Eskiyeni 53 (Haziran 2024), 479-495
Araştırma Makalesi
https://doi.org/10.37697/eskiyeni.1401975
Bilimlerin Birliği ya da Bölünmüşlüğü Düşüncesi: Fodor ve Dupre Örneği
Ömer Fatih Tekin
0000-0002-1142-2706
Kastamonu Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Bilim Tarihi Anabilim Dalı, Kastamonu, Türkiye
0000-0002-1142-2706
ror.org/015scty35
[email protected]
Öz
Bilimlerin birliği veya bölünmüşlüğü tartışması, bilim tarihi ve felsefesi açısından önemli bir
konudur. İlkçağ filozoflarından günümüze kadar, bilim üzerine düşünen filozoflar ve bilim
insanları, bilimleri birleştirmeye, sınıflandırmaya veya bölümlendirmeye çalışmışlardır.
Yunan filozofları, “Bir” ve “Çok” kavramları üzerinden bu konuya yaklaşmışlardır. Örneğin,
Parmenides statik töze odaklanırken, Herakleitos oluş ve akışı vurgulamıştır. Empedokles dört
elementi, Demokritos atomları, Pisagor sayıları, Platon biçimleri, Aristoteles ise kategorileri
önemsemiştir. İslam coğrafyasında ise İbn-i Haldun, bilimlerin birliğini sosyal bilimler
üzerinden genişletmiş, İbn-i Sina ise bilimleri pratik ve evrensel açıdan sınıflandırmıştır. 16.
yüzyılda doğaya dönüş ile birlikte bilimler, doğa bilimleri üzerinden yeniden şekillenmiştir. F.
Bacon, deney ve gözlemin önemini vurgulamış, bilimleri piramit şeklinde sıralamıştır. Galileo,
doğanın matematiksel sembollerle kurulu olduğunu öne sürmüş, Descartes ve Leibniz ise
Newton fiziği üzerinden bilimsel görüşler geliştirmişlerdir. Kant, bilimleri fenomenlerin
arkasında değil, ilkeler üzerinden bir bütünlük olarak değerlendirmiştir. Modern dönemde,
pozitivizm öne çıkmıştır. 19. yüzyıldan itibaren, Viyana çevresi düşünürleri, bilimlerin
birliğini savunarak bütün bilme etkinliklerini pozitif bilime indirgeyen bir yaklaşım
benimsemişlerdir. Bu düşünürler, bilimsel felsefeyi fizik bilimine dayandırmışlardır.
İndirgemecilik, bilimlerin birliğini sağlamak için en önemli yöntem olarak görülmüştür.
Makalede, Fodor’un indirgemecilik yöntemine dayanan fizikalizm görüşü eleştirilecek ve
Dupre’nin bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesi savunulacaktır. Dupre, indirgemecilik
yönteminin biyoloji gibi özel bilimlerde uygulanamayacağını ve bilimlerin birbirleriyle temas
etseler de kendi özel çalışma alanları ve yöntemleri olan bağımsız bilme biçimleri olarak
kalması gerektiğini savunmaktadır. Makalede, bilimlerin birliği düşüncesinin tarihsel gelişimi
ve Viyana Çevresi filozoflarının görüşleri tartışılacak, Carnap, Nagel, Hempel ve
Oppenheim/Putnam’ın görüşleri incelenecektir. Son olarak, Dupre’nin bilimlerin
bölünmüşlüğü düşüncesi ele alınacak ve fizik bilimine indirgenen bir birliğin aksine,
bilimlerin bölünmüş bir durumda konumlanmasının daha makul bir görüş olduğu
savunulacaktır.
Anahtar Kelimeler
Felsefe; Bilimlerin Birliği; Bilimlerin Bölünmüşlüğü; Fizikalizm; İndirgeme; Fodor; Dupre
Eskiyeni eISSN: 2636-8536
480 • The Idea of Unity or Disunity of Sciences: The Case of Fodor and Dupre
Öne Çıkanlar
• Bu çalışmada Fodor ile Dupre’nin bilimlerin birliği/bölünmüşlüğü tezine yönelik
düşünceleri karşılaştırılmaktadır.
• Fodor, indirgemeciliğe dayanmayan bir birlik kurma idealindedir.
• Dupre, bilimlerin birbirlerinden ayrı bir şekilde çalışmalar yürütmesini dile getirir.
• Bilimlerin birliği tezi, temelde pozitivist felsefenin ürettiği bir yaklaşımdır.
• Bilimlerin bölünmüşlüğü tezi ise çağdaş ve günümüz evren anlayışına daha uygun bir
yaklaşımdır.
Atıf Bilgisi
Tekin, Ömer Fatih. “Bilimlerin Birliği ya da Bölünmüşlüğü Düşüncesi: Fodor ve Dupre
Örneği”. Eskiyeni 53 (Haziran 2024), 479-495.
Makale Bilgileri
Geliş Tarihi
Kabul Tarihi
Yayım Tarihi
Hakem Sayısı
Değerlendirme
Etik Beyan
Benzerlik Taraması
Etik Bildirim
Çıkar Çatışması
Finansman
S. Kalkınma Amaçları
Lisans
29 Aralık 2023
03 Haziran 2024
30 Haziran 2024
İki İç Hakem - İki Dış Hakem
Çift Taraflı Kör Hakemlik
Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde etik ilkelere uyulmuştur.
Yapıldı – Turnitin - intihal.net
[email protected]
Çıkar çatışması beyan edilmemiştir.
Herhangi bir fon, hibe veya başka bir destek alınmamıştır.
CC BY-NC 4.0
www.dergipark.org.tr/tr/pub/eskiyeni
Eskiyeni 53 (June 2024), 479-495
Research Article
https://doi.org/10.37697/eskiyeni.1401975
The Idea of Unity or Disunity of Sciences: The Case of Fodor and Dupre
Omer Fatih Tekin
0000-0002-1142-2706
Kastamonu University, Faculty of Humanities and Social Sciences, Department of History of Science, Kastamonu,
Türkiye
ror.org/015scty35
[email protected]
Abstract
The debate over the unity or division of sciences is a significant topic in the history and
philosophy of science. From ancient philosophers to today, scientists have attempted to unify,
classify, or segment the sciences. Greek philosophers approached this issue through the
concepts of “One” and “Many.” For instance, Parmenides focused on static substances,
whereas Heraclitus emphasized becoming and flux. Empedocles pointed to the four elements,
Democritus to atoms, Pythagoras to numbers, Plato to forms, and Aristotle to categories. In
the Islamic world, Ibn Khaldun expanded the unity of sciences through social sciences, while
Avicenna classified sciences based on practical and universal aspects. With the return to
nature in the 16th century, sciences were reshaped through natural sciences. F. Bacon
emphasized the importance of experiment and observation, categorizing sciences in a
pyramid. Galileo proposed that nature is structured on mathematical symbols, while
Descartes and Leibniz developed their scientific views based on Newtonian physics. Kant
evaluated sciences not by searching behind phenomena but as a cognitive unity based on
principles. In the modern era, positivism gained prominence. Since the 19th century, thinkers
of the Vienna Circle advocated for the unity of sciences, reducing all epistemic activities to
positive science. These thinkers envisaged scientific philosophy grounded in physical science.
Reductionism was considered the most important method for achieving the unity of sciences.
This paper will critique Fodor’s physicalism based on reductionism and defend Dupre’s idea
of the disunity of sciences. Dupre argues that the reductionist method cannot be applied to
special sciences like biology and that, although occasionally interacting, sciences should be
considered independent modes of knowledge with their specific domains and methods. The
paper will begin by presenting the historical development of the unity of sciences within the
context of the philosophy of science, focusing on the views of the Vienna Circle philosophers.
It will examine the thoughts of neo-positivist philosophers such as Carnap (1928, 1934) and
Nagel (1961) on the unity of sciences, Hempel’s nomological-deductive explanation model
(1965), and the claims of Oppenheim/Putnam (1958) regarding the unity of sciences.
