bakarak
anlaşılabilir.
ُ َ َ ) َالْ ِح ْكَ ُة ضhadis-i
“Hikmet, mü’minin yitiğidir” (ال الْ ُم ْؤ ِم ِن
şerifinde Arapça’da nahiv bakımından mübteda konumundaki müennes “hikmet”e cinsiyet yönünden uygun olarak haberi
konumundaki “dâlle=yitik”, asıl haber konumunda olan hazf
edilmiş (mahzuf ) mevsufun müennes sıfatıdır. Başka bir hadis-i şerif ve âyet-i kerimeye bakınca bunun mahzuf mevsufunun çölde kayb olan bir “nâka=dişi deve” olduğunu anlarız:
“Allah, kulunun tevbesine sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden daha çok sevinir.”
)( َا َ ُل أ�فْ َر ُح ِب َت ْوب َ ِة َع ْب ِد ِه ِم ْن أ� َح ِد ُ ْك َ� َقطَ عَ َل ب َ ِع ِر ِه َوقَدْ أ�ضَ َ ُل ِف أ� ْر ٍض فَ َا ٍة.
“Allah’ın peygamberi, onlara “Allah’ın dişi devesine ve onun su
içme (nevbetine) dikkat edin” demişti” (Şems, 91/13). Muhtemelen dilimizdeki “Çölde kayb ettikten sonra devesini bulmuş gibi sevinmek” deyimi, bu hadis-i şeriften gelmektedir.
Buna göre hadisin açılımı, “Hikmet, mü’minin yitik dişi
devesidir”. Burada temsilî hadisin “çöl, yitme, dişi deve” unsurlarında hikmetin bütün esprisi yatar. Dünya hayatı, aslında bir çöl veya bağdan ibarettir. Burada insanın temel ihtiyacı,
beslenme ve yolculuk, temel işi, bu iki ihtiyacını karşılayacak
hikmeti aramaktır. İnsan, hikmet devesiyle çöl yolculuğuna
çıksa da onu yitirme riskine hep maruzdur. “Çerçeve” kısmın8
MODERNLİĞİN HİKMETİNDEN SUAL
da seçtiğimiz Mesnevî beyitleri ve şerhlerinden öğrendiğimiz
gibi, hikmet, insana hem gıda, hem binek, onu hakikatle
besleyerek hakka götüren bir dişi devedir. Mânâ âleminde
ilim, süt ile temsil edilir (Konuk 2006: I/103). Sadreddin Konevî’nin Evhadüddin Kirmânî ile İbnü’l-Arabî’yi kasd ederek “Ben, iki anadan süt emdim” dediği rivayet edilir. Osmanlı
aydınları da bunu “Biz iki anadan süt emdik; İbnü’l-‘Arabî
ile Mevlânâ” olarak ifade etmişlerdir.
İşte sufilerin emdikleri süt, aslında hikmet devesinin sü-
tüdür. “Allah, kulunun tevbesine sizden birinin ıssız çölde
kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden daha çok
sevinir” hadisi, çağımızın ve insanının durumunun en güzel
ifadesidir. Bugün insanlık, ruhsuz bir çağda hikmet devesini yeniden bulunca, tıpkı hadis-i şerifte anlatıldığı gibi ıssız
bir çölde kayb ettikten sonra devesini bulan birinin sevincini
yaşayacaktır; çünkü niceliğin niteliğe galebe çaldığı modern
çağda anlamını kayb etmiş her şey, dinleme-okuma, konuşma
yazma, yeme-uyuma, kısaca yaşama, hikmet ile yeniden anlamını bulacaktır.
Bunun için önce çağımız insanına hikmetten mahrumiyetini, bunun için de hikmetin mahiyetini anlatmak gerekir.
“Cahile cahilliğini anlatmak için de biraz ilim lazım” sözünün
belirttiği üzere, hiçbir şey bilmeyene cahilliğini de anlatamayacağınız gibi, hikmete âşinâ olmayana da hikmetsizliğini
anlatamazsınız. Ancak “hâl ilmi” olarak tecrübî-zevkî tabiatından dolayı aynı şeyin farklı adları olan hikmet ile tasavvufu
anlatma gayretinin özünde çelişki yatar. Bir cahile bilmediği
anlatılabilir, ilim verilebilir, ama bir nâ-hakîme tatmadığı anlatılamaz, hikmet verilemez. Hikmetten bu kadar uzaklaşmış
modern çağın insanının hikmet idraki, doğuştan körün renk
telakkisi gibidir.
“Tatmayan tanıyamaz” sözünün belirttiği üzere, balı tatmayan tanıyamaz. Tatmayan, kavanozu dışından yalayarak
9
BEDRİ GENCER
veya tadandan saatlerce dinleyerek balın tadını ne kadar alabilir? Özellikle modern çağda hikmetten bahis, anlatılamayanı anlatmak, kâl ile hâli anlatmak gibi özünde çelişkili bir
şeydir; hikmetin başı olan az konuşmanın faziletleri hakkında beş saat konuşan birinin ironik durumu gibi. Günümüz
insanı, değil entelektüel, meslekî bakımdan bile tamamen
hikmete yabancılaşmış durumdadır. Hikmet ile tıp, hekim
ile tabip arasındaki farkı kaç doktor anlatabilir acaba? Günümüzde tabip çok ama hekim yok. Zaten hekim olsaydı bu
kadar tabibe gerek kalmazdı Allah bilir.
Hurafeden Hikmete
Gene de bu tespitlerimiz, bir karamsarlığın olsa da ümitsizliğin ifadesi olarak okunmamalı. Zira hadis-i şerife göre,
hikmet, “mü’minin” yitiği ise onu bulma ümidi de mü’minlerde, şeriatın korunduğu son İbrahimî ümmet olan Müslümanlarda. Çalışmalarımızın saikı da bu ümittir. Elinizdeki,
hem konusu, hem formatı bakımından bizim entelektüel
üretim sürecinin safhalarını birbirine bağlayan bir eser olarak görülebilir. Modernleşmeyle ilgili kapsamlı eserimizin
2008’de neşrinden sonra girdiğimiz modernlikten çıkış arayışı, bizi hikmete yoğunlaşmaya sevk etti. Bu istikamette doğrudan hikmetle ilgili çalışmalar yaparken modernleşmeyle
ilgili arka arkaya mülakat talepleri gelince röportajlar, ister
istemez “modernliğin hikmetinden sual”e dönüştü ve sekülerleşme tarifine bağlı olarak hikmet/modernlik ilişkisi ana
mesele olarak karşımıza çıktı.
