Hudud
Hudud (Arapça: حدود Ḥudūd, aynı zamanda hadud, hudood; hadd'in çoğulu) "sınırlar, hudutlar, sınırlar" anlamına gelen Arapça bir kelimedir.
Kelime Fıkıh terminolojisinde göre şeriatta suç ve ceza tanımlaması Tanrı tarafından belirlenen eylemleri tanımlar. Bu cezalar modern öncesi İslam'da nadiren uygulandı ve bazı modern devletlerde kullanımları tartışma kaynağı oldu.
Geleneksel İslam hukuku, suçları Tanrı'ya karşı işlenen suçlar ve insana karşı işlenen suçlar olarak ikiye ayırıyordu. Anlayışa göre bu suçlar ilkinin, yani Allah'ın hududunu veya "sınırlarını" ihlal ediyordu ve bu suçları işleyenler Kuran'dan (veya bazı durumlarda hadislerden) çıkarılan cezalarla cezalandırılmaktaydı. Diğer bir anlatımla Hudud Kur'anda cezası belirlenen suçları tanımlamak için kullanılır. Bunların tam olarak hangi suçları kapsadığı konusunda görüş birliği bulunmuyor. Şeriatta Zina, hırsızlık, içki içmek, kazf, yol kesme (ayaklanma veya soygun) ve ridde suçları, cezaları Kur'an ayetlerine dayanılarak uygulanan eylemlerdir. Ancak bu suçların tanımları, kapsamları, derecelendirilmesi, kanıtlanması ve verilen cezaların hangi şartlarda (örneğin suçta kasıt unsuru aranması) uygulanacağı gibi konular Kur'anda yer almayan konulardır ve bu konularda ihtiyaç duyulan hükümler fıkıhçılar tarafından konulur.
Hukukçular, İslam'da irtidat ve meşru bir İslami yöneticiye karşı isyanın had suçları olup olmadığı konusunda ihtilaf etmişlerdir.[1]
Şeriata göre suç ve ceza tanımında Hudud yanında geçerli olan diğer cezalandırma yöntemleri Kısas ve ta'zîrdir.
Suçun ispatı / Şahitlik kuralları
[değiştir | kaynağı değiştir]Hukukun tesis edilmesinde en önemli belirleyicilerden birisi olan, kimlerin şahitliğinin kabul edileceği, kimlerin şahitliğinin kabul edilmeyeceği konusu, şeriat hukukunda en önemli konu başlıklarından birisidir:
Şeriatta özellikle zina isnadında şahitlik önemli ve yeterli bir kanıt sayılır. Zinanın kanıtlanması için 4 erkeğin, diğer durumlar için en az bir tane erkek bulunması koşuluyla 1 erkek + 2 kadın şeklinde kadınların şahitliği kabul edilmiştir.[2][3]
"Ey iman edenler! Belirlenmiş bir zamana kadar bir borç ilişkisi kurduğunuzda bunu yazın. Aranızdan bir kâtip bunu adaletle yazsın. Kâtip Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın. Artık o yazsın, borçlu da yazdırsın; rabbi olan Allah’tan korksun ve borçtan hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu akılca zayıf veya eksik yahut kendisi yazdıramaz durumda olursa velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahidi de tanık tutun. Şahitler iki erkek olmazlarsa, rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkekle -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki de kadın olsunlar. Çağrıldıklarında şahitler gelmezlik etmesinler. Borç küçük olsun büyük olsun vadesini belirterek onu yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında daha adaletli, şahitlik için daha destekleyici ve şüpheye düşmemeniz için daha uygundur. Borç ilişkisinin, aranızda alıp vererek bitirdiğiniz peşin ticaret olması müstesnadır; onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış veriş yaptığınızda şahit tutun. Kâtip de şahit de zarar görmesin. Eğer bunu yaparsanız şüphesiz bu sizin yoldan çıkmanız demektir. Allah’tan korkun, Allah size öğretiyor, Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir." (Bakara sûresi, 282)
İslam fıkıhına göre kölenin şahitliği kabul edilmez.[4] Kebîre işleyen ve dinde fâsık olarak tanımlanan kişilerin eylemlerine karşılık gelen had ve tâzir cezalarının yanında şahitlikleri de geçersizdir.
Suç olarak tanımlanan eylemler
[değiştir | kaynağı değiştir]- Zina: Evlilik dışı cinsî münasebet.
- Kazf: İffetli bir kimseye zina iftirasında bulunma anlamında fıkıh terimi.