Subsequently, Fodor’s views on the unity of sciences will be evaluated, and physicalism based
on reductionism will be analysed. After discussing the shortcomings and errors of this view,
Dupre’s argument for the disunity of sciences will be examined, particularly highlighting the
inapplicability of reductionism in special sciences like biology. Ultimately, it will be argued
that, rather than achieving a unified science reduced to physical laws, the contemporary
understanding of science is better served by recognizing the distinct and autonomous nature
of different scientific fields.
Keywords
Philosophy; Unity of Science; Disunity of Science; Physicalism; Reduction; Fodor; Dupre
Eskiyeni eISSN: 2636-8536
482 • The Idea of Unity or Disunity of Sciences: The Case of Fodor and Dupre
Highlights
• This study compares Fodor’s and Dupre’s ideas on the unity/division of sciences.
• Fodor has the ideal of establishing a unity not based on reduction.
• Dupre expresses that the sciences should work separately from each other.
• The thesis of the unity of sciences is an approach produced by positivist philosophy.
• The thesis of the division of sciences, on the other hand, is an approach that is more
appropriate to the modern and contemporary understanding of the universe.
Citation
Tekin, Ömer Fatih. “The Idea of Unity or Disunity of Sciences: The Case of Fodor and Dupre”.
Eskiyeni 53 (June 2024), 479-495.
Article Information
Date of submission
Date of acceptance
Date of publication
Reviewers
Review
Plagiarism checks
Conflicts of Interest
Complaints
Funding
S. Development Goals
License
29 December 2023
03 June 2024
30 June 2024
Two Internal & Two External
Double-blind
Yes – Turnitin - intihal.net
The Author(s) declare(s) that there is no conflict of interest
[email protected]
No funds, grants, or other support was received.
CC BY-NC 4.0
www.dergipark.org.tr/tr/pub/eskiyeni
Bilimlerin Birliği ya da Bölünmüşlüğü Düşüncesi: Fodor ve Dupre Örneği • 483
Giriş
Bilimlerin birliği düşüncesi tarih sahnesindeki çoğu büyük filozofun ilgisini çekmiş ve
bu idea peşinde düşünürleri koşturmuştur. Platon’dan Kant’a; Kant’tan günümüz
filozoflarına hemen hemen tüm filozoflar, bilimlerin birbirleriyle olan ilişkileri ve
bağlantıları dolayısıyla, tüm bilimlerin birlik halinde çalışması gerektiği düşüncesine
kapılmışlardır. Böyle bir birlik düşüncesini Yunan kozmolojisindeki “Bir” ve “Çok”
kavramlarında görmeye başlıyoruz. Parmenides, statik töz üzerinde durmuşken,
Herakleitos oluş ve akışı düşlemiştir. Empedokles dört element ile çokluğa göz kırparken,
Demoktiros atomları Pisagor ise sayıları birlik düşüncesinin merkezine yerleştirir. Platon
biçimleri Aristoteles ise kategorileri önemsemiştir. Platon’un ideaları, bilimlerin birliği ya
da sınıflandırılması çabasında başat bir rol oynar. Geometri, aritmetik ve astronomi gibi
matematiksel bilimler idealara direkt bağlı olan bilimler oldukları için sınıflandırma başı
çeken bilimlerdir. Etik ve politika gibi insani bilimler adalet ideası üzerinden değerlendirilip
ön sıralarda yer alabilen bilimlerdir. Fenomenal dünyanın bilgisi böyle bir sınıflandırmada
altlarda kalacak ve değersiz atfedilecektir. Aristoteles, gerçeklik üzerine Platondan farklı
görüşe sahip olduğu için, bilimlerin birliği düşüncesi de farklı olacaktır. Gerçeklik
Aristoteles için, dünya üzerindeki somut varlıkların doğasını ve özelliklerini onların
özlerinde bulabileceğimiz bir şeydir. Bu bakımdan gözlem yaparak bilgiye erişebiliriz.
Organon olarak adlandırdığı mantıksal araç ve yöntem kullanarak bilgiler sınıflandırılabilir.
Biyoloji, fizik, metafizik ve etik bilimlerin sınıflandırılmasında Aristoteles için uygun bir
biçim olarak görülebilir. İslam coğrafyasına göz gezdirmek gerekirse, İbn-i Haldun
karşımıza çıkar. Kültür ve tarih bilimleri üzerinden bilimler sınıflaması ve birliği üzerinde
duran Ibn-i Haldun’un dışında konu ile ilgilenen diğer bir düşünür ise İbni Sina’dır. Alet
ilimleri (dil bilim ve mantık), teorik ilimler (fizik, matematik ve metafizik) ve pratik ilimler
(iktisat, siyaset, ahlak) olarak bilimleri sınıflandırarak birbirinden ayırır. 16. Yüzyılda
karşımıza F. Bacon çıkar. Piramit şeklinde düşündüğü bilimleri genel olmaları bakımından
maddi gerçekliklerini göz önünde bulundurarak sıralar. Galileo, gökyüzü ile ilgilenirken,
Tanrı’nın kitabı olarak matematiksel önermeler ve geometrik gerçekler ile yazılmış bir doğa
ile karşı karşıya kaldığımızı belirtir. 17. Yüzyıl rasyonalist ve empirist rüzgarların estiği bir
yüzyıl olarak karşımıza çıkar. Descartes, ağaç imgesi üzerinden bilimleri sınıflandırır ve
metafiziği köklere, fiziği gövdeye dalları ise mekanik, tıp ve ahlak bilimine ait olarak
sembolize eder. Leibniz ise, Newton fiziğinin öne sürdüğü yasaları açıklayan tanıtıcı bir
ansiklopedi olarak bilimi görür. Tüm bilim dalları bu ansiklopedinin maddeleridir. Kant’ın
konumu böyle bir tarihsel süreçte oldukça önemlidir. Kant’a göre bilimlerin birliği, doğada
bulunan ya da gerçek dünyada görünen fenomenlerin arkasında duran bir birlik düşüncesi
olarak anlaşılmamalıdır. Bunun tersine, temellerini kavramların, ilkelerin ve Aklın
kendisinin birleştirici apriori karakterinde veya işlevinde saklıdır. Doğa, Kant’a göre,
evrensel yasalar üzerine kurulu dünya deneyimidir Bilim ise, ilkelere göre düzenlenmiş bir
biliş bütünüdür. Özellikle modern dönem düşünüldüğünde pozitivizmin etkisi ile bilim,
diğer bilme etkinlikleri karşısında farkını ortaya koymuş ve onlara üstünlük sağlamıştır.
Aydınlanma ve modern çağın pozitif bilimlerin önemini ve gerçekliğini yakalaması
neticesinde özellikle 19. yüzyıldan itibaren günümüze kadar insanların yaşam standartlarını
arttıran ve zihinsel açıdan insanın doğa hakkında daha fazla bilgiye sahip olmasını sağlayan
temel bilme etkinliğinin bilim olduğu açıktır. Bu yaklaşım Viyana Çevresi düşünürlerinin de
Eskiyeni eISSN: 2636-8536
484 • The Idea of Unity or Disunity of Sciences: The Case of Fodor and Dupre
merkezi düşüncesi olarak deklare edilebilir. Bütün bilme etkinliklerini bilime ve doğal
olarak pozitivizme indirgeyen bu düşünürler, felsefeyi de bilimsel felsefe olarak
düşlemişlerdir. Bu ideal peşinde koşarlarken, bilimlerin fizik bilimi üzerinden şekillenmesi
gerektiği düşüncesini öne sürmüşler ve bilim olabilmek için fizik biliminin yasalarını
benimsemek ve bu yasalara indirgenen yasalar üzerinden bilimlerini yükseltmeyi
planlamışlardır. Bu yaklaşım, bilimlerin birliği düşüncesini idealize etmiş; fizik bilimine
indirgenen bir anlayışı temsil etmiştir. İndirgemecilik düşüncesi bilimlerin birliğinin
sağlanması için en önemli metot olarak değerlendirilmiştir. Fizikalizm olarak literatüre
geçen Fodor’un öncülüğünü yaptığı bilimlerin birliği düşüncesi zamanla farklı kamplara
ayrılmış (interpretivizm ve natüralizm gibi) büyük idea olan bilimleri tek bir çatı altına alma
düşüncesi farklı görüşlere evrilmiştir. Bu yeni görüşler bu makalenin konusu olmamakla
birlikte, makalede, Fodor’un inceleme nesnesi yaptığı indirgemecilik düşüncesine dayanan
fizikalizm görüşü (Fodor, 1974, 1997) ile Dupre’nin bilimlerin bölünmüşlüğü (Dupre, 1983,
1994, 1995, 2002) düşüncesi irdelenecektir. Dupre, indirgeme düşüncesinin biyoloji gibi özel
bilimler başta olmak üzere, çoğu alanda uygulanamayacağını ve bilimlerin nihayetinde bir
birlik olmaktan ziyade birbirleri ile zaman zaman temas etseler de her birinin kendi özel
çalışma alanı ve yöntemleri olan bilme biçimleri olarak bölünmüş bir halde tarih sahnesinde
yer alacağını iddia etmektedir.