Maalesef modern dünyada Müslümanların çoğu, aralarındaki derin “rekabet”ten bîhaber olarak hikmet ile medeniyet,
sünnet ile kültür gibi fıtrî ve gayr-i fıtrî (seküler) kavramları
birbirlerinden tamamen farklı sanıyorlar. Müslüman aydınların bir kısmı, hikmet ve sünnet yerine doğrudan seküler alternatileri medeniyet ve kültürü, bazıları ise bunları birlikte sa10
MODERNLİĞİN HİKMETİNDEN SUAL
vunabiliyor, bir taraftan hikmeti yeniden keşif, diğer taraftan
İslâm medeniyetini ihyâ hayalleri kurabiliyorlar. Hikmet ile
sünnetin zıtları düşünüldüğünde bu çıkmaz daha iyi görülür.
Malum, “Şeyler zıtlarıyla ayrılır” kaidesince, hikmet ve sünnet
de zıtlarıyla daha iyi anlaşılır. Sünnetin zıddının bid’at olduğu bilinse de hikmetin zıddının ne olduğu pek bilinmez. Sahip olduğu zengin anlam dizisine göre hikmetin birçok zıddı
bulunabilir. Mesela Kur’ân-ı Kerim’de geçen abes, illet olarak
hikmetin zıddı olarak alınabilir. Zıddiyet, birbirini nefy etmek demektir. Nitekim İslâm âlimleri, sünnet/bid’at ilişkisini
bileşik kaplar ilişkisine benzetirler; biri gelirse diğeri gider.
Dolayısıyla modern çağda Müslümanların yaptığı gibi, aynı
anda hikmet ile medeniyet, sünnet ile kültür ideal edinilemez.
Bu vahim kafa karışıklığından kurtulmanın yolu, ümmîleşmektir. İlmin mânâ âleminde süt ile temsili, “ümmî”de yatan espriyi de yansıtır. Arapça’da “ana” mânâsına gelen “ümme
mensup” demek olan “ümmî”nin Kur’ân-ı Kerim’de iki cihan
güneşinin vasfı olarak vurgulanması boşuna değildir. İnsan,
doğduktan sonra ilk anasının sesini duyduğuna göre ilim/talim ilişkisi, okuma/yazma yerine dinleme/konuşma ilişkisine
dayanır. İlmin vasıtası dildir; dil olmadan ilim kazanılamaz.
Şu halde “ana dili” deyiminin belirttiği üzere, insan doğduktan sonra ilk anasının sesini duyarak ilmin vasıtası dili öğrendiğine göre, ümmî, anasından ilim sütünü emerek fıtrî ilme
erişen, okumayı değil, yazmayı bilmeyen demektir.
Kur’ân-ı Kerim’de Yahudilere atıla belirtildiği gibi, Batı
ve onun etkisiyle bizler, suskun kitaplardan ilim alma vehmine kapıldığımız için kafamız çöplüğe döndü ve hikmetlerle
hurafeler birbirine karıştı. Mesela modern çağın Müslüman
aydınları, Gazâlî’den İbnü’l-‘Arabî’ye, Râzî’den İbrahim Hakkı’ya hemen hemen bütün İslâm âlimlerinin insan karakterini
tanımayı sağlayan hikmetin parçası saydıkları astrolojiyi hurafe olarak görürken, “bilim-felsefe-sanat alanındaki başarı11
BEDRİ GENCER
lardan” oluşan medeniyet gibi modern hurafelere hikmet diye
sarılmaktadırlar! İbnü’l-‘Arabî, “Biz, kirlenmemekle değil, temizlenmekle mükellefiz” der. Dolayısıyla hikmeti tanıma ve
kabule hazır hale gelebilmek için öncelikle zihnimizi çağdaş
hurafelerden temizlemeye, ümmîleşmeye ihtiyaç vardır.
Bilgiden Bilince
Bu yüzden eldeki eserde temelde hikmetin ne olduğu, ondan nasıl uzaklaştığımız ve nasıl dönebileceğimiz temalarını ele aldık. Bunu “teşhis ve tedavi” olarak da özetleyebiliriz.
Burada olan/olmalı ayırımına karşılık alınabilecek teşhis ile
tedavinin farklı mantığına dikkat çekmek gerekir. Bir ilim
adamı, bir illetin teşhisinde takdire şâyân bir derinlikte entelektüel gayret gösterebilir, ama bu sofistike teşhisin ardından
iş tedaviye geldiğinde aynı derinliği bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilirler. Zira tedavi, özünde insanın iradesine
hitap eden basit bir reçeteye dayanır. Keza İslâm dünyasının
yaşadığı modernleşme krizinin teşhisinde gösterdiğimiz entelektüel gayreti derin bularak takdir edenlerin bazen açıkça dile getirmeseler de reçetemizin basitliğini yadırgadıkları
görülür. Hâlbuki kimsenin elinde sihirli değnek veya gaybın
anahtarları yok. Hikmet ve sünnete dönüş yolunda iradeyi
harekete geçirmekten başka çare yok özünde.
İlmî inceleme süreci, usûl ve esas olarak iki ana kısma ayrılabilir. Usûl kısmı, kavramsallaştırma ve teorikleştirme, esas
ise problematikleştirme ve çözümlemeden oluşur. Yani inceleme, analitik araçlar haline getirilecek kavram ve teorilerin
problemlere uygulanarak çözümlenmesinden oluşur. Yabancı
ve onu izleyen yerli ilim dünyası, teori ve model teşkilinde
gösterdiği başarıyı kavramsallaştırmada göstermekten aciz
durumdadır. Zira ancak bir bütün olarak ormanı görerek
kavramlara tekabül eden ağaçlar tanımlanabilir, koordinatları
tespit edilebilir. Batı ve biz, hikmetle birlikte kâinatın küllî
vizyonunu kayb ettiğimiz için şeylere tekabül eden kavramla12
MODERNLİĞİN HİKMETİNDEN SUAL
rı tanımlayamıyoruz. Kavramlar düşünüşümüzün yapıtaşları,
kavramsallaştırma işin başı olduğu halde sosyal bilim, vahim
bir kavram kargaşasıyla malûldür.
Dolayısıyla burada daha ziyade kavramsallaştırmaya, hikmet, sünnet, medeniyet, kültür, modernleşme, sekülerleşme
gibi kavramları tanımlamaya emek harcadık. Bu noktada kavramsallaştırmanın da iki mânâsını ayırt etmekte fayda vardır.
Birincisi, kullanılan bir terimin yerleşik mânâsıyla tarifi, ikincisi, yeni şeyleri tanımlamaya yarayacak kavramların vaz’ıdır
ki bu da tercüme ve ihtirâ olarak ikiye ayrılabilir. Kavramsallaştırma, birincisi, Ahmed Cevdet’in kriz’e karşılık buhran,
Ziya Gökalp’ın ideal’e karşılık mefkûre terimini bulmasında
görüldüğü gibi, yabancı kavramları tercüme, ikincisi, globalleşme sürecinin çelişkili trendlerini ifade için glokalizasyon
kelimesinin icadında görüldüğü gibi ihtirâ şeklinde olabilir.
