Cappadocia Journal of History and Social Sciences, 2020
1389 yılında kaleme alınan Songe du Vieil Pèlerin, Türklere karşı düzenlenen birkaç Haçlı seferin... more 1389 yılında kaleme alınan Songe du Vieil Pèlerin, Türklere karşı düzenlenen birkaç Haçlı seferine de katılmış Philippe de Mézières’in en önemli eserlerinden biridir. Bu eski şövalye, genç Fransa Kralı VI. Charles’a sunduğu eserinde krallığın nasıl yönetilmesi gerektiğine dair verdiği öğütlerden başka bilinen dünya hakkında da bilgiler verir. Anlattıklarının çoğu kendi gözlemlerine dayanır fakat gitmediği yerlerden bahsederken başkalarının gözlemlerini referans gösterdiği görülür. Philippe de Mézières eserinin bir bölümünde Ege Adalarından da bahseder. Onun anlatısı, XIV. yüzyılda Haçlı ittifakları, Bizans İmparatorluğu ve Türk beylikleri arasında yaşanan mücadelelerin kronolojik olarak sıralanması şeklinde değildir. Bunun yerine daha çok, Ege Adalarında yaşayan Ortodoks halkın Türk ilerleyişi karşısındaki tutumu, Bizans imparatorlarının Papalıktan yardım istemesi ve Katolik dünyanın yaklaşan Türk tehdidi hakkındaki düşünceleri üzerinde durur. Bu çalışmada Philippe de Mézières’in ve...
Yukarıdaki dizelerde anlatıldığı gibi Ortaçağda yaşamın ruhunu
taşıyan çeşitli yenilik ve değişim... more Yukarıdaki dizelerde anlatıldığı gibi Ortaçağda yaşamın ruhunu taşıyan çeşitli yenilik ve değişimler yaşanmıştır. Bunlardan en etkili olanı da kültürel değişimlerdir. Bunu yaratan da özellikle Ortaçağda insanoğlunun toplumsal bir birey olarak yaşama hissiyatına uygun olan ve de toplumda nasıl yaşanacağının kurallara bağlandığını keşfettiği bu dönemde teknolojinin kültürle bağdaştığını görmekteyiz. Bu kültürel değişim ortamında genel tanımlamalara göre bilim, mutlak olmayan ilimler üzerine her türlü bilgi ve donanımla yapılan etüd, gözlem, analiz, deney ve uygulama gibi farklı safhalardan oluşan çalışmaların tümüdür. Teknoloji, araç, alet veya herhangi bir özel bilgiyi gerektiren eşyayı üretme, kullanım, tamir ve geliştirme ilmidir. Buradaki asıl amaç, daha çok nasıl rahat edebilirim? mantığıdır. Hatta burada tembelliğin mucitliğin anası olarak kabul edilmiş olması da oldukça dikkat çekicidir.
CAPADDOCIA HISTORY JOURNAL OF HISTORY AND SOCIAL SCIENCES
Özet Orta Çağ, bir değişim çağıdır. Her uygarlıkta bu değişim, farklı şekilde gözlemlenmektedir. ... more Özet Orta Çağ, bir değişim çağıdır. Her uygarlıkta bu değişim, farklı şekilde gözlemlenmektedir. Bu çağın gizemiyle birlikte bu değişimler de yeniliklere neden olmuş ve çok çeşitli Rönesansların oluşumuna sahne olmuştur. Dolayısıyla Büyük Otto ve onun ardılları ve torunları olan II. Otto ve III. Otto dönemleri olan Otto dönemleri Karolenj ile Romanesk sanatı arasında bir geçiş dönemi olup aynı zamanda bu dönem sanatındaki iyileştirmelerden dolayı Otto Rönesans'ı olarak adlandırılmaktadır. Bu Rönesanslardan biri de Otto Rönesansı'dır. Rönesans, kelime anlamı olarak yeniden doğuş demektir. Dolayısıyla Orta Çağ'daki her Rönesans, Avrupa için bir yeniden doğuş anlamına gelmekteydi. Otto dönemi Rönesans'ı ise Karolenj Rönesansı'ndan sonra XII. Yüzyıl Rönesans'ına gidilen yolda yapılan yenilikleri içermektedir. Çünkü bu dönemde hem sanatsal hem de mimari alanında önemli gelişmeler olmuş ve çeşitli teknikler geliştirilmiştir. Bu da sonraki Rönesanslara zemin hazırlamıştır. Bu yeniliklerin yapımında da Otto hanedanlığı dönemindeki siyasi olayların ve yönetim şekillerinin de büyük etkisi vardır. Bu çalışmamızda ise Otto Rönesans'ını hazırlayan koşulları ve bu Rönesans'ın etkilerini ve hangi alanlarda değişim yaşandığını değerlendirmeye çalışacağız. Abstract The Middle Ages is an era of change. In every civilization, this change is observed differently. These changes, together with the mystery of this age, have led to innovations and the formation of a wide variety of Renaissance periods. Thus, Otto I and his successors and grandchildren, Otto II and Otto III, were the transition periods between the Carolingian and the Romanesque art, and were also called the Otto Renaissance because of the improvements in his art.One of these Renaissance periods is the Otto Renaissance. Renaissance means rebirth as word meaning. So every Renaissance in the Middle Ages was a rebirth for Europe. The Renaissance of the Otto period includes the innovations made on the way to the Renaissance of the 12th century
Orta Çağ, hem gizemiyle hem içinde barındırdığı bilimsel teknolojik gelişmelerle önemli bir geçiş... more Orta Çağ, hem gizemiyle hem içinde barındırdığı bilimsel teknolojik gelişmelerle önemli bir geçiş çağıdır. Bu dönemde hem Doğu hem de Batı dünyasında önemli gelişmeler olmuştur. Hatta ilk endüstri devriminin Orta Çağ’da gerçekleştiği düşünülmektedir. Endüstri devrimine öncülük eden alanlardan biri de enerji alanındaki gelişmelerdir. Bilindiği üzere bilim ve teknoloji, yaşadığımız yüzyılda dünya tarihini etkileyecek önemli gelişmelere ve değişimlere neden olmuştur. Tüm dünyada yaşamı etkileyen teknoloji, artan dünya nüfusunun pek çok sorununa da çözüm getirmeye başlamıştır. Bu durum hem Doğu hem de Batı dünyası için birer dönüm noktası olma özelliğini taşımaktadır. Dünyanın bugünkü medeniyet seviyesine ulaşmasında büyük payı olan teknolojinin gelişimi de çok eskilere dayanmakla birlikte hızlı da olmuştur. Bu gelişmenin hızlanmasında o dönemin ihtiyaç ve koşullarının büyük önemi vardır. Bu çalışmamızda ise Orta Çağ’da meydana gelen enerji alanındaki gelişmelerin en önemlilerinden olan ve de Orta Çağ’ın fabrikaları olarak adlandırılan değirmenlerin hem Doğu hem de Batı dünyası eksenindeki gelişmelerini kıyaslamalı olarak değerlendirme yapmaya çalışacağız.
3. Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Kongresi, 2018
ÖZET: II.Henry, İngiltere krallığının yenilikçi krallarındandı. Henry'nin getirdiği yeniliklerden... more ÖZET: II.Henry, İngiltere krallığının yenilikçi krallarındandı. Henry'nin getirdiği yeniliklerden en önemlileri hem İngiltere krallığında hem de Normandiya dükalığında1149 yılından itibaren tartışmalı konuların ele alınmasını kolaylaştıran "writs" adlı mahkeme emirleri sistemini getirmiş olması ve işkence yoluyla sorgulamalar yerine jüri sistemini oluşturmasıdır. II. Henry, yetkisini güçlendirmek için başhakim Thomas Becket'ın bilgeliğinden ve eğitimden yararlanmıştır. Bu arada Becket, siyasal iktidarın dinsel iktidara boyun eğmesi gerektiği şeklindeki sistem yerine her iki iktidarın onları meşru kılan ve Tanrı'ya dayanan ortak bir yasaya bağlılığını savunmuştur. Dolayısıyla II. Henry, ruhban sınıfını krallık adaletine tabi kılmaya çalışarak dokunulmazlık ayrıcalığını ihlal etmiştir. Bu duruma Thomas Becket itiraz etmiştir. Kralla ruhban sınıfı arasındaki ilişkileri düzenleyen ve krala geniş yetkiler veren "Clerandon Emirnamesi" Becket'in reddine rağmen 1166'da onaylanmıştır. 1170 yılında ise krala karşı çıktığı için öldürülmüştür. Bu olayın önemi ve oluşturduğu tepkiler, kralın pişmanlık duymasına yol açmıştır.Böylece İngiliz kralları.Canterbury başpiskoposu Thomas Becket (1170 yılında) cinayetiyle kiliseyi kendilerinden soğutmuş ve Fransa'da ise kilise ile kral arasındaki ittifak siyasi istikrarın da temelini oluşturmuştur.Bu çalışmada ise İngiltere krallığının en dramatik sahnesi olarak kabul edilen II. Henry gibi yenilikçi bir kralın zamanında gerçekleşen bu cinayetin önemi ve kralla ruhban sınıfı arasında oluşturduğu yeni iktidar kavramı anlatılmaya çalışılacaktır. ABSTRACT: Henry II was one of the reformist kings of the kingdom of England. The most important ones of these innovations that Henry II brought, were introduction of the "writs"system namely court orders that simplified the controversial subjects from 1149 both in the NormandyDuchy and England Kingdom and creation of jury system instead of questioning through
Heretik, kelime anlamı olarak sapkın demektir. Heretik akımlara gelince onlar da Orta Çağ Avrupas... more Heretik, kelime anlamı olarak sapkın demektir. Heretik akımlara gelince onlar da Orta Çağ Avrupasını etkileyen, hatta Hristiyanlığın baĢlangıcından itibaren var olan ve Haçlı seferlerinin sürecine dahi etki eden oluĢumlardır. Bu akımlar, XII. yüzyılda daha da artmıĢtır. Orta Çağ din adamları, sapkınlığın Ģeytanın iĢi olduğuna inanıyorlardı. Kilise ve devlet, bu konuda heretiklere karĢı hep mücadele etmiĢtir. Bu mücadelede her zaman toplumu heretiklerden temizleme düĢüncesi bulunmaktaydı. Çünkü bu durum, toplumda korku ve endiĢe yaratmıĢtır. Orta Çağ Avrupasının mistik havası içerisinde insanlar, lanetlendiklerini düĢünüyorlardı. Bu nedenle de heretikleri ortadan kaldırma sürecinde onları farklı Ģekillerde cezalandırma yoluna gitmekteydiler. Bu cezalar, engizisyoncuların kontrolü altında yapılırken uygulanan iĢkence yöntemleri de Orta Çağın zulüm içeren yüzünü ortaya çıkarmaktaydı. Bu durum, sonraki yüzyıllarda toplumsal süreçlere sosyo-psikolojik açıdan etki etmiĢtir. Dolayısıyla çok büyük tepkilerle ortaya çıkıp toplumu etkileyen bu akımlar, büyük bir iĢkence ve zulüm sonrasında birdenbire sönmüĢlerdir. Ancak bu süreç, ilginç hikayelere konu olmuĢtur. Bu hikayelerde Orta Çağda Avrupa insanının yaĢadığı korku farklı betimlemelerle anlatılmaktadır
Orta Çağ Avrupa tarihinin temel özellikleri, kölelikten feodalizme kadar
uzanan süreçte yaĢananl... more Orta Çağ Avrupa tarihinin temel özellikleri, kölelikten feodalizme kadar uzanan süreçte yaĢananlardır. Çünkü bu dönemde gerçekleĢen her Ģey, sonraki yüzyıllarda geliĢen Avrupa‟yı yaratmıĢtır. Feodal düzen, Batı Roma Ġmparatorlu- ğunda köleci düzenin bir sonucu olarak ortaya çıkmıĢtı. Yani birbirlerine bağlı sistemlerdir. Bu nedenle feodalite, evrensel değil de, Batı toplumlarına özgü olarak kabul edilmektedir.Ancak AnlaĢılacağı üzere kölelik, feodalite ve özgürlük üçgeni içerisinde köleler, köle olmayan ya da hür olan insanların hepsi bir gelir karĢılığın- da iĢçi olarak çalıĢmaya baĢlamıĢlardır. Esaretten feodalizme geçiĢ süreci ve etkile- ri, Orta Çağ Avrupa‟sını büyük oranda etkilemiĢtir. Bu çalıĢmamızda da köleci ve feodal sistemin Orta Çağ Avrupasına olan etkilerini ve birbirleriyle olan iliĢkilerini sosyo-ekonomik, kültürel ve hukuki yönden genel olarak değerlendirmeye çalıĢa- cağız. A
XII. yüzyıl ile XIII. yüzyıl Orta Çağ Avrupası için bir yenileşme ve arayış çağıydı. Bu durum, he... more XII. yüzyıl ile XIII. yüzyıl Orta Çağ Avrupası için bir yenileşme ve arayış çağıydı. Bu durum, her alanda hissedilmekteydi. Özellikle bilim ve teknoloji alanında daha somut idi. Bunun en iyi kanıtı da yeniliklere açık olan bilim adamlarının çalışmalarıdır. Bunların en önemlilerinden biri de Roger Bacon idi. Dolayısıyla bu dönemde Roger Bacon, “DoctorMirabilis” yani “Mükemmel Öğretmen” olarak adlandırılmıştır. İngiliz Fransisken filiozof ve eğitim reformcusudur. Roger Bacon, deneysel bilimin Orta Çağdaki öncüsüdür. Matematik, astronomi, optik kimya ve dil alanlarında çalışmıştır. Roger Bacon deneysel bilime önem vermiş ve bu konuda çok çaba göstermiştir. Bacon, bilgisizlik nedenini ise otorite, gelenekçilik,önyargılar ve cehaletolarak görmektedir. İslam dünyasındaki çalışmaları da yakından takip eden Roger Bacon, ünlü İslam bilgini İbn Sina’dan oldukça etkilenmiştir. Roger Bacon, Avrupa için yeni bir dönemin açılmasını sağlamıştır. Roger Bacon, çalışmaları ve fikirleriyle bilim tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu çalışmada ise Roger Bacon’ın Orta Çağ Avrupa bilim tarihindeki önemini, İslam dünyasından ne kadar etkilendiğini, Papa ile olan çatışmalarını ve de bilim tarihine damga vuran ona “Mükemmel” sıfatını kazandıran çalışmalarını anlatmaya çalışacağız.