Makale, bilimlerin birliği düşüncesinin bilim felsefesi literatürü kapsamında tarihsel
gelişimini sunarak başlayacaktır. Bilim felsefesinin gelişiminin büyük bir ivme kazandığı
Viyana Çevresi filozoflarının bilimlerin birliği, indirgeme, fizik temelli bilim ve bilimsel
felsefe görüşleri tartışma konusu yapılarak ilerleyecektir. Carnap (1928, 1934) ve Nagel
(1961) gibi neo-pozitivist filozofların bilimlerin birliği üzerine düşünceleri, Hempel’in
nomolojik dedüksiyon açıklama modeli (1965) ve Oppenheim/Putnam (1958)’ın bilimlerin
birliği ile ilgili iddiaları referans noktaları olarak konunun art alanını biçimlendirecektir.
Ardından, Fodor’un, bilimlerin birliği düşüncesi böyle bir tartışma zemini üzerinden
değerlendirilecek; indirgemecilik yöntemi üzerinden fizikalizm görüşü incelenecektir. Bu
görüşün iddiaları, eksik ve hatalı yanları verildikten sonra, kurulmaya çalışılan birliğin
karşısında bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesini dile getiren Dupre incelenecektir.
Dupre’nin iddiaları ve özellikle Biyoloji bilimi başta olmak üzere özel bilimlerde indirgeme
yönteminin kullanıldığı fizikalizmin işlevsel olup olamayacağı gösterilecektir. Böyle bir
tartışmada, bilimlerin fizik bilimine indirgendiği bir birliğin kurulmasının aksine;
birbirlerine temas etseler de nihayetinde bilimlerin birbirlerinden bölünmüş bir durumda
konumlanmaları günümüz bilim anlayışı açısından akla daha yatkın bir görüş olacağı
savunulacaktır.
1. Bilimlerin Birliği Düşüncesi
Bilimlerin birliği düşüncesi, bilim felsefesinin bir çalışma konusu olması bakımından,
kökleri çok eskilere dayanmasa da tarihsel olarak bakıldığında giriş kısmında da belirttiğim
gibi temel bazı filozofların büyük bir birlik kurma hayali olmasına rağmen, bilimsel bir uğraş
olarak 19. Yüzyılda pozitivizmin yükselmesiyle ortaya çıkan bir düşünce olarak kabul edilir.
Ana iddiası, tüm bilimlerin aynı ya da en azından benzer yöntemler kullanarak çalışmalar
yaptığı, bilimsel açıklamalarının genel hatlarıyla benzer olduğu, son olarak inceleme
nesnelerinin farklı olmalarına karşın benzer gelecek hakkında öngörülere sahip
www.dergipark.org.tr/tr/pub/eskiyeni
Bilimlerin Birliği ya da Bölünmüşlüğü Düşüncesi: Fodor ve Dupre Örneği • 485
olduklarıdır. Bilimlerin birliği düşüncesi, temelde fizik biliminin başarıları üzerine
kuruludur. Tarih boyunca fizik biliminin göstermiş olduğu kuramsal, yöntemsel ve performatif
başarılar, diğer bilim disiplinlerine bir örnek olarak görülmesi bilimlerin birliği için merkezi
konumdadır (bk. Cat, 2017). Kayalıgil, bu durumu şöyle belirtir: “Bazı bilim disiplinleri
vardır ki fizik kadar veya fizik gibi başarılı olamamışlardır; bunların başarısızlıkları fizik gibi
olmamalarından kaynaklıdır” (Kayalıgil, 2019, 108).
Bilimlerin birliği düşüncesi, genel olarak bakıldığında indirgeme kavramı ile
değerlendirilir. Böyle bir değerlendirmede göze ilk çarpan şey, bilimlerin her şey ile ilgili
olan bir teori üzerinde birleştirileceği ya da fizikte geçerli olan genel görelilik ve kuantum
teorisi gibi aynı bilim içindeki teorilerin bile birleştirilebileceği inancıdır. Bu inanç
doğrultusunda, temel amaç, tüm üst düzey olguları nihai olarak temel fiziğe indirgemek
olacaktır. Bu tarz bir düşünceye göre, bilimlerin birliği yalnızca temel fizik üzerinde
kurulduğu diğer tüm bilimlerin fizik bilimine dayandığı bir düşüncesidir. Temel olmayan,
fizik bilimi dışındaki bilimler özel bilimler olarak deklare edilir (Tahko, 2021, 2).
Günümüz disiplinlerinde her bilim dalı ve bilimsel faaliyet kendi alanının en derinine
inmeyi, kendi alanını en iyi şekilde açıklamayı hedefler. Örnek vermek gerekirse, biyoloji
disiplini canlılığın köken ve işleyişi, fizik disiplini ise maddenin en küçük yapı birimini
inceler ve aynı şekilde arkeoloji ise geçmişin kalıntıları içinde gerçekliği; psikoloji ise
bireysel yasaları; sosyoloji disiplini ise sosyal yasaları ortaya koymayı amaç edinir (Batur,
2024, 105).
Bilimlerin birliği düşüncesi, varlık alanına temas eden bilimlerin birliğini kurmayı
planlar. Böyle bir planlamanın yaşayabileceği ilk ve belki de en büyük zorluk biyoloji
alanında yaşanmaktadır. Moleküller, biyolojik organizmalar gibi psikolojik durumlar da üst
düzey varlık alanına temas eden bilimlerdir ve oldukça fazladırlar. Fizik biliminin ilkeleri,
yöntemleri ile bu tarz bilimleri nasıl inceleyebiliriz? Fizik biliminin yöntemini kullanarak
ne tür açıklamalar yapabiliriz? Bu sorular çoğaltılabilir ve böylece indirgeme aracılığıyla
birlik oluşturma düşüncesi büyük bir eleştiri ile karşılaşabilir. Birlik düşüncesini savunan
filozofların yaptıkları açıklamalar göz önünde bulundurulduğunda bu zorluğun köprü
yasaları ile aşılabileceği yönünde olmaktadır. Bilimsel açıklama bu tarz durumlarda alt düzey
ile üst düzey bilimler arasında köprü görevi görür. İndirgemenin özdeşlik kavramı üzerine
yükseldiğini dile getirerek köprü yasalarının işlevselliğini buraya bağlamaktadırlar (Carnap,
Hempel, Nagel ve Fodor gibi düşünürler).
İndirgemecilik kavramı literatürde katı indirgemecilik ve daha zayıf türleri olmak üzere
ayrılmıştır. Yukarıda bahse konu olan özdeşlik ilkesi düşünüldüğünde, katı indirgemecilik
düşüncesi üst düzey olgular ile fiziksel olguların özdeşliğini benimseyen bir düşüncedir.
Daha zayıf indirgemecilik türlerin de ise yalnızca bilimler arasında bağlantıların
açıklanması ön planda yer almıştır.