Eserde kavramsallaştırma yanında problematikleştirme,
“hikmet/medeniyet ilişkisi” gibi çözülecek meseleleri çıkarmaya, problemleri ele alış tarzını belirlemeye gayret gösterdim. Bu arada din, şeriat, hikmet, sünnet, medeniyet gibi
temel kavramların tanımı yanında yeri geldikçe “İbrahimî
dinler” gibi birçok kavram ve meseleye de açıklık getirmeye,
din/diyanet (tedeyyün), modernleşme/sekülerleşme, muhafazakârlık/gelenekselcilik gibi önceki çalışmalarımızda yaptığımız kavramsal ayırımları daha rafine hale getirmeye çalıştım.
Böylece okuyuculara bilgi yanında bilinç, hikmet yolundaki
keşilerimizi paylaşarak “hikmet bilinci” vermeye çalıştım.
Bu çalışmamın mülakat formatında yapılmasına gelince,
bunun dört avantajından söz edebilirim. Birincisi, kavramsallaştırma, teorikleştirme, problematikleştirme ve çözümleme yolundaki uzun çalışmalarımızdan süzülen görüşleri
yansıtması, ikincisi, bu yoldaki çalışmalarımızın arkaplanına
ışık tutması, üçüncüsü gelecek mutasavver çalışmalarımızın
ipuçlarını vermesi, dördüncüsü, ifade çeşitliliği içinde tematik
13
BEDRİ GENCER
vurguya imkân vermesidir. Çoğu aydın, aslında hayatı boyunca belli ana temalar, laytmotiler, entelektüel kaygılar etrafında döner. Bakıldığında farklı zamanlarda yapılmış olmasına
rağmen kitaptaki mülakatların da doğrudan tekrara pek düşmeden hikmet ve sünnet ana temaları etrafında döndüğü görülür. Zira yüzlerce, belki binlerce tarifi yapılan tasavvuf gibi
hikmet de sonsuz tarif ve izaha açık bir kavramdır. Mülakatlar, böyle merkezî temaların farklı zamanlarda nasıl ifade ve
tekit edildiğini görmek bakımından faydalıdır.
Düşünce, haddizatında bir dâhilî konuşmadır; bunun
hâricî konuşmada tecessüm etmesi, düşünceye sıcaklık ve
doğallık katar. Kaynakçadaki eserlere atılardan da anlaşılabileceği gibi, konuşmalar yazıya geçirildikten sonra titizlikle
üzerinde çalışarak konuşmanın doğallığını yazmanın titizliğiyle birleştirmeye çalıştım. Dahası yayınlanmış orijinal hallerini koruma kaygısı duymaksızın bir kitap bütünlüğüne kavuşturmak üzere röportajları gerek başlık, gerek metinleriyle
gözden geçirerek daha da düzelttim. Eserin “Siret” kısmı,
hikmet yolculuğumuzun arkaplanına ışık tutan konuşma ve
soruşturmalardan oluşuyor. Bunlar, özel otobiyografik notlardan ziyade bilgi/aydın sosyolojisi bakımından umumî bir değerlendirmeye yarayacak bir vak’a olarak okunabilir. Bundan
da anlaşılabileceği gibi, röportajlar yanında ana temaya uygun
bir mesaj içeren soruşturma cevapları da kitaba alınmıştır.
Aynı zamanda kitaba “giriş” olarak okunabilecek bu uzun
“önsöz”ün sonunda başta kitabın esasını teşkil eden konuşmaları yapanlar ile Serhat Buhari Baytekin olmak üzere eserin
itinayla yayınlanmasına talip olan Kadim Yayınları yetkililerine teşekkür eder, eserin faydalı olmasını Rabbimizden dilerim.
يب
ُ َو َما ت َْو ِفي ِقي ا َإل ِب ِه عَلَ ْي ِه ت ََو َ ْك ُت َوالَ ْي ِه أ� ِن
إ
Bahçeşehir, 23 Eylül 2016
Bedri Gencer
14
BEDRİ GENCER
KAYNAKLAR
Ahmed Cevdet (1309/1891) Târîh-i Cevdet, Tertib-i Cedid, I-XII.
Dersaadet: Matbaa-i Osmaniye.
, (BOA) Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Evrak Esası,
(BOA. YEE), 32/44.
Anadol, Cemal–Abbaslı, Nazile-Abbasova, Fazile (2002) Türk Kültürü ve Medeniyeti. İstanbul: Bilge Karınca.
Ankaravî, İsmail (2008) Minhâcu’l-Fukarâ. Safi Arpaguş (yay.). İstanbul: Vefa.
Aşçı Dede (2006) Aşçı Dede’nin Hatıraları. Halil İbrahim-Mustafa
Koç-Eyyüp Tanrıverdi (yay.), İstanbul: Kitabevi.
el-Bağdâdî, Hatîb (1994) el-Câmi’ li-Ahlâkı’r-Râvî ve Âdâbi’s-Sâmi’, Muhammed Accâc el-Hatîb (yay.), Beyrut: Müessesetü’r-Risâle.
Bayat, Asef (1996) “he Coming of a Post-Islamist Society,” Critique: Critical Middle East Studies 9 (Fall): 43-52.
el-Benna, Hasan (1981) Risaleler, I-XI. Hasan Karakaya-M. Nazım
Nizamoğlu (trc), İstanbul: Hikmet.
el-Buhârî, Abdülazîz (1991) Keşfü’l-Esrâr ‘an Usûli’l-Pezdevî, I-IV.
Muhammed el-Mu’tasım billâh el-Bağdâdî (yay.), Beyrût:
Dâru’l-Kitâbi’l-‘Arabî.
Celâl, Metin (1999) Yeni Türk Şiiri “80’li Yıllar”. İstanbul: Çizgi.
el-Cürcânî, Seyyid Şerîf (2003) Kitâbü’t-Ta’rîfât. M. Abdurrahman
el-Mar’aşlı (yay.), Beyrût: Dâru’n-Nefâis.
Eliot, T. S. (n.d.) Christianity and Culture: he Idea of a Christian Society and Notes towards the Definition of Culture. New York:
Harcourt, Brace & Company.
Ersoy, Mehmed Akif (1984) Safahat. M. Ertuğrul Düzdağ (yay.) İstanbul: İnkılâp ve Aka.
