Türkiye'de çok partili dönem
Bu maddenin tarafsızlığı konusunda kuşkular bulunmaktadır. (Şubat 2008) (Bu şablonun nasıl ve ne zaman kaldırılması gerektiğini öğrenin) |
Türkiye tarihi |
---|
Türkiye'de çok partili dönem, 1945 yılında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) dışında ikinci bir partinin -Nuri Demirağ liderliğindeki Millî Kalkınma Partisi (MKP)- kurularak 1946 genel seçimlerine çok partili sistemle gidilmesi ile başlamıştır. Cumhuriyet'te çok partili hayat bundan önce Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF; 1924-25) ve Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF; 1930) ile başlamış lakin bu partilerin ömürleri çok kısa olmuştur.
İkinci dünya savaşının etkisi
İkinci Dünya Savaşı sonucunun bu döneme geçişte önemli rolü vardır. İkinci Dünya Savaşını tek partili, tek liderin tüm yetkilere sahip olduğu faşist rejimler kaybetti. Savaşı kazanan iki taraftan bir tanesi ABD, İngiltere ve Fransa gibi çok partili demokrat devletler ve kazanan diğer taraf ise Sovyetler Birliği gibi tek partili sosyalist devletler oldu. Dünya'da iki siyasi kutbun oluştuğu bu dönemde Türkiye ile Sovyetler Birliği'nin arası bozulmaya başladı. 1945 yılının Mart ayında, iki devlet arasında 1925'te imzalanmış dostluk ve tarafsızlık antlaşmasının yenilenmeyeceği Stalin yönetimi tarafından ilan edildi. Ardından antlaşmanın yenilenmesi için Sovyetler Birliği boğazlarda üs ve doğuda toprak talebinde bulundu. Türkiye 22 Ağustos ve 18 Ekim 1945 tarihlerinde bu talepleri tamamen reddetti. Türkiye, Sovyetler Birliği'nin agresif politikalarına devam etmesinden dolayı ABD'ye yakınlaşmak durumunda kaldı.
ABD, Türkiye'ye siyasi ve ekonomik destek verebilmek için Türkiye'nin çok partili sisteme geçmesini şart koşuyordu. CHP, "Millî Şef" unvanlı tek parti rejimini, çok partili demokrat devletler savaşın üstünlüğünü ele alana kadar korumuştur. Sovyetler Birliği'nin tehditleri sonucu Türkiye'nin zor durumda kalması, Türkiye'nin batı ittifakına katılımını mecburi bir duruma getirdiği değerlendirmesi yapıldı ve CHP yönetimi çok partili sisteme, demokrasiye geçiş kararı aldı. Bu konu hakkında dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı "Amerika yardımlarının hedefi bu memleketlere demokrasiyi (çok partili sistemi) yerleştirmek" cümlesini de kurdu.[1]
İsmet İnönü, San Francisco Konferansı'na katılacak olan diplomat Feridun Cemal Erkin'e şöyle dedi "Amerikalılar çok partili demokrasiyi ne zaman kuracağımızı sorabilirler, şöyle cevap verirsiniz; Savaş bitince bu amacı gerçekleştirmek Cumhurbaşkanı’nın en aziz arzusudur" [2]
Elde edilen kaynaklardan farklı bir iddiaya göre; Türkiye, ABD'nin karşı çıkmasına rağmen çok partili sisteme geçmiştir. ABD Başkanı Truman'nın 1946'da Senato'da, kaynak olarak sadece Türkçesi bulunabilen şöyle bir cümle kurduğu iddia edilir; "Harp tehlikesinin henüz zail olmadığı böyle bir sırada, Türkiye'nin harp politikasına göre iç idaresini yürütmesi gerekirken, çok partili hayata atılma tecrübesine girişmesini, zamansız bir icraat şeklinde vasıflandırıyoruz." [3]
Geçiş dönemi
Çok partili sistemi savunan bir anlayış kısa zamanda Türkiye meclisinde oluştu. Buna CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de yaptığı konuşmalarla destek verdi. Bunu takip eden gelişmelerde, meclisteki bütçe görüşmeleri sırasında, CHP içinde başını Adnan Menderes, Feridun Fikri Düşünsel, Yusuf Hikmet Bayur, Emin Sazak gibi bazı milletvekillerinin çektiği bir muhalefet oluştu. 11 Haziran'da kabul edilen Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, parti içindeki muhalefetin güçlenmesine yol açtı. Bu yasanın görüşüldüğü sırada Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan, parti Meclis Grubu'na Dörtlü Takrir olarak bilinen bir önerge verdiler. Ülke ve parti yönetiminde liberal düzenlemeler yapılmasını isteyen bu önerge, 12 Haziran'da reddedildi. Bu gelişmelerden sonra Menderes, Köprülü ve Koraltan partiden çıkarıldı. Bayar ise önce vekillikten, sonra partiden istifa etti.
7 Ocak 1946'da Dörtlü Takrir'e imza atanlar tarafından Demokrat Parti (DP) kuruldu. DP, ekonomi ve siyasette liberal düzenlemeleri savunuyordu ve kuruluşu CHP iktidarı tarafından önceleri hoş karşılandı; 1950 genel seçimlerinin kazananı oldu. Başta Başbakan Adnan Menderes başkanlığındaki hükûmet, kamu Müslümanlığına getirilen kısıtlamaları hafifletti ve Marshall Planı sayesinde gelişen bir ekonomiye başkanlık etti. Ancak on yılın ikinci yarısında, hükûmet muhalefeti sınırlayan sansür yasalarını çıkardı; yüksek enflasyon ve büyük bir borca dönüştü. Hükûmet ayrıca siyasi rakiplerini bastırmak için orduyu kullanmaya çalıştı.
Devr-i sabık
DP iktidarı döneminde CHP'nin malvarlığı ve Halkevleri'nin durumu tartışmaya açılmıştır. Refik Şevket İnce ve yedi diğer DP'li milletvekilinin girişimi ile TBMM'de 8 Ağustos 1951[4] tarihinde kabul edilen ve 11 Ağustos 1951 tarihinde Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 5830 sayılı kanun ile Türkiye genelindeki bütün Halkevleri kapatılarak malları hazineye devredilmiştir.
14 Aralık 1953'te DP'nin girişimi ile "Cumhuriyet Halk Partisinin Haksız İktisaplarının İadesi Hakkında Kanun" teklifi Meclis genel kuruluna getirilmiş ve onaylanan kanun 16 Aralık 1953'te yürürlüğe girmiştir. Kanun ile CHP teşkilatının kullandığı Türkiye genelindeki çok sayıda bina hazineye devredilmiştir.
Güç Birliği Cephesi
1957 Türkiye genel seçimleri öncesinde Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere muhalefet partilerinin iktidardaki Demokrat Parti hükûmetine karşı siyasi işbirliği oluşturmuşlardır. Ancak aynı yıl seçim kanununda yapılan değişiklik ile siyasi partilerin seçimde işbirliği yapmaları yasaklandığından işbirliği fikri sözde kalmış, seçimlerden sonra parti birleşmeleri yoluyla fiili olarak kısmen gerçekleşmiştir. Bu işbirliğine tepki olarak Demokrat Parti tarafından Vatan Cephesi oluşturulmuştur.
Demokrat Parti meclis grubunun önerisi ile 1958'de yapılacak genel seçimlerin erkene alınması 11 Eylül 1957'de TBMM gündeminde görüşülmüş ve oy çokluğuyla genel seçimlerin bir yıl öne alınarak 1957'de yapılmasına karar verilmiştir. Seçim öncesinde Demokrat Parti'nin önerisi ile seçim kanununda değişikliğe gidilmiştir. Yapılan düzenleme ile siyasi partilerin birbirlerini desteklemesi ve işbirliği yasaklanmıştır. Bu yasa değişikliği TBMM'de sert tartışmalara sebep olmuş, muhalefet partilerinin yanı sıra bazı Demokrat Parti üyeleri tarafından da tepki çekmiş, Mehmet Fuad Köprülü gibi Demokrat Parti üyeliğinden istifa eden milletvekilleri olmuştur.
Yasa değişikliği sonucu hukuken partiler arası işbirliği imkanı kalmadığından 1957 seçimlerine muhalefet partileri yalnız olarak girmiştir.
Seçimlerde mümkün olmayan Güç Birliği düşüncesi fiili olarak seçimlerden sonra parti birleşmeleri yoluyla 1958'de gerçekleşmiştir. 1958'de CMP ile Türkiye Köylü Partisi birleşerek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ni oluşturmuş, aynı yıl ayrıca Hürriyet Partisi de CHP'ye katılmıştır. HP ile CHP'nin birleşmesini dönemin başbakanı Adnan Menderes, "Ehl-i Salip Cephesi" olarak yorumlayarak eleştirmiştir.
