İçeriğe atla

like

Vikisözlük sitesinden
Ayrıca bakınız: -like, Like, lǐkē, lìkè, liké

İngilizce

[değiştir]

Söyleniş

[değiştir]

Köken 1

[değiştir]
Orta İngilizce liken, o da Eski İngilizce līcian, o da Proto-Cermence *līkijaną, *līkāną, o da Ana Hint-Avrupa dili *līg-.

Eylem

[değiştir]

like

  1. beğenmek
    He liked to have been too late. — Çok geç kalmayı seviyordu.
  2. hoşlanmak
    I really like Sandra but don't know how to tell her. — Sandra'yı gerçekten seviyorum ama ona nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.
  3. sevmek
    I like hamburgers; I like skiing in winter; I like the Seattle Mariners this season. — Hamburger severim; Kışın kayak yapmayı severim; Bu sezon Seattle Mariners'leri severim.

like

  1. gibi
    They were like brothers. — Erkek kardeşler gibi idiler.

Ön ad

[değiştir]

like (karşılaştırma more like, üstünlük most like)

  1. aynı, gibi
    My partner and I have like minds. — Partnerim ve ben aynı kafaya sahibiz.

Köken 2

[değiştir]
Eski İngilizce ġelīċ.

like (çoğulu likes)

  1. beğenilen
    Tell me your likes and dislikes. — Bana beğendiklerini ve beğenmediklerini söyle.
  2. sevilen şey
  3. tür
    There were bowls full of sweets, chocolates and the like. — Tatlılar, çikolatalar ve türleriyle dolu kâseler vardı.

Eş anlamlılar

[değiştir]

Bağlaç

[değiştir]

like

  1. -mış/-miş gibi
    It looks like you've finished the project. — Sanki projeyi bitirmişsin gibi görünüyor.
  2. sanki
    It seemed like you didn't care. — Umurunda değilmiş gibi görünüyordu.

Belirteç

[değiştir]

like

  1. gibi
    There are lots of birds, like ducks and gulls, in this park. — Bu parkta ördek ve martı gibi pek çok kuş var.
  2. mesela