Erzurûmî, Osman Bedrüddîn (1993) Gülzâr-ı Sâminî Sohbetler. İstanbul: Marifet.
Eşrefoğlu Rûmî (2007) Müzekki’n-Nüfûs. Abdullah Uçman (yay.),
İstanbul: İnsan
Fatma Âliye Hanım (1995)Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı. İstanbul:
Bedir.
266
MODERNLİĞİN HİKMETİNDEN SUAL
Flyvbjerg, Bent (2001) Making Social Science Matter: Why Social Inquiry Fails and How It Can Succeed Again. Cambridge:
Cambridge UP.
Fuzûlî (2014) Matla’u’l-İ’tikâd Fî Ma’rifeti’l-Mebdei Ve’l-Meâd. M.
Esad Coşan, Kemal Işık (yay.), İstanbul: Server İletişim.
Gencer, Bedri (2008) İslâm’da Modernleşme, 1839-1939. Ankara: Lotus.
, (2014) İslâm’da Modernleşme, 1839-1939. Ankara: Doğu
Batı.
, (2011) Hikmet Kavşağında Edmund Burke ile Ahmed Cevdet.
İstanbul: Kapı.
Göle, Nilüfer (1991) Modern Mahrem. İstanbul: Metis.
Gültekin, Ahmet-Dunay, Nuri (2015) Peygamber Efendimizin 4000
Sünnet ve Âdabları. İstanbul: Kitap Kalbi.
Güzel, Abdurrahman (2002) Hacı Bektaş Veli ve Makalat. Ankara:
Akçağ.
Isidore of Seville (2006) he Etymologies of Isidore of Seville. Stephen
A. Barney, W. J. Lewis, J. A. Beach and Oliver Berghof (trs.),
Cambridge: Cambridge UP.
İbni Acîbe (2006) Resâilü’l-‘Arifi billâh eş-Şeyh Ahmed İbni Acîbe
el-Hasenî. Beyrût: Dâru’l-Kütübi’l-‘Ilmiyye.
İbni Kuteybe, Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim (2003)‘Kitâbü
Uyûni’l-Ahbâr, I-IV. Beyrût: el-Mektebetü’l-‘Asriyye.
İbnü’l-‘Arabî, Muhyiddîn (1969) el-Bülga fi’l-Hikme. Nihat Keklik
(yay.), İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi.
Kara, İsmail (2012) Din ile Modernleşme Arasında: Çağdaş Türk Düşüncesinin Meseleleri. İstanbul: Dergâh.
Kara, Mustafa (2005) Türk Tasavvuf Tarihi Araştırmaları. İstanbul:
Dergâh.
Karabaş-ı Velî, Ahmet Rıfat Nevrekobî, Yiğitbaşı Ahmed Şemseddin Marmaravî (2013) Halvetî Şabânî Yolunun Adâbı Miyâr-ı
Tarîkat. Mustafa Tatcı (yay.), İstanbul: H Yayınları.
Kâşânî, İzzeddîn (2010) Tasavvufun Ana Esasları. Hakkı Uygur
(çev.), İstanbul: Kurtuba.
el-Kayravânî, İbni Ebî Zeyd (2005) er-Risâle. Kahire: Dâru’l-Fazîle.
Kınalızâde Ali Çelebî (2007) Ahlâk-ı ‘Alâî. Mustafa Koç (yay.), İstanbul: Kaynak.
267
BEDRİ GENCER
Kısakürek, Necip Fazıl (2014) Çerçeve 1. İstanbul: Büyük Doğu.
Kirkpatrick, Frank G. (2008) Community: A Trinity of Models. Eugene: Wipf and Stock.
Kocatürk, Saadettin (1987) “Fars Dili ve Edebiyatında Nesir Türleri
ve Üslup Özellikleri,” Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 31/12: 263-291.
Konuk, Ahmed Avni (1999) Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi, I-IV.
Mustafa Tahralı, Selçuk Eraydın (yay.), İstanbul: Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı.
, (2006) Mesnevî-i Şerîf Şerhi Tercüme ve Şerh, I-IX. Mustafa
Tahralı, Osman Türer, Safi Arpaguş (yay.), İstanbul: Kitabevi.
Lewis, Bernard (1968) he Emergence of Modern Turkey. New York:
Oxford UP.
McFalls, Laurence H. (2007) Max Weber’s ‘Objectivity’ Reconsidered.
Toronto: University of Toronto Press.
Moufe, Chantal (1993) he Return of he Political. London: Verso.
Muallim Nâcî (1308) Lügat-ı Nâcî. Dersaadet: Asır Matbaa ve Kütübhanesi.
Muhammed Es’ad, Hafız (1971) Dürr-i Yektâ Şerhi: Dinde Seçme İnciler. A. Faruk Meyan (yay.), İstanbul: Berekat.
el-Müttakî, ‘Alâeddîn ‘Alî (2004) Kenzü’l-‘Ummâl fî Süneni’l-Akvâli
ve’l-Ahvâl, I–XVIII. Beyrût: Dâru’l-Kütübi’l-‘Ilmiyyye.
Özgen, Mustafa İmâm-ı Rabbânî’de Ehl-i Sünnet Kimliği, Konya:
Palet.
Perkins, Mary Anne (1994) Coleridge’s Philosophy: he Logos as Unifying Principle. Oxford: Oxford UP.
Prioreschi, Plinio (2003) A History of Medicine Medieval Medicine.
Omaha, Nebraska: Horatius.
Re Manning, Russell (2005) Paul Tillich’s heology of Culture and Art.
Leuven: Peeters
Said, Cevdet (1986) Bireysel ve Toplumsal Değişmenin Yasaları. İlhan
Kutluer (trc.), İstanbul: İnsan.
Saraç, M. A. Yekta (1995) Şeyhülislam Kemalpaşazade: Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri ve Bazı Şiirleri. İstanbul: Risale.
es-Serahsî, Ebû Bekr Muhammed b. Ahmed (2005) Usûlü’s-Serahsî.
Beyrût: Dâru’l-Fikr.
268
MODERNLİĞİN HİKMETİNDEN SUAL
Seyyid Alizâde (1990) Tam Şir’at’ül-İslâm Şerhi (Mefâtîhu’l-Cinân
Şerhu Şir’ati’l-İslâm). Naim Erdoğan (trc.), İstanbul: Pamuk.
Seyyid Mustafa Râsim Efendi (2008) Tasavvuf Sözlüğü: Istılâhât-ı
İnsân-i Kâmil. İhsan Kara (yay.), İstanbul: İnsan.
Sökmen, Cem (2008) “Dil ve Medeniyet,” Ufuk Ötesi (Kasım) http://
www.ufukotesi.com/yazigoster.asp?yazi_no=20040563.