1960 askerî müdahalesi
Adnan Menderes iktidarının uygulamalarına üniversiteler, öğrenciler ve toplumun çeşitli kesimlerinden gelen tepkiler üzerine albay ve daha alt rütbeli subaylar tarafından 1960 yılında ordu hiyerarşisine aykırı bir şekilde askerî darbe gerçekleştirilmiştir.
27 Mayıs Darbesi sonrasında cumhurbaşkanı Celâl Bayar, başbakan Adnan Menderes ve bazı bakanlar yakalanarak Yassıada'da yargı önüne çıkarıldılar. Sivil ve askerlerden oluşan bir mahkemede yargılanan siyasiler, vatana ihanet, kamu fonlarının kötüye kullanımı ve anayasaya karşı gelmek ile suçlanıyorlardı. Dava, başbakan Adnan Menderes, dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve maliye bakanı Hasan Polatkan'ın İmralı adasında 16 Eylül 1961 günü idam edilmesi ile sonuçlandı.
21 Ekim Protokolü
Adnan Menderes'in idamından üç hafta sonra 15 Ekim 1961'de Demokrat Parti'nin oy tabanının "mirasçıları" Adalet Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi oyların % 62'sini alarak 277 milletvekili çıkarmışlardır. Buna karşı Cumhuriyet Halk Partisi 173 milletvekili çıkarabilmiştir. Bu seçim "Menderes'in zaferi" olarak nitelendirilmiş ve ordu durumdan rahatsız olmuştur.[5][6] Bunun için 24 Ekim'de Çankaya'da Ragıp Gümüşpala (Adalet Partisi), Ekrem Alican (Yeni Türkiye Partisi), İsmet İnönü (Cumhuriyet Halk Partisi), Osman Bölükbaşı (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi), Cevdet Sunay, Cemal Gürsel ve generallerin önünde Yassıada mahkûmlarına af çıkarılmayacağına, Emekli İnkılap Subaylar Derneğine bağlı subayların orduya geri alınmayacağına ve Cemal Gürsel'in cumhurbaşkanı seçilmesi için çalışacaklarına dair protokolü imzalamışlardır.
25 Ekim 1961'de 12. dönem TBMM toplandı ve askeri rejim sona erdi.[7]
Ali Fuat Başgil'in MBK üyeleri tarafından ölümle tehdit edilerek adaylıktan çekilmesiyle 26 Ekim 1961'de yapılan seçimle tek aday Cemal Gürsel cumhurbaşkanlığına getirildi.[8]
1971 Muhtırası
12 Mart Muhtırası, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde meydana gelen ikinci askeri darbe eylemidir. 1971 yılında 12 Mart günü saat 13.00'da TRT radyolarından okunan aşağıdaki bildiri ile ilan edilmiştir:
- "Parlamento ve Hükûmet, süregelen tutum, görüş ve icraatı ile yurdumuzu, anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasasının öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür."
10 Mart'ta tüm albayların da katılımıyla çok geniş bir toplantı yapıldı ve Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ordunun emir ve komuta zinciri içinde hareket etmesini isteyerek kendisinin dört Kuvvet Komutanı'yla birlikte imzalayacağı bir muhtıra vererek ordunun yapılmasını istediklerini açıkça TBMM'den talep etmek ve mevcut hükûmetin istifa etmesini sağlamak formülünü ortaya attı. Bu formül büyük bir kabul gördü. Bu formülle emir komuta zinciri dışında 27 Mayıs benzeri sol bir askerî darbenin önü kesilmiş oluyordu.
12 Mart'ın her iki müdahaleden farkı parlamentonun kapatılmamış olmasıdır. 12 Mart Genelkurmay Başkanı ve dört Kuvvet Komutanı'nın imzaladıkları bir muhtıra ile ortaya çıktı. Buna bir ültimatom demek daha doğru olacaktır. Muhtıradaki şartlar yerine getirilmediği takdirde TBMM'nin kapatılacağı söyleniyordu. İlk istek de mevcut hükûmetin istifa etmesiydi. Hükûmet de hemen istifa etti. Artık 12 Mart dönemi başlıyordu. Bu dönemin adı ara rejim olarak konuldu.
12 Mart'ın yerine getirilmesini istediklerinin başında reformlar geliyordu. 12 Mart dönemi sol içerikli bir muhtırayla doğmuş oluyordu. Tarafsız bir Başbakan'ın başkanlığında parlamentodaki bütün partilerin katılacağı ama reformları yürütecek olan bakanlıkların birer bağımsız bakana verileceği bir hükûmet modeli ortaya çıktı.
1. Erim Hükûmeti'nin ömrü 1971'in Aralık ayında Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç'ın reformcu bakanları hedef alan ağır eleştirileri ve onların istifası ile son buldu. İkinci Erim hükütinin yeni bağımsız bakanları solcu olmayan daha muhafazakâr isimlerden seçilmişlerdi. Daha 2. Erim Hükûmeti kurulmadan önce anarşik olaylarda önemli bir artış olmuş ve sıkıyönetim ilan edilmişti. Sıkıyönetimle birlikte birçok solcu da tutuklanmaya başlamıştı.
1973'te ordu Faruk Gürler'in Cumhurbaşkanlığını destekler gözükse de bunda çok ısrarcı olmadı. Fahri Korutürk 6. Cumhurbaşkanı oldu. AP ve CGP tarafsız Naim Talu'nun başbakanlığında yeni ve olagan bir hükûmet kurdular. 12 Mart ara rejim dönemi artık fiilen son bulmuştu.
1973 seçimlerinde seçmen ilk defa ortanın solunda bir partiyi; CHP'yi birinci parti yapmıştır.
Sağ-sol çatışması
1970'li yılların başından itibaren bir sol-sağ çatışması ve bu çatışmanın yarattığı terör başta üniversiteler olmak üzere tüm Türkiye'yi pençesine almıştı. 12 Eylül öncesinde günlük ortalama kurban sayısı 30'a kadar çıkmıştı. Ülke en değerli evlatlarını siyasal teröre kurban veriyordu.
Sıkıyönetim ilan edilmesi gerekti. Fakat ordu, kısa bir süre önce iktidardan uzaklaştırdığı Demirel'e güvenmediği gibi, iktidarın da, bu rejimi değiştirme kavgasında bir taraf olduğunun bilinciyle, sivil politikacılara tam destek vermedi.
1973'ten sonra giderek anarşi tırmandı. Sağ-sol çatışması büyüdü. Şehirlerde kurtarılmış bölgeler ortaya çıktı. Her kademede eğitim gittikçe zorlaşıp imkânsız hale geliyordu. Yüksek bir enflasyon büyük bir ekonomik krizin haberciliğini yapıyordu.
Milliyetçi Cephe hükûmetlerinin ardından seçmen, sosyal demokratlara tarihin en büyük desteğini vererek CHP'yi 1977 seçimlerinde birinci parti yaptı. Tek başına hükûmeti kuracak çoğunluğa erişemeyen Ecevit bir takım transferlerle, bağımsız on bir milletvekilinin desteğini alarak hükûmet kurdu ama bu hükûmetin büyük başarısızlığı hem sosyal demokrasinin hem de sivil siyasetin sonunu getirdi.
Ne birinci ne de ikinci MC hükûmetleri ne de Ecevit'in bağımsızlarla kurduğu hükûmet bu gidişi durduramadılar. Ecevit'in başarısızlıkla sonuçlanan hükûmet denemesinden sonra azınlık hükûmeti olarak Demirel iktidara gelmiştir.
1980'de Genelkurmay Başkanı ve dört Kuvvet Komutanı Cumhurbaşkanı'na tırmanan anarşiden endişe ettiklerini ve buna mutlaka bir çare bulunmasının gerektiğini ifade eden bir mektup verdiler. Mektubu yılbaşından önce alan Cumhurbaşkanı 2 Ocak günü Başbakan Demirel'e vermiştir.
Bu süreç yaşanırken Demirel ekonomik bir "restorasyon" programını, Özal'ın hazırladığı ünlü 24 Ocak 1980 kararlarını yürürlüğe koydu.
Kıbrıs Harekâtı
1960'ta Kıbrıs'ta yaşayan Rum ve Türk cemaatleri arasında kurulan ortaklık Kıbrıs Cumhuriyeti yaşanan iç çatışmalar sonucu sürdürülemez olmuş ve 15 Temmuz 1974 tarihinde Yunan cuntasının Kıbrıs'ta darbe yaptırması sonucu 20 Temmuz 1974 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Garanti Anlaşması'nın III. maddesine istinaden Kıbrıs Harekâtı gerçekleştirmiştir.
