PROF. DR. BEDRİ GENCER:
TABLET NESLİ FITRATA AYKIRI
• Konuşan: Yusuf Temizcan
Yeni uygulama ile birlikte ilköğretim öğrencilerine bedelsiz tabletler verilmeye
başlandı. İlk etapta 12.800 tablet dağıtıldı. 4 yıl sonra bütün öğrenciler tablet
bilgisayarlara sahip olacak. Peki bu bir “devrim” mi? Sosyolog Bedri Gencer ile
“tablet nesli” üzerine konuştuk. “Günümüzde insanların elindeki kaç terabaytlık
diskte milyonlarca kitap var, ancak en temel bir kitabı okuyup hazmetmekten
acizler” diyor Bedri Gencer ve ekliyor “Bu, çağımızın trajedisi!”
Fatih projesi kapsamında ilköğretim öğrencilerine başlangıç
için 12.800 tablet bilgisayar dağıtıldı. Bu durumu “devrim” diye
nitelendirenler olduğu gibi, eleştirenler de oldu. Siz nasıl bakıyorsunuz? Olumlu mu görüyorsunuz?
Kesinlikle olumsuz, fıtrata uygun eğitimden uzaklaşmaya yol
açan vahim bir gelişme olarak görüyorum. Geleneksel dünya görüşüne göre bilgi, sudûrdan sudûra,
yani göğüslerden göğüslere geçen
bir şeydir. Bilgisayara dayalı sanal
bir eğitim, hele bizim gibi “teknomania”nın okuma ve yazmaya
baskın olduğu bir ülkede nihaî olarak eğitimin hem aslî şifahî, hem
kitabî boyutunu yok edecek vahim
bir gelişmedir. Kitap okuma ve kalemle yazmanın insanın bilişsel ve
duygusal işlevlerinin gelişimindeki
etkisi, bilimsel olarak kanıtlanabilir.
Bu, en basit, insanın el yazısının karakterini göstermesi gerçeğinden
anlaşılabilir. İnsan, dünyayı temas
ve hisle algılar, bebeklerin tehlikesini bilmeden her şeyi dokunarak tanımaya çalışmasından anlaşılacağı
gibi. Fıtrata uygun şekilde kitaba
dokunarak, hatta bazı baskı türlerine göre onu koklayarak, sayfalarını
çevirerek, satırların altını çizerek,
kenarına notlar düşerek, kıvrılan
sayfalarını düzeltmeye çalışarak
okuma imkânını ortadan kaldıran
bu sanal okuma yöntemi, hele bilişsel ve duygusal işlevleri gelişim
aşamasında olan çocuklar için cinayet hükmündedir.
Bu tabletler her yıl artarak
dağıtılacak ve 4 yılda bütün öğrencilerin elinde tabletler olacak.
14 AYLIK GENÇLİK DERGİSİ • MART 2012
Hedelenen bu. Bir manada karşı
karşıya kaldığımız durum “tablet
nesli”. Tabletlerle yetişen bir neslin, geleceğe yön vermesi ne yönde gerçekleşir hocam?
Tabletli eğitim, öğrenciyi okuma-yazmadan kopararak sanal
bir kafes içinde boğulmasına yol
açacaktır. Max Weber’in tabiriyle
modernliğin “demir kafes”i günümüzde maalesef “sanal bir kafes”e
dönüşmüş durumda. Bu, öğrencilerde öğrenmenin temel saiki olan
tecessüs ve araştırmayı bitirecek,
öğrenci zihinleri internet bağlantısı
ile kirli ve düzensiz bilgilerin bombardımanına uğrayacak, onların
okuma ve anlama, özümseme ka-
pasitelerini köreltecek, daha ziyade
test gibi mekanik sınav yöntemlerini geliştirmeye yarayacak, onları
soru çözmeye odaklanmış makineler haline getirecektir. Eskiler,
“tevakkuf olmadan vukuf olmaz”
demişler. Yani bir şeyin künhüne
vâkıf olmak için durup iyice düşünmek, incelemek gerekir. Tablet
eğitimiyle bunun imkânsızlığı ortadadır. Bu şekilde öğrenciler belki
bazı şeylerden haberdar olacaklar,
oldukça yüzeysel bir bilgi edinecekler, ancak vukula öğrenemeyeceklerdir. Bu şekilde belki “gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım”
anlayışıyla iyi mühendisler yetişebilir, ağaçları görenler çıkabilir,
BEDRİ GENCER Kimdir?
7 Nisan 1968’de Konya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da
tamamladı. 1991’de Mimar Sinan Üniversitesi’nden Sosyoloji lisans,
1993’de Marmara Üniversitesi’nden İktisat Tarihi yüksek lisans, 1998’de
İstanbul Üniversitesi’nden Uluslararası İlişkiler doktora derecesi,
2004’de siyaset bilimi alanında doçent unvanını aldı. 2009’da Yıldız
Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri
Bölümü’ne profesör olarak atandı. Halen adı geçen üniversitenin Sosyoloji Bölümü başkanıdır. 2008’de Türkiye’de yankılar yaratan ilk eseri
İslam’da Modernleşme (1839-1939), 2011’de Hikmet Kavşağında Edmund Burke ile Ahmed Cevdet adlı ikinci eseri yayınlandı.
www.gencdergisi.com
ancak ormanı görebilen, vizyoner,
geleceğe yön verebilen nesillerin
yetişmesi imkânsızdır.
