el-Fıkhu’l-İslâmiyye de, dâru’l-harb hudûdları dâhilinde yaşamak mecburiyyetinde kalan müslim ki... more el-Fıkhu’l-İslâmiyye de, dâru’l-harb hudûdları dâhilinde yaşamak mecburiyyetinde kalan müslim kimselerin rey vermesi icâb eder mi? İcâb ettiği takdirde verilen reyin hükmü nedir?
Dârulislâm ve dârulharb, İslam Hukuku'nda Müslümanlar ve gayrimüslimler arasındaki hukukun düzenl... more Dârulislâm ve dârulharb, İslam Hukuku'nda Müslümanlar ve gayrimüslimler arasındaki hukukun düzenlenmesinde, ilişkilerinin şekillenmesinde rol oynayan en temel faktörün adıdır. Çünkü bir yerin dârulislam veya dârulharb olarak tanımlanması, hukuki olarak bir takım hükümler ve sorumluluklar doğurmaktadır. Ancak hangi kriterlere göre bir yerin dârulislam ya da dârulharb sayılacağı meselesi, Kur'an-ı Kerim ve hadislerde açıkça belirtilmediği için İslam hukukçuları arasında ihtilafların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu ihtilafların başlangıç noktası, dünyanın tek bir "dar"dan mı yoksa iki farklı "dar"dan mı oluştuğu görüşüdür. Çalışmamızda bu temel ihtilafın incelenmesinin yanı sıra fukahanın dârulislam ve dârulharb konusunda benimsemiş oldukları şartlar da değerlendirilecektir. Bu çalışmada tartışılan diğer bir husus ise dârulharbin dârulislâma dönüşmesi veya dârulislâmın dârulharbe dönüşmesi konusunda fukaha tarafından ortaya konan görüşler ve bunların dayandığı delilleridir.
Şerîat-ı Muhammediyye’de, İslâma dahil olup, yahud evveli İslâm olan ama akabinde bundan rucū‘ e... more Şerîat-ı Muhammediyye’de, İslâma dahil olup, yahud evveli İslâm olan ama akabinde bundan rucū‘ eden kimsenin hükmü nedir?
Ömer Fâruk Korkmaz’ın şahsi web sitesinde “Dâru’l-Harbte fā’izli Muameleler Câiz Midir?” başlıkl... more Ömer Fâruk Korkmaz’ın şahsi web sitesinde “Dâru’l-Harbte fā’izli Muameleler Câiz Midir?” başlıklı yazısı ve sair bu mesele hakkındaki kelamları hakkında.
Şerîat-ı Muhammediyye'de, İslâma dahil olup, yahud evveli İslâm olan ama akabinde bundan rucū' ed... more Şerîat-ı Muhammediyye'de, İslâma dahil olup, yahud evveli İslâm olan ama akabinde bundan rucū' eden kimsenin hükmü nedir?
Fatih Kalender'in "dâru’l -harb de faizli akidler" ile alakalı serdeylediği usulsüz ifâdelerine r... more Fatih Kalender'in "dâru’l -harb de faizli akidler" ile alakalı serdeylediği usulsüz ifâdelerine reddiyedir.
Gerekçeli Meal-Tefsir’de melekler, cinler ve şeytanlardan, İsa (a.s.)’ın beşikte iken konuşmasınd... more Gerekçeli Meal-Tefsir’de melekler, cinler ve şeytanlardan, İsa (a.s.)’ın beşikte iken konuşmasından, Cehennemin ebedilîğinden, Yahudilerin maymuna çevrilmesinden, Hz. Meryem’e ihsan edilen rızıktan, bazı kevnî konulardan hatta isrâ ve miracdan bahseden âyetlerin çeviri ve yorumlarında iddialı bir şekilde aklîleştirme/rasyonelleştirme gayretleri göze çarpmaktadır. Esasında müellif, Âl-i İmran sûresi 47. âyetin4 dipnotunda akılcılığı ile tanınan Hindistan’lı Seyyid Ahmet Han’ın rasyonalist yorumunu eleştirip reddetmiş, yine Nisâ sûresi 11. âyetin yorumunda “İslam’ı çağa uydurma veya uyarlama” (modernize etme) gibi bir derdinin olmadığını vurgulamıştır.5 Bu ifadelere göre yazarın kendi içinde çelişkiye düştüğü görülür
Yanlış Tercümeler : Yazar “Biz de lafza aykırı manaya iltifat etmedik.” (8)
Cümlesini kay-detm... more Yanlış Tercümeler : Yazar “Biz de lafza aykırı manaya iltifat etmedik.” (8) Cümlesini kay-detmektedir. Bu cümleden anlam verirken lafzı esas aldığı anlaşılmaktadır. Olması gereken de budur. Fakat bu ifadeyi zayıflatacak şekilde tercüme ör-nekleri bulunmaktadır.
el-Fıkhu’l-İslâmiyye de, dâru’l-harb hudûdları dâhilinde yaşamak mecburiyyetinde kalan müslim ki... more el-Fıkhu’l-İslâmiyye de, dâru’l-harb hudûdları dâhilinde yaşamak mecburiyyetinde kalan müslim kimselerin rey vermesi icâb eder mi? İcâb ettiği takdirde verilen reyin hükmü nedir?