1878’de Rusya karşısında zor durumda kalan Osmanlı, Kıbrıs’ın yönetimini geçici olarak Birleşik Krallık'a verdi. I. Dünya Savaşı’nda da Birleşik Krallık, Kıbrıs’a el koydu. 1950’lerin sonlarında bağımsızlık hareketi başladı ve uluslararası anlaşmalara dayanan bir Türk-Rum Ortak Devleti kuruldu. Fakat Rumlar böyle bir Ortak Devlet’e razı olmadılar. Kıbrıs’ın tüm yönetimine kendileri el koyma yoluna gittiler; anlaşmaları, uluslararası anlaşmaları çiğneyerek ve Anayasayı çiğneyerek ve soykırımla Türklere saldırılarda bulunarak, Rumlar, 1963 yılında Ortak Devlet’i yıktılar.
Başbakan Bülent Ecevit, adada gelişmelerin kötüye gitmesi sebebi ile diplomatik görüşmeler yapmak üzere Londra'ya gitti.
20 Temmuz 1974 sabahı Türk Ordusunun Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Kıbrıs'a havadan indirme ve denizden çıkarma yapmaya başladı.
Türk kuvvetleri 22 Temmuz'da Girne'yi ele geçirdi. Türk paraşütçüleri Kıbrıs'ın başkenti Lefkoşa'nın Türk kesimine indi. Yunan birliklerinin Ada’da garantör olarak bulunan Türk birliğine saldırması ise, çarpışmaların Ada geneline yayılmasına neden oldu. 22 Temmuz akşamı Türkiye, BM Güvenlik Konseyi'nin ateşkes kararını kabul etti. Türk müdâhalesi sonucu Yunanistan'daki cunta idaresi ve Kıbrıs Nikos Sampson Hükûmeti de yıkılmıştır.
8 Ağustos'ta II. Cenevre Konferansı'nın yapılmakta olduğu zamanda Türklerin 'iyi niyet jesti' olarak Limasol ve Larnaka civarında bir miktar köyü boşaltmış olmalarına rağmen, Millî Muhâfız Alayı ve EOKA-B işgal ettikleri yerleri tahliye etmedikleri gibi ellerindeki esirleri de serbest bırakmamışlardır.
Türkiye, Rum-Yunan hükûmetleriyle anlaşmanın mümkün olmadığı kararına vararak 14 Ağustos'ta başlayıp 16 Ağustos'ta sona eren üç günlük II. Harekâtını gerçekleştirdi.
İkinci Harekâtı'nın hemen ardından 25-26 Ağustos 1974 tarihinde BM Genel Sekreteri Kıbrıs'a gelmiş ve toplumlar arasında ikili görüşmelerin başlatılmasını istemişti. İkili görüşmelerde varılan mutabakat gereği nüfus mübadelesi yapılmış ve Rumlar güneye Türkler ise kuzeye geçmiştir. Böylece iki bölgeli ve iki toplumlu bir federal yapı için uygun ortam sağlanmış oldu. 13 Şubat 1975 günü Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin ilanı Doktor Fazıl Küçük tarafından açıklanarak gerçekleşti. Amaç federal bir Kıbrıs Devleti yaratmaktı ancak bu gerçekleşmediğinden 8 yıl sonra Türkler yol ayrımına giderek kendi cumhuriyetlerini kurmak yoluna girdiler.
15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanı gerçekleşti.
Yıllarca süren toplumlararası görüşmelerden bugüne değin herhangi bir sonuç çıkmamıştır. En son BM Kıbrıs Çözüm Planı ile iki toplum arasında yeniden birleşme imkânı da referandum'da Türklerin "evet"ine karşı Rumların "hayır" demesi sonucu gerçekleşmemiştir.
1980 cumhurbaşkanlığı seçimi bunalımı
6 Nisan 1980 tarihinde 7 yıllık görev süresi dolacak Fahri Korutürk'ün yerine cumhurbaşkanlığına geçecek kişiyi belirlemek üzere 450 TBMM üyesi ile 184 Cumhuriyet Senatosu üyesinin katıldığı ortak oturumlarda yapılan oylamaların ilk iki turunda 3'te 2 çoğunluk (423), sonraki turlarda ise salt çoğunluk (318) arandı. 22 Mart 1980 tarihinde yapılması gereken seçim, aday çıkmaması nedeniyle 25 Mart 1980 tarihine ertelendi.[9] Bağımsız milletvekili Nurettin Yılmaz'ın adaylığını koymasıyla 25 Mart 1980 tarihinde oylamalar başladı.
En çok oyu Eski Türk Hava Kuvvetleri Komutanı ve Kontenjan Senatörü Muhsin Batur aldı. Oyu 300'ü geçti ama yeterli sayıya ulaşamadı. Batur, görev süresini tamamlayıp emekliye ayrıldıktan sonra oylamalar 11 Eylül 1980 tarihinde yapılan 124. tura kadar devam etti.
Meclis'in en büyük iki partisi olan AP ve CHP'nin liderleri Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit, seçim konusunda anlaşamadı. Oy kâğıtlarına Ajda Pekkan, Bülent Ersoy, Aynur Aydan gibi isimlerin de yazıldığı seçim turları sonuç vermedi.[10][11] 12 Eylül Darbesi'yle yönetime el koyan Millî Güvenlik Konseyinin başkanı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, 1982'deki referanduma kadar Devlet Başkanı olarak görev yaptı.
1980 askerî darbesi
Türk Silahlı Kuvvetleri'in 12 Eylül 1980 günü emir komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askerî müdahale, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesidir.
Bu müdahale ile Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu hükûmet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1960 Anayasası tamamen rafa kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir baskı dönemi başladı.
12 Eylül 1980 darbesi, Türkiye'de halkın önemli bölümü tarafından, siyasi ve ekonomik sorunların hiçbirine çözüm bulamayan iflas etmiş parlamenter rejimin 'haklı' alternatifi olarak görüldü. Bu nedenle, darbeye bir direniş olmadığı gibi, büyük çoğunluk, darbe liderlerini, ülkenin yeni liderleri olarak kısa sürede benimsedi.
12 Eylül 1980'e gelindiğinde 19 ilde sıkıyönetim uygulanıyordu.
Ülkede, yönetemeyen hükûmet, karar alamayan Meclis ve ardı arkası kesilmeyen siyasi cinayetlerin yol açtığı yılgınlık havası, 12 Eylül öncesi dönemin son Başbakanı Süleyman Demirel'in "70 sente muhtacız" sözü ile özetlenen işsizlik, kıtlık ve işyeri anlaşmazlıkları ile yoğunlaştı.
12 Eylül 1980 ardından partiler lağvedildi, parti liderleri önce askeri üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı. Bu durum, siyasi partilerin sürekliliği konusunda tarihsel sorunlar yaşayan Türkiye'de siyasi temsilin demokratikleşmesi önünde yeni bir engel oluşturdu, siyasi gelenekler geçici de olsa alt-üst edildi.
Darbe sonrası süreç
Askerî darbe sonrasında Millî Güvenlik Konseyi tarafından bazı üst düzey siyasetçilerin yeni partilere katılmasına izin verilmedi. Yeni bir parti olan Büyük Türkiye Partisi kapatıldı ve siyaset yapmama kuralına uymadığı düşünülen siyasetçiler Zincirbozan'da zorunlu ikamete tabi tutuldu. Bu siyasetçilerin bazıları eski Adalet Partisi (AP), bazıları da eski Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) üyesiydi.
Siyaset yapmama kuralına uymadığı gerekçesiyle zorunlu ikamete tabi tutulan kişiler şunlardır: Adalet Partisi üyeleri; Süleyman Demirel (eski başbakan), İhsan Sabri Çağlayangil (eski Cumhuriyet Senatosu Başkanı), Hüsamettin Cindoruk, Nahit Menteşe, Ali Naili Erdem, Ekrem Ceyhun, Sadettin Bilgiç, Yiğit Köker ve Mehmet Gölhan. Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri; Sırrı Atalay (eski Cumhuriyet Senatosu Başkanı), Deniz Baykal, Süleyman Genç, Metin Tüzün, Celal Doğan, Ferhat Altıntaş ve Yüksel Çakmur.
1990'lar
Kardak Krizi
25 Aralık 1995 tarihinde Yunanistan ile Türkiye arasında Figen Akat isimli Türk bandıralı kargo gemisinin Kardak Kayalıkları'nda karaya oturması sonucu Türk ve Yunan kurtarma ekipleri arasında çıkan anlaşmazlık sonucu patlayan diplomatik ve askerî kriz çıktı. İki ülkeyi savaşın eşiğine getirmiştir. Olayı 20 Ocak 1996 tarihinde ilk kez Yunan Gramma gazetesi kamuoyuna duyurmuştur. Olaylardan yaklaşık on yıl sonra ikinci bir kriz Yunan balıkçılarının bölgeye yaklaşmasıyla ortaya çıktı.