Tabletler ile matbu eserler göz
yormadan rahatça okunuyor. Kitap taşınmasına gerek kalmıyor.
Kitap içinde arama yapmak gibi
bir çok imkan da sunuyor. Bu
matbu eserlerin geleceğini nasıl
etkiler sizce? Bitme noktasına gelir mi?
Hayır, o noktada umutluyum,
bu tür fıtrata aykırı gelişmeler, fıtrî
olanı bitirmez, hatta onun önem
ve değerinin daha da bilinmesine
vesile olabilir. Okuyacak olan daima kitabı okur. Sanal ile basılı kitap,
asla birbirlerinin rakibi değil, belki
tamamlayıcısıdırlar. Örneğin ben,
matbu eserlerden oluşan kütüphanemden okuma ve araştırma için,
elektronik arşivimden ise kitaba
ulaşma imkânının kısıtlı veya nâmevcut olduğu durumlarda atıf
için yararlanırım.
Bilgiye bu kadar çabuk ulaşılıyor olması bilgiyi değersizleştiriyor mu?
Evet, çağımızda bilgiye bu kadar çabuk ulaşılıyor olması, birbirine bağlı olarak bilginin özünü
ve değerini yok ediyor. Eskilerin
“zahmette rahmet vardır” sözünün
fehvasınca bilgiye ulaşma zahmeti
azaldıkça rahmet de azalıyor. Eskiden matbaanın olmadığı zamanlarda bilgiye ulaşmak zor, ancak
www.gencdergisi.com
hazmetmek kolaydı. Hatta bir talebe, basılı olmadığı için okuyacağı bir kitabı istinsah ederken zaten
onu okumuş, hazmetmiş oluyordu.
Günümüzde ise bilgiye ulaşmak
kolay, ancak okuyarak hazmetmek zor. Şeyhülislam Mustafa Sabri
Efendi gibi “asrın Gazâlî’si” olarak
görülen dev bir âlim, hicret ettiği
Mısır’da evindeki kütüphanesinin
mütevazılığına şaşıranlara “fazla
kitap, insanı cahil bırakır” dermiş.
Hakikaten günümüzde insanların
elindeki kaç terabaytlık diskte milyonlarca kitap var, ancak en temel
bir kitabı okuyup hazmetmekten
acizler. Bu, çağımızın trajedisi. Nicelikle nitelik arasındaki orantının
tersine döndüğü çağımız, vukuf ve
tevakkuf imkânının ortadan kalktığı fast-food, disposable (kullan-at)
eşya çağı. Bunun traji komik bir
örneği de Woody Allen’ın hızlı okuma kursunu bitirdikten sonra okuduğu Tolstoy’un Harp ve Sulh adlı
eseriyle ilgili izlenimlerini soranlara
“Rusya’da bir yerlerde geçiyordu”
cevabını vermesidir.
Yeni yetişen neslin ve biz
gençlerin çok fazla online olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Yukarıda bahsettiğim gibi bu
gelişmeyi, fıtrattan uzaklaşmanın tezahürü olarak görüyorum.
Bazı sosyologlar, toplumu, iletişimden ibaret görürler. Nitekim
İngilizce’de communication (iletişim) kelimesinin community
Günümüzde ise bilgiye
ulaşmak kolay, ancak
okuyarak hazmetmek
zor. Şeyhülislam
Mustafa Sabri Efendi
gibi “asrın Gazâlî’si”
olarak görülen dev
bir âlim, hicret ettiği
Mısır’da evindeki
kütüphanesinin
mütevazılığına
şaşıranlara “fazla
kitap, insanı cahil
bırakır” dermiş.
(topluluk) kelimesinden türemesi
bunu açıkça gösterir. Fıtrata uygun iletişim ise “birincil” denen
yüzyüze iletişimdir. Çağdaş kentlerdeki oturma ve yaşama tarzının
aile ve toplumda bu birincil iletişim imkânını giderek yok etmesi,
insanları “ikincil iletişim” de denen
sanal iletişime sevk ediyor. Bu, fıtrattan uzak iletişimin en önemli sonucu ise, “kimse görmüyor,
dilediğini yap, söyle” anlayışıyla
insanî duygu ve melekeleri, insanlar-arasındaki görgüyü, edebi,
hayâ duygusunu, pozitif anlamda
kamuoyu baskısını yok etmesidir.
Son olarak, sosyal medyanın
hayatımızda fazlaca yer kaplaması ve sosyal medyanın geleceği hakkında ne dersiniz?
Bu sorunuza müsaadenizle biraz esprili bir cevap vereyim; tabii
“spirit=ruh” kelimesinden türeyen
esprideki hakikat payını hesaba
katarak. İçinde bulunduğumuz,
kozmogonik Maya takviminin
bittiği 2012 yılının sonunu beklemekte fayda var. Elektrik ve elektroniğin de sonunu getirecek bir
kozmik çevrimin başlayacağı bu
yılı yaşayanlar için belki de sosyal
medyanın geleceği hakkında kafa
yormaya gerek kalmayacak. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın dediği
gibi, “Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler.”
MART 2012 • AYLIK GENÇLİK DERGİSİ 15