Dârulislâm ve dârulharb, İslam Hukuku'nda Müslümanlar ve gayrimüslimler arasındaki hukukun düzenl... more Dârulislâm ve dârulharb, İslam Hukuku'nda Müslümanlar ve gayrimüslimler arasındaki hukukun düzenlenmesinde, ilişkilerinin şekillenmesinde rol oynayan en temel faktörün adıdır. Çünkü bir yerin dârulislam veya dârulharb olarak tanımlanması, hukuki olarak bir takım hükümler ve sorumluluklar doğurmaktadır. Ancak hangi kriterlere göre bir yerin dârulislam ya da dârulharb sayılacağı meselesi, Kur'an-ı Kerim ve hadislerde açıkça belirtilmediği için İslam hukukçuları arasında ihtilafların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu ihtilafların başlangıç noktası, dünyanın tek bir "dar"dan mı yoksa iki farklı "dar"dan mı oluştuğu görüşüdür. Çalışmamızda bu temel ihtilafın incelenmesinin yanı sıra fukahanın dârulislam ve dârulharb konusunda benimsemiş oldukları şartlar da değerlendirilecektir. Bu çalışmada tartışılan diğer bir husus ise dârulharbin dârulislâma dönüşmesi veya dârulislâmın dârulharbe dönüşmesi konusunda fukaha tarafından ortaya konan görüşler ve bunların dayandığı delilleridir.
Şerîat-ı Muhammediyye’de, İslâma dahil olup, yahud evveli İslâm olan ama akabinde bundan rucū‘ e... more Şerîat-ı Muhammediyye’de, İslâma dahil olup, yahud evveli İslâm olan ama akabinde bundan rucū‘ eden kimsenin hükmü nedir?
Ömer Fâruk Korkmaz’ın şahsi web sitesinde “Dâru’l-Harbte fā’izli Muameleler Câiz Midir?” başlıkl... more Ömer Fâruk Korkmaz’ın şahsi web sitesinde “Dâru’l-Harbte fā’izli Muameleler Câiz Midir?” başlıklı yazısı ve sair bu mesele hakkındaki kelamları hakkında.
Şerîat-ı Muhammediyye'de, İslâma dahil olup, yahud evveli İslâm olan ama akabinde bundan rucū' ed... more Şerîat-ı Muhammediyye'de, İslâma dahil olup, yahud evveli İslâm olan ama akabinde bundan rucū' eden kimsenin hükmü nedir?
Fatih Kalender'in "dâru’l -harb de faizli akidler" ile alakalı serdeylediği usulsüz ifâdelerine r... more Fatih Kalender'in "dâru’l -harb de faizli akidler" ile alakalı serdeylediği usulsüz ifâdelerine reddiyedir.
Gerekçeli Meal-Tefsir’de melekler, cinler ve şeytanlardan, İsa (a.s.)’ın beşikte iken konuşmasınd... more Gerekçeli Meal-Tefsir’de melekler, cinler ve şeytanlardan, İsa (a.s.)’ın beşikte iken konuşmasından, Cehennemin ebedilîğinden, Yahudilerin maymuna çevrilmesinden, Hz. Meryem’e ihsan edilen rızıktan, bazı kevnî konulardan hatta isrâ ve miracdan bahseden âyetlerin çeviri ve yorumlarında iddialı bir şekilde aklîleştirme/rasyonelleştirme gayretleri göze çarpmaktadır. Esasında müellif, Âl-i İmran sûresi 47. âyetin4 dipnotunda akılcılığı ile tanınan Hindistan’lı Seyyid Ahmet Han’ın rasyonalist yorumunu eleştirip reddetmiş, yine Nisâ sûresi 11. âyetin yorumunda “İslam’ı çağa uydurma veya uyarlama” (modernize etme) gibi bir derdinin olmadığını vurgulamıştır.5 Bu ifadelere göre yazarın kendi içinde çelişkiye düştüğü görülür
Yanlış Tercümeler : Yazar “Biz de lafza aykırı manaya iltifat etmedik.” (8)
Cümlesini kay-detm... more Yanlış Tercümeler : Yazar “Biz de lafza aykırı manaya iltifat etmedik.” (8) Cümlesini kay-detmektedir. Bu cümleden anlam verirken lafzı esas aldığı anlaşılmaktadır. Olması gereken de budur. Fakat bu ifadeyi zayıflatacak şekilde tercüme ör-nekleri bulunmaktadır.