İndirgemeci bilimlerin birliği düşüncesi, köklerini Viyana Çevresi filozoflarının
görüşlerinde şekillenmiştir. Özellikle 20. yüzyılın başlarında Fransız Devriminin ortaya
çıkardığı çağdaşlık ve modernlik kendisini her alanda göstermeye başlamıştı. Modernitenin
etkisiyle bütün sanatlarda ve geleneksel biçimlerde olduğu gibi felsefe içinde de bir
çözülme, yeni yapılar kurma ve bunları küçük ve özenle biçimlendirilmiş parçalardan
oluşturma eğilimi ortaya çıkmıştı (Magee, 1979, 169). Başka bir değişle modernite felsefeyi
de etkisi altına almaya başlamıştı. Modern felsefenin, G.E. Moore ve B. Russell’ın 19. yüzyılı
Eskiyeni eISSN: 2636-8536
486 • The Idea of Unity or Disunity of Sciences: The Case of Fodor and Dupre
kuşatan Hegel ağırlıklı idealizmden kopmalarıyla başladığı söylenebilir (Kızılçelik, 1996, 48).
Ardından 1920’lerde Avusturya’da entelektüel bir okul ortaya çıkmıştır. Bu okul Viyana
Çevresi olarak tanınmış, ortaya koydukları felsefeye de Mantıkçı Pozitivizm adı verilmiştir
(Tekin, 2011, 5).
Mantıkçı pozitivist akım, geleneksel felsefe yapmayı reddeden bir akımdır. Geleneksel
felsefede sınır olmadığı için evrenin ana maddesi, tanrı, ruh, gibi deneyle ispatlanamayan
kavramlar hakkında spekülatif yorumlar yapılabiliyordu. Mantıkçı pozitivistler, ilk önce
felsefeden bu tür metafizik önermelerin atılması için uğraşmışlardır. Bunun da ancak
felsefeye bir sınır çizilerek yapılabileceğini düşünmüşler, bu sınırın da deney ve gözlem
olduğunu bildirmişlerdir. Deney ve gözlemle anlaşılamayan bütün kavramlar felsefeden
çıkartılmalıdır. Felsefenin evren üzerine açıklama yapabilmesi için deney ve gözlemle
denetlenmesi gerekir. Mantıkçı pozitivistlere göre felsefeyi metafizikten ayırmak için,
felsefenin dilinin ve yönteminin de değiştirilmesi gerekir. Onlara göre felsefe yaparken
metafiziğe düşmemenin yolu felsefede bilimsel bir dil ve bilimsel bir yöntem kullanmaktır.
Ancak bu şekilde felsefenin metafizikten kurtulabileceğini düşünmüşlerdir. Felsefedeki
bilimsel dil, mantıksal bir dil olmalıdır. Onlara göre felsefenin dili önermelerden
oluşmalıdır. Felsefe yaparken kullandığımız dil önermelerle kurulan mantıksal bir dil
olduğu zaman ancak felsefedeki yanlışlıkları denetleyebiliriz (Tekin, 2011, 7).
Viyana çevresi filozoflarından Carnap, indirgeme biçimi üzerinde durmuş ve Hempel’in
nomolojik-dedüksiyon açıklama modelini geliştirmesine öncülük etmiştir. Neurath,
bilimlerin birliği düşüncesinin pragmatik bir görüşünü öne sürmek isterken; Nagel (1961),
indirgeme üzerinden bilimlerin birliği düşüncesini büyük bir oranda geliştirir. Mantıkçı
pozitivizm akımı olarak tarih sahnesinde kendilerine yer bulan bu filozoflar bilimlerin
birliği ve indirgeme üzerine derin görüşler ortaya koymaya devam etmişlerdir. Fodor’un
görüşlerini incelerken göreceğimiz gibi köprü yasaları sayesinde bir teorinin diğerinden
mantıksal olarak üretilebileceği düşüncesi bilimlerin birliği açısından Nagel’in iddialarını
sağlamlaştıran bir düşünce olarak karşımıza çıkacaktır. Böyle bir bilimsel üretim,
Oppenheim ve Putnam (1958)’ın yazmış oldukları makalede sistematik olarak
geliştirilmiştir. Bilimsel düşünme, nihayetinde felsefenin de bilimselleşmesine neden
olmaya başlamış ve böylece Viyana Çevresi olarak bilinen akım, yavaş yavaş kendi
içlerinden çıkan filozoflar tarafından çürütülmeye başlamıştır.
Bilimlerin birliği düşüncesi çağdaş bilim felsefecisi Tahko tarafından da yorumlanmıştır.
Tahko, bilimlerin birliği düşüncesini, ontolojik birlik, epistemik/pragmatik birlik, indirgemeci
olmayan ontolojik birlik, semantik birlik, eleyici semantik birlik gibi modeller üzerinden
değerlendirir (Tahko, 2021, 4). Makalede ele alınacak filozoflardan biri olan Fodor’un
bilimlerin birliği düşüncesi Tahko’nun sınıflamasına göre indirgemeci ontolojik birlik ve
eleyici semantik modeline uygun bir çizgiyi takip etmektedir.
Tahko’ya göre, ontolojik birlik modelleri, adından da anlaşılacağı üzere, gerçekliğin
ontolojik yapısıyla ilgilidir. Düzenli olsun ya da olmasın, gerçekliğin nasıl yapılandırıldığına
yönelik nesnel modeller olmaları amaçlanmaktadır. İndirgemeci ontolojik birlik, tüm
varlıkların, tipik olarak temel fiziğin varlıkları olan bazı temel varlık sınıflarına
indirgendiğini öne sürer. İndirgemeci olmayan ontolojik ayrılık, gerçekliğin, örneğin
bileşimsel ilişkilerle birbirine bağlanan indirgemeci olmayan düzeyler halinde
yapılandırılabileceğini belirtir. Birliğin epistemik/pragmatik modelleri bilimsel teorilerin
www.dergipark.org.tr/tr/pub/eskiyeni
Bilimlerin Birliği ya da Bölünmüşlüğü Düşüncesi: Fodor ve Dupre Örneği • 487
yapısıyla ilgilidir ve dolayısıyla epistemik, açıklayıcı veya pragmatik kaygılar tarafından
yönlendirilirler bilimsel uygulamalarla ilgilidir. Eleyici semantik birlik, üst düzey bilimlerin
tüm yüklemlerinin (temel) fiziğin yüklemleriyle özdeş olduğunu öne sürer; dolayısıyla tüm
üst düzey açıklamalar, ilke olarak, alt düzey (fiziksel) açıklamalarla değiştirilebilir (Tahko,
2021, 4-5). Tüm bu indirgemecilik çeşitliliği göz önünde bulundurarak, fizikalizm üzerinden
Fodor’un bilimlerin birliği düşüncesine geçiş yapabiliriz.
2. Fodor ve Fizikalizm
Fodor, mantıkçı pozitivistlerin tipik bilimlerin birliği tezini “özel bilimlerdeki tüm
gerçek teorilerin uzun vadede fiziksel teorilere indirgenmesi gerektiği” (1974, 97) açısından
değerlendirir. Mantıkçı pozitivizmin ideali olan fizik bilimine indirgenmiş bir bilimlerin
birliği düşüncesi Fodor tarafından boyut değiştirilerek yeni bir formata sokulmaya
çalışılmıştır. Fizikalizmi savunan Fodor, iki makalesinde (1974, 1997), mantıkçı
pozitivistlerin savunduğu güçlü bir indirgemecilik biçimine karşı çıkmakta ve özel
bilimlerin fizik bilimine indirgenmesine karşı çıkarak bilimlerin birliğinin kurulması
gerektiğini tartışmaktadır.
Fodor, indirgemecilik iddiasını kabul eden birçok filozofun bunu öncelikle fiziğin özel
bilimler karşısındaki genelliğini onaylamak istedikleri için yaptıklarını düşünür (1974, 97):
Kabaca, burada indirgeme olarak ele alınan görüş, herhangi bir bilimin yasaları kapsamına
giren tüm olayların fiziksel olaylar olduğunu kabul eden ve dolayısıyla tüm bilimlerin fizik
yasaları kapsamına girdiğini iddia eden görüştür.
İndirgemecilik düşüncesi yukarıda bahsedildiği gibi mantıkçı pozitivizm akımının
popüler hale getirdiği bir düşüncedir. Bu düşüncenin bilim felsefesi literatüründe, bilim
sahnesinde fizik biliminin bilimsel başarılarının çokluğu üzerinden benimsendiği fakat
Fodor’a göre fizik biliminin özel bilimlerle kıyaslandığında fiziğin daha genel sorulara cevap
verebilme yeteneğine sahip olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Aynı zamanda
Fodor, bilimlerin birliği düşüncesinin daha güçlü bir şekilde savunulabilmesi açısından da
fiziğin genelliğinin ön planda tutulmasını dikte eder.
