Gedik, S. (2019) Türk Dünyası Atasözlerinde Tuz, Uluslararası Folklor Akademi Dergisi.
Cilt:2, Sayı:1, 69-88
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved: 17.01.2019
Kabul / Accepted: 16.04.2019
Araştırma Makalesi/Research Article
TÜRK DÜNYASI ATASÖZLERİNDE “TUZ”
Seda Gedik*
Öz
Basit bir kimyasal bileşik olan sodyum klorür, bilinen adıyla tuz, insan vücudunun
bir bölümünü oluşturduğu gibi tarih boyunca insanlar için önemli olan bir gıda maddesi
olarak varlığını korumuştur. Tuzun en önemli özelliği besin maddelerini uzun süre saklamak
amacıyla kullanılmasıdır. İnsanlık tarihinin gidişatını etkileyen ve uygarlıkları şekillendiren
bir madde olan tuza toplumlar çeşitli anlamlar yüklemişlerdir.
Ortak bir geçmişe ve kültür birikimine sahip olan Türkler için tuz yüzyıllar boyu hem
gıda maddesi olarak hem yüklendiği manevi anlamlar bakımından önemli olmuştur. Tuzun
bağlayıcı, vefayı temsil eden ve insan ilişkilerinde sadık olmayı sağlayan manevi gücü vardır.
Türklerin ortak bilincinde bu özellikleriyle yer alan tuz, anlatılarda özellikle vefayı sembolize
etmektedir. Türk dünyası atasözlerinde de tuzun diğer anlamlarının yanı sıra özellikle vefayı
ifade etmek amacıyla kullanıldığı görülmektedir.
Bu bağlamda gıda maddesi olması dışında Türkler için kült kabul edilen tuzun
atasözlerinde kullanılması belirli bir bilinçle ve toplumun değer yargılarının ve inançlarının
nesilden nesle aktarılmasını sağlamak amacıyla tercih edilmiştir.
Bu çalışmada amaç; tarih boyunca ortak bir geçmişe ve kültüre sahip olan Türklerin
atasözlerinde tuzu aynı veya benzer anlamlara gelecek şekilde kullandıklarının örneklerle
açıklanmasıdır. Ait oldukları toplumların hayata bakışlarını, inançlarını ve sahip oldukları
değerleri yansıtan atasözleri incelendiğinde Türklerin tuza aynı anlamları yükleyerek
kullanması ve tuzu kült kabul etmesi ortak bilinçle hareket edildiğinin kanıtıdır.
Anahtar Kelimeler: Türk, atasözü, tuz, vefa
* Dr.
[email protected]
69
Seda Gedik
TURKİSH WORLD PROVERBS “SALT”
Abstract
As a simple chemical compound, sodium chloride, known as salt, forms part of the
human body and has survived as a foodstuff that has been important for humans throughout
history. The most important feature of salt is to use nutrients for a long time. The societies
that have influenced the course of human history and shaped the civilizations, have loaded
various meanings.
For Turks, who have a common background and a cultural background, salt has
been important for centuries as well as food and spiritual meanings. Salt has a spiritual
power that represents binding, loyalty, and loyal to human relationships. The salt, which is
included in the common consciousness of the Turks, especially symbolizes loyalty in
narratives. In the proverbs of Turkish world, it is seen that salt is used to express loyalty, in
addition to other meanings.
In this context, the use of salt in the proverbs of the Turks, which are considered to
be cult, is preferred to ensure that the value judgments and beliefs of society are transferred
from generation to generation.
The aim of this study; The examples of Turks who have a common past and culture
throughout history have been explained with examples by using the same or similar
meanings in their proverbs. When the proverbs reflecting the life, beliefs and values of the
societies they belong to are examined, it is evidence that the Turks use salt by using the same
meanings and accept the salt as a cult.
Keywords: Turkish, proverb, salt, fidelity.
70
Türk Dünyası Atasözlerinde “Tuz”
Giriş
Atalar tarafından uzun deneyim ve gözlem sonucu yaratılan ve
nesilden nesle sözlü veya yazılı olarak aktarılan sözlere atasözü denir.
Atasözleri ait oldukları toplumların hayata bakışlarını, inançlarını ve sahip
oldukları değerleri yansıtması bakımından önemlidir. Bir toplumun atasözleri
incelendiğinde o toplumun yapısı hakkında bilgi sahibi olmak mümkündür.
Bu nedenle atasözlerinde yer verilen sözcükler ve onlara yüklenen anlamlar
bilinçli bir şekilde seçilmiştir (Elçin, 1997: 423).
Kimyada, bir asitle bir bazın tepkimeye girmesi neticesinde ortaya
çıkan madde olan sodyum klorür bilinen adıyla tuz tarih boyunca yiyeceklere
tat vermek ve onları uzun süre saklayabilmek amacıyla kullanılmasının
dışında çeşitli anlamlar ifade etmiştir.
Yemeklerin tuzsuz tadının olmaması birçok eserde ele alınıp
vurgulandığı gibi atasözlerinde de ele alınmıştır. Diğer toplumlarda olduğu
gibi Türk kültüründe de tuzun oldukça önemli bir yeri vardır. Türklerde iyilik
yapmak ve yapılan iyiliğin değerini bilmek oldukça önemlidir; bu nedenle
vefa borcunu anlatmak için anlatılarda ve atasözlerinde tuz kavramı
kullanılmıştır (Elçin, 1997: 464).
Tarihte tuz ve zenginlik arasında da ilişki kurulmuş ve tuzla zenginlik
özdeşleştirilmiştir. Eskiden tuz sahibi olanlar varlıklı kabul edilip saygı
görürken tuzu olmayan kişiler ise fakir olarak görülmüştür. Bu nedenle
varlıklı aileler zenginliklerinin göstergesi olarak misafirlerine tuz ikram
etmişlerdir. Bu durumun etkisiyle tarihte sosyal hayatta tuzun varlığı
zenginliği sembolize ederken yokluğu ise fakirliği sembolize etmiştir. Tuzun
zenginlik göstergesi olduğu atasözlerine de yansımıştır.