Székely, Edmond Bordeaux (1936) Cosmos, Man and Society: A Paneubiotic Synthesis. London: C.W. Daniel Co.
eş-Şâfiî, Muhammed b. İdris (2010) er-Risâle. Abdülfettah b. Zâfir
Kebbâre (yay.), Beyrût: Dâru’n-Nefâis.
eş-Şâtıbî, Ebû İshâk İbrâhîm (1997) el-İ’tisâm. Mahmûd Ta’me Halebî (yay.), Beyrût: Dâru’l-Ma’rife.
eş-Şehristânî, Ebu’l-Feth Muhammed b. Abdilkerîm (1998) el-Milel
ve’n-Nihal, I-II. Beyrût: Dâru’l-Marife.
Tekin, Mustafa (yay.) (2013) Sünnet Sosyolojisi. Ankara: Fecr.
Uraler, Aynur (2012) Sahâbe Uygulaması Olarak Sünnete Bağlılık.
M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı.
Vassâf, Hüseyin (2006) Mevlid Şerhi Gülzâr-ı Aşk. Mustafa Tatçı,
Musa Yıldız, Kaplan Üstüner (yay.), İstanbul: Dergâh.
269
DİZİN
28 Şubat 62, 112, 224
A
Abdullah İbni Abbas 119
Abdullah İbni Ömer 48
Abdullah Kılıç 89
Abdunnasır Cibrî 236
Abdülaziz Bekkine 39, 118, 224,
225, 235
Abdülhakim Arvasî 69
Abdülhâlık Gücdüvanî 48
Afgânî, Cemaleddin 197
Ahlâk-ı ‘Alâî 180, 186, 239, 268
Ahmed b. Hanbel 7, 42, 185
Ahmed Cevdet 2, 13, 56, 57, 64,
68, 69, 72, 84, 121, 182,
187, 188, 194, 195, 196,
197, 203, 210, 211, 214,
215, 219, 221, 224, 226,
266, 267
Ahmed Naim 56, 67, 70, 189,
228, 229
Ahmed Yesevî 120
Ahmed Zerrûk 136
Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhânevî
224
Ahmet Ağaoğlu 103
Ahmet Davutoğlu 224
Ahmet Hamdi Tanpınar 204
Ahmet Rıfat Nevrekobî 133,
267
Ahmet Sarıoğlu 113
Ahmet Serdaroğlu 75
Alasdair MacIntyre 45
Ali Fuat Başgil 181
Ali Nar 128
Ali Sali 40
Ali Süavi 66, 226
Ali Yakub Cenkçiler 179, 197
Alparslan Açıkgenç 61, 163
Âlûsî, Şihabuddin Mahmud 129
ambivalans 53, 59
Aquinas, homas 191, 199, 212,
218
Arapça 6, 8, 11, 30, 32, 33, 35,
36, 38, 39, 48, 54, 56, 64,
66, 79, 88, 89, 91, 99, 101,
103, 112, 116, 122, 124,
131, 139, 140, 141, 152,
164, 165, 166, 181, 211,
218, 227, 228, 229, 234,
238, 239, 244, 249
Asrın allâmesi 203
Ataol Behramoğlu 126
Aziz Yardımlı 36
Aydınlanma 33, 44, 188, 191,
195, 200, 203, 212, 217,
218, 220, 244
Aynur Uraler 43
B
Bahaeddin Nakşibend 48
bakıyyetü’s-selef 228
Bağdâdî, Cüneyd 125
Bâyezid-i Bistâmî 123
Bedri Gencer 14, 25, 40, 61, 74,
75, 163, 187, 188, 215,
221, 223, 237, 253, 264
belagat 56, 203, 204, 206
Belâgat-ı Osmâniye 205
Berlin Antlaşması 194
Beyt-i Ma’mur 101
Beytü’l-Hikme 51, 167, 209
bid’at 1, 2, 11, 32, 34, 47, 52, 53,
108, 131, 145, 195, 198,
232, 233, 234
271
BEDRİ GENCER
bid’at-ı hasene 234
bilge 27, 33, 38
bilge-kral 27
Bireysel ve Toplumsal Değişmenin
Yasaları 97, 268
Birgivî, Muhammed 129, 140
Buckle, Henry homas 204
burhan 190
Burhaneddîn Zernûcî 186
Bursa Mevlevihanesi 190
Büyük Tefsir Tarihi 228
C
cemaat 31, 32, 36, 37, 44, 45, 52,
61, 75, 85, 92, 102, 104,
109, 111, 112, 113, 115,
118, 139, 140, 158, 174,
224
Cemâleddîn Kâsımî 235
Cemal Süreya 126
Cerrâhî Tekkesi 118
Cevdet Said 97
cihad 38, 75, 116, 138, 140, 160,
203, 231
cihad-ı ekber 116
cihad-ı esgar 116
civilisation 191, 217
civilization 4, 5, 44, 50, 51, 107,
164, 168, 169, 170, 171,
177, 178, 179, 233
counsel 43, 203
Cürcânî, Seyyid Şerif 60, 266
D
Dânişmend Gâzî 105
Dânişmendnâme 105
Dâru’s-Sünne 32, 51
derech 43
Derrida, Jacques 192, 211, 219
Deylemî 131
272
Din nasihattir 121
dua 114, 203
dünyagörüşü 67, 122, 164, 165,
166, 167, 202, 203, 237,
245, 247
E
Ebubekir Sifil 128
Ebu Cehil 133
Ebû Hilâl Askerî 41
Ebû Tâlib Mekkî 42, 240
Ebu Yusuf 205
Eclipse of Reason 191
edep 67, 119, 129, 135, 141, 165,
239, 240, 242, 250, 251
Edmund Burke 1, 2, 43, 45, 59,
64, 72, 187, 188, 195, 210,
211, 213, 214, 215, 217,
218, 219, 221, 267
Edward Said 68, 69, 81, 233
Elatun 85, 154, 172, 173
eğitim 70, 81, 82, 83, 86, 87, 88,
158, 181, 245, 246, 247,
248, 250, 251
ehl-i sünnet ve cemaat 32, 45,
75, 92, 104, 109, 139, 140,
158
ekonomi 26, 51, 154, 157, 159,
166, 167, 240, 242, 247,
248, 249
el-Hamra Sarayı 51
el-hubbü fillâh, el-buğzu fillâh
88
Elif Şafak 83
el-İ’tisâm 138, 269
el-Milel ve’n-Nihal 28, 269
el-Mu’cemü’l-Kebîr 138
el-Müsned 7, 185
Emin Saraç 57, 79, 88
MODERNLİĞİN HİKMETİNDEN SUAL