- Hırsızlık: Hırsızlık eyleminde sağ elden başlayarak, ellerinden bir tanesinin kesilmesi şeklindedir.[5][6] Hırsızlık suçlarında bir derecelendirme (ev, yarı açık ve açık alandan yapılan hırsızlıklar veya gasp gibi) sözkonusu değildir.
- İçki içmek: Kur'an'da cezası belirtilmeyen bir suç[7] olan içki içmenin cezası icmâ yoluyla 80 sopa olarak tayin edilmiştir.
- Yol kesme:Türkçede yol kesme olarak ifade edilen eylem (Maide; 33-35) soygun veya siyasi otoriteye karşı bir çeşit ayaklanma veya savaş ilanı olarak değerlendiriliyor. Eylemlerinin çeşidine ve ağırlığına göre sağ el ve sol ayaklarının çapraz olarak kesilmesi, hapsedilme ya da sürgün cezaları verilir.
- Dinden çıkma: Dini terminolojide "küfre girer" şeklinde ifade edilen eylemleri yapmaya irtidad, kişiye mürted denir. Fıkıhta farz ya da sünnet olarak tanımlanan dini emirleri reddeden, hafife alan, alay ya da saygısızlık eden ya da "elfaz-ı küfür" denilen sözleri konuşan kişilere mürted denilir. Mürtedlere tevbe etmeleri için üç gün süre verilir. Cezası (Hanefilere göre kadın olması durumunda ölünceye kadar hapis) ölümdür.[8][9] Geleneksel İslam fıkıhçıları dini emirleri terk eden kişilerin mürted kabul edilip edilmeyeceğini de tartışmışlar ve bu konuda belirli eğilimler ortaya koymuşlardır. Yaşanan tartışmalar yoğunlukla şeriata göre namaz, oruç ya da zekatın terki ya da reddedilmesi gibi eylemlerin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı ile ilgili değil, cezalandırılma ya da öldürülmeleri sonrasında bu kişilerin cenazelerine yapılacak işlemlerle ilgilidir. Bu kişiler mürted kabul edildiklerinde cenaze namazları kılınmaz, Müslüman mezarlığına gömülemez, miras bıraktıkları devlet hazinesine kalır.[10][11][12]
- Hanefîler ameli imanın bir parçası kabul etmedikleri için namaz, oruç gibi İslam'ın uygulanmasına dair ihmal ya da ret içeren eylemlerde kişinin kanatılıncaya kadar dövülmesi ya da ölünceye kadar hapsedilmesini de içeren tazir cezaları ile cezalandırılmasını öngörürler, öldüklerinde cenazelerine Müslüman cenazesi muamelesi yapılır.[11][13][14]
Kaynakça
[değiştir | kaynağı değiştir]- ^ Campo, Juan Eduardo (2009). Encyclopedia of Islam, p.174. Infobase Publishing. 978-0816054541.
- ^ Balta, Hayri. "Arif Tekin'in "Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler" adlı kitabı için..." www.tabularatalanayalanabalta.com. 1 Aralık 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Aralık 2012.
- ^ Buhârî, İman 21; Müslim, 907, ; Nesâî, 3:147; Muvatta, 1:187
- ^ El-Mebsut; Cilt:16, Sayfa:208.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mayıs 2012.
- ^ "Recm Cezâsı". ihya.org. 9 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mayıs 2012.
- ^ Akbulut, İlhan (2003). "İslâm Hukukunda Suçlar ve Cezalar" (PDF). Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 52 (1): 167-181. 17 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 17 Mayıs 2013.
- ^ "Ridde-İrtidat". Büyük Şafi Fıkhı. islamiyontem.net. 17 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Mart 2022.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Şubat 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Mart 2022.
- ^ ibn Abdilaziz, Abdulkadir (1998). İman ve Küfür Hükümleri (PDF). İman Yayınları. 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
- ^ a b el-Cevziye, İbn-i Kayyim. "Namaz ve Kılmayanın Hükmü" (PDF). 15 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
- ^ Namlı, Tuncer (2016). "Fıkıhçıların Allah Algısı-Namaz Örneği". Eskiyeni, 32. ss. 55-72. 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
- ^ a b "Büyük felaket: Namazı terk etmek". İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı. 1 Eylül 2014. 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
- ^ a b c Kılıç, Bahri. "Dört mezhebe göre namazı terketmenin hükmü nedir?". Namaz Zamanı. 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
- ^ ""Namazı terk etmenin cezası" (halisece.com)". 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.