29 Ocak 1996 gecesi başkent Ankara'da dönemin başbakanı Tansu Çiller, Dışişleri Bakanı Deniz Baykal ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya; Yunanistan'a nasıl karşılık verileceği üzerine toplanmıştı. Dönemin başbakanı Tansu Çiller, "O bayrak inecek, o asker gidecek." diyerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin savaşa hazır olduğunu belirtti ve en yakın zamanda batıdaki kayalıklara asker çıkarılmasını istedi. Tansu Çiller'in açıklaması ve Türk Deniz Kuvvetlerinin de uluslararası sulara inmesiyle tam bir kriz oluştu ve iki ülke savaşla burun buruna geldi.
1995 genel seçimlerinde Refah Partisi %21 oy oranı ile 1. parti olmuş ve Tansu Çiller genel başkanlığındaki DYP ile koalisyon hükûmeti kurmuştur.
28 Şubat süreci
12 Eylül Darbesi sonucu ortaya çıkan siyasetin etkisiyle 1980 ve 1990'larda radikal sağcı grupların güçlenmiş ve bunun sonucu olarak Refah Partisi 1995'teki genel seçimlerinde siyasette güçlü duruma gelmiştir. 1996 yılında, seçimlerinin ardından kurulan DYP-ANAP hükûmetinin kısa sürede dağılmıştır. Bunun üzerine TBMM'de birinci parti durumunda olan RP ile DYP arasında kurulan 54. hükûmet, 8 Temmuz 1996'da TBMM'de yapılan oylamada güvenoyu almayı başarmıştır.
Başbakan Necmettin Erbakan'ın 'havada yakıt ikmali' olarak tanımladığı başbakanlık görevini hükûmet ortağı DYP genel başkanı Tansu Çiller'e vermek amacıyla 18 Haziran 1997'de istifasını Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sundu. Ancak Demirel, hükûmet ortaklarının arasındaki protokolü dikkate almayarak hükûmeti kurma görevini ANAP genel başkanı Mesut Yılmaz'a verdi. 12 Temmuz'da Mesut Yılmaz başkanlığında ANAP-DSP-DTP arasında kurulan 55. hükûmet TBMM'den güvenoyu aldı.
MGK'nun 28 Şubat kararlarının ardından özellikle 18 Nisan 1999 seçimlerine kadar süren zaman diliminde 14 Ağustos 1997'de 8 yıllık kesintisiz eğitim kanunu TBMM’de kabul edildi. Bu kanunla İmam Hatip Liseleri dahil Meslek Liselerinin ortaokul bölümleri kapatıldı, yalnızca lise olmaları sağlandı.
24 Aralık 1995 tarihindeki seçimlerde oy oranını artırarak solun en büyük partisi hâline gelen DSP, ANAP ve DTP'yle birlikte kurulan Anasol-D hükûmetinde yer almış ve Bülent Ecevit Başbakan yardımcısı olmuştur. Daha sonra da DYP ve ANAP'ın desteğiyle DSP bir azınlık hükûmeti kurmuştur.
Yargılamalar
2012 yılında TBMM, "Darbeleri Araştırma Komisyonu" kurmuş" ve 28 Şubat başta olmak üzere askerî darbeleri araştırmaya başlamıştır. Bu sürecin yargılanması ise 28 Şubat'ta etkin rol oynayanların tutuklu yargılanması ile başlamıştır.
2 Ekim 2012 tarihinde dönemin Başbakan Yardımcısı ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, "mağdur" sıfatıyla ifade vermiştir. Dönemin 54. Türkiye Hükûmetini "zorla devirmeye, düşürmeye ortaklık" ile suçlanan ve aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz, dönemin orgeneralleri Çevik Bir ve Çetin Doğan'ın da olduğu 103 sanık hakkında açılan dava Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmüştür.
14 Nisan 2018 tarihinde kararını açıklayan Mahkeme Heyeti, “Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini zorla düşürme veya vazife görmekten men” suçlamasıyla, aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Emekli Orgeneral Çevik Bir, Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın da bulunduğu 21 sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildiğini duyurmuştur.[12] Sanıkların duruşmalardaki tutum ve davranışları lehlerine kabul edilerek cezada indirim yapılmış ve ceza, müebbet hapse çevrilmiştir. Sanıklara, yaşları ve sağlık sorunları gerekçesiyle adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir.
9 Temmuz 2021 tarihinde 14 sanığın müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından onanmıştır.[13]
19 Ağustos 2021 tarihinde 14 sanık hakkında yakalama kararı çıkartılmıştır.[14]
Susurluk skandalı
Susurluk skandalı veya Susurluk kazası, 3 Kasım 1996'da saat 19.25 sularında Balıkesir-Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazası sonucu, yasadışı polis-mafya-aşiret ilişkilerinin ortaya çıkması ile patlak veren skandal. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli skandallarındandır.
Kazanın ardından kamuoyu, "devlet, siyaset, mafya" üçgeninde yasadışı ilişkilerin ortaya çıkartılmasını talep etti. "Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık" ismi verilen sivil toplum eylemleriyle ve medyanın desteği ile üstü örtülen ilişkilerin ve faaliyetlerin açıklanmasını talep etti.
Anayasa kitapçığı krizi
Cumhuriyet tarihinin ekonomik ve siyasi boyutuyla "en derin krizlerinden biri " olarak yorumlanır ve bu yönüyle "Kara Çarşamba" olarak da bilinen anayasa kitapçığı krizi.[15] Aynı gün İstanbul Borsası yüzde 14, ertesi gün yüzde 18 değer kaybetti. Gecelik faizler yüzde 760'a, Hazine borçlanma faizi yüzde 144'e kadar yükseldi.[15] 680.000 lira seviyesinde olan Amerikan doları bir hafta içinde 1.000.000 lirayı geçmişti.[16] Kriz sonunda çok sayıda iş yeri kapandı, işsizlik kayda değer oranda yükseldi.[16] 2001 yılı sonunda kamunun faiz harcamaları toplam vergi gelirlerinin yüzde 92,3'üne ulaştı.[17] 2001 Türkiye ekonomik krizinin nedenlerinden biri hâline geldi.
AK Parti dönemi (2002-günümüz)
2002 genel seçimleri
Mayıs 2002'de Başbakan Bülent Ecevit'in rahatsızlanması ve ilerleyen yaşının etkisiyle sağlık durumunun düzelememesi iddiası ile görevine devam edip edemeyeceği yönünde tartışmalar başladı. Tartışmaların Demokratik Sol Parti'nin (DSP) içine de yansımasıyla temmuz ayı içinde DSP grubunun sayısı, Ecevit'in görevden çekilmemesine tepki gösteren milletvekillerinin istifasıyla yarı yarıya düştü. Bu gelişmeler sırasında koalisyon hükûmetinin ikinci büyük ortağı Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 7 Temmuz 2002 günü, partisinin Bursa İl teşkilatının Keles ilçesinde düzenlediği 11. Kocayayla Türkmen Kurultayı'nda yaptığı açıklamada 3 Kasım 2002 tarihinde erken seçim yapılmasını istedi.
16 Temmuz 2002'de koalisyon hükûmetini oluşturan üç partinin genel başkanları arasında yapılan zirve toplantısında 3 Kasım'da erken seçim yapılması kararı alındı. 31 Temmuz 2002'de TBMM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada, erken seçim önergesi oylamaya katılan 514 milletvekilinden 449'unun kabul oyuyla kabul edildi.[18]
Demokrat Türkiye Partisi ve Aydınlık Türkiye Partisi, Doğru Yol Partisi listelerinden, Halkın Demokrasi Partisi, Emeğin Partisi ve Sosyalist Demokrasi Partisi de Demokratik Halk Partisi listelerinden seçime girdiler. Türkiye Komünist Partisi'nin katılmasıyla Türkiye tarihinde ilk kez adında komünist kelimesi geçen bir parti seçimlere katıldı. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan siyasi yasağı nedeniyle seçimlere katılamadı.[19] Seçim takviminin 7 Ağustos tarihinde başladığı 2002 seçimlerinde, gümrüklerde oy verme işlemi 2 Ekim tarihinde başlayıp 3 Kasım tarihinde sona erdi.