Bu yazıda, farklı Türk topluluklarından tuzla ilgili atasözlerinde tuzun
neden tercih edildiği ve hangi anlamlarda kullanıldığı incelenecektir. Sonuç
kısmında ise, tuzla ilgili atasözlerinin anlam yapısı hakkında değerlendirme
yapılacaktır.
71
Seda Gedik
1. Sözlü ve Yazılı Kültür Ürünlerinde Tuzun Kullanımı
Şecere-i Terakime’de, tuzu bulan kişi olarak Türklerin atası olan Türk
Han gösterilmektedir ve burada tuzun yiyeceklere tat veren bir madde olduğu
belirtilmektedir:
“Türk 'ün dört oğlu var idi. Birinci Tütek, ikinci Çiğil (Çekel), üçüncü
Barsçak (Berseçâr), dördüncü Amlak (Emlak). Türk öleceği sırada Tütek 'i
kendi yerine padişah kılıp uzak sefere gitti. Tütek akıllı ve devletli iyi padişah
idi. Türk içinde çok âdetleri o peydah kıldı. Acem padişahlarının ilki
Keyûmers ile muasır İdi. Günlerden bir gün ava çıkıp, geyik öldürüp, kebap
kılıp, yiyip oturmuştu. Elinden bir doğram et yere düştü. Onu alıp yiyince
ağzına çok hoş tad geldi. Çünkü o yer tuzla idi. Yemeğe tuz koymağı o çıkardı
bu tuz âdeti ondan kaldı…” (Ergin, ty, 24)
Tuzun; bağlayıcı, vefayı temsil eden ve insan ilişkilerinde sadık
olmayı sağlayan manevi gücü vardır (Elçin, 1997: 464). Manas Destanı’nda
da tuz hakkı kavramı anlaşma yapmak ve verilen söze sadık kalmayı ifade
etmek amacıyla şu şekilde kullanılmıştır:
“Zavallı Şooruk altın tacını giyip, altmış muhafazını aldı, kırk bir kızıl
deve ve kırk kutu altınla yağmadan kurtulan altı yüz atı sürüp, otuz bir güzel
kızı götürüp, ekmek, tuz alıp Manas’a doğru geldi, ellerini boynuna koyup diz
üzerinde durdu.” (Keneş, 2009: 115)
Tuz, insanların birbirlerine yaptıkları iyiliği ve yardımı anlatmak için
destanlarda da sıkça ele alınıp vurgulanır. Destanlarda “tuz hakkı” deyimi
hemen hemen tüm Türk toplumlarının yaşadığı sahalarda kullanılmıştır.
Köroğlu Destanı’nın Türkmen varyantında:
“Nâ-mert Tebli ekmek, tuzu bilmedin,
Atan Göroğlu’nun arın almadın,
Tanrı’dan korkmadın, beni bilmedin,
Onun için senden arım alayım.” (Annagulı, 1996:139)
şeklinde kullanılan “tuz hakkı”, Özbek sahası destanlarından “Erali ve
Şirali”de şu şekilde kullanılmıştır:
“Yaşlı görmeyiniz benim gözümü,
72
Türk Dünyası Atasözlerinde “Tuz”
Yaşlanınca nazlım kesti izimi,
Hürmet etmedi ekmek, tuzuma,
Acımazlar, alıp gelin iki kuzumu.” (Fedakâr, 2009:133)
Mitolojide, masallarda ve destanlarda sıkça işlenen tuz kavramı
şiirlerde de kullanılmıştır. Şiirler, ait oldukları toplumların değerlerini,
gelenek ve göreneklerini yansıtır. Türklere göre tuz ekmek hakkı dostluğun,
sadakatin, vefanın… ötesinde bir yemin ve namus değeri taşır (Elçin, 1997:
464). Şiirlere baktığımızda da tuz ekmek hakkının vefanın sembolü olarak
kullanıldığını görmekteyiz.
XVII. yüzyılın önemli isimlerinden Nâbi, vefanın önemini “tuz
ekmek” hakkının bilinmesiyle anlatmaktadır:
“Dostunu itme latifeyle fedâ
Hakk-ı nân u nemeki itme hebâ” (Pala, 2004: 147)
XVIII. yüzyılın önemli sanatçılarından olan Levnî de “Atalar Sözü
Destanı”nda; “tuz ekmek bilmez” ifadesiyle tuzun vefayı sembolize ettiğini
belirtmiştir:
“Dediler bu pendi sordumsa kimse
Tuz ekmek bilmeze müşkilin deme
Kül kömür ye, nâmerd lokmasın yeme
Gün olur başına kakar demişler” (Köprülü, 2004: 377)
Eğitimci, şair, yazar ve tarihçi olarak bilinen Hamamîzade Mehmed
İhsan ise tuz kavramına “Hamsiname” şiirinde yer vermiştir. Hamamîzade,
aşağıdaki dörtlüğünde geçen “tuzlu su” ifadesiyle tuzun vefayı ve yapılan
iyiliklerin değerinin bilmesinde bir sembol olduğunu vurgulamıştır:
“Gel tuzlu suyuna dinle kelâmı
Hekim nedir işte lokman mübarek
Köylerde birisi hasta olursa
Ölmez kalkar eğer suyun bulursa” (Yücebaş, 1976: 349)
Halk ozanlarından Âşık Seyranî vefanın önemini bilmeyi tuz
73
Seda Gedik
kavramıyla anlatmıştır. Seyranî, “tuz ekmek hakkı”nı bilmeyen kişilere
düşman dahi olunmaması gerektiğini belirtmiştir:
“Anandan babandan beddua alma
Anlar rızasından sen geri kalma
Tuz ekmek bilmeze kılıcın çalma
Bir de emanete etme hıyanet” (Yüksel, 1997: 126)
Âşıklık geleneğinin önde gelen isimlerinden Murat Çobanoğlu ise;
insan ilişkilerinin, içinde bulunulan düzenin bozulduğunu anlatmak amacıyla
tuzdan yararlanmış ve eksikliğini duyduğu şeylerle yemekte tuzun eksik
olması arasında benzerlik kurmuştur: “Böyle mi dünyada bilmem adalet
Ne muhabbet kaldı ne de sehabet
Gönül sofrasından almadım lezzet
Acaba yemekte tuz mu kalmadı” (Tanrıkulu, 1998: 122).