İstanbul (Konstantinopolis) şehirlerin kraliçesi olarak kabul edilmektedir. Bu şehir, kendine özg... more İstanbul (Konstantinopolis) şehirlerin kraliçesi olarak kabul edilmektedir. Bu şehir, kendine özgü bir ekonomik yapıya sahipti. Pazarlarında alışveriş yapmak isteyen çok sayıda yabancıyı kendine çeken bir merkezdi. Bu durum, imparatorluğun Ortaçağda ticari hayattaki canlanışını da teşvik etmiştir. Altın ve ipekli ürünleri daha fazla taciri, okulları daha çok öğrenciyi, kiliseleri, kutsal emanetleri ve ikonaları da daha fazla hacıyı kendine bağlamış bir şehirdir. İslam dünyasında Bağdat gibi daha pek çok büyük şehir vardı; ancak Hıristiyan dünyasında İstanbul (Konstantinopolis)’un rakibi olacak bir şehir daha yoktu. Burası Süryani, Rus ve Venedikli tacirler için ekonomik gelişmenin etrafında döndüğü güvenli bir merkezdi. Bu çalışmamızda da bu kadar özelliğe sahip bir şehir olarak İstanbul (Konstantinopolis)’un Geç Ortaçağlardaki ekonomik yapısını genel hatlarıyla anlatmaya çalıştık.
Cappadocia Journal of History and Social Sciences, 2020
1389 yılında kaleme alınan Songe du Vieil Pèlerin, Türklere karşı düzenlenen birkaç Haçlı seferin... more 1389 yılında kaleme alınan Songe du Vieil Pèlerin, Türklere karşı düzenlenen birkaç Haçlı seferine de katılmış Philippe de Mézières’in en önemli eserlerinden biridir. Bu eski şövalye, genç Fransa Kralı VI. Charles’a sunduğu eserinde krallığın nasıl yönetilmesi gerektiğine dair verdiği öğütlerden başka bilinen dünya hakkında da bilgiler verir. Anlattıklarının çoğu kendi gözlemlerine dayanır fakat gitmediği yerlerden bahsederken başkalarının gözlemlerini referans gösterdiği görülür. Philippe de Mézières eserinin bir bölümünde Ege Adalarından da bahseder. Onun anlatısı, XIV. yüzyılda Haçlı ittifakları, Bizans İmparatorluğu ve Türk beylikleri arasında yaşanan mücadelelerin kronolojik olarak sıralanması şeklinde değildir. Bunun yerine daha çok, Ege Adalarında yaşayan Ortodoks halkın Türk ilerleyişi karşısındaki tutumu, Bizans imparatorlarının Papalıktan yardım istemesi ve Katolik dünyanın yaklaşan Türk tehdidi hakkındaki düşünceleri üzerinde durur. Bu çalışmada Philippe de Mézières’in ve...
Yukarıdaki dizelerde anlatıldığı gibi Ortaçağda yaşamın ruhunu
taşıyan çeşitli yenilik ve değişim... more Yukarıdaki dizelerde anlatıldığı gibi Ortaçağda yaşamın ruhunu taşıyan çeşitli yenilik ve değişimler yaşanmıştır. Bunlardan en etkili olanı da kültürel değişimlerdir. Bunu yaratan da özellikle Ortaçağda insanoğlunun toplumsal bir birey olarak yaşama hissiyatına uygun olan ve de toplumda nasıl yaşanacağının kurallara bağlandığını keşfettiği bu dönemde teknolojinin kültürle bağdaştığını görmekteyiz. Bu kültürel değişim ortamında genel tanımlamalara göre bilim, mutlak olmayan ilimler üzerine her türlü bilgi ve donanımla yapılan etüd, gözlem, analiz, deney ve uygulama gibi farklı safhalardan oluşan çalışmaların tümüdür. Teknoloji, araç, alet veya herhangi bir özel bilgiyi gerektiren eşyayı üretme, kullanım, tamir ve geliştirme ilmidir. Buradaki asıl amaç, daha çok nasıl rahat edebilirim? mantığıdır. Hatta burada tembelliğin mucitliğin anası olarak kabul edilmiş olması da oldukça dikkat çekicidir.