emr-i bi’l-maruf, nehy-i ‘ani’l
münker 183
Endülüs 49, 51, 70, 101, 133,
173, 198, 199
epistemoloji 192, 219
Erenköy 113
Eric Hofer 60
Ermenekli Safet 115
Erdoğan, Recep Tayyip 119
Ernst Troeltsch 46
Er-Risâle 106, 136, 267, 269
Erzurumlu İbrahim Hakkı 78,
98, 137, 186
Esad Coşan 224, 267
Eşrefoğlu Rûmî 186, 266
et-Ta’zîm li-emrillâhi ve’ş-şefekatü ‘alâ halkıllâh 121,
122
Ezansız Semtler 114
F
fanatik 60, 102
Faruk Beşer 100, 111
Fatih 57, 73, 75, 79, 118, 120,
226, 255, 256
Fatih Câmii 79
Fatma Âliye 226, 266
fazilet 26, 27, 31, 38, 69, 77, 121,
129, 130, 131, 147, 156,
240, 242, 243
Fazlur Rahman 61, 163
Fenârî, Molla Muhammed 129,
180, 184
fıkıh 7, 26, 27, 29, 41, 52, 53, 55,
56, 59, 63, 66, 67, 91, 129,
132, 140, 147, 148, 149,
151, 164, 188, 196, 202,
203, 204, 205, 206, 231
fıtrat 34
Fîhi Mâ Fîh 20
Firdevsü’l-Ahbâr 131
Francis Bacon 42, 210
Frankfurt Okulu 191
Fransız İhtilali 43, 187, 188,
200, 201, 209, 219, 250
Frithjof Schuon 101, 219
Fuzûlî 41, 267
fürû’-ı fıkıh 203
G
Gâzîler Çağı 105
gelenek 45, 46, 86, 102, 108,
187, 200, 210, 211, 212,
220
gençlik 38, 67, 71, 83, 88, 117,
190, 259, 260
Gezi kalkışması 119
globalization 50, 51, 169, 177,
178
Gönenli Mehmed 142
Gülistan 41
Gülzâr-ı Sâminî Sohbetler 122,
142, 266
Gümüşhânevî Dergâhı 117
Günseli Dönmez 89
H
Habermas, Jürgen 197
Hacı Bektaş-ı Veli 105
Hacı Veyiszade Mustafa 142
Hâdimî, Ebu Said Muhammed
129, 140
hadis 7, 8, 9, 10, 20, 29, 32, 42,
46, 52, 53, 55, 56, 58, 59,
91, 129, 140, 145, 147,
158, 175, 196, 199, 224,
227, 228, 230
hadis-i şerif 7, 8
Hâfız Seyyid Efendi 226
Hakan Albayrak 40
273
BEDRİ GENCER
Halidî 30
Halvetî 117, 125, 126, 133, 224,
235, 267
Halvetî-Şabanî 133
Hamdi Yazır 56, 57, 69, 182,
196
Hanefî 105, 199, 205
Hasan Basrî 129, 148
Hasan Benna 122, 172
Hasan Sabbah 125
Hasan Turabî 236
Hegel, Friedrich 4, 7, 234
Heidegger, Martin 35, 70, 192,
219
hermenötik 46, 57
hermenötik çevrim 46
Hıristiyan 31, 32, 43, 44, 45, 46,
49, 50, 68, 70, 104, 109,
147, 165, 166, 167, 170,
171, 188, 203, 209, 212,
217, 220, 221, 239
Hıristiyanlık 4, 59, 101, 147,
170, 233, 239
hidayet 38, 203, 231
hikemîcilik 41, 52
hikemiyet 68
hikmet 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10,
11, 12, 13, 14, 17, 18, 19,
20, 21, 22, 25, 26, 27, 28,
29, 30, 31, 33, 34, 37, 38,
39, 40, 42, 43, 44, 46, 47,
49, 50, 51, 52, 53, 54, 59,
60, 61, 62, 63, 64, 65, 66,
67, 68, 69, 70, 84, 100,
101, 102, 106, 107, 108,
119, 124, 129, 136, 142,
153, 154, 157, 159, 160,
164, 165, 166, 167, 168,
175, 180, 181, 182, 185,
188, 190, 191, 192, 197,
274
199, 200, 203, 209, 210,
211, 212, 217, 218, 220,
221, 223, 225, 226, 231,
233, 234, 235, 238, 239,
244, 245
hikmet-i ameliye 66, 166, 168,
180
hikmet-i bahsiyye 190
hikmet-i nazariye 166, 168
hikmet-i zevkiyye 190
Hikmet Kavşağında Edmund
Burke ile Ahmed Cevdet 1,
64, 72, 187, 188, 215, 221,
267
Hitler, Adolf 125
hukuk 115, 167, 200, 206, 238,
243, 244, 246
hükümet 26, 27
Hüseyin Atlansoy 40
Hüseyin Besli 61
Hüseyin Kutlu 74
I
ıslâh 115, 116, 121, 138, 183,
185
İ
İbni Acîbe 122, 267
İbni Ebî Zeyd Kayravânî 136
İbni Haldun 67, 68, 204, 208
İbni Miskeveyh 180, 209, 239,
240
İbni Teymiye 180, 198, 204
İbnü’l-‘Arabî, Muhyiddin 9, 11,
12, 28, 39, 129, 267
İbnülemin Mahmud Kemal 69
İbrahim Şinasî 68
içtimaiyat 57
ideoloji 5, 44, 52, 108, 111, 115,
134, 148, 149, 150, 151,
MODERNLİĞİN HİKMETİNDEN SUAL
160, 164, 171, 188, 189,
210, 214, 215, 219
iftar 112
iğtirab 53, 61
ihkâm 29, 30
ihkâmu’l-‘amel 30
İhsan Deniz 40
İhsan Şenocak 128
İhvân-ı Müslimîn 122
ihyâ-i sünneti Rasûlillâh 110
İhyâu ‘Ulûmi’d-dîn 56, 75
İki Şukûfe-i Taaşşuk 228
ikmal-i nüsah 57
i’lâ-yı kelimetillâh 110, 122
İlhami Çiçek 40
İlhan Kutluer 224, 268
İlimlerin Özü 154
İlim ve Sanat 62, 224, 226, 227
illet 11, 28, 38, 64, 180, 181
İmam-Hatip 56, 57, 74, 79, 88,
89, 228
İmâm-ı A’zam 93, 129, 142,
151, 205
İmâm-ı Rabbânî 129, 135, 136,
268
iman 36, 37, 60, 61, 68, 133, 199
İnançsızlık Paradoksu 123
İran Sosyoloji Birliği 61, 163
İSAM 80
İskenderiye 49
İskenderpaşa 62, 113, 224, 226,