Türkmenlerin büyük şairi Mahtumkulu ise aşağıdaki dörtlükte tuzu tat
verme özelliğiyle ele almıştır:
“Doksan türlü taam bolsa kaşında,
Ne lezzet içinde tuz hem bolmasa,
Ne bilirsin ne iş bardır başında,
Müşkül iştir başta göz hem bolmasa.” (Himmet, 1992: 277)
Garip akımının kurucusu ve önde gelen şairlerinden olan Orhan Veli
Kanık “Güzel Havalar” adlı şiirinde tuzu sorumluluk göstergesi olarak
kullanmıştır:
“Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum” (Kanık, 1963: 114)
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Tuz” adlı şiirinde de tuzun önemine
vurgu yapılmıştır:
“Bir yanım tuz,
Bir yanım şeker,
74
Türk Dünyası Atasözlerinde “Tuz”
Tuzdan yanayım.” (Eyüboğlu, 2006: 264)
Türkiye’nin önemli şair ve ressamlarından Eyüboğlu, “Bir Dilim
Deniz” adlı şiirinde de tuza yer vermiştir:
“Su desem su
Rüzgâr desem rüzgâr değil
Deniz dibinden kesilen kalın bir dilim
Yıllardır gözümde, dizimde, dilimde,
Tadına tuzuna doymuş değilim” (Eyüboğlu, 2006: 231)
Diğer anlatılarda çeşitli anlamlarıyla ele alınan ve önemli bir yere
sahip olan tuza türkülerde de yer verilmiştir. Bunun örneğini “Sivas Kına
Gecesi Türküsü”nde görmekteyiz. Türküde, evlerde tuzun olmamasının
olumsuz olduğuna ve bir evde tuzun yokluğunun hoş karşılanmadığına
gönderme yapılmaktadır. Tuzlukta tuzun bulunmayışıyla kızı evlenen evin
ıssızlığı arasında olumsuzluk bakımından benzetme yapılmıştır:
“Tuz kabını kardaş tuzsuz koyarlar
Koc’evi koc’evi ıssız koyarlar
Anayı babayı ıssız koyarlar” (Kaya, 2007: 429)
2. Halk İnanışlarında Tuzun Yeri
Tuz, yalnızca mitolojide, masalda veya destanda değil, Türklerin
gelenek –görenek ve inanışlarında da etkili olmuştur. Yaşamın başlangıcı
olan doğum ve yaşamın sonu olarak nitelendirilen ölüm geleneklerindeki
ritüellerde tuzla ilgili uygulamalara yer verilmiştir. Türk sahalarında doğum
ve ölüm gelenekleri incelendiğinde tuzla ilgili çeşitli inanışlara rastlanır.
Türkiye’de tuz doğum geleneklerinde karşımıza çıkmaktadır. Türklerde tuz
kült kabul edilir ve yeni doğum yapmış kişinin evinden tuz istenmez.
Acıpayamlı bu inanışı şu şekilde anlatmıştır:
“Loğusa ve çocuğa, yalnız evden dışarı çıkmaları halinde değil,
bulundukları evden ateş, tuz, vs. gibi maddelerin dışarı çıkarılması veya eve
et sokulmasıyla da, kırk basar. Eğer eve et ve tuz alınması mecburi ise, a)
çağa dışarı çıkarılır. Etin eve sokulmasından sonra tekrar içeri alınır
75
Seda Gedik
(Isparta, Pazarören, Hal) b) çocuk eve getirilen et ve tuzun üstüne bastırılır.
(Erzurum)” (Acıpayamlı, 1974: 88).
Türkmenlerde ise ölüm geleneklerinde ölen kişinin vefasını ve
iyiliğini anlatmak amacıyla tuz kullanılmıştır:
“Türkmenler arasında yedi gün sonra ölünün canı için tuz dağıtılır.”
(Yardımcı, 2004: 39)
Bu uygulamanın benzerine Adana yöresinde de rastlanmaktadır. Bu
yörede bir evden cenaze çıkınca cenaze sahipleri komşulara tuz dağıtırlar ve
bu tuzdan alıp yalayan kişilere ölümün uğramayacağına inanırlar (Çağımlar,
2004: 77).
Mitolojide, destanlarda, masallarda, türkülerde, gelenekgöreneklerde ve şiirlerde karşımıza çıkan tuz kavramını Türklerin
atasözlerinde de görmekteyiz. Türkler, tuzun yemeklere tat vermesi ve kült
özelliği taşıması bakımından atasözlerinde tuza oldukça fazla yer
vermişlerdir. Tuzun yemeklere tat verme özelliği Türk atasözlerinde şu
şekilde ele alınmıştır:
3. Türk Dünyası Atasözlerinde Tuzun Yüklendiği Anlamlar
3.1. Atasözlerinde Tuzun Yiyeceklere Tat Verme ve Yiyecekleri Saklama
Özelliğinin Anlatılması
Ortak bir geçmişe ve kültüre sahip olan Türklerin atasözleri
incelendiğinde tuz kavramının yiyeceklere tat verme, vefa ve verilen söze
sadık kalma… gibi anlamlarıyla kullanıldığı görülmektedir. Bu bölümde
Türk toplumlarının arasında tuzla ilgili tespit edilen atasözlerinde tuzun hangi
anlamıyla kullanıldığı ele alınacaktır.