CAPADDOCIA HISTORY JOURNAL OF HISTORY AND SOCIAL SCIENCES
Özet Orta Çağ, bir değişim çağıdır. Her uygarlıkta bu değişim, farklı şekilde gözlemlenmektedir. ... more Özet Orta Çağ, bir değişim çağıdır. Her uygarlıkta bu değişim, farklı şekilde gözlemlenmektedir. Bu çağın gizemiyle birlikte bu değişimler de yeniliklere neden olmuş ve çok çeşitli Rönesansların oluşumuna sahne olmuştur. Dolayısıyla Büyük Otto ve onun ardılları ve torunları olan II. Otto ve III. Otto dönemleri olan Otto dönemleri Karolenj ile Romanesk sanatı arasında bir geçiş dönemi olup aynı zamanda bu dönem sanatındaki iyileştirmelerden dolayı Otto Rönesans'ı olarak adlandırılmaktadır. Bu Rönesanslardan biri de Otto Rönesansı'dır. Rönesans, kelime anlamı olarak yeniden doğuş demektir. Dolayısıyla Orta Çağ'daki her Rönesans, Avrupa için bir yeniden doğuş anlamına gelmekteydi. Otto dönemi Rönesans'ı ise Karolenj Rönesansı'ndan sonra XII. Yüzyıl Rönesans'ına gidilen yolda yapılan yenilikleri içermektedir. Çünkü bu dönemde hem sanatsal hem de mimari alanında önemli gelişmeler olmuş ve çeşitli teknikler geliştirilmiştir. Bu da sonraki Rönesanslara zemin hazırlamıştır. Bu yeniliklerin yapımında da Otto hanedanlığı dönemindeki siyasi olayların ve yönetim şekillerinin de büyük etkisi vardır. Bu çalışmamızda ise Otto Rönesans'ını hazırlayan koşulları ve bu Rönesans'ın etkilerini ve hangi alanlarda değişim yaşandığını değerlendirmeye çalışacağız. Abstract The Middle Ages is an era of change. In every civilization, this change is observed differently. These changes, together with the mystery of this age, have led to innovations and the formation of a wide variety of Renaissance periods. Thus, Otto I and his successors and grandchildren, Otto II and Otto III, were the transition periods between the Carolingian and the Romanesque art, and were also called the Otto Renaissance because of the improvements in his art.One of these Renaissance periods is the Otto Renaissance. Renaissance means rebirth as word meaning. So every Renaissance in the Middle Ages was a rebirth for Europe. The Renaissance of the Otto period includes the innovations made on the way to the Renaissance of the 12th century
Orta Çağ, hem gizemiyle hem içinde barındırdığı bilimsel teknolojik gelişmelerle önemli bir geçiş... more Orta Çağ, hem gizemiyle hem içinde barındırdığı bilimsel teknolojik gelişmelerle önemli bir geçiş çağıdır. Bu dönemde hem Doğu hem de Batı dünyasında önemli gelişmeler olmuştur. Hatta ilk endüstri devriminin Orta Çağ’da gerçekleştiği düşünülmektedir. Endüstri devrimine öncülük eden alanlardan biri de enerji alanındaki gelişmelerdir. Bilindiği üzere bilim ve teknoloji, yaşadığımız yüzyılda dünya tarihini etkileyecek önemli gelişmelere ve değişimlere neden olmuştur. Tüm dünyada yaşamı etkileyen teknoloji, artan dünya nüfusunun pek çok sorununa da çözüm getirmeye başlamıştır. Bu durum hem Doğu hem de Batı dünyası için birer dönüm noktası olma özelliğini taşımaktadır. Dünyanın bugünkü medeniyet seviyesine ulaşmasında büyük payı olan teknolojinin gelişimi de çok eskilere dayanmakla birlikte hızlı da olmuştur. Bu gelişmenin hızlanmasında o dönemin ihtiyaç ve koşullarının büyük önemi vardır. Bu çalışmamızda ise Orta Çağ’da meydana gelen enerji alanındaki gelişmelerin en önemlilerinden olan ve de Orta Çağ’ın fabrikaları olarak adlandırılan değirmenlerin hem Doğu hem de Batı dünyası eksenindeki gelişmelerini kıyaslamalı olarak değerlendirme yapmaya çalışacağız.
3. Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Kongresi, 2018
ÖZET: II.Henry, İngiltere krallığının yenilikçi krallarındandı. Henry'nin getirdiği yeniliklerden... more ÖZET: II.Henry, İngiltere krallığının yenilikçi krallarındandı. Henry'nin getirdiği yeniliklerden en önemlileri hem İngiltere krallığında hem de Normandiya dükalığında1149 yılından itibaren tartışmalı konuların ele alınmasını kolaylaştıran "writs" adlı mahkeme emirleri sistemini getirmiş olması ve işkence yoluyla sorgulamalar yerine jüri sistemini oluşturmasıdır. II. Henry, yetkisini güçlendirmek için başhakim Thomas Becket'ın bilgeliğinden ve eğitimden yararlanmıştır. Bu arada Becket, siyasal iktidarın dinsel iktidara boyun eğmesi gerektiği şeklindeki sistem yerine her iki iktidarın onları meşru kılan ve Tanrı'ya dayanan ortak bir yasaya bağlılığını savunmuştur. Dolayısıyla II. Henry, ruhban sınıfını krallık adaletine tabi kılmaya çalışarak dokunulmazlık ayrıcalığını ihlal etmiştir. Bu duruma Thomas Becket itiraz etmiştir. Kralla ruhban sınıfı arasındaki ilişkileri düzenleyen ve krala geniş yetkiler veren "Clerandon Emirnamesi" Becket'in reddine rağmen 1166'da onaylanmıştır. 1170 yılında ise krala karşı çıktığı için öldürülmüştür. Bu olayın önemi ve oluşturduğu tepkiler, kralın pişmanlık duymasına yol açmıştır.Böylece İngiliz kralları.Canterbury başpiskoposu Thomas Becket (1170 yılında) cinayetiyle kiliseyi kendilerinden soğutmuş ve Fransa'da ise kilise ile kral arasındaki ittifak siyasi istikrarın da temelini oluşturmuştur.Bu çalışmada ise İngiltere krallığının en dramatik sahnesi olarak kabul edilen II. Henry gibi yenilikçi bir kralın zamanında gerçekleşen bu cinayetin önemi ve kralla ruhban sınıfı arasında oluşturduğu yeni iktidar kavramı anlatılmaya çalışılacaktır. ABSTRACT: Henry II was one of the reformist kings of the kingdom of England. The most important ones of these innovations that Henry II brought, were introduction of the "writs"system namely court orders that simplified the controversial subjects from 1149 both in the NormandyDuchy and England Kingdom and creation of jury system instead of questioning through