227
İslâm’da Modernleşme 1839-1939
1, 47, 55, 72, 163, 171,
182, 187, 188, 189, 193,
195, 223, 231, 267
İslâm hukuku 53, 167
İslâmiyat 57
İslâm medeniyeti 49, 50, 53,
157, 171, 172, 173, 177,
182, 217
İsmailağa 113, 136, 137
İsmail Ankaravî 30, 186
İsmail Hakkı Bursevî 93, 142,
186, 191
İsmet Özel 125, 126, 128, 142
istiğrab 53, 54
iştibah 53, 59
itisâm 43
itkânu’l-‘ameli 28, 30
İzmirli İsmail Hakkı 66, 115
İzzeddîn Kâşânî 38
J
John Locke 194, 201, 214
justified true belief 60
K
Kaan Karaman 126
kadın 6, 31, 101, 112, 132, 173,
254, 260
kâfirler 105
kaht-ı rical 127
Karabaş-ı Velî 133, 267
Karakeçili Oymağı 73, 74
Karl Mannheim 108, 150
Kâtip Çelebî 186
Kavâid-i Osmâniye 205
kelime-i ‘ulyâ 110
kesin inançlı 60
keşf-i kadim 44, 52, 64, 69, 232
Kınalızâde Ali Çelebî 168, 180,
186, 239, 268
Kitâb-ı Dede Korkut 105
Kitâb-ı Mukaddes 203
Kitâbü’s-Sınâ’ateyn 41
Knowledge Itself is Power 42
kolonizatör dervişler 120
Kubbealtı Sözlüğü 36
kudret 37, 38, 39, 254
Kur’ân Müslümanlığı 51, 175
275
BEDRİ GENCER
Kuşadalı İbrâhim 224
Kûtü’l-Kulûb 42
kültür 3, 10, 11, 13, 32, 33, 35,
36, 37, 46, 50, 51, 52, 64,
66, 84, 125, 126, 127, 176,
181, 197, 212, 223, 224,
225, 226, 227, 233, 247,
248
L
Levh-i Mahfuz 101
Leviathan 207
Levinas, Emmanuel 192, 219
Leyle-i Beraat 101
Leyle-i Kadir 101
logos 5, 6, 33, 44, 191, 192, 211,
212, 218
Lübnan 236
M
Macaulay, homas Babington
204
Madonna 124
Mahmud Efendi 98, 136
Mahmud Sami 142
Makâsıdu’l-Felâsife 182
Malik Bedrî 236
Mâlik b. Nebî 97
M. Ali Sâbûnî 79
mantık 56, 157, 203, 204, 205,
206, 250
Marifetname 186
Marmara İlahiyat 89
Marûf Kerhî 42
Maruzât 205
Matla’u’l-İ’tikâd fî Ma’rifeti’lMebdei ve’l-Meâd 41
Max Weber 4, 5, 6, 25, 46, 170,
268
276
Mecelle 206, 207, 208
Mecma’u’l-Âdab 136, 141, 186
medeniyet müslümanlığı 51
medine-i münevvere 172, 173,
185, 255
medrese 57, 69, 75, 118, 158,
159, 163, 185, 189, 197,
204, 224, 225, 228
Mehmed Açıkgöz 57
Mehmed Şemseddin 190
Mehmet Ocaktan 40
mektep 69
Menzil 136, 137
Merkez Muslihuddîn 98
Mescid-i Nebevî 185, 234
Metin Celâl 40
Mevdûdî, Ebu’l-A’lâ 115, 117
Mevlânâ, Celaleddin 8, 9, 78,
84, 102
Mevlana İdris 40
mezheb 124
Michael Polanyi 193, 210
Michelet, Jules 204
Millet 35, 227
Milli Mücadele 114
minhac 124
Minhâcu’l-Fukarâ 186, 266
misvak 32, 64, 130
Miyâr-ı Tarîkat 133, 267
modernleşme 1, 2, 4, 12, 13, 35,
44, 45, 47, 53, 55, 100,
101, 106, 107, 111, 127,
133, 145, 146, 150, 168,
169, 179, 187, 195, 201,
207, 229, 230, 232, 233,
237
Montgomery Watt 195
muallim-i evvel 52, 105, 166,
209, 231
muhabbet 87, 135, 160
MODERNLİĞİN HİKMETİNDEN SUAL
muhafazakârlık 13, 35, 42, 43,
44, 52, 68, 84, 107, 109,
150, 187, 200, 201, 212,
213, 214, 215, 232
muhâkeme 29, 30, 35
Muhammed ‘Abduh 103
Muhammed Muhtar Şankıtî
236
Muradiye Câmii 113
Murad Molla 197, 224, 226
Murad Molla Tekkesi 197
Murat Belge 126
Mûsâ Efendi 98
Mûsâ Kâzım 115
Mustafa Sabri, Şeyhülislam 179,
197
Mustafa Usta 89
Mu’tezile 148, 195, 198, 231,
239
Muzafer Ozak 118
Münif Paşa 68
Müzekki’n-Nüfûs 186, 266
M. Zâhid Kevserî 57
N
Nabi Avcı 126, 127, 224
nahiv 8, 91, 203, 204, 206
Nakşibendîlik 48, 113, 116, 125,
126, 136
namaz 29, 76, 99, 116, 129, 130,
158, 159, 174, 184, 243,
253
Namık Kemal 59, 65, 68, 69,
128, 171, 194, 201, 206,
207, 214, 226
Necat Çavuş 40
Necip Fazıl, Kısakürek 94, 125,
126, 128, 142, 268
Netayic el-Fünun 154
Nevevî, Muhyiddin Yahya 121
Nev’î Efendi 154
Nikomakos’a Etik 166, 180, 239
normatileştirme 49, 50
Nurettin Topçu 125
O
Osman Bedrüddîn Erzurûmî
122, 142
Osman Konuk 40
Osmanlı 9, 41, 49, 56, 63, 67, 68,
69, 70, 73, 94, 104, 111,
120, 121, 140, 149, 150,
151, 154, 172, 173, 174,
179, 180, 185, 186, 187,
193, 194, 195, 197, 200,
202, 205, 206, 207, 210,
214, 219, 220, 233, 239,
251, 257, 266
Ömer Karaoğlu 113
Ömer Lekesiz 224
Ömer Lütfi Barkan 120
Ömer Nasuhi 228
Ömer, Hz. 116, 139, 140, 141
P
Paul Tillich 4, 50, 93, 268
Peter Berger 45
Peyami Safa 35
Peygamber 7, 31, 33, 42, 43, 49,
56, 59, 64, 93, 102, 115,
116, 129, 130, 133, 135,
138, 147, 151, 154, 158,