Fodor, indirgemeciliğin, empirik bir doktrin olarak değerlendirilmesine rağmen,
bilimsel uygulamada düzenleyici bir rol oynaması gerektiğini dile getirir. Fiziğe
indirgenebilirlik, özel bilimlerdeki teorilerin kabul edilebilirliği üzerinde bir kısıtlama olarak
kabul edilir ve bunun neticesinde özel bilimler ne kadar başarılı olsalar da o kadar yok
olmalarına neden olur (Fodor, 1974, 97). Fodor, burada özel bilimlerin fizik bilimine
dayanmayan ilkelerinin yok olacağını dile getirerek indirgemecilik özel bilimler üzerinde
kısıtlamaya neden olduğunu düşünür.
Mantıkçı pozitivist akım döneminin oldukça etkin bir görüşüydü. İleri sürdükleri
iddialar dönemin bilimsel, siyasal ve sosyal hayatını derinden etkilemişti. Bu bakımdan,
indirgemeci bilimlerin birliği anlayışını savunan mantıkçı pozitivist akım, o kadar etkili oldu
ki, özel bilimlerin hayatta kalabilme ihtimalini yalnızca fizik bilimine bağlı olmaya ve hatta
fizik bilimi gibi olmaya bağladılar. Bu bakımdan Fodor’un yukarıdaki değerlendirmesi göz
önünde bulundurulduğunda özel bilimlerin başarıya ulaştıkça yok olma endişesi dönemin
felsefi doktrinin bir sonucu olarak görülebilir. Oppenheim ve Putnam, bu görüşü tamamıyla
benimsememişlerdir (1958, 7-9) ve hatta Rosenberg dışında belki de hemen hemen hiç
kimse günümüzde bu tarz bir indirgeme anlayışını savunmaz. Fodor ise bu noktada böyle
Eskiyeni eISSN: 2636-8536
488 • The Idea of Unity or Disunity of Sciences: The Case of Fodor and Dupre
çok güçlü bir birlik ve indirgeme düşüncesi içinde değildir. Fodor bu düşüncesini,
indirgeyen ve indirgenen bilimin yüklemlerinin bir özdeşlik ilişkisi aracılığıyla birbirine
bağlandığı köprü yasaları açısından karakterize eder- örneğin, S1 nörolojik yüklemini
karşılayan x’lerden oluşan her olay, S2 biyokimyasal yüklemini karşılayan x’lerden oluşan
bir olayla özdeştir ve bunun tersi de geçerlidir (bk. Fodor 1974, 100). Ortaya çıkan resim
indirgemeci yaklaşımın bir kombinasyonu gibi görünmektedir. Fodor’un indirgeme
düşüncesi ontolojik birlik ve eleyici semantik birlik düşüncesi modeline uygundur (Tahko,
2021, 13-14).
Fizikalizm ve doğal olarak indirgeme düşüncesini Fodor, Gresham yasası temelinde ele
alır. Kötü paranın iyi parayı kovduğu olarak adlandırılan Gresham yasasına göre, bankadan
yeni çekilen temiz görünümlü para yerine eski ve yıpranmış paraların harcanması daha çok
tercih edilir. Bu bakımdan Fodor’un önem verdiği kritik şey her doğal türün fiziksel bir doğal
türe karşılık geldiğidir. Doğal türü Fodor, bir türün örnekleri arasında ortak olan bir şey
olarak değerlendirir. Dolayısıyla, Gresham yasasının ilgilendiği parasal değişimler, çeşitli
örnekleri arasında ortak bir şey olduğu ölçüde doğal bir tür olarak kabul edilebilir. Fodor,
“fiziğin, parasal bir değişimden oluşan herhangi bir olayın (dolayısıyla Gresham yasası
kapsamına giren herhangi bir olayın) fizik sözlüğünde doğru bir tanımının olduğunu ve bu
sayede fizik yasaları kapsamına girdiğini ima etmesi anlamında genel olduğuna inanmaya
hazırım” diye belirtir (Fodor,1974, 103).
Fakat Fodor, para değişiminin tek tür para üzerinden gerçekleşmediği için bilimlerin
birliğinin kurulmasın indirgemecilik düşüncesinin yanlış olabileceğine bu tarz ekonomi
bilimi üzerinden işaret eder. Çünkü Fodor’a göre, tüm parasal değişim örneklerini
kapsayacak herhangi bir ayrık fiziksel yüklemin fiziksel bir doğal türe indirgenemeyeceği
açıktır (Tahko, 2021, 14). Bunların dışında, parasal değişimler arasında muhtemelen ilginç
ortak noktalar da var olabilir. Dolayısıyla, Fodor’un tartışmaya açtığı konu, fiziksel türlere
ek olarak, başka daha üst düzey doğal türlerin de olabileceğidir. “Parasal değişim gibi doğal
bir tür, fiziksel doğal bir türle eş kapsamlı hale gelebilir; ama eğer böyle olursa, bu kozmik
ölçekte bir kaza olurdu” (Fodor, 1974, 104) der. Tahko, Fodor’un ekonomi üzerinden
anlattığı bilimlerin birliği düşüncesinde sonuç olarak ekonominin fiziğe
indirgenemeyeceğini ve bu nedenle bilimin birliğinin kurulamayacağı (Tahko, 2021, 14)
düşüncesini belirtir.
Fodor, ontolojik birlik ve eleyici semantik birlik modeli üzerinden bilimlerin birliği
düşüncesini temellendirmeye çalışırken yüklemlere gereğinden fazla odaklanması sorunlu
bir tutum olarak karşımıza çıkar. Özel bilimlerin yüklemleri ile gerçek doğal türler arasında
herhangi bir bağlantı aramak anlamsız olacaktır. Tahko bunu Goodman’ın ünlü ‘grue’ 1
örneği ile açıklamaya çalışır: Gelecekteki bir t zamanından önce incelenen tüm şeyler için
geçerli olan, ancak ve ancak yeşil, t anında veya sonrasında gözlemlenen diğer şeyler ise
ancak ve ancak mavidirler (Tahko, 2021, 15). Yüklem üzerinden birlik oluşturmak yerine
doğal türleri inceleyerek birlik düşüncesi oluşturmak indirgeme düşüncesine kapılmadan
birliği sağlamada daha etkili olabilir.
1
Grue ifadesi, İngilizcede yeşil anlamına gelen ‘green’ kelimesinin ilk iki harfi ve mavi anlamına gelen ‘blue’
kelimesinin son iki harfinden oluşmaktadır.
www.dergipark.org.tr/tr/pub/eskiyeni
Bilimlerin Birliği ya da Bölünmüşlüğü Düşüncesi: Fodor ve Dupre Örneği • 489
‘Grue’ tanımlaması ile herhangi bir sorun yaşanmamaktadır. Böyle uydurma bir yüklem
herhangi bir konunun açıklanmasında kullanılabilecek bir metafor olabilir. Ancak, ‘grue’ya
karşılık gelecek herhangi fiziksel bir doğal tür yüklemi olması gerektiğini varsaymak için
hiçbir neden yoktur. Yüklemler yerine özelliklere odaklanmak birlik kurabilmek adına daha
uygun bir tavır olabilirdi. Ancak, Fodor’un indirgemeciliğin eleştirisini yüklemler üzerinden
yapması oldukça basit ve eleştiriye açık kalmıştır. Fodor indirgemecilik üzerine son sözleri
“‘özel bilimlerin kullandığı taksonomilerin kendilerinin fizik taksonomisine indirgenmesi
gerekmediğini” söyler (Fodor, 1974, 114). Sonuç olarak Fodor için, ontolojik indirgemeci
birlik, özel bilimlerin taksonomilerini tamamıyla ilgi alanı dışında bırakır. Başka bir deyişle,
mantıkçı pozitivistlerin eleyici semantik birliğin üst düzey taksonomiye ilişkin eleyici bakış
açısını gerektirmesi ve böylece özel bilimleri devre dışı bırakması Fodor’un ana hedefidir.