Heretik, kelime anlamı olarak sapkın demektir. Heretik akımlara gelince onlar da Orta Çağ Avrupas... more Heretik, kelime anlamı olarak sapkın demektir. Heretik akımlara gelince onlar da Orta Çağ Avrupasını etkileyen, hatta Hristiyanlığın baĢlangıcından itibaren var olan ve Haçlı seferlerinin sürecine dahi etki eden oluĢumlardır. Bu akımlar, XII. yüzyılda daha da artmıĢtır. Orta Çağ din adamları, sapkınlığın Ģeytanın iĢi olduğuna inanıyorlardı. Kilise ve devlet, bu konuda heretiklere karĢı hep mücadele etmiĢtir. Bu mücadelede her zaman toplumu heretiklerden temizleme düĢüncesi bulunmaktaydı. Çünkü bu durum, toplumda korku ve endiĢe yaratmıĢtır. Orta Çağ Avrupasının mistik havası içerisinde insanlar, lanetlendiklerini düĢünüyorlardı. Bu nedenle de heretikleri ortadan kaldırma sürecinde onları farklı Ģekillerde cezalandırma yoluna gitmekteydiler. Bu cezalar, engizisyoncuların kontrolü altında yapılırken uygulanan iĢkence yöntemleri de Orta Çağın zulüm içeren yüzünü ortaya çıkarmaktaydı. Bu durum, sonraki yüzyıllarda toplumsal süreçlere sosyo-psikolojik açıdan etki etmiĢtir. Dolayısıyla çok büyük tepkilerle ortaya çıkıp toplumu etkileyen bu akımlar, büyük bir iĢkence ve zulüm sonrasında birdenbire sönmüĢlerdir. Ancak bu süreç, ilginç hikayelere konu olmuĢtur. Bu hikayelerde Orta Çağda Avrupa insanının yaĢadığı korku farklı betimlemelerle anlatılmaktadır
Orta Çağ Avrupa tarihinin temel özellikleri, kölelikten feodalizme kadar
uzanan süreçte yaĢananl... more Orta Çağ Avrupa tarihinin temel özellikleri, kölelikten feodalizme kadar uzanan süreçte yaĢananlardır. Çünkü bu dönemde gerçekleĢen her Ģey, sonraki yüzyıllarda geliĢen Avrupa‟yı yaratmıĢtır. Feodal düzen, Batı Roma Ġmparatorlu- ğunda köleci düzenin bir sonucu olarak ortaya çıkmıĢtı. Yani birbirlerine bağlı sistemlerdir. Bu nedenle feodalite, evrensel değil de, Batı toplumlarına özgü olarak kabul edilmektedir.Ancak AnlaĢılacağı üzere kölelik, feodalite ve özgürlük üçgeni içerisinde köleler, köle olmayan ya da hür olan insanların hepsi bir gelir karĢılığın- da iĢçi olarak çalıĢmaya baĢlamıĢlardır. Esaretten feodalizme geçiĢ süreci ve etkile- ri, Orta Çağ Avrupa‟sını büyük oranda etkilemiĢtir. Bu çalıĢmamızda da köleci ve feodal sistemin Orta Çağ Avrupasına olan etkilerini ve birbirleriyle olan iliĢkilerini sosyo-ekonomik, kültürel ve hukuki yönden genel olarak değerlendirmeye çalıĢa- cağız. A
XII. yüzyıl ile XIII. yüzyıl Orta Çağ Avrupası için bir yenileşme ve arayış çağıydı. Bu durum, he... more XII. yüzyıl ile XIII. yüzyıl Orta Çağ Avrupası için bir yenileşme ve arayış çağıydı. Bu durum, her alanda hissedilmekteydi. Özellikle bilim ve teknoloji alanında daha somut idi. Bunun en iyi kanıtı da yeniliklere açık olan bilim adamlarının çalışmalarıdır. Bunların en önemlilerinden biri de Roger Bacon idi. Dolayısıyla bu dönemde Roger Bacon, “DoctorMirabilis” yani “Mükemmel Öğretmen” olarak adlandırılmıştır. İngiliz Fransisken filiozof ve eğitim reformcusudur. Roger Bacon, deneysel bilimin Orta Çağdaki öncüsüdür. Matematik, astronomi, optik kimya ve dil alanlarında çalışmıştır. Roger Bacon deneysel bilime önem vermiş ve bu konuda çok çaba göstermiştir. Bacon, bilgisizlik nedenini ise otorite, gelenekçilik,önyargılar ve cehaletolarak görmektedir. İslam dünyasındaki çalışmaları da yakından takip eden Roger Bacon, ünlü İslam bilgini İbn Sina’dan oldukça etkilenmiştir. Roger Bacon, Avrupa için yeni bir dönemin açılmasını sağlamıştır. Roger Bacon, çalışmaları ve fikirleriyle bilim tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu çalışmada ise Roger Bacon’ın Orta Çağ Avrupa bilim tarihindeki önemini, İslam dünyasından ne kadar etkilendiğini, Papa ile olan çatışmalarını ve de bilim tarihine damga vuran ona “Mükemmel” sıfatını kazandıran çalışmalarını anlatmaya çalışacağız.
İstanbul (Konstantinopolis) şehirlerin kraliçesi olarak kabul edilmektedir. Bu şehir, kendine özg... more İstanbul (Konstantinopolis) şehirlerin kraliçesi olarak kabul edilmektedir. Bu şehir, kendine özgü bir ekonomik yapıya sahipti. Pazarlarında alışveriş yapmak isteyen çok sayıda yabancıyı kendine çeken bir merkezdi. Bu durum, imparatorluğun Ortaçağda ticari hayattaki canlanışını da teşvik etmiştir. Altın ve ipekli ürünleri daha fazla taciri, okulları daha çok öğrenciyi, kiliseleri, kutsal emanetleri ve ikonaları da daha fazla hacıyı kendine bağlamış bir şehirdir. İslam dünyasında Bağdat gibi daha pek çok büyük şehir vardı; ancak Hıristiyan dünyasında İstanbul (Konstantinopolis)’un rakibi olacak bir şehir daha yoktu. Burası Süryani, Rus ve Venedikli tacirler için ekonomik gelişmenin etrafında döndüğü güvenli bir merkezdi. Bu çalışmamızda da bu kadar özelliğe sahip bir şehir olarak İstanbul (Konstantinopolis)’un Geç Ortaçağlardaki ekonomik yapısını genel hatlarıyla anlatmaya çalıştık.
Cadı Avı Çağı, 1350 ile 1780 yılları arasındaki dönemi kapsamaktadır. Bu dönemde etkin olan cinne... more Cadı Avı Çağı, 1350 ile 1780 yılları arasındaki dönemi kapsamaktadır. Bu dönemde etkin olan cinnet hali, zamanla değişime uğramıştır. Çok sayıda kadın, cadı olduğu şüphesi ile yakalanmış ve onlara çeşitli işkenceler uygulanmıştır.
Hatta bu şüpheliler yakalandıklarında uygulanan kısık ateş, erimiş kurşun, kaynar yağ, zift, balmumu ve sülfür karışımı işkencesi bile Hristiyanlara göre onların işlediği suçu tam olarak karşılayamıyordu. Hatta Barbara adlı bir kadının yargılandığı mahkemedeki sorgusunda yaklaşık 14-15 yıldır üye olduğu cadılar tarikatında şeytanla işbirliği yaptığını ve annesinden miras kalan süpürgesi üzerinde uçarak sabbat ayinlerine katıldığını itiraf etmesi üzerine genç yaşta yakılarak öldürülmüş olması cadılara duyulan nefretin büyüklüğünü göstermektedir. Ayrıca Toulouse kentinde olduğu gibi sadece bir günde 400 kadının yakılarak öldürüldüğü dönemler dahi olmuştur.
Papa II. Pius’un, “Kadın gördüğünde dur ve düşün; O, bir şeytan olabilir” demesi de o dönemde kadına olan bakış açısına bir örnektir. Peki neden kadın? Acaba var oluşları da bir hata mıydı bilinmez; ama bu dönemlerde çok acı çektikleri kesin. Evet yakıldılar… Sebebi her şey olabilir. Peki küllerinden doğdular mı sizce?
Evet Tarih denilince aklımıza hep karmaşık bir bilim gelir. Bir de Ortaçağ denilince hemen bir ! ... more Evet Tarih denilince aklımıza hep karmaşık bir bilim gelir. Bir de Ortaçağ denilince hemen bir ! ve de ? oluşur gereksiz yere…. Halbuki Tarih ilmi, hafızadır; dolayısıyla milletlerin hafızaları da tarihleridir. Tarihi hafızasını kaybeden milletler de, geleceklerini planlayamazlar. Günlük yaşarlar, 40-50 sene sonrası için vizyonları yoktur. Kısacası, millet olma vasıflarını kaybederler ve sadece o coğrafyanın yaşayan halkı olurlar.