Tuz yiyeceklere tat vermesi açısından tercih edilen gıda maddelerinin
başında gelir. Tuzun yiyecekleri tatlandırıp onları daha lezzetli hale getirdiği
atasözlerinde de belirtilmiştir. Azerbaycan Türklerine aşağıdaki atasözleri
incelendiğinde tuzun lezzet açısından önemi şu şekilde vurgulanmıştır:
Aşın dadı duzdur, dünyanın dadı gözdür.
(Aşın tadı tuzdur, dünyanın tadı gözdür.) (Musaoğlu ve Gümüş, 1995: 55)
76
Türk Dünyası Atasözlerinde “Tuz”
Duzdan laziz, sudan aziz, bir şey yoxdur.
(Tuzdan leziz, sudan aziz bir şey yoktur.) (Musaoğlu ve Gümüş, 1995: 316)
Yemayin dadı duzdadır, dünyanın dadı gözda.
(Yemeğin tadı tuzdadır, dünyanın tadı gözde.) (Musaoğlu ve Gümüş,
1995:332)
Dadsız şorbaya duz da kar elamaz.
(Tatsız çorbaya tuz da kâr eylemez.) (Musaoğlu ve Gümüş, 1995: 312)
Tuzun yiyeceklere tat vermesi açısından önemli ve gerekli bir madde
olduğu belirtilen bir başka atasözünde ise tuzun su kadar gerekli bir besin
olduğuna dikkat çekilmiştir:
Davanı ya duza, ya suya.
(Deveyi ya tuza ya suya.) (Musaoğlu ve Gümüş, 1995:142)
Tuzun bir sembol olarak ele alındığı, ihtiyaç ve isteklerin insanları
yönlendirdiği anlatılmak istenen bir diğer atasözünde;
Duz yerina buz yalama.
(Tuz yerine buz yalama.) (Musaoğlu ve Gümüş, 1995: 316)
ifadesi kullanılmıştır. Bu atasözünde tuzun yerini başka bir maddenin
tutamayacağına vurgu yapılarak tat veren ve önemli olan bir şey yerine tatsız
ve önemsiz işlerle uğraşılmaması gerektiği vurgulanmıştır.
Yiyeceklere tat vermesi dışında tuzdan benzetme yapmak amacıyla da
yararlanılmıştır. Kazak atasözlerinden bazıları incelendiğinde tuzun bu
amaçla kullanıldığı görülmüştür:
Tuz astın damin keltirse, maqal sözdin sanin keltiredi.
(Tuz yemeğin lezzetini getirirse, atasözü de sözün güzelliğini getirir.)
(İsmail ve Gümüş,1995:366)
Tuzsız asta dam bolmas, ölensiz toyda san bolmas.
(Tuzsuz aşta tad olmaz şarkısız düğünde şenlik olmaz.) (İsmail ve
Gümüş, 1995 366)
Tamaqtın dami tuzımen, adamnın qadırı sözimen.
77
Seda Gedik
(Yemeğin tadı tuzla, insanın kadri sözle.) (İsmail ve Gümüş, 1995: 391)
Köriksiz qız tuzsız nanmen ten.
(Çirkin kız tuzsuz ekmeğe benzer.) (İsmail ve Gümüş, 1995: 117)
Dosı joq basım, Tuzı joq asım.
(Dostu olmayan başım, tuzu olmayan aş gibidir.) (İsmail ve Gümüş,
1995: 142)
Ayrıca benzetme yapmak amacı dışında tuzun her evde mutlaka
bulunan bir madde olduğu ve tuzun önemi de Kazak atasözlerinde
vurgulanmıştır:
Tük tappağan tuz jalaydı.
(Hiçbir şey bulamayan tuz yalar.) (İsmail ve Gümüş, 1995: 215)
Sıyır suğwa, tüye tuzğa qumar.
(İnek suya, deve tuza heveslidir.) (İsmail ve Gümüş, 1995: 226)
Atasözünde ise herkesin sevdiği ve istediği şeye karşı ilgisi olduğu
tuzdan yola çıkılarak belirtilmiştir.
Kırım –Tatar atasözlerinde ise tuz çeşitli anlamlarda ele alınmıştır.
Tuzun yiyeceklere tat verici özelliği vurgulanırken aynı zamanda tuzun
yiyecekleri lezzetlendirmesi benzetme amacıyla şu şekilde kullanılmıştır:
Aş lezzeti tuz ile, yigit kuvançı kız ile.
(Aş lezzeti tuz ile, yiğit kıvancı kız ile.) (Kırbaç, 2012: 39)
Aşnın dadı tuznen adamnın dadı söznen.
(Aşın tadı tuzla, insanın tadı sözle.) (Kırbaç, 2012: 40)
Kırgız atasözlerinde tuzun yemeklere tat vermesi benzetme yapmak
amacıyla kullanılmıştır:
Açuunu tattuu kılğan tuz, alıstı cakın kılğan kız.
(Acıyı tatlı eden tuz, uzak yeri yakın eden kız.) (Güngör ve Cailova
Güngör, 1998: 17)
78
Türk Dünyası Atasözlerinde “Tuz”
Kızlarını uzak yerlere gelin eden aileler, kızlarını görmek için uzaklığı
önemsemez ve kızlarını görmeye giderler. Evladını görmek isteyen annebaba için mesafelerin önemi yoktur. Yukarıda verilen atasözünde de tuzun
yiyeceklere tat verme özelliğiyle gelin giden kızın gittiği yer arasında
benzerlik kurulmuştur.
Aştın damı tuzunda, adamdın damı tilinde.
(Yemeğin tadı tuzunda, insanın tadı dilinde.) (Güngör ve Cailova
Güngör, 1998: 56)
Atasözünde ise tatlı dilin önemi tuzun yiyeceklerin tadını
güzelleştirmesinden yola çıkılarak anlatılmıştır. İnsan ilişkilerinde sağlıklı bir
iletişim kurabilmek için tatlı dil kullanmak önemli ve gereklidir. Tuzun
yemeği lezzetlendirmesi gibi tatlı dil kullanmak da iletişimi güzelleştirip
insanlar arasındaki iletişimin güçlenmesini ve keyifli hale gelmesini sağlar.