173, 198, 199, 212, 240,
241, 255
Philo 191, 192, 211, 218
phronesis 66
Pınar Kür 83
postmodernizm 44, 66, 68, 152,
192, 219, 264
277
BEDRİ GENCER
prudence 66, 202
R
Rabbimiz 29, 30, 33, 85, 101,
123, 130, 160, 199, 249
radikalizm 68, 108, 209, 236
Râğıb Isfahânî 168
Râşid Gannuşî 151
reason 6, 33, 191, 212, 218
René Guénon 101
Reşid Rıza 103
Rıza Tevfik 70
Râzî, Fahreddin 11, 180
Richard Hooker 203, 214
Robert Bellah 45
Robert Nisbet 45
rubûbiyet 180, 203
ruhaniyet 108, 109, 110
S
Sa’dî 41
Safvetü’t-Tefâsîr 79
sahâbe 43, 48, 51, 99
Sahih-i Buhari Tercüme ve
Şerhi 189
Said Halim Paşa 69
Said Havva 123, 141, 142
Salih Baba 122
Saltık-ı Rumî 105
Saltuk-ı Türkî 105
Saltuknâme 105
Samiha Ayverdi 36
Sâmirî 230
Samuel T. Coleridge 44
sarık 115, 136, 140
Sarı Saltuk 105
sebil 124
sekülerleşme 2, 4, 5, 6, 10, 13,
47, 50, 53, 84, 86, 100,
101, 105, 106, 107, 108,
109, 110, 111, 115, 146,
278
156, 164, 169, 203, 217,
230, 232, 233, 237, 242
Selefîlik 236
Serahsî, Muhammed 29
Seyyid Alizâde 136, 175, 186,
269
Seyyid Hasan Hulusi 136, 141,
186
Seyyid Hüseyin Nasr 102, 179
Seyyid Kutub 172
Seyyid Şerif 105
Seyyidü’t-Tâbiîn 148
Seyyidü’t-Tâifeteyn 125
Sezai Karakoç 64, 93, 94, 125,
126, 142, 260
sırat 124
Sıtkı Caney 40
siret 124, 131, 135, 231
Siyasetnâme 250
sohbet 87, 119, 139, 158, 185,
224
Sokrat 154
Stalin, Josef 125
Stoacılar 191, 211, 218
suret 124, 131, 135, 136, 230,
231
Süleyman Can Portakal 40
Sünbül Efendi 98
sünnet-i seniyye 50, 110
Sünnet Sosyolojisi 46, 269
sünnetullâh 202, 203, 221
sünnîcilik 42, 43
Süyûtî, Celâlüddin 129
Ş
Şâfîî, İmâm Muhammed 29, 38
Şâtıbî, Ebu İshak Kasım 43
Şâzelî 122
Şehristânî, Muhammed 28, 29,
269
MODERNLİĞİN HİKMETİNDEN SUAL
şeriat 3, 8, 13, 30, 36, 52, 58, 82,
101, 106, 108, 110, 115,
145, 149, 150, 153, 154,
158, 164, 165, 168, 180,
190, 194, 198, 199, 206,
207, 223, 224, 227, 230,
231, 240, 241, 242, 243
Şeriatî, Ali 115
Şerif Gâzî 105
Şerif Hızır 105
Şerif Mardin 83
Şevket Eygi 128
şeyh 33, 38, 69, 115, 124, 125,
136, 224
şeyh-i kebîr 38
şeytan 124
Şî’îlik 103, 104
şiir 36, 37, 40, 41, 259, 260
T
taassup 61
tacit knowledge 193, 210
tahkîku’l-‘ılmi 28, 30
Tahsin Yücel 36
Taine, Hippolyte 204
Talîmü’l-Müteallim 186
Tam Şir’at’ül-İslâm Şerhi 175,
186, 269
tao 43
Ta’rifât 60
Tarih-i Cevdet 121
tarikat 3, 8, 30, 82, 106, 108,
110, 115, 116, 118, 124,
129, 136, 158, 223, 224,
227, 235, 242, 243
Tasavvuf 110, 114, 121, 122,
124, 126, 191, 236, 267,
269
tasavvufî 118, 123, 125, 235
Tasavvuf Sözlüğü: Istılâhât-ı
İnsân-ı Kâmil 191
Tasavvufun Ana Esasları 38, 267
taylesan 133
tecdit 106
tedbir-i menzil 26, 27, 51
Tehâfütü’l-Felâsife 182
Tehzîbü’l-Ahlâk 180, 239, 240
tekke 62, 69, 113, 117, 118, 128,
157, 158, 197, 223, 224,
225, 226, 235, 246
Temim-i Dârî 234
teodise 42, 187, 192, 210, 218
Tevhid-i Efkâr 114
Tezâkir 205, 224
the counsel of god 203
heo’ya Mektuplar 83
he Quest for Community 45
homas S. Eliot 44, 93
Tikveşli Yusuf Ziyaeddin 203
Tirmizî, Hâkim 191
Topkapı Sarayı 51
Tönnies, Ferdinand 45
TRT 125
True Believer 60
Turan Koç 40
Twitter 118, 119
U
ulemâ 39, 116, 204
ulûhiyet 203
usûl-i fıkıh 66, 203
ümmet 10, 36, 52, 116, 139, 147,
198, 203, 221, 231, 236
üslûb-i beyan, ayniyle insan 229,
242
Üveys Karânî 135
279
V
Vahy-i metlüvv 147
Van Gogh 83
vaz’-ı cedid 44, 64, 232
velî 105, 121, 225
vuslat 19
W
Walter Benjamin 191
William Muir 233
wisdom 6, 33, 34, 190
Wittgenstein, Ludwig 35, 70,
192, 219
Y
Yahudi 31, 32, 43, 49, 70, 104,
109, 139, 147, 166, 167,
191, 203, 210, 212, 220,
221, 238, 239
Yahya b. Maîn 42
Yahya Kemal 75, 94, 114, 140
Yâsîn 99
Yavuz Selim 110
Yehuda Berg 124
Yılmaz Büyükerşen 126
Yiğitbaşı Ahmed Şemseddin
Marmaravî 133, 267
Yunan 104, 153, 167, 170, 172,
209
Yunus Emre 125, 265
Yusuf Kaplan 128, 224
Yüksel Kanar 126
Yüksel Peker 40
Z
Zâhid Kotku 118, 137, 142, 224,
235
Zamanı Durduran Saat 126
Zehebî, Şemsüddîn Muhammed
204
zeitgeist 68
zekât 29
Zerdüştlük 104
Zihnipaşa 113
zikir 36, 139, 158, 185, 224
zinet 30, 130, 132
Ziya Gökalp 13, 65, 66, 70, 83,
172, 226, 256