Ortaçağ ise ya da Karanlık Ortaçağ mı demek gerekir bilemiyoruz; ama aslında Ortaçağ, sadece Ortaçağ’dır. Geçmişten aldıklarıyla geleceğe aktardıklarıyla…Güzel anlatımlarla ve çalışmalarla şekillenen kendini sevdiren zor bir insandır Ortaçağ. Ama Ortaçağ çalışmak da bir ayrıcalıktır ve anlatmak da ayrı bir zevktir. Ayrıca çalışıldıkça anlaşılan ve Karanlık kelimesinin yakışmadığı bir alandır. İşte bu güzel alanı öğrencilerine sevdirmiş, hafızalarımızı dinç tutmaya yardımcı olmuş ve de millet olma vasıflarımızı korumayı öğretmiş bir kişidir Prof. Dr. M. Münir ATALAR….. Hem nezaketiyle hem de insanlığıyla….
Aristotales'in dediği gibi: ""Köle sadece efendinin kölesi olmakla kalmaz; aynı zamanda tümüyle o... more Aristotales'in dediği gibi: ""Köle sadece efendinin kölesi olmakla kalmaz; aynı zamanda tümüyle ona aittir. Aslında kölelik, her toplumda aynı şekilde var olmuştur. Ruh ve öz yönünden birbirinden tamamen farksızdır. Kölelikle birlikte, işgücü ve sürekli çalışma arzusu da bu tarz yaşantıyla birleşmiş, bu duygular, doğanın güçlü yapısına katılmıştır.Pierre Bonnasie'nin dediği gibi, eski özgür insanlar katı bir bağımlılık rejimine bağlanmışlardı. Eskisinden daha farklı ve yeni ve de temeli köleliğe dayanan şekil veren bir rejim oluşmuştur. Yani Kölelik Serfliğe Geçiş. (Tanıtım Bülteninden)
Ortaçağ denilince hep akıllara hangi Ortaçağ ve nasıl bir Ortaçağ? …şeklinde sorular gelir. Sorul... more Ortaçağ denilince hep akıllara hangi Ortaçağ ve nasıl bir Ortaçağ? …şeklinde sorular gelir. Sorular tartışılabilir; ancak cevap bellidir. Yani Ortaçağ, kesinlikle “Karanlık” değildir. Çünkü bu dönemde düşünebilen tek varlık özelliğine sahip insanoğlu, yeteneklerini geleceğe ve hayatı kolaylaştırmaya yönelik olarak kullanmıştır. Böylece yaratıcılığa en elverişli çağlardan biri ortaya çıkmıştır. XII. yüzyıla kadar Yakındoğu’da , X.-XIII. yüzyıllar arasında da Avrupa’da teknolojik ve endüstriyel atılımlar yapılmıştır. Böylece tarihteki ilk “Endüstri Devrimi” de gerçekleşmiş oldu.
Bu teknolojik atılımların etkileri olarak, nüfus artmış ardından göçler başlamış; büyük kentler kurulmuştur. Hatta bu sosyo-ekonomik durumun yarattığı serbest girişimcilik ruhunu teşvik etmek için elverişli olan ortamda kendi kendini yetiştirebilen iş adamları dahi ortaya çıkmıştır.
Özel girişimcilerin çalışmalarının yanı sıra, bu dönemde işçiler de işe gelmeme, grev gibi eylemler yaparak hak arama yoluna dahi gitmişlerdir. Yani, sözkonusu insan olunca yaşananların günümüzdeki olaylardan çok daha farklı olduğu söylenemez.
Pro patria mori - Vatan için ölmek”
Ernest Kantorowicz
Bu özdeyiş, XIV. yüzyıl Avrupa’sında ins... more Pro patria mori - Vatan için ölmek”
Ernest Kantorowicz
Bu özdeyiş, XIV. yüzyıl Avrupa’sında insanların ölümle mücadelesini, milli bilincin oluşmasını, gelecek nesillere miras bırakılması için yapılan savaşları ve bu felaketler yüzyılını anlatmaktadır.
Burada karşımıza gerçeği ararken uzaklara kaçmaya çalışan ve bunun yanı sıra evrenselliğini sonuna kadar koruyabilen bir Ortaçağ çıkmaktadır. Ortaçağda Avrupa, dünyayı kendi aynasında inşa etmeye çalışmıştır. Dolayısıyla bu aynada çok farklı yansımalarla karşılaşmaktayız. Bu dünya, hayaller, hayaletler ve düşlerle dolu olup mistisizm, aşırı boyutlara ulaşmıştır. Tüm insanlar, kendilerine daha güvenli bir dünya oluşturma arzusunda olup bunun için yapılanlar, tam anlamıyla insanları illüzyonlarla dolu bir dünyada yok olmaya zorlamıştır. Ortaçağ insanı da yok oluşa karşı koymak için bu illüzyonlara karşı büyük bir mücadele göstermiştir.
Bunlara karşılık “Aydınlanmanın Ortaçağın bittiği yer olmadığını” söyleyebiliriz. Bu noktada La Palisse’nin, “Biten her çağ bitmiştir! Öyle olmasa “Tarih” olmazdı; bitmez tükenmez bir geniş zaman içinde yaşardık” sözü akla gelmektedir. Ama buradaki asıl sorun, bu çağdan bitmemiş nelerin kaldığıdır. Yani Ortaçağa çok şey borçluyuz. Çünkü biz, Ortaçağın çocuklarıyız.
Uploads
Papers by Pınar Ülgen
taşıyan çeşitli yenilik ve değişimler yaşanmıştır. Bunlardan en etkili olanı da
kültürel değişimlerdir. Bunu yaratan da özellikle Ortaçağda insanoğlunun
toplumsal bir birey olarak yaşama hissiyatına uygun olan ve de toplumda
nasıl yaşanacağının kurallara bağlandığını keşfettiği bu dönemde teknolojinin
kültürle bağdaştığını görmekteyiz.
Bu kültürel değişim ortamında genel tanımlamalara göre bilim,
mutlak olmayan ilimler üzerine her türlü bilgi ve donanımla yapılan etüd,
gözlem, analiz, deney ve uygulama gibi farklı safhalardan oluşan çalışmaların
tümüdür. Teknoloji, araç, alet veya herhangi bir özel bilgiyi gerektiren eşyayı
üretme, kullanım, tamir ve geliştirme ilmidir. Buradaki asıl amaç, daha çok
nasıl rahat edebilirim? mantığıdır. Hatta burada tembelliğin mucitliğin anası
olarak kabul edilmiş olması da oldukça dikkat çekicidir.