Fodor ve fizikalizm görüşü, bilimleri birliği düşüncesine önemli bir etkide bulunmuş,
indirgemecilik metodunun böyle bir birlik kurma ideali içinde özel bilimlere özellikle
biyoloji bilimine zorluk çıkardığını belirterek kullanılmaması gerektiğini dile getirmiştir.
Fodor’un bu iddiaları Dupre’yi etkilemiş ve Dupre’nin bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesini
oluşturmasını sağlamıştır.
3. Dupre ve Bilimlerin Bölünmüşlüğü Düşüncesi
Bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesini bilim felsefesinde savunan bazı filozoflar
bulunmaktadır: Feyerabend, Fleck, Kuhn ve Dupre gibi. Feyerabend, bilimlerin
bölünmüşlüğüne ve bilimdeki yöntemsel çeşitliliğe vurgu yapar. Bilim tek bir yöntem ile
yürütülemez, ona göre her bir bilim dalının kendine özgü yönteminin olması gerekir
(Feyerabend, 1987). Fleck ise, bilimsel bilginin sosyal ve tarihsel bağlamda nasıl geliştiğini
ve disiplinler arasındaki farklılıkları inceler (Fleck, 1935). Bilimlerin bölünmüşlüğü, bilimsel
toplulukların ve kabul ettikleri paradigmaların bir neticesidir. Kuhn ise, bilimsel
devrimlerin yapısını incelerken her bir bilimin kendine has olağan dönem, bulanım, devrim
ve yeni paradigma dönemlerinin olduğunu belirterek; bilimlerin birbirlerinden farklı
olduklarını kabul etmektedir (Kuhn, 1991). Dupre ise, bilim felsefecilerine bilimsel birlik
kurmak yerine bilimlerin bölünmüş olmaları gerektiği ve bu bölünmenin bilimler adına bir
eksiklik değil; tam tersine bir bütünlük kazandırabileceği yönünde yeni bir bakış açısı
kazandırmıştır. Bilimlerin bölünmüşlüğü demek, farklı bilim alanlarının kendi
yöntemlerini, teorilerini, hipotez ve/veya araştırma sorularını diğer hiçbir bilime
dayandırmadan, özgür ve bağımsız bir şekilde oluşturabilmeleri demektir. Bu görüş,
bilimlerin tek ve mutlak bir tümel bilimsel yönteme veya üst düzey bilimsel bir teoriye
indirgenmeden her bir bilimin kendine özgün disiplinlerinin olabileceğini iddia eder.
Dupre’ye göre, her bir bilim disiplini, çalışma nesnesi üzerinde ve araştırma konuları
bağlamında kendi yöntemi ve yasaları ile çalışmalar yapmalıdır. Böyle bir anlayış, örneğin,
biyolojiyi ya da kimyayı ele alalım, biyoloji ya da kimya gibi bilimlerin fizik biliminden farklı
olarak araştırma sorusuna ve inceleme alanına sahip olabileceği anlamına gelir. Kimya
disiplininin nasıl çalıştığını anlayabilmek için fizik biliminin yasalarına başvurmak yerine
kimya biliminin kendine özgü olan yasalarına başvurmak gerektiğini söyler. Böylece, her
bir bilimin ya da disiplinin kendine özgü bir dili ve temel teorisiyle yasasının olacağı ön
varsayılır. Böyle bir görüş, temelde bilim felsefesindeki mantıkçı pozitivist görüşün
bilimlerin birliği düşüncesine ve böyle bir birliği sağladığına inandıkları indirgemecilik
Eskiyeni eISSN: 2636-8536
490 • The Idea of Unity or Disunity of Sciences: The Case of Fodor and Dupre
düşüncesine karşı çıkmaktadır. Dupre özelinde bilimlerin bölünmüşlüğü, bu karşı çıkış ile
bilimsel araştırmanın zenginliği ve karmaşıklığını daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.
Dupre, bilimlerin birliği düşüncesi ile ilgili olarak fizikalist görüşün genel tespitini şöyle
yapar: “bilimin nihai hakikatin son noktasına yaklaştığı anlayışına önemli ölçüde destek
veren bir pozisyon bilimin birleşme sürecinde olduğu inancıdır. Böyle bir birleşme, bilimin
her bir parçasının, ilk bilim tarafından incelenen nesnelerin yapısal bileşenleriyle ilgilenen
bilime indirgenmesi yoluyla ilerliyor olarak düşünülür ve bu süreç geçişli olduğundan,
tamamlanana kadar devam edecek olsaydı, tüm bilimin parçacık fiziğine indirgenmiş olacağı
sonucuna varılır (Dupre, 1983, 321). Böylece mantıkçı pozitivist bilim anlayışı bağlamında
bilimin kapsamının sadece parçacık fiziği olarak kabul edildiği görülmektedir. İndirgeme
düşüncesi ve Tahko’nun bahsettiği indirgeme çeşitleri, çok karmaşık ve yoğun detaylara
sahip olsa da tek temel bilimsel yasalar parçacık fiziğinde bulunan yasalar olarak kabul
edilmektedir. Yani, gelişen dünyada ortaya çıkacak yeni bilimsel sorular ve bu sorulara
verilecek cevaplar her zaman parçacık fiziğindeki yasalar aracılığıyla değerlendirilecektir.
Dupre’nin tam da karşı çıktığı indirgemecilik düşüncesi ve bilimlerin birliği anlayışı bu tarz
bir anlayıştır (Dupre, 1983).
Dupre, indirgeme çeşitleri ve teorik ve uygulamada indirgemecilik düşüncesinin
farklılıkları arasında bir ayrım yapmaksızın, indirgemecilik düşüncesinin kendisini
kategorik olarak reddetmektedir. Bilim felsefecileri, metafizikte ya da özellikle zihin
felsefesi çalışmalarında indirgemecilik düşüncesinin teorik açıdan olanaklı olabileceğini
pratik açıdan ise reddedilmesi gerektiğini dile getirmişlerdi. Ancak Dupre için böyle bir
ayrımın bile herhangi bir önemi yoktur. Parçacık fiziğine indirgenmeye çalışılan bir
bilimlerin birliği düşüncesi kabul edilmesi oldukça zor bir görüş olarak kayda geçecektir.
Dupre de bu noktada bilimlerin geleceği hakkında indirgemecilik düşüncesinin merkezi
konumda olmasını kabul etmeyerek ve küçük problemlerle (teorik ya da pratik
indirgemecilik gibi) uğraşmak yerine büyük resme bakmayı tercih etmektedir (Dupre, 1983,
322).
Bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesi, özellikle Dupre için indirgemecilik karşıtı bir
perspektif taşır. İndirgemecilik düşüncesini yeniden hatırlarsak, bu düşünce, karmaşık
sistemleri daha temel seviyedeki bileşenlere indirgeme eğilimde olan bir metottur. Ancak
bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesi, her bir bilim dalının kendi özgün nesneleri, yöntemleri ve
diline sahip olduğunu savunarak, bilimsel açıklamaların sadece temel düzeydeki bileşenlere
indirgenemeyeceğini öne sürer. Bu bakımdan, bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesi, her bir
bilim dalının kendine özgü nesneleri ve araştırma sorunları olduğunu vurgular. Bu,
bilimlerin birleşik bir teori altında indirgenemeyeceği anlamına gelir çünkü her bir bilim
dalı farklı fenomenleri inceleyebilir. Aynı zamanda bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesi,
bilimler arasında yöntemsel çeşitliliği savunur. Farklı bilim dalları, kendi araştırmalarını
yapmak için özgün yöntemlere ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla, bir bilim dalındaki bilimsel
açıklamalar, sadece temel seviyedeki bileşenlere indirgenerek açıklanamaz. Son olarak,
bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesi, her bir bilim dalının kendi dilini ve terimlerini
kullanmasını destekler. Bu da bilim dalları arasındaki farklılıkları ve karmaşıklığı
anlamamıza yardımcı olan özgün bir bilimsel söylemin varlığını gösterir. Sonuçta böyle bir
perspektif, bilimlerin indirgemeci bir yaklaşım yerine kendi özgün yapıları içinde
anlaşılması gerektiğini savunur.