3 Kasım 2002 tarihinde 81 ildeki 85 seçim çevresinde düzenlenen seçimlere katılım oranı yüzde 79,13 olarak gerçekleşti. Yüzde 10'luk ülke barajı nedeniyle geçerli oyların yaklaşık yüzde 45'i TBMM'ye yansıyamadı; seçimlere katılan 18 siyasi partiden yalnızca Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 10'luk ülke barajını aşarak TBMM'de temsil edilmeyi başardı, böylece 1946'dan sonra ikinci kez TBMM'de yalnızca iki parti temsil edildi. Geçerli oyların yüzde 34,29'unu alan Adalet ve Kalkınma Partisi elde ettiği 363 milletvekilliği ile (9 Mart 2003'te düzenlenen ara seçimlerden sonra 365'e yükseldi) tek başına hükûmeti kuracak çoğunluğu sağlarken, oyların yüzde 19,38'ini alan Cumhuriyet Halk Partisi ise kazandığı 178 milletvekilliği ile mecliste temsil edilen tek muhalefet partisi oldu. Ayrıca 9 bağımsız aday da TBMM'ye girdi. Seçilen 550 milletvekilinden yalnızca 24'ü (%4,36) kadın olan 22. Dönem'de bir önceki dönemden yalnızca 60 milletvekili (%11) yeni dönemde yer alabildi.
1999 genel seçimlerinden sonra kurulup 2002 seçimlerine kadar ülkeyi yöneten koalisyon hükûmetinin ortaklarından Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi'nin yanı sıra muhalefetteki Doğru Yol Partisi, Saadet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi barajı aşamayarak TBMM dışında kaldı. Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli aday olduğu Osmaniye'den %29,19 (58.622), ANAP lideri Mesut Yılmaz aday olduğu Rize'den %28,58 (46.577) ve Doğru Yol Partisi lideri Tansu Çiller aday olduğu Muğla'dan %22,66 (87.454) oy almalarına rağmen partileri baraja takıldığından milletvekili seçilemediler. Yenilgiyle ayrılan partilerden ANAP'ın lideri Yılmaz ve DYP'nin lideri Çiller görevlerinden istifa ettiler. Elazığ'dan bağımsız milletvekili seçilerek TBMM'ye giren Mehmet Ağar, aralık ayında yapılan kongrede DYP Genel Başkanlığı'na seçildi. Seçimlerden kısa süre önce iş adamı Cem Uzan tarafından kurulan ve hemen hemen hiçbir siyasi geleneğe dayanmayan Genç Parti ise aldığı 7,25 oy oranıyla, yoğun propaganda faaliyetine rağmen yine de sürpriz sayılabilecek bir başarı kazandı.
14 Kasım 2002 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmeden sonra, Erdoğan'ın milletvekili olmaması nedeniyle, 16 Kasım 2002 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi genel başkan yardımcısı Abdullah Gül, Sezer tarafından hükûmeti kurmakla görevlendirildi. 58. Hükûmetin 18 Kasım'da Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanmasıyla ilk Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmeti göreve başladı.
Adalet ve Kalkınma Partisi, Siirt'in Pervari ilçesine bağlı Doğanköy'de sandık kurullarının oluşturulmaması ve bir sandığın kırılması nedeniyle Siirt'teki seçimlerin iptali için Yüksek Seçim Kurulu'na başvurdu. Başvuruyu haklı bulan YSK 2 Aralık 2002 tarihinde, Siirt'teki seçim sonuçları iptal ederek bu seçim çevresindeki seçimlerin yenilenmesine karar verdi.[20] İptal kararıyla, 3 Kasım'daki seçimde Siirt'ten milletvekili seçilen, AK Parti'den Mervan Gül, CHP'den Ekrem Bilek ile bağımsız Fadıl Akgündüz'ün üyelikleri düştü. Siirt'te yapılacak ara seçim öncesinde Deniz Baykal liderliğindeki CHP'nin desteğiyle yapılan anayasa değişikliğiyle Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki engel kaldırdı.[21] 9 Mart 2003'te yenilenen ve yalnızca 4 partinin katıldığı seçimler sonucunda Adalet ve Kalkınma Partisi 3 milletvekilliğini de kazandı, böylece Adalet ve Kalkınma Partisi'nin milletvekili sayısı 365'e yükselirken, Cumhuriyet Halk Partisi'nin milletvekili sayısı 177'e, bağımsızların sayısı ise 8'e geriledi. Aynı seçimde Recep Tayyip Erdoğan da Siirt'ten TBMM'ye seçildi.
2007 genel seçimleri
AK Parti milletvekili Abdullah Gül'ün üçüncü turda Cumhurbaşkanı adayı olduğu tartışmalı Ağustos 2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerini izleyen 2007 seçimlerini[22] yine AK Parti kazandı. Irak'taki son gelişmeler, laiklik ve dini konulardaki kaygılar, ordunun siyasi meselelere müdahalesi, AB, ABD ve İslam dünyasıyla ilişkiler seçimlerin gündemini belirledi.
Ergenekon davası
Ergenekon adlı gizli bir örgütün üyeleri olduğu iddia edilen kişiler 2008 yılında gözaltına alındı. Üyeler, 2003-2004 yıllarında Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetini devirmeye yönelik darbe planlarını, 2006'da bir yüksek yargıcın öldürüldüğü Danıştay Saldırısını, 2007'de Malatya'da üç Hristiyanın öldürüldüğü Zirve Yayınevi katliamını gerçekleştirdiğini ve 2008-2009 yıllarında bazı suikast planları yapmakla suçlandı.
Balyoz darbe planı iddiası
19 Temmuz 2010'da İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi İstanbul Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ergül, Murat Yönder, Süleyman Pehlivan ve Ali Haydar'ın hazırladığı iddianameyi kabul ederek tamamı asker 196 kişi hakkında dava açtı. 968 sayfalık iddianamede sanıklara "Türkiye Cumhuriyeti yürütme organını cebren ıskat ve vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs etmek" suçlaması yöneltildi. Fakat eski TCK'nın 61/1. maddesine dayanılarak "eksik teşebbüs" nedeniyle cezalarda indirim yapılması istendi ve her sanık için 15 yıldan 20 yıla kadar hapis talep edildi.[23]
Deniz Baykal kaset skandalı
Kaset, 6 Mayıs 2010 gecesi, video paylaşım sitesi Metacafe'de "Deniz Baykal - Seks Kasedi" başlığı altında paylaşıldı[24] ve bu video birkaç saat içerisinde Akit gazetesinin internet sitesi habervaktim.com adlı web sitesinde, görüntülerdeki kadının Nesrin Baytok olduğu söylemiyle haberleştirildi.[25][26][27]
8 Mayıs 2010'da videoyu barındırdığı için Metacafe'ye Türkiye'den erişim engellendi.[28] Baykal ve Baytok, kendilerine ait olduğu ileri sürülen görüntüler için "komplo" açıklamasında bulunurken,[29][30] Baykal'ın avukatı da görüntülerin montaj olduğunu belirtti.[31] Bu haberle birlikte eşinin girdiği ihalelerle ilgili iddialar tekrar gündeme geldi ve Can Baytok, bu iddialara karşı yargıya başvurdu.[32]
Deniz Baykal, 10 Mayıs 2010 günü düzenlediği basın açıklamasıyla yaklaşık 15 yıl 8 ay sürdürdüğü CHP genel başkanlığı görevinden istifa ettiğini duyurdu.[33] İstifadan iki gün sonra parti sözcüsü Mustafa Özyürek, Baykal'ın kurultaya katılmayacağını ve Baykal'ın gönlündeki ismin de herkesin olduğu gibi CHP grup başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu söyledi.[34] Kılıçdaroğlu ise, istifanın ve Özyürek'in açıklamasının ardından, parti içi dengeleri gözeterek iki kez kurultayda aday olmayacağını söyledi.[35] Baykal'ın istifasının ardından, Baykal'ın evinde çeşitli Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ve milletvekilleri ile partinin geleceğinin konuşulduğu görüşmelerde genel sekreter Önder Sav, parti üyelerine Baykal'ı geri getireceklerini söyledi. Ancak Kılıçdaroğlu, kurultaya beş gün kala partinin hâlâ genel başkan adaysız kalmasından rahatsız olan birçok partilinin isteğini ve halkın desteğini göz önünde bulundurarak, 17 Mayıs 2010 tarihinde CHP grup başkanvekilliğinden istifa ettiğini ve 33. Olağan Kurultay'da aday olacağını açıkladı.[36]