Ir menen külkü-tamaktın tuzu.
(Şarkı ile gülmek yemeğin tuzudur.) (Güngör ve Cailova Güngör,
1998: 200)
Atasözünde ise şarkı söyleyip gülmek ile yemeğin tuzu arasında
benzerlik kurulmuştur.
Uygur Türklerinin atasözleri incelendiğinde tuzun
yiyeceklere tat verme özelliğinin ele alındığı görülmektedir:
özellikle
Aşnin temi tuz bilen.
(Yemeğin tadı tuzla.) (Öztopçu, 1992: 96)
Aşka piyaz nanga tuz, her kimnin yari özige uz.
(Yemeğe soğan, ekmeğe tuz, herkesin sevdiği kendine güzel.)
(Öztopçu, 1992: 96)
Aşağıdaki atasözünde ise tuzun yiyeceklere tat vermesinden yola
çıkılarak insanlar için gözün önemine vurgu yapılmıştır:
Ademni yüritken köz, temni tüzigen tuz.
(İnsanı yürüten göz, yemeği tatlandıran tuzdur.) (Öztopçu, 1992: 76)
Tarih boyunca tuz, tat vermesinin yanı sıra yiyeceklerin uzun süre
79
Seda Gedik
saklanmasını sağlayan bir madde olarak kullanılmıştır. Göçebe bir toplum
olarak yaşayan Türkler o yıllarda yiyeceklerini korumak amacıyla tuzdan
yararlanmışlardır. Atalar, sonraki nesillere deneyimlerini aktarmak amacıyla
tuzun bu özelliğini atasözlerinde vurgulamışlardır.
Azerbaycan Türkleri tuzun, yiyeceklerin çürümesini önlediğini ve bu
işleviyle kullanılabileceğini atasözlerinde şu şekilde belirtmişlerdir:
At iylananda duz saparlar, duz iylananda na saparlar?
(Et koktuğunda tuz serperler, tuz koktuğunda ne serperler?) (Musaoğlu ve
Gümüş, 1995: 183)
Kırgız atasözlerinde ise tuzun yiyecekleri saklamadaki işlevini şu
şekilde belirtmişlerdir:
Tuzu az bolsa tuzdalat, tuzu köp bolso, buzulat.
(Tuzu az olsa tuzlanır, tuzu çok olsa bozulur.) (Güngör ve Cailova
Güngör, 1998: 316)
3.2.Atasözlerinde Tuzun Vefayı Anlatmak Amacıyla Kullanılması
Tuzun yemeklere tat katmasının yanında en önemli yanı toplumda
vefa bilincini ifade etmesidir. İnsanlar iyiliklerini ve yardımlarını gördükleri
kişilere olan vefa borçlarını anlatmak için “tuz hakkı” ifadesini kullanırlar.
Yardımlaşmanın, iyilik yapmanın ve yapılan iyiliklerin unutulmasının ayıp
ve olumsuz karşılandığı Türkler için tuz bu yönüyle oldukça önemlidir.
Türkler; destanlarda, masallarda, şiirlerde, deyimlerde yer verdikleri “tuz
hakkı” ifadesini atasözlerinde de belirtmişlerdir.
Türkiye Türklerinde vefa borcu atasözlerinde tuzla şu şekilde ifade
edilmiştir:
Tuz ekmek hakkını bilmeyen kör olur (Aksoy, 1998: 450)
Türklerde vefa oldukça önemli bir değerdir. Türkler ekmeklerini yedikleri
insanlara asla kötülük etmez ve kendilerine yapılan iyilikleri unutmazlar. Bu
nedenle de ekmekle eş değer tutulan tuz da Türkler için önem arz
etmektedir.“Türk’e göre tuz ekmek hakkına riayetsizlik en büyük fenalık ve
ahlaksızlıktır.”(Elçin, 1997: 464).Azerbaycan atasözlerinde yapılan iyiliklerin
değerini bilmek ve bunları unutmamak gerektiği atasözlerinde tuzla şu şekilde
belirtilmiştir:
80
Türk Dünyası Atasözlerinde “Tuz”
Min qapıda duz dadan, bir qapıda band olmaz.
(Bin kapıda tuz tadan, bir kapıda meşgul olmaz.) (Musaoğlu ve
Gümüş,1995: 92)
Duz çörak itmaz.
(Tuzla ekmek unutulmaz.) (Musaoğlu ve Gümüş,1995: 316)
Duzu yeyib duz qabını sındırma.
(Tuzu yiyip tuz kabını kırma.) (Musaoğlu ve Gümüş,1995: 316)
Duz –çörayin qadrini bilmak garak.
(Tuzun ekmeğin kadrini bilmek gerek.) (Musaoğlu ve Gümüş,1995: 316)
Duz-çörak qadri bilmayan itdan alçaqdır.
(Tuzun ekmeğin kadrini bilmeyen itten de alçaktır.) (Musaoğlu ve
Gümüş,1995: 317)
Duzun duz olsun.
(Tuzun tuz olsun.) (Musaoğlu ve Gümüş,1995: 317)
Kazak atasözleri incelendiğinde tuzun, vefa borcunu anlatmak
amacıyla şu şekilde kullanıldığı görülmektedir:
Bir kün tuzın tatqanğa, qırıq kün salem.
(Bir gün tuzunu tattığına, kırk gün selam ver.) (İsmail ve Muhittin,
1995: 90)
Uygur atasözlerinde ise vefanın çok önemli olduğu ve onun Tanrı’nın
hakkıyla eş değer tutulması gerektiği vurgulanmıştır:
Tuz hekki huda hekki.