www.dergipark.org.tr/tr/pub/eskiyeni
Bilimlerin Birliği ya da Bölünmüşlüğü Düşüncesi: Fodor ve Dupre Örneği • 491
3.1. Biyoloji Gibi Özel Bilimlerde İndirgeme Düşüncesinin Başarısızlığı
Bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesini biyoloji bilimi özelinde değerlendirmek gerekirse
şunları söyleyebilir:
Öncelikle alanın özgün araştırma konularını, yöntem ve tekniklerini, özgün dil ve
terimlerini ve son olarak disiplinler arası iş birliği kavramını irdelemek gerekir. Birlik kurma
iddiasındaki görüşün aksine bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesi biyoloji bilimine kendi
özgün araştırma konuları seçme ve bu konular üzerine çalışma özgürlüğü verir. Biyoloji
bilimi, yaşam üzerine incelemeler yapan, organizmaları ve canlılığın temel bileşenleri ve
süreçlerini inceleyen bir disiplin olarak karşımıza çıkar. Biyologlar, bu bağlamda, canlılığın
çeşitliliğini ve karmaşık bir süreçte olmalarını anlamak isterler bu yüzden ilgili oldukları
disiplinin ilke ve yasalarına bağlı olarak dikkatleri kendi özgün konularına verirler.
Moleküler biyolog, örneğin molekül düzeyindeki nesnelerle ilgilenirken hücre biyoloğu
hücrelerin yapısal işleyişlerini inceleme nesnesi yapar. Bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesi,
aynı zamanda alanın yöntem ve teorilerini kullanabilmeye olanak tanır. Dahası, biyoloji
biliminin alt disiplinlerinin özgün yöntemleri ve teorilerinin oluşmasına destek verir. Alt
disiplinleri de kendilerine özgü yöntem ve teorileri kullanmakta bilimlerin bölünmüşlüğü
düşüncesi sayesinde özgürdürler. Yine benzer bir şekilde, biyoloji bilimi özelinde, alanın
özgün dil ve terimleri özellikle kullanılarak disiplini sağlamlaştırır. Son olarak, diğer
disiplinlerle iş birliği yine bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesi sayesinde yapılabilir.
Bilimlerin bölünmüşlüğü, böylece, biyoloji biliminin canlılık ve yaşam üzerine karmaşık
ilişkiler yumağı olarak görülen bu devasa inceleme nesnesinin incelenmesine olanak sağlar.
Kendi yasaları ve yöntemleri başta olmak üzere her bir alt disiplinin alana katkısını
sunarken; aynı zamanda ilgili olabilecek diğer disiplinlerle de ikili ilişkiler kurarak iş birliği
yapar ve alanın kapsamını genişletebilir. Dupre tam da bu noktada, popülasyon biyolojisi
üzerinden görüşlerini belirtir. Popülasyon sayısının bireysel olaylar ile modeller arasında
bulunan ilişki ve yasalarla açıklanabileceğine yönelik görüşleri yakından incelemek ister.
Böyle bir görüş, popülasyonu sağlayan yasanın daha alt düzey yasaya indirgenemeyeceğini
belirtmektedir ve aynı zamanda popülasyon yasalarının bireylerin özellerini oluşturan
bilgiler bütününden türetilmeyeceği iddiasını barındırmaktadır (Dupre, 1983, 331).
Bu bağlamda Dupre, vaşak popülasyonunun tavşan modelini yediği yasasını eleştiriye
açar. Tüm vaşakları ve tüm tavşanları kapsayan bir yasanın uygulanabilir olup olmadığını
tartışır. Popülasyonun tavşan yediği söylemi, her bir tek olayda bu eylemin gerçekleşmesi
gerektiği iddiasını içinde barındırır. Fakat, Dupre belirli bir vaşak için ilgili tüm koşulları
belirtebilsek bile, aynı koşulların her vaşak için geçerli olduğunu varsaymayacağımızın açık
olduğunu söyler (Dupre, 1983, 332). Bu tarz örnekler literatürde ceteris paribus olarak
geçmektedir. Diğer tüm değişkenlerin sabit olduğu durumlarda anlamına gelen Ceteris
paribus yasa örneklerini biyoloji disiplininde oldukça fazla örnekte görebiliriz. Hedefteki
tavşanın yaşlı ya da sakat olması durumunda çok daha kolay yakalanıp yenilebilecekken;
ilgili vaşağın da anlık değişen durumları olabilecek ve tavşanı yakalayamayabilecektir.
Böyle durumlar, biyolojide sıklıkla karşılaşılabilecek durumlardır.
Dupre yukarıdaki örnek üzerinden indirgeme düşüncesinin eksikliğini ve yanlışlığını
tekrar vurgular: Makro teorinin türetilmesi için varsayılması gereken bireyler, bir sonraki
alt seviyedeki açıklayıcı teorilerin konusu olan bireylerle özdeşleştirilemez, ancak gerçek
bireylerle olan ilişkileri yine de böyle bir türetmenin bir açıklama olarak işlev görmesine
Eskiyeni eISSN: 2636-8536
492 • The Idea of Unity or Disunity of Sciences: The Case of Fodor and Dupre
izin verecek kadar yakın olabilir. O halde bu özdeş olmama olasılığı, her iki düzeydeki
bireylerin idealleştirmeler olduğu gerçeğiyle açıklanmalıdır. Hem makro düzeydeki
modeller hem de mikro düzeydeki tanımlayıcı yasalar, daha önce açıklandığı anlamda,
idealleştirmedir, soyuttur. Ancak söz konusu soyutlamalar aynı değildir (Dupre, 1983, 333).
Böylece, biyoloji bilimi başta olmak üzere özel bilimler, bilimlerin birliği düşüncesinin
merkezi konumdaki indirgemecilik anlayışı aracılığıyla fizik bilimine indirgenemez. Biyoloji
biliminin kendine özgü konusu, yöntemi, yasaları, iş birliği bulunmakta ve konusu itibariyle
indirgeme anlayışına uygun olmayan bir bilim dalı olarak lanse edilebilir. Bu durumda,
fizikalizm temelli bilimlerin birliği açıklaması, biyoloji bilimi gibi temel bir bilimi içine
alamadığı için eksik, hatalı ve yanlış olacaktır. Oysa, Dupre’nin iddia ettiği gibi, bilimlerin
bölünmüşlüğü düşüncesi üzerinden her bir bilim disiplininin kendine has konusu, araştırma
sorusu, yöntemi ve yasaları olabileceğini kabul etmek, günümüz bilim çeşitliliğinden de
görebileceğimiz gibi, daha işlevsel ve dış dünyayı açıklamada daha uygun gibi
gözükmektedir.
Sonuç
Sonuç olarak, bu makalede bilimlerin birliği ile bölünmüşlüğü düşünceleri Fodor ve
onun fizikalizm görüşü ile Dupre ve onun indirgemecilik düşüncesine getirmiş olduğu
eleştiriler doğrultusunda incelenmiş ve nihayetinde bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesinin
günümüzün bilimlerinin yaklaşımlarına daha uygun olduğu anlaşılmıştır. Fizikalist
yaklaşım, tarih sahnesinde çok önemli roller oynamış, spekülatif bilgilerin ve
kanıtlanamayan verilerin egemen olduğu dönemlerde modernite ile birlikte gelişen bilim
anlayışı ve felsefenin etkinliği sayesinde ön plana çıkmıştı. Mantıkçı pozitivistlerin hedefi
olarak bilimlerin birliği anlayışı, en temel ve sağlam bilim olarak gördükleri fizik bilimi
üzerinden kurulabilirdi ve fizik bilimini sağlam yasalarına indirgenebilen diğer bilimler
bilim olarak değerlendirilebilirdi. Bu görüş çağının oldukça popüler bir görüşü olmuştu ve
tüm bilimleri etkiliyordu. Carnap, Nagel gibi filozofların empirik bilim anlayışları üzerinden
Oppenheim ve Putnam’ın ideal birlik anlayışları zirveyi yaşamış ve özel bilimlerin fizik
bilimine indirgendikleri oranda yok oldukları ortaya çıkmıştı. Fodor, böyle bir ortamda,
indirgemecilik düşüncesinin eksikliğini detaylandırmış, bilimlerin birlik kurmasını
desteklemiş yalnız indirgemecilik düşüncesi üzerinden böyle bir birlik kurmanın
sakıncalarını da gözler önüne sermiştir.