Videonun Gülen Hareketi tarafından sızdırıldığı öne sürülmektedir. Baykal ve MHP'lilerin kasetlerinin yayınlanmasındaki şüpheliler arasında Fetullah Gülen, Osman Hilmi Özdil, polis şefleri Ömer Altıparmak, Recep Güven, Coşgun Çakar, Zeki Güven ve Tarkim'in sahibi Ömer Faruk Bayındır gibi bireyler yer almaktadır. Toplam şüpheli sayısı 97'dir.[37] Deniz Baykal ise kasetin yayınlanmasından kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada, Cemaatten üst düzey bir yetkilinin kendisini arayarak, "Bu kasetle ilgimiz yok" dediğini öne sürmüştür. Tevfik Diker, 2014'te Baykal ile görüşen üst düzey Cemaat yetkilisinin eski AKP milletvekili İlhan İşbilen olduğunu açıkladı.[38] 2014'te Recep Tayyip Erdoğan'a ait olduğu ileri sürülen bir ses kaydına göre sızıntının Erdoğan tarafından gerçekleştirildiği öne sürüldü, bu iddia Erdoğan tarafından sert bir dille yalanlandı.[39]
2013-2017
27 Mayıs 2013 tarihinde iş makinelerinin parka girmesinin ardından bu haberin sosyal medya aracılığıyla kısa sürede yayılması sonucunda bazı aktivistlerin parka gidip çalışmaları durdurmaya çalışmasına polis orantısız müdahalede bulunmuştur.[40][41] Bu müdahaleler ve dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın inşaatın yapımında ısrarcı açıklamaları ile protestolar hükûmet karşıtı gösterilere dönüşmüş ve başta Ankara, İzmir gibi büyükşehirler olmak üzere Türkiye'nin diğer illerine de yayılmıştır.[40][42][43][44] 1 Haziran tarihinde polis kuvvetleri Taksim Meydanı'ndan çekilmiştir ve protestocular Gezi Parkı'nda bir kamp kurmuşlardır.[45] Kampta gönüllülerin çalıştığı kütüphane, revir, mutfak gibi tesisler kurulmuştur. 15 Haziran akşamındaki polis müdahalesi sonrasında ise Gezi kampı dağıtılmıştır.[46] Bu olaydan sonra Türkiye'nin çeşitli illerindeki parklarda forumlar düzenlemeye başlanmıştır.[47]
Projenin dayanağı olan planlar İstanbul 1. İdare Mahkemesi tarafından 6 Haziran 2013 tarihinde iptal edilmiştir.[48] Başbakan Erdoğan'ın göstericilere "çapulcu" demesi sonrasında, bu kelimenin kullanılmasından dolayı 2003 yılında açılan bir davada davacıya 10 milyar TL (Şimdiki 10.000 TL) tazminat ödendiğine dair emsal kararı ortaya çıkınca[49] protestocular kendilerini çapulcu kelimesi ile ifade etmeye başlamışlardır. Bazı medya kuruluşlarının gösteri ile ilgili haberleri yayınlamamasına tepki gösterilmiştir. Örneğin CNN Türk haber kanalının gösterilerin yoğun olduğu sırada penguenlerle ilgili belgesel yayınlaması karikatürler ve çeşitli şekillerde tepkilere neden olmuştur ve penguen de gösterilerde kullanılan sembollerden biri hâline gelmiştir. İçişleri Bakanlığı'nın 23 Haziran'da yaptığı açıklamaya göre Bayburt ve Bingöl hariç 79 ilde düzenlenen eylemlere toplam 2,5 milyon kişi katılmış, bundan daha fazla kişi de sosyal ağlar aracılığıyla görüşlerini aktarmışlardır.[50] Olaylar sonucunda 8 sivil (Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan, Burak Can Karamanoğlu, Mehmet İstif ve Elif Çermik)[51][52][53][54][55][56][57][58] ve 2 güvenlik görevlisi (polis komiseri Mustafa Sarı ve polis memuru Ahmet Küçüktağ)[59] hayatını kaybetmiş, 9063 kişi yaralanmıştır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 18 Haziran 2016 tarihinde katıldığı bir davette Gezi Parkı'nın yıkılıp yerine tekrar topçu kışlası yapılacağını dile getirdi.[60] Bu açıklamanın ardından insanlar Twitter'da açıklamaya tepki gösterdi.
Ağustos 2014'de Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olarak seçildi. Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi'nde ilk kez bir cumhurbaşkanı doğrudan halk oylaması ile bu seçimde seçildi.
Ankara garı katliamı,[61] 10 Ekim 2015'te yerel saatle 10:04 civarında Ankara ilinin Altındağ ilçesinin Ulus semtindeki Ankara Garı kavşağında düzenlenen bombalı intihar saldırısında 109 kişinin ölmesi ile modern Türkiye tarihindeki en ölümcül intihar saldırısı olmuştur.[62][63] Saldırı sonrası RTÜK tarafından yayın kuruluşlarına geçici yayın yasağı getirildi ve internet servis sağlayıcıları tarafından bazı sosyal medya (Twitter, Facebook) sitelerine erişim engeli uygulandı.[64]
17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu
Soruşturmalar Eylül 2012 ve Şubat 2013'teki bir dizi ihbarla başlamıştır. 17 Aralık 2013 günü Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın gözaltı talimatları ve ilgili mahkemelerin arama kararlarının yerine getirilmesi ile kamuoyu tarafından duyulmuştur. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele ve Mali Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından gerçekleştirilen soruşturmada aralarında iş adamları, bürokratlar, banka müdürü, çeşitli düzeyde kamu görevlileri ve 61. Türkiye Hükûmeti kabine üyesi dört bakan ile üç bakan çocuğunun olduğu kişiler hakkında "rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık" suçlarını işledikleri iddiası yer almıştır. 16 Ocak 2014 tarihli Hakimler ve Savcılar Kurulu kararı ile soruşturmayı başlatan Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın görev yeri değiştirilmiş, soruşturma diğer savcılar tarafından yürütülmüştür.
Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, soruşturmayı yürüten yargı ve emniyet mensuplarının Gülen Hareketi tarafından yönetildiğini ve "paralel devlet" yapılanmasında yer aldığı iddia etti. Soruşturmaların ardından Egemen Bağış Avrupa Birliği Bakanlığı görevinden alındı İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar bakanlık görevlerinden istifa ettiler; Bayraktar ayrıca milletvekilliğinden de istifa etti. 5 Ocak 2015'te TBMM'de yapılan oylamada eski bakanların Yüce Divan'a gönderilmemesine karar verildi.
Sonraki gelişmeler
Rıza Sarraf 19 Mart 2016'da Amerika Birleşik Devletleri'nin Miami kentinde banka dolandırıcılığı ve kara para aklamanın yanı sıra ABD'nin İran'a yönelik ambargosunu delmek suçlamaları ile göz altına alındı ve ardından mahkeme tarafından 75 yıla kadar hapis istemiyle tutuklandı.[65][66][67] Reza Zarrab’ın avukatı Benjamin Brafman aracılığıyla Manhattan Bölge Mahkemesi’ne yaptığı 50 milyon dolarlık kefalet başvurusuna, New York Güney Bölge Başsavcısı Preet Bharara, 17 Aralık fezlekesini delil göstererek itiraz etti.[68] Savcı Preet Bharara itirazında, Emine Erdoğan'ın kurucusu olduğu TOGEM-DER gibi derneklere yapılan bağışları söz konusu ederek, Sarraf’ın dolandırıcılık, altın kaçakçılığı, rüşvet, fuhuşa aracılık etmek suçlarına karıştığına, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere devletin üst kademeleriyle olan ilişkilerini kullandığına ilişkin kanıtlara yer verdi ve salıverilme ihtimaline dair şu uyarıyı yaptı: “Yapılan yardım ve derneğin yapısı, Sarraf’ın üst düzey bürokrat ve devlet yetkilileri ile ilişkisini ortaya koyuyor. Bu bakımdan zanlının Türkiye’ye geçmesi durumunda geri gelmemesi ya da gelmesinin engellenmesi büyük ihtimaldir.”[69]
25 Mayıs 2016 tarihinde CHP İstanbul milletvekili İlhan Cihaner, ABD'deki iddianameyi gerekçe göstererek 17 Aralık soruşturmasındaki takipsizlik kararının kaldırılmasını ve yeni bir soruşturma açılmasını talep ederek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu.[70]
15 Temmuz darbe girişimi
15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye siyasi tarihinde 12 Eylül 1980 askerî darbesinden otuz yıl sonra yaşanan ilk askerî darbe teşebbüsü olarak kayıtlara geçti.