Kilise ve devlet, bu konuda heretiklere karĢı hep mücadele etmiĢtir. Bu mücadelede her zaman toplumu heretiklerden temizleme düĢüncesi bulunmaktaydı. Çünkü bu durum, toplumda korku ve endiĢe yaratmıĢtır. Orta Çağ Avrupasının mistik havası içerisinde insanlar, lanetlendiklerini düĢünüyorlardı. Bu nedenle de heretikleri ortadan kaldırma sürecinde onları farklı Ģekillerde cezalandırma yoluna gitmekteydiler. Bu cezalar, engizisyoncuların kontrolü altında yapılırken uygulanan iĢkence yöntemleri de Orta Çağın zulüm içeren yüzünü ortaya çıkarmaktaydı. Bu durum, sonraki yüzyıllarda toplumsal süreçlere sosyo-psikolojik açıdan etki etmiĢtir. Dolayısıyla çok büyük tepkilerle ortaya çıkıp toplumu etkileyen bu akımlar, büyük bir iĢkence ve zulüm sonrasında birdenbire sönmüĢlerdir. Ancak bu süreç, ilginç hikayelere konu olmuĢtur. Bu hikayelerde Orta Çağda Avrupa insanının yaĢadığı korku farklı betimlemelerle anlatılmaktadır
uzanan süreçte yaĢananlardır. Çünkü bu dönemde gerçekleĢen her Ģey, sonraki
yüzyıllarda geliĢen Avrupa‟yı yaratmıĢtır. Feodal düzen, Batı Roma Ġmparatorlu-
ğunda köleci düzenin bir sonucu olarak ortaya çıkmıĢtı. Yani birbirlerine bağlı
sistemlerdir. Bu nedenle feodalite, evrensel değil de, Batı toplumlarına özgü olarak
kabul edilmektedir.Ancak AnlaĢılacağı üzere kölelik, feodalite ve özgürlük üçgeni
içerisinde köleler, köle olmayan ya da hür olan insanların hepsi bir gelir karĢılığın-
da iĢçi olarak çalıĢmaya baĢlamıĢlardır. Esaretten feodalizme geçiĢ süreci ve etkile-
ri, Orta Çağ Avrupa‟sını büyük oranda etkilemiĢtir. Bu çalıĢmamızda da köleci ve
feodal sistemin Orta Çağ Avrupasına olan etkilerini ve birbirleriyle olan iliĢkilerini
sosyo-ekonomik, kültürel ve hukuki yönden genel olarak değerlendirmeye çalıĢa-
cağız.
A
dil alanlarında çalışmıştır. Roger Bacon deneysel bilime önem vermiş ve bu konuda çok çaba göstermiştir. Bacon, bilgisizlik nedenini ise otorite,
gelenekçilik,önyargılar ve cehaletolarak görmektedir. İslam dünyasındaki
çalışmaları da yakından takip eden Roger Bacon, ünlü İslam bilgini İbn Sina’dan oldukça etkilenmiştir. Roger Bacon, Avrupa için yeni bir dönemin açılmasını sağlamıştır. Roger Bacon, çalışmaları ve fikirleriyle bilim tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu çalışmada ise Roger Bacon’ın Orta Çağ Avrupa bilim tarihindeki önemini, İslam dünyasından ne kadar etkilendiğini, Papa ile olan çatışmalarını ve de bilim tarihine damga vuran ona “Mükemmel” sıfatını kazandıran çalışmalarını anlatmaya çalışacağız.
hacıyı kendine bağlamış bir şehirdir. İslam dünyasında Bağdat gibi daha pek çok büyük şehir vardı; ancak Hıristiyan dünyasında İstanbul (Konstantinopolis)’un rakibi olacak bir şehir daha yoktu. Burası Süryani, Rus ve Venedikli tacirler için ekonomik gelişmenin etrafında döndüğü güvenli bir merkezdi. Bu çalışmamızda da bu kadar özelliğe sahip bir şehir olarak İstanbul (Konstantinopolis)’un Geç Ortaçağlardaki
ekonomik yapısını genel hatlarıyla anlatmaya çalıştık.
taşıyan çeşitli yenilik ve değişimler yaşanmıştır. Bunlardan en etkili olanı da
kültürel değişimlerdir. Bunu yaratan da özellikle Ortaçağda insanoğlunun
toplumsal bir birey olarak yaşama hissiyatına uygun olan ve de toplumda
nasıl yaşanacağının kurallara bağlandığını keşfettiği bu dönemde teknolojinin
kültürle bağdaştığını görmekteyiz.
Bu kültürel değişim ortamında genel tanımlamalara göre bilim,
mutlak olmayan ilimler üzerine her türlü bilgi ve donanımla yapılan etüd,
gözlem, analiz, deney ve uygulama gibi farklı safhalardan oluşan çalışmaların
tümüdür. Teknoloji, araç, alet veya herhangi bir özel bilgiyi gerektiren eşyayı
üretme, kullanım, tamir ve geliştirme ilmidir. Buradaki asıl amaç, daha çok
nasıl rahat edebilirim? mantığıdır. Hatta burada tembelliğin mucitliğin anası
olarak kabul edilmiş olması da oldukça dikkat çekicidir.
Kilise ve devlet, bu konuda heretiklere karĢı hep mücadele etmiĢtir. Bu mücadelede her zaman toplumu heretiklerden temizleme düĢüncesi bulunmaktaydı. Çünkü bu durum, toplumda korku ve endiĢe yaratmıĢtır. Orta Çağ Avrupasının mistik havası içerisinde insanlar, lanetlendiklerini düĢünüyorlardı. Bu nedenle de heretikleri ortadan kaldırma sürecinde onları farklı Ģekillerde cezalandırma yoluna gitmekteydiler. Bu cezalar, engizisyoncuların kontrolü altında yapılırken uygulanan iĢkence yöntemleri de Orta Çağın zulüm içeren yüzünü ortaya çıkarmaktaydı. Bu durum, sonraki yüzyıllarda toplumsal süreçlere sosyo-psikolojik açıdan etki etmiĢtir. Dolayısıyla çok büyük tepkilerle ortaya çıkıp toplumu etkileyen bu akımlar, büyük bir iĢkence ve zulüm sonrasında birdenbire sönmüĢlerdir. Ancak bu süreç, ilginç hikayelere konu olmuĢtur. Bu hikayelerde Orta Çağda Avrupa insanının yaĢadığı korku farklı betimlemelerle anlatılmaktadır
uzanan süreçte yaĢananlardır. Çünkü bu dönemde gerçekleĢen her Ģey, sonraki
yüzyıllarda geliĢen Avrupa‟yı yaratmıĢtır. Feodal düzen, Batı Roma Ġmparatorlu-
ğunda köleci düzenin bir sonucu olarak ortaya çıkmıĢtı. Yani birbirlerine bağlı
sistemlerdir. Bu nedenle feodalite, evrensel değil de, Batı toplumlarına özgü olarak
kabul edilmektedir.Ancak AnlaĢılacağı üzere kölelik, feodalite ve özgürlük üçgeni
içerisinde köleler, köle olmayan ya da hür olan insanların hepsi bir gelir karĢılığın-
da iĢçi olarak çalıĢmaya baĢlamıĢlardır. Esaretten feodalizme geçiĢ süreci ve etkile-
ri, Orta Çağ Avrupa‟sını büyük oranda etkilemiĢtir. Bu çalıĢmamızda da köleci ve
feodal sistemin Orta Çağ Avrupasına olan etkilerini ve birbirleriyle olan iliĢkilerini
sosyo-ekonomik, kültürel ve hukuki yönden genel olarak değerlendirmeye çalıĢa-
cağız.