(Tuz hakkı Tanrı hakkı.) (Öztopçu, 1992: 307; Çobanoğlu, 2004: 450).
Özbeklerde atasözlerinde tuz, vefa borcunun önemini anlatmak
amacıyla şu şekilde kullanılmıştır.
Bir kun tuz içgan joyga qırq kun salom.
(Bir gün tuz yediğin yere kırk gün selam ver.) (Yoldaveş ve Gümüş,
1995: 46; Çobanoğlu, 2004: 450)
81
Seda Gedik
Tuzini içib, tuzluğiga tupirma.
(Tuzunu içip tuzluğuna tükürme.) (Yoldaveş ve Gümüş, 1995: 169)
3.3.Atasözlerinde Tuzun Farklı Anlamlarda Kullanılması
Hem yiyeceklere tat vermesi bakımından hem yapılan iyiliklerin
unutulmaması gerektiğini anlatmak amacıyla tuz, Türk dünyası atasözlerinde
kullanılan bir sembol olmuştur. Tuzun bu özellikleri yanında; yüklendiği
çeşitli anlamlar vardır. Canı acıyan kişinin acısını hatırlatmak ve onun daha
çok üzülmesine neden olmak yani “yaraya tuz basmak” da Türk dünyası
atasözlerinde ifade edilmiştir.
Kırgız atasözlerinde tuzun yaraya temas ettiğinde acı vermesi mecazi
olarak şu şekilde ifade edilmiştir:
İçin küysö, tuz cala.
(İçin yansa tuz yala.) (Güngör ve Cailova Güngör, 1998: 202)
Uygur atasözlerinde tuzun bu özelliği ise şu şekilde belirtilmiştir:
Yariga tuz sepme. (Yaraya tuz serpme.) (Öztopçu, 1992: 32;
Çobanoğlu, 2004: 468).)
Tilin köyse tuz yala, için köyse muz.
(Dilin yansa tuz yala, için yansa buz.) (Öztopçu, 1992: 300)
3.4.Atasözlerinde Tuzun Çocuğun ve Ailenin Önemini Anlatmak
Amacıyla Kullanılması
Türk toplum yapısının temel taşı olan ailenin kurulmasında doğru eş
seçmek oldukça önemlidir. Evliliklerin ömür boyu mutlu bir şekilde
sürdürülebilmesinde temel etken eşler arasındaki uyumdur. Evliliklerde
özellikle hanımların iyi huylu olması ve davranışlarına dikkat etmesi aranan
bir özelliktir. Bu nedenle atasözlerinde eş seçiminin önemine değinilmiştir.
Türk toplumundaki bu düşünce atasözlerine yansımıştır.
82
Türk Dünyası Atasözlerinde “Tuz”
Kazak atasözlerinde eş seçmenin önemi şu şekilde belirtilmiştir:
Jaqsı ayel ömirindı uzartadı.
Jaman ayel üstine tuz artadı.
(İyi hanım ömrünü uzatır.
Kötü hanım üstüne tuz yükler.) (İsmail ve Gümüş, 1995: 239)
Bir körşiden bir körşi tuz aladı.
Bir ruwdan bir ruw qız aladı.
(Bir komşudan bir komşu tuz alır,
Bir boydan bir boy kız alır.) (İsmail ve Muhittin, 1995: 92)
Kazak atasözlerinde ise tuzun özelliğinden yola çıkılarak eş seçiminin
nasıl olması gerektiği şu şekilde anlatılmıştır:
Tüye tuzğa keledi, küyew qızğa keledi.
(Deve tuza, damat kıza gelir.) (İsmail ve Gümüş, 1995:134)
Jamannın otın alğanı –qatın alğanday.
Tuzğa barğanı – qızğa barğanday .
(Kötünün odun alması kadın alması gibidir.
Tuza varışı kıza varışı gibidir.) (İsmail ve Gümüş, 1995: 294)
Uygurlar ise; kadınların sahip olması gereken özellikleri anlatırken
tuzun özelliğinden yararlanmışlardır:
Uyatsiz hotun tuzsiz aş.
(Utanması olmayan kadın tuzsuz aş gibidir.) (Öztopçu, 1992: 310)
Türk toplum yapısında insanların tavırları ve davranışları oldukça
önemlidir.İnsanların sahip olması beklenen davranışlarını da yine tuzla ifade
etmeyi seçmişlerdir:
Aççik bolsan tuzdek bol, tatlik bolsan baldek bol.
(Acı olsan tuz gibi ol, tatlı olsan bal gibi ol.) (Öztopçu, 1992: 73)
Kırım – Tatar atasözlerinde tuz ve çocuk arasında da benzetme
83
Seda Gedik
yapılmıştır. Tuzun yiyeceklere tat verip onları lezzetlendirmesiyle çocuğun,
çocuk sahibi olanların hayatına anlam katması arasında benzerlik
kurulmuştur. Çocuk sahibi olamayanların ömrünün de tuzsuz yiyecekler gibi
tatsız ve tuzsuz olacağı vurgulanmıştır:
Çocuksuz ömür, tuzsuz aş.
(Balasız omur tuzsız aş.) (Kırbaç, 2012: 45)
Tuzlu tuzsız oglımnın evi.
(Tuzlu tuzsuz oğlumun evi.) (Kırbaç, 2012: 94)
Çocuk sahibi olmak insanoğlunun soyunu devam ettirip adını
yaşatması ve evlat sevgisini tatması açısından oldukça önemlidir. Özellikle
ataerkil toplumlarda çocuk sahibi olmak erkek başta olmak üzere çiftlerin
sosyal statü kazanmasında önemli bir etkendir. Türklerin kültür hayatlarını
yansıtan atasözlerinde de tuz ve çocuk sahibi olmak arasında ilişki
kurulmuştur (Gedik, 2019: 37). Kırgız atasözlerinde de çocuk sahibi olmanın
anne baba açısından önemi tuz vasıtasıyla anlatılmıştır:
Calğız kız-calama tuz, eki kız-ermek kız.