15 Temmuz 2016, saat 10.30 civarında Kara Havacılık Komutanlığında görevli Binbaşı O.K. darbe girişiminden haberdar oldu. Bunun üzerine öğle saatlerinde kendi inisiyatifi ile bölüğünü terk etti ve Millî İstihbarat Teşkilatına giderek yapılacak olan kalkışmaya dair ihbarda bulundu.[71][72][24] Darbe hazırlığında olunduğuna dair 15 Temmuz, 16.00'da istihbarat edinen MİT Müsteşarı Hakan Fidan, dönemin Genelkurmay II. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'e ilk bilgilendirmeyi verdi.[73] 17.30'daki ayrıntılı bilgi paylaşımı sonrasında durumun ciddi olduğu değerlendirmesinde bulunuldu ve Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanlığına davet edildi.[74] Saat 18.00 sularında Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve komuta kademesiyle görüşmek için karargâha gitti.[74][75][76] MİT'e gelen ihbarın daha büyük bir planın parçası olabileceğinin altını çizdi.[24][74] Bunun üzerine Genelkurmay Başkanlığı; hava sahasının kapatılması, tüm askerî hareketliliğin yasaklanması, Kara Havacılık Okulunun ivedi teftiş edilmesi gibi tedbirler aldı.[73] Karargahta yaşanan bu hareketlilik ve Hulusi Akar’ın Türk hava sahasını kapatma emri üzerine deşifre olduklarından şüphelenen darbeciler, kalkışmayı 03.00'ten 20.30'a çekti.[24][73]
15 Temmuz Darbe Teşebbüsün ardından geçen süre boyunca aralarında Boğaziçi Köprüsü, Büyük İstanbul Otogarı ve Ilgaz Dağı Tüneli'nin de yer aldığı birçok yapı, mekân, meydan ve yerin adı, darbe girişiminin tarihine ithafen değiştirildi. Ayrıca 15 Temmuz tarihi, darbe girişiminde hayatını kaybedenleri anmak amacıyla Demokrasi ve Millî Birlik Günü adıyla 2017'de resmî tatil olarak ilan edildi.
MİT TIR'ları skandalı
19 Ocak 2014'te Suriye'ye giden üç TIR, Hatay'da Adana TMK 10. madde ile yetkili savcılık talimatıyla Kırıkhan Savcılığı tarafından durduruldu ve TIR'lara refakat eden araç içerisindekiler ve TIR içerisinde yer alan bir kişi, Kırıkhan Başsavcısı ve Kırıkhan savcısına, Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubu olduklarını ve araç içerisinde yer alan malzemelerin "devlet sırrı" niteliğinde olduğunu ifade etti. Dönemin Hatay valisi, personelin MİT personeli olduğu ve araçların MİT'e ait olduğu belirtilen talimat yazısıyla tır aranmadan jandarma tarafından yola devam etmesine izin verildi. Fakat TIR'ların önü daha sonra polislerce kesildi fakat daha sonra emniyet güçler geri çekilmesiyle TIR yoluna devam ederek Suriye'ye geçti.[77] Cumhuriyet gazetesi 29 Mayıs 2015 tarihinde "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" başlığıyla konu ile ilgili haber yayımladı.[78] Haberin içeriğinde MİT'e ait bir TIR'ın içinde Suriye'ye götürülen silahların görüntüleri ortaya çıktığı belirtildi. Ayrıca MİT'e ait TIR'larla Suriye'deki gruplara silah ve cihatçı sevk edildiği iddia edildi, kanıt olarak da savcılık dosyasından alındığını belirtilen görüntüler verildi. Aynı gün Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'ndan gönderilen yazı üzerine haber kaldırıldı.[79] Yasaklanan bu görüntülerde, ilaç kutularının altından çıkan havan topu mermileri ve diğer mühimmat yer aldı.[77]
Adalet Yürüyüşü
14 Haziran 2017'de MİT TIR'ları görüntülerini eski Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Can Dündar'a verdiği suçlamasıyla yargılanan CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'na yirmi beş yıl hapis cezası ve tutuklama kararı verildi.[80] "Devletin gizli kalması gereken bilgi ve belgelerini askeri ve siyasal casusluk amacıyla temin etme" ve "FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme" suçlarından yargılanan Berberoğlu'na ilkin müebbet ardından "failin geleceği üzerindeki olası etkileri" sebebiyle indirim takdiri kullanılarak ceza 25 yıla indirildi. Aynı gün CHP, meclisi terk etti.[81] Parti grubuyla olağanüstü gündemle toplanan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 15 Haziran'da Ankara'daki Güvenpark'ta saat 11.00'de bir araya geleceklerini duyurdu.[82][83] CNN Türk'tek Ne Oluyor? programında canlı yayına katılan Kılıçdaroğlu, adalet yürüyüşüne dair şu bilgileri verdi: "Elimde sadece 'Adalet' yazan afiş olacak. Yürüyeceğim. Bıçak kemiğe dayandı. Adalet sağlanıncaya kadar yürüyeceğim. Güvenpark'tan başlayacak, (Berberoğlu'nun tutuklu bulunduğu) İstanbul Maltepe Cezaevi'ne yürüyeceğiz. Kaç gün sürer bilmiyorum. Durmadan yürüyeceğiz."[84]
Kılıçdaroğlu ayrıca yürüyüşün nedenleri arasında kanun hükmünde kararnamelerin uzun süreli olmasını, bu yetkinin FETÖ ile mücadelenin önüne geçilip bütün muhalif kesimlerle mücadeleye dönüşmesini, milletvekillerin tutuklanması, üniversite hocalarının (barış bildirisine imza atanlar dahil) meslekten atılmasını gösterdi ve şunu ekledi:[85]
"Ülkede demokrasi ve adalet yoktu ve süratle hem demokrasiden hem de adaletten uzaklaşan oluştu Türkiye'de. Temel nedenlerden birisi şuydu: Adalet olmadığı içindi, çünkü yargı siyasetin emrine verildi. Yargı eğer siyasetin sopası olarak kullanılıyorsa, muhalefetin tasfiyesine yönelik bir operasyonun ana unsuru olarak kullanılıyorsa, demokrasi yok demektir. Ve dolayısıyla bu yürüyüşü başlattık."
Haber sonrası CHP İzmir Milletvekili ve Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen hükûmetin istifa etmesi gerektiğini söyledi.[86] Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, parlamentonun onayı olmadan böyle bir şeyin yapılmasının suç teşkil ettiğini söyledi.[87] Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MİT TIR'larının Adana'da durdurulmasını aylarca 'ihanet' olarak nitelendirdiğini hatırlattı.[88] Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, TIR'lar "Türkmenlere gidiyordu" dedi.[89] Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Avukatıma talimatı verdim, davayı anında açtım. Bu haberi özel haber olarak yapan kişi de öyle zannediyorum ki bunun bedelini ağır ödeyecek." dedi.[90] Erdoğan, TRT 1'deki Cumhurbaşkanı Özel Yayını programında MİT TIR'larına yönelik operasyon ve Cumhuriyet gazetesinin yayımladığı haberle ilgili soru üzerine Erdoğan, bunun Bayırbucak Türkmenleriyle alakalı bir konu olduğunu ve söz konusu haberin Türkiye'nin imajına gölge düşürmeye çalıştığını söyledi.[90] Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Erdoğan'ın sözlerinden sonra 2 Haziran 2015'te "Tehdidi bırak, bu 20 soruya yanıt ver!" başlıklı bir yazı yazdı.[91] Erdoğan, 24 Kasım 2015'te verdiği demeçte MİT TIR'larının durdurulmasıyla ilgili "O ihaneti biliyorsunuz değil mi. İşte onlar, Türkmenlere insani yardım götüren TIR'lardı. Silah varsa ne olacak, yoksa ne olacak?" diye konuştu.[92] Açılan soruşturmada Can Dündar ile Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün tutuklanmasına karar verildi.[93]
2017-günümüz
Başkanlık sistemi
2017 Türkiye Anayasa Değişikliği Referandumu'nda değişiklik teklifi, özellikle güçler ayrılığı ilkesinin, hükûmetin denetlenebilirliğinin ve meclisin sorgulanabilirliğinin ortadan kaldırıldığı gerekçeleriyle muhalefet partilerinden ve sivil toplum örgütlerinin sert tepkilerine maruz kaldı. Kemal Gözler ve İbrahim Kaboğlu gibi anayasa profesörleri, değişikliklerin meclisi neredeyse tamamen güçsüz kılarak yasama, yürütme ve yargı güçlerini cumhurbaşkanının eline vereceğini belirtti.[95][96] 4 Aralık 2016'da Atatürkçü Düşünce Derneği, Birleşik Kamu İş Konfederasyonu ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) tarafından anayasa değişikliğine karşı Ankara'da düzenlenecek olan miting Ankara Valiliği tarafından yasaklandı; bunun üzerine adı geçen oluşumlar tarafından yapılan yürüyüşte başkanlık sisteminin laik ve demokratik hukuk devleti değerlerini tehdit ettiği belirtilerek değişiklik teklifinin iptali çağrısı yapıldı.[97]