A
dil alanlarında çalışmıştır. Roger Bacon deneysel bilime önem vermiş ve bu konuda çok çaba göstermiştir. Bacon, bilgisizlik nedenini ise otorite,
gelenekçilik,önyargılar ve cehaletolarak görmektedir. İslam dünyasındaki
çalışmaları da yakından takip eden Roger Bacon, ünlü İslam bilgini İbn Sina’dan oldukça etkilenmiştir. Roger Bacon, Avrupa için yeni bir dönemin açılmasını sağlamıştır. Roger Bacon, çalışmaları ve fikirleriyle bilim tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu çalışmada ise Roger Bacon’ın Orta Çağ Avrupa bilim tarihindeki önemini, İslam dünyasından ne kadar etkilendiğini, Papa ile olan çatışmalarını ve de bilim tarihine damga vuran ona “Mükemmel” sıfatını kazandıran çalışmalarını anlatmaya çalışacağız.
hacıyı kendine bağlamış bir şehirdir. İslam dünyasında Bağdat gibi daha pek çok büyük şehir vardı; ancak Hıristiyan dünyasında İstanbul (Konstantinopolis)’un rakibi olacak bir şehir daha yoktu. Burası Süryani, Rus ve Venedikli tacirler için ekonomik gelişmenin etrafında döndüğü güvenli bir merkezdi. Bu çalışmamızda da bu kadar özelliğe sahip bir şehir olarak İstanbul (Konstantinopolis)’un Geç Ortaçağlardaki
ekonomik yapısını genel hatlarıyla anlatmaya çalıştık.
Hatta bu şüpheliler yakalandıklarında uygulanan kısık ateş, erimiş kurşun, kaynar yağ, zift, balmumu ve sülfür karışımı işkencesi bile Hristiyanlara göre onların işlediği suçu tam olarak karşılayamıyordu. Hatta Barbara adlı bir kadının yargılandığı mahkemedeki sorgusunda yaklaşık 14-15 yıldır üye olduğu cadılar tarikatında şeytanla işbirliği yaptığını ve annesinden miras kalan süpürgesi üzerinde uçarak sabbat ayinlerine katıldığını itiraf etmesi üzerine genç yaşta yakılarak öldürülmüş olması cadılara duyulan nefretin büyüklüğünü göstermektedir. Ayrıca Toulouse kentinde olduğu gibi sadece bir günde 400 kadının yakılarak öldürüldüğü dönemler dahi olmuştur.
Papa II. Pius’un, “Kadın gördüğünde dur ve düşün; O, bir şeytan olabilir” demesi de o dönemde kadına olan bakış açısına bir örnektir. Peki neden kadın? Acaba var oluşları da bir hata mıydı bilinmez; ama bu dönemlerde çok acı çektikleri kesin. Evet yakıldılar… Sebebi her şey olabilir. Peki küllerinden doğdular mı sizce?
İşte Orta Çağ-Kadın ve Ateş üçgeni…
Ortaçağ ise ya da Karanlık Ortaçağ mı demek gerekir bilemiyoruz; ama aslında Ortaçağ, sadece Ortaçağ’dır. Geçmişten aldıklarıyla geleceğe aktardıklarıyla…Güzel anlatımlarla ve çalışmalarla şekillenen kendini sevdiren zor bir insandır Ortaçağ. Ama Ortaçağ çalışmak da bir ayrıcalıktır ve anlatmak da ayrı bir zevktir. Ayrıca çalışıldıkça anlaşılan ve Karanlık kelimesinin yakışmadığı bir alandır. İşte bu güzel alanı öğrencilerine sevdirmiş, hafızalarımızı dinç tutmaya yardımcı olmuş ve de millet olma vasıflarımızı korumayı öğretmiş bir kişidir Prof. Dr. M. Münir ATALAR….. Hem nezaketiyle hem de insanlığıyla….
Bu teknolojik atılımların etkileri olarak, nüfus artmış ardından göçler başlamış; büyük kentler kurulmuştur. Hatta bu sosyo-ekonomik durumun yarattığı serbest girişimcilik ruhunu teşvik etmek için elverişli olan ortamda kendi kendini yetiştirebilen iş adamları dahi ortaya çıkmıştır.
Özel girişimcilerin çalışmalarının yanı sıra, bu dönemde işçiler de işe gelmeme, grev gibi eylemler yaparak hak arama yoluna dahi gitmişlerdir. Yani, sözkonusu insan olunca yaşananların günümüzdeki olaylardan çok daha farklı olduğu söylenemez.
Ernest Kantorowicz
Bu özdeyiş, XIV. yüzyıl Avrupa’sında insanların ölümle mücadelesini, milli bilincin oluşmasını, gelecek nesillere miras bırakılması için yapılan savaşları ve bu felaketler yüzyılını anlatmaktadır.
Burada karşımıza gerçeği ararken uzaklara kaçmaya çalışan ve bunun yanı sıra evrenselliğini sonuna kadar koruyabilen bir Ortaçağ çıkmaktadır. Ortaçağda Avrupa, dünyayı kendi aynasında inşa etmeye çalışmıştır. Dolayısıyla bu aynada çok farklı yansımalarla karşılaşmaktayız. Bu dünya, hayaller, hayaletler ve düşlerle dolu olup mistisizm, aşırı boyutlara ulaşmıştır. Tüm insanlar, kendilerine daha güvenli bir dünya oluşturma arzusunda olup bunun için yapılanlar, tam anlamıyla insanları illüzyonlarla dolu bir dünyada yok olmaya zorlamıştır. Ortaçağ insanı da yok oluşa karşı koymak için bu illüzyonlara karşı büyük bir mücadele göstermiştir.
Bunlara karşılık “Aydınlanmanın Ortaçağın bittiği yer olmadığını” söyleyebiliriz. Bu noktada La Palisse’nin, “Biten her çağ bitmiştir! Öyle olmasa “Tarih” olmazdı; bitmez tükenmez bir geniş zaman içinde yaşardık” sözü akla gelmektedir. Ama buradaki asıl sorun, bu çağdan bitmemiş nelerin kaldığıdır. Yani Ortaçağa çok şey borçluyuz. Çünkü biz, Ortaçağın çocuklarıyız.