Üç kız ata-enege küç kız .
(Yalnız kız yalama tuz, iki kız eğlence kız,
Üç kız, baba anneye güç olan kız.) (Güngör ve Cailova Güngör, 1998: 137)
3.5.Atasözlerinde Tuzun Zenginliği ve Fakirliği Anlatmak Amacıyla
Kullanılması
Tuz, tarih boyunca insanlık için önemli bir madde olmuştur. Tuzun
varlığı zenginliğin göstergesi kabul edilirken yokluğu ise fakirliği ifade
etmiştir. Toplumlarda tuzun zenginlik ve fakirlik göstergesi olarak görülmesi
atasözlerine de yansımıştır. Atasözlerinde fakirlik ve zenginlik anlatılırken
tuz sembol kabul edilmiştir. Kazak atasözlerinde şartların zorlaşması ve
bunun sonucunda fakirlerin çektiği sıkıntılar tuzla şu şekilde ifade edilmiştir:
“Baydan may çıksa, kedeyden tuz çığat .”
(Zenginden yağ çıkarsa, fakirden tuz çıkar.) (İsmail ve Gümüş, 1995: 105)
84
Türk Dünyası Atasözlerinde “Tuz”
“Tuzı joqtı közi joq ta biledi.”
(Tuzu olmayanı gözü kör de anlar.) (İsmail ve Gümüş, 1995: 366)
Kırgız atasözlerinde fakirlik ve zenginlik ele alınırken tuza şu şekilde
değinilmiştir:
“Sultanın
da
bir
avuç
tuzu
eksiktir.”
(Kandın da bir tatım tuzu kemiptir.) (Güngör ve Cailova Güngör, 1998: 214)
Kırgız atasözlerinde tuzun toplumda zenginlik göstergesi kabul
edildiği ise şu şekilde ifade edilmiştir:
Baş köyrön-tuzçu, orto köyrön-otunçu,
Ayakkı köyrön-uyçu.
(İlk övünen tuzcu, ikinci övünen oduncu,
Son övünen inek çobanı.) (Güngör ve Cailova Güngör, 1998: 98)
3.6. Atasözlerinde Tuzun Deneyim Sahibi Olmanın Önemini Anlatmak
Amacıyla Kullanılması
İnsanların yaşacakları zorlukları önlemek ve hayatta sağlam adımlarla
ilerleyebilmeleri için deneyim sahibi olmaları çok önemlidir. Deneyim sahibi
olmanın önemli bir meziyet olduğunu bilen ve bu bilinçle hareket eden
Türkler, tarih boyunca önemli kararları alırken deneyimli kişilerin fikirlerine
başvurmuşlardır. Toplumların ortak bilincini yansıtan ve sonraki nesillere
kılavuzluk eden atasözlerinde bu nedenle deneyim sahibi olmanın önemi
sıkça vurgulanmıştır.
Kırgız atasözlerinde deneyim sahibi olmanın önemine şu şekilde
değinilmiştir:
Adamdı biliş üçün anı menen
Birge köp colu tuz daamdaş bolu kerek.
(İnsanı tanımak istersen çok kere sofrada tuz paylaşmış olmak gerek.)
(Güngör ve Cailova Güngör, 1998: 20)
Aştın tuzun tatkan bilet.
85
Seda Gedik
(Yemeğin tuzuna bakmış adam bilir.) (Güngör ve Cailova Güngör,
1998: 56)
Uygur atasözlerinde de deneyim sahibi olmanın önemi şu şekilde
belirtilmiştir:
Tetimay tuz dime.
(Tatmadan tuz deme.) (Öztopçu, 1992: 299)
3.7. Atasözlerinde Tuzun Kararında Olmanın Önemini Anlatmak
Amacıyla Kullanılması
Doğanın bir dengesi vardır ve her şey olması gereken seviyede olursa
iyi kabul edilir. Yemeğin tuzu fazla olursa ya da az olursa beğenilmez,
insanların davranışları da abartılı olursa toplumda o kişiler tepki çekerler.
Hayatta her şeyin bir kararının olmasının önemi atasözlerinde tuzla ifade
edilmiştir.
Uygur atasözlerinde kararlı olmanın önemi şu şekilde ifade edilmiştir:
Aşpez ikki bolsa, eşi tuzsiz bolar.
(Aşçı iki tane olunca, yemek tuzsuz olur.) (Öztopçu,1992: 97)
Artuk tuzlaş azdin yaman .
(Fazla tuz ekmek az ekmekten daha kötüdür.) (Öztopçu,1992: 97)
SONUÇ
Tarih boyunca ortak bir geçmişe ve kültüre sahip olan Türklerin
hayata bakışları, inançları, gelenek ve görenekleri halk bilgisi ürünlerine konu
olmuştur. Bu ürünlerin başında atasözleri gelmektedir. Türk dünyası
atasözleri incelendiğinde Türklerin tuz kavramına ortak anlamlar yüklediği
görülmektedir. Atasözlerinde tuzun öncellikle yiyeceklere tat verme özelliği
ele alınmıştır. Göçebe bir toplum olan Türkler yiyeceklerini bozulmadan uzun
süre saklayabilmek için tuzlamışlar ve bu bilgilerini de atasözlerine
yansıtmışlardır.
Ayrıca tuz, vefa ve verilen söze sadık kalma anlamlarının sembolü
olarak görülmüştür. Özellikle “tuz ekmek hakkı” ifadesiyle yapılan iyiliklerin
86
Türk Dünyası Atasözlerinde “Tuz”
unutulmaması gerektiği anlatılarda olduğu gibi atasözlerinde de
vurgulanmıştır. Verilen söze sadık kalmanın ve vefa borcunun önemini bilen
Türkler tuzu bu anlamıyla atasözlerinde kullanmışlardır.
Anlatılarda tuzun, yiyeceklere tat vermesi ve yiyeceklerin tuzsuz
tadının olmayışı ile çocuk sahibi olmak arasında benzerlik kurulmuştur.