Bilimlerin birliği düşüncesinin geldiği son noktayı dikkatle inceleyen Dupre ise, belki de
son darbeyi indirmek istemiştir. Dupre, mantıkçı pozitivist geleneğin kurmak istediği
Fodor’un ise geliştirmeye çalıştığı birliği çağdaş bilimleri de gözeterek yıkmayı hedeflemiş
ve birlik yerine bölünmüşlük kavramını getirerek tartışmayı yeni bir boyuta taşımıştır.
Fodor ve Dupre üzerinden birlik ve bölünmüşlük düşüncelerinin irdelendiği bu makalede
birlikten ziyade bölünmüşlüğün çağın bilim anlayışına daha uygun olduğu açıktır. Bilimler
artık tek bir bilimin yasaları üzerinden tanımlanamaz, çünkü her bir bilimin kendine özgü
ilkeleri, yasaları, araştırma soruları ve ilgili nesneleri bulunmaktadır. Dahası, günümüzde
multi-disiplinler, meta-disiplinler ve inter-disiplinler bulunmaktadır. İnceleme konusuna
göre en az iki disiplinin beraber çalıştığı, mevcut sorunu çözmeye çalıştığı ve çözerken diğer
disiplinin ilke, yasa ve yöntemlerine başvurmak zorunda kaldığı yeni çalışma konuları
vardır. Basit ve ilkel bir şekilde tüm disiplinlerin fizik bilimi yasalarına dayanması
www.dergipark.org.tr/tr/pub/eskiyeni
Bilimlerin Birliği ya da Bölünmüşlüğü Düşüncesi: Fodor ve Dupre Örneği • 493
gerektiğini dikte etmek eskide kalmış bir bakış açısı olarak değerlendirilmektedir. Bu
bakımdan, bilimlerin bölünmüşlüğü düşüncesi çağa daha uygun bir düşünce olarak
görülebilir. Bilimler, bölünmüş bir durumdadır ve hızlı bir şekilde bölünme halen devam
etmektedir. Felsefe de bu gidişattan nasibini almaktadır, örneğin son gelişmeler
doğrultusunda felsefenin alt disiplini olan ontoloji, formal ontoloji çalışmaları ve bu
çalışmaların çıktıları neticesinde felsefeden kopmak üzere yola çıkmış yeni bir bilim olarak
karşımıza çıkacaktır. Dupre’nin iddiaları doğrultusunda, bilimlerdeki bölünmüşlük,
bilimlerin birbirlerine hiçbir zaman ihtiyaç duymayacakları anlamında bir bölünmüşlük
değil; aksine, bilimlerin kendi yasaları, yöntemleri ve inceleme nesneleri olmakla birlikte,
ihtiyaç hasıl olduğu müddetçe, yukarıda da belirttiğim gibi, beraber aynı mesele üzerinde
düşünebilme anlamında bir bölünmüşlüktür. Son olarak, bu tarz bir bilim anlayışı, bilimin
gelişimine ve gelişen bilimin de insanlığın daha da ileriye gitmesine olanak sağlayabileceği
açıktır.
Eskiyeni eISSN: 2636-8536
494 • The Idea of Unity or Disunity of Sciences: The Case of Fodor and Dupre
Kaynakça | References
Batur, Behçet. “İbn Halduncu Perspektiften Tarihin Yasaları: Şehirleşme ve Sekülerleşme“.
Eskiyeni 52 (Mart 2024), 101-114.
Carnap, Rudolf. Der Logische Aufbau der Welt. Leipzig: Felix Meiner Verlag, 1928.
Carnap, Rudolf. The Unity of Science. London: Kegan Paul, Trench, Trubner, and Co, 1934.
Cat, Jordi. “Unity of Science”. The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Fall 2017 Edition).
Editör Edward Nouri Zalta. 29.12.2023.
http://plato.stanford.edu/archives/fall2017/entries/scientific-unity/2017.
Dupré, John. “The Disunity of Science”. Mind 92 (1983), 321–346.
Dupré, John. “Methodological Individualism and Reductionism in Biology”, Canadian Journal
of Philosophy Supplementary Volume. 20 (1994), 165-184,
http://dx.doi.org/10.1080/00455091.1994.10717398
Dupré, John. The Disorder of Things: Metaphysical Foundations of the Disunity of Science.
Cambridge, MA: Harvard University Press, 1995.
Dupré, John. Processes of Life: Essays in the Philosophy of Biology, Oxford: Oxford University
Press, 2012.
Erdoğan, Eyüp. “Mantıkçı Pozitivizmden Eleştirel Rasyonalizme Giden Süreçte Duyum-Akıl
Çekişmesi”. Özne 9 (2008), 9-19.
Feyerabend, Paul. Yönteme Hayır.(Çev. Ahmet İnam), İstanbul: Paradigma Yayınları, 1987.
Fleck, Ludwik. (de) Entstehung ve Entwicklung einer wissenschaftlichen Tatsache? Einfürung in
die Leher vom Denkstil und Denkkollektiv, B. Schwabeund Co., Verlagbuchhandlung,
Basel, 1935.
Fodor, Jerry. “Special Sciences (Or: The Disunity of Science as a Working Hypothesis)”.
Synthese 28 (1974), 77–115.
Fodor, Jerry. “Special Sciences: Still Autonomous After All These Years”. Philosophical
Perspectives 11 (1997), 149–163.
Hempel, C. Gustav. and Oppenheim., Paul. “Studies in the Logic of Explanation”. Philosophy
of Science 15 (1948), 135–175.
Hempel, C. Gustav. Aspects of Scientific Explanation. New York: Free Press, 1965.
Kayalıgil, M. Cem. “Bilimin Birliği Tezi ve Sosyal Bilimler Yasaları”. ViraVerita E-Dergi:
Disiplinlerarası Karşılaşmalar (2019), 106-127.
Kızılçelik, Sezgin. Pozitivizm ve Eleştiricileri Sosyolojinin Pozitivist Kimliği Üzerine. İzmir: Saray
Kitapevleri, 1996.
Kincaid, Harold. “Defending Laws in the Social Sciences”. Philosophy of the Social Sciences 20/1
(1990), 56-83.
www.dergipark.org.tr/tr/pub/eskiyeni
Bilimlerin Birliği ya da Bölünmüşlüğü Düşüncesi: Fodor ve Dupre Örneği • 495
Kuhn, S. Thomas. Bilimsel Devrimlerin Yapısı. (Çev. Nilüfer Kuyaş), İstanbul: Kırmızı Yayınları,
1991.
Magee, Bryan. Karl Popper’in Bilim Felsefesi ve Siyaset Kuramı. (Çev. Mete Tuncay), Ankara: Milli
Eğitim Yayınları, 1993.
Magee, Bryan. Yeni Düşün Adamları. (Çev. Mete Tuncay), İstanbul: Remzi Kitapevi, 1979.
Nagel, Ernst. The Structure of Science: Problems in the Logic of Scientific Explanation. New York:
Harcourt, Brace & World, 1961.
Oppenheim, Paul. and Putnam, Hilary. “Unity of Science as a Working Hypothesis”.
Minnesota Studies in the Philosophy of Science 2 (1958), 3–36.
Rosenberg, Alex. The Structure of Biological Science. Cambridge: Cambridge University Press,
1985.
Rosenberg, Alex. Instrumental Biology, or the Disunity of Science. Chicago: University of Chicago
Press, 1994.
Rosenberg, Alex. Bilim Felsefesi. Çağdaş Bir Giriş. (Çev. İbrahim Yıldız), Ankara: Dipnot
Yayınları, 2015.
Tahko, E. Tuomas. Unity of Science, Elements in Philosophy of Science. Cambridge: Cambridge
University Press, 2021.
Tekin, F. Ömer. Bilim Felsefesinde İlgi Kayması: Popper-Kuhn. Mersin: Mersin Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, 2011.
Eskiyeni eISSN: 2636-8536