Bir beldenin Dâru’l-İslâm – Dâru’l-Harb olma hususunda farklı içtihatlar var. Hangisi esas olanıd... more Bir beldenin Dâru’l-İslâm – Dâru’l-Harb olma hususunda farklı içtihatlar var. Hangisi esas olanıdır?
Suâl: Fıkhu’l-İslâmiyye’de, dâru’l-İslâmın dâru’l-harbe tehavvül etmesi husûsunda farklı içtihatlar mevcuddur. İmâm-ı Muhammed ve İmâm Ebû Yusuf (Rahmetullâh-i Aleyhim Ecmaîn) tek şart arar iken, İmam-ı Âzam (Rahmetullâhi Aleyh) aynı ânda 3 şart aramıştır. Şâfiî mezhebi ser-imâmı İmâm-ı Şâfiî ise (Rahmetullâhi Aleyh) Dâru’l-İslâmın fıkhen bir daha aslâ dâru’l-harb olamayacağı hükmüne varmıştır.
Bununla birlikte, İngiltere gibi ahkâm-ı Muhammediyye ile hiçbir vakit hükm olunmamış bir ülke ile Türkiye gibi geçmişde dâru’l-İslâm olan ve halkının kahir ekseriyyeti müslümanlardan müteşekkil olan bir ülkeye bu ictihadların hangisine göre hüküm verilmelidir?
Bir mü’minin ömür sürdüğü bir dârın/ülkenin İslâm mı, harb mi olduğunu öğrenmesinin veyâhūd öğren... more Bir mü’minin ömür sürdüğü bir dârın/ülkenin İslâm mı, harb mi olduğunu öğrenmesinin veyâhūd öğrenmemesinin hükmü nedir ?
Bir dâr/ülke/yer dâru’l-İslâm olması hâlinde, bir daha aslâ ve kat’â dâru’l-harb olamaz.” Hükmü u... more Bir dâr/ülke/yer dâru’l-İslâm olması hâlinde, bir daha aslâ ve kat’â dâru’l-harb olamaz.” Hükmü umûmî bir kâide midir ?
Şerîat-ı Muhammediyye’de dâru’l-harbde cum’a farz mıdır, farz değil ise, kılınması hâlinde sahîh ... more Şerîat-ı Muhammediyye’de dâru’l-harbde cum’a farz mıdır, farz değil ise, kılınması hâlinde sahîh olur mu?
Özet: Mâide sûresinde hırsızlığın cezasını bildiren âyet asırlarca bütün âlimler tarafından, hakî... more Özet: Mâide sûresinde hırsızlığın cezasını bildiren âyet asırlarca bütün âlimler tarafından, hakîkî anlamı olan “ellerini kesin” şeklinde anlaşılmış olmasına rağmen günümüzde onun “insanları refah içinde yaşatmak suretiyle hırsızlık yapma güçlerini kesin, hırsızlık yapmalarını önleyin” anlamında mecâz olduğu iddiasında bulunanlar olmuştur.
Uploads
Papers
görülür
Cümlesini kay-detmektedir. Bu cümleden anlam verirken lafzı esas aldığı anlaşılmaktadır. Olması gereken de budur. Fakat bu ifadeyi zayıflatacak şekilde tercüme ör-nekleri bulunmaktadır.
görülür
Cümlesini kay-detmektedir. Bu cümleden anlam verirken lafzı esas aldığı anlaşılmaktadır. Olması gereken de budur. Fakat bu ifadeyi zayıflatacak şekilde tercüme ör-nekleri bulunmaktadır.
Suâl: Fıkhu’l-İslâmiyye’de, dâru’l-İslâmın dâru’l-harbe tehavvül etmesi husûsunda farklı içtihatlar mevcuddur. İmâm-ı Muhammed ve İmâm Ebû Yusuf (Rahmetullâh-i Aleyhim Ecmaîn) tek şart arar iken, İmam-ı Âzam (Rahmetullâhi Aleyh) aynı ânda 3 şart aramıştır. Şâfiî mezhebi ser-imâmı İmâm-ı Şâfiî ise (Rahmetullâhi Aleyh) Dâru’l-İslâmın fıkhen bir daha aslâ dâru’l-harb olamayacağı hükmüne varmıştır.
Bununla birlikte, İngiltere gibi ahkâm-ı Muhammediyye ile hiçbir vakit hükm olunmamış bir ülke ile Türkiye gibi geçmişde dâru’l-İslâm olan ve halkının kahir ekseriyyeti müslümanlardan müteşekkil olan bir ülkeye bu ictihadların hangisine göre hüküm verilmelidir?