Tuzun yiyeceklere tat vermesinden yola çıkılarak çocuğun, ailenin hayatına
tat kattığı ve çocuk sahibi olamayan ailelerin tatsız bir hayata sahip oldukları
belirtilmiştir.
Türk kültür hayatında çeşitli anlamlar yüklenen tuz deneyimli
olmanın önemini anlatmak amacıyla da kullanılmıştır. Deneyim sahibi olmak
insanların hata yapmamaları ve kendilerini garantiye almaları için önemlidir.
Atasözlerinde deneyim sahibi olmayı anlatmak amacıyla tuz kullanılmıştır.
Tuzun az ya da fazla olduğunda yiyeceğin tadını olumsuz etkilemesi bu
nedenle yiyeceklerin belli miktarda tuz içermesinin gerektiği herkesçe
bilinmektedir. Hayatta da bu örnekteki gibi belirli bir denge vardır ve
varlıkların istenenden çok ya da az olması olumsuz sonuçlara yol açar. Bunun
önüne geçmek için her şeyin kararında olması için uğraşılır. Tuz kararında
olmanın önemini anlatmak amacıyla atasözlerinde kullanılmıştır.
Sonuç olarak denilebilir ki, atasözleri diğer edebi eserlerde olduğu
gibi Türklerin ortak değerlerini ifade etmesi bakımından oldukça önemlidir.
Tuz da Türkler için önemli olması bakımından atasözlerinde değişik
anlamlarda sıkça kullanılmıştır. Ayrıca Türk atasözlerinde tuzun aynı ve
benzer anlamlarda kullanılması ortak bir geçmişe sahip olan Türkler için
tuzun ortak bir kült ve değer olduğunu ortaya koymaktadır.
KAYNAKLAR
ACIPAYAMLI, O. (1974). Türkiye’de Doğumla İlgili Âdet ve İnanmaların Etnolojik Etüdü. Ankara:
Sevinç Matbaası.
AKSOY, Ö. A. (1998). Atasözleri Sözlüğü 1. İstanbul: İnkılâp Kitabevi.
BİRAY, H. (1992). Mahtumkulu Divanı. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
ÇAĞIMLAR, Z. (Editör Gürsoy Naskali, Emine ve Şen, Murat) (2004). “Adana’da Tuzla İlgili
İnançlar ve Uygulamalar”. Tuz Kitabı. İstanbul: Kitabevi Yayınları. ss. 74-86.
ÇOBANOĞLU, Ö. (2004). Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü. Ankara: AYK Atatürk Kültür
Merkezi Başkanlığı Yayınları.
87
Seda Gedik
ELÇİN, Ş. (1997). Halk Edebiyatı Araştırmaları 2. Ankara: Akçağ Yayınları.
ERGİN, M. (Ebülgazi Bahadır Han) (ty). Şecere-i Terakkime (Türklerin Soy Kütüğü). İstanbul:
Tercüman -33.
EYÜBOĞLU, B. R. (2006). Dol Karabakır Dol (Bütün Şiirleri). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları.
GEDİK, S. (2019). “Anadolu Sahası Masallarında Çocuksuzluk ve Yılan”. Ege Sosyal Bilimler
Dergisi. Sayı: 2 Cilt: 1. ss. 35-42.
GÜNGÖR, A. ve CAİLOVA G. A. (1998). Kırgız Atasözleri. Ankara: Engin Yayınları.
İSMAİL, Z. ve GÜMÜŞ M. (1995). Kazak Atasözleri. Ankara: Engin Yayınları.
KANIK, O. V.(1963). Bütün Şiirleri. İstanbul: Varlık Yayınları.
KAYA, D. (2007). Türk Halk Edebiyatı Terimleri Sözlüğü. Ankara: Akçağ Yayınları.
KIRBAÇ, S. (2012). Kırım-Tatar Atasözleri. İstanbul: Doğu Kitabevi.
KÖPRÜLÜ, F.. Saz Şairleri. (2004). Ankara: Akçağ Yayınları.
MİRZAYEV, T. (Haz. Fedakar, Selami) (2009). Özbek Destanları 1 Erali ve Şirali. Ankara: Türk Dil
Kurumu Yayınları.
MUSAOĞLU, M. ve GÜMÜŞ M. (1995). Azerbaycan Atasözleri. Ankara: Engin Yayınları.
NURMEMMET, A. (1996). Göroğlu Türkmen Halk Destanı. Ankara: Bilig Yayınları. C:1.
ÖZTOPÇU, K. (1992). Uygur Atasözleri ve Deyimleri. İstanbul: Doğu Türkistan Vakfı Yayınları.
PALA, İ. (Editör Gürsoy Naskali, Emine ve Şen, Murat) (2004). “Tuz Ekmek Hakkını Gözeten
Şairler”. Tuz Kitabı. İstanbul: Kitabevi Yayınları. ss. 145-153.
SADİ, Ş. (2011). Gülistan. İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayıncılık.
TANRIKULU, N. İ. (1998). Âşıklar Divanı (Günümüz Aşıkları). İstanbul: Özel Yayın.
URAZ, M. (1994). Türk Mitolojisi. İstanbul: Düşünen Adam Yayınları.
YARDIMCI, M. (2004). Türk Halk Edebiyatında Nesir. Ankara: Ürün Yayınları.
YOLDAŞEV, İ. ve GÜMÜŞ M. (1995). Özbek Atasözleri. Ankara: Engin Yayınları.
YUSUPOV, K. (2009). Manas Destanı. Ankara: Atatürk Kültür Merkez.
YÜCEBAŞ, H. (1996). Hiciv ve Mizah Edebiyatı Antolojisi. İstanbul: Milliyet Dağıtım Ltd. Şti.
YÜKSEL, H. A. (1987). Âşık Seyrani. Ankara: Kültür Bakanlığı.
88