Başkanlık sistemi, 2005'te Adalet Bakanı Cemil Çiçek tarafından önerildi ve Başbakan Erdoğan tarafından desteklendi.[98] Bu süre zarfından sonra başkanlık sistemine geçiş Adalet ve Kalkınma Partisi liderleri tarafından "yeni anayasa" ile birlikte birçok kez açık bir şekilde dile getirildi. Ekim 2016'da partinin Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Nisan 2017'nin değişiklik için referandum tarihi olacağını açıkladı.[99] Kasım 2016'da AK Parti, getirmeyi istediği sistemin adının başkanlık sistemi değil cumhurbaşkanlığı sistemi adıyla anılacağını duyurdu.[100] Bunun üzerine değişiklik teklifinin destekçisi olan hükûmete yakın medya, kullanmakta olduğu başkanlık sistemi adını terk ederek cumhurbaşkanlığı sistemi adını kullanmaya başladı.[101] 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan anayasa değişikliği referandumu %51.41 oranla kabul edildi. Resmi olmayan sonuçların açıklanmasının ardından, Yüksek Seçim Kurulu'nun mühürsüz oyların geçerli sayılmasına yönelik kararını protesto etmek için Türkiye'nin birçok şehrinde gösteriler düzenlendi. Başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere Muğla, Aydın, Mersin, Kocaeli, Adana, Çanakkale ve Konya illerinde toplanan eylemciler referandumun iptali talebinde bulundu ve YSK'nın kararı protesto edildi.[102]
Erdoğanizm
Mustafa Akyol, Erdoğanizmi, Rusya'daki Putinizm'e benzer bir otoriterlik biçimine atıfta bulunarak, temelde Erdoğan etrafında bir kişilik kültüne dayanan bir ideoloji olarak tanımladı. Akyol ayrıca Neo-Osmanlıcılığı, İslamcılığı, Türk milliyetçiliğini, Batı devletlerinin Ortadoğu'ya siyasi müdahalesinden şüphe duymayı, Kemalizm'i reddetmeyi ve merkeziyetçiliği Erdoğanizm görüşünün temel özellikleri olarak tanımlıyor.[103]
Antitez
3 Mart 2023 tarihinde ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu Erdoğanizme eleştiri getirerek, "Sevgili halkım biz bu yola çıkarken hep Halil İbrahim sofrasından bahsettik. Çünkü 'bu sofraya bu ülkenin tüm renklerini davet etmemiz gerekir' dedim, 'yoksa bu ülke iflah olmaz' dedim. Türkiye’nin bütün renklerini birleştire birleştire kazanmak için yola çıktık. Soframız böylece gittikçe genişledi. Çünkü amaç sadece ceberut sarayı göndermek ya da değiştirmek değildi, amaç aynı zamanda yeni güzel bir Türkiye oluşturmaktı. 'Bu sofraya o oturmasın bu oturmasın' diyerek, bu ülkeyi toparlayamayız. Birilerini hor görerek, göz ardı ederek Türkiye’yi değiştiremeyiz. Bu Türkiye’yi 20 yıldır yaşıyoruz zaten. 'Erdoğan gitsin, Erdoğanizm gelsin' bu da olmaz. Tarihi sorumluluğumuz var bizim. İttifakımızın diğer ortakları medyaya çıkıp hakaretler etmiyor. İttifaka zarar veren demeçler hiç vermiyor. Hiçbirinin ittifak içinden oy devşirmeye çalıştığını da görmedim. Sürekli aynı olgular, birbirini tekrar eden hamleler. Biz ülkeyi siyasi operasyonlar ile yönetmeye talip olmayacağız. Hepimizin sorumluluğu var ve sorumlu davranacağız" ifadelerini kullandı.
2019 yerel seçimleri
2019 yerel seçimlerinde iktidar partisi AK Parti, 16 yıl sonra ilk kez İstanbul ve Ankara'nın yanı sıra Türkiye'nin en büyük 6 ilinden 5'inin yönetimini kaybetti. Kaybetmenin nedeni, büyük ölçüde AK Parti'nin Türkiye'deki ekonomik krizi kötü yönetmesine, artan otoriterliğe ve hükümetin sığınmacı krizi konusundaki tavırlara bağlanıyor. Seçimlerden kısa bir süre sonra, YSK, İstanbul'da yeniden seçim kararı aldı. Karar, AK Parti'nin popülaritesini düşürdü ve AK Parti, Haziran'daki seçimleri daha da büyük bir farkla yeniden kaybetti.[37][74] [104][105][106][107]
Parlamenter sisteme yeniden dönüş ve demokratikleşme çabaları
Güçlendirilmiş parlamenter sistem, kavram olarak değilse de terim olarak ilkin 2011 yılında Cumhuriyet Halk Partisi seçim bildirgesinde kullanıldı. Burada söz konusu terim, "Yeni Anayasa'nın temel ilkeleri" başlığı altındaki 12 ilkeden biri olarak yer aldı.[108] Güçlendirilmiş parlamenter sistem daha sonraki dönemde, hedeflenen siyasal rejimi tanımlayan, kapsamlı bir şemsiye kavrama dönüşerek CHP bildirgesindeki diğer 11 ilkeyi ve çok daha fazlasını içerdi. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, güçlendirilmiş parlamenter sistemin "yürütmeyi güçlendiren modeller karşısında yasama organının güçlenmesi amacına yönelik" bir kavram olarak ilk kez 2015 yılında siyaset bilimci Doç. Dr. Burak Cop tarafından kullanıldığını belirtmektedir.[109]
2017 referandumuyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemini Türkiye'deki ekonomik ve siyasal krizlerin sebebi olarak gören muhalefet partileri parlamenter sisteme dönüş talebini dile getirmeye başladılar.[110] Öte yandan 2017 öncesindeki sistemin de yetersiz olduğu görüşü, önerilen yeni siyasal düzenin güçlendirilmiş parlamenter sistem olarak adlandırılmasını beraberinde getirdi.[110] Muhalefet partileri 2018 seçimlerinin ardından güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçme arzularını kamuoyuyla ayrı ayrı paylaştılar. Kasım 2020'de Gelecek Partisi,[111] Mayıs 2021'de İYİ Parti,[112], Ekim 2021'de DEVA Partisi[113] kendi güçlendirilmiş parlamenter sistem hedeflerini bağımsız olarak ilan ettiler. Bu süreçte güçlendirilmiş parlamenter sistem hakkında siyasi partilerden bağımsız akademik yayınlar da yapıldı.[110] CHP, İYİ Parti, DEVA, Gelecek Partisi, SAADET ve DP, Ekim 2021 itibarıyla TBMM'de bir araya gelerek ortak metin çalışmalarına başladı.[114] Altı partinin genel başkan yardımcılarından oluşan ortak komisyon beş başlıklı bir taslak metin üzerinde çalışmaya başladı.[115] Metin, 2021 Aralık ayında tamamlandı.[116] 28 Şubat 2022 günü yapılan imza töreniyle parti liderleri bu metni onayladı ve kamuoyuna sundu.[117]
Metnin içeriğinde, altı partinin fikir birliğine vardığı ilkeler yer aldı. Eski parlamenter sistemden farklı olarak hükûmet kurmanın kolay, düşürmenin ise zor olması amaçlandı.[118][115] Bunun için, hükûmet düşüren TBMM üyelerine, yeni hükûmeti de belirleme zorunluluğu getirilmesi hedeflendi. Cumhurbaşkanlığı sisteminden farklı olarak, hükûmetin meclis tarafından kurulması, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisinden istifa etmesi ilkeler benimsendi. Bunlar dışında yargı sisteminde, basın özgürlüğünde ve kamu atamalarında değişiklikler öngören ilkeler yer aldı.[115][119]
28 Kasım 2022 gününde altı partinin ortak komisyonu tarafından "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi" başlıklı 84 maddelik anayasa değişikliği teklif maddeleri kamuoyuna sunuldu.[120] Değişikliğe konu maddeler mutabakat metninde yer alan ilkelere uygun olarak düzenlendi. Ancak Sürecin işleyişi şeffaf ve tutarlı olmadığı için eleştiriliyor. Metin, geniş toplum kesimleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerin anayasa kürsüleriyle ve barolarla müzakere edilmemesinden eleştiriliyor. Muhalefetin 2017 yılında AK Parti ve MHP tarafından yürütülen anayasa değişiklik sürecine benzer eleştiriler yapıp, ama kendilerinin bunu güçlendirilmiş parlamenter sistem süreci için yapmadıkları tutarsızlık olarak görülüyor.[121]
Anayasa hukuku profesörü Kemal Gözler'e göre, Türkiye altılı masanın önerdiği sistemle 2014-2018 arasındaki sisteme geri dönecektir. Yani Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği ve bir Bakanlar Kurulunun ve bir Başbakanın bulunduğu bir sistem. "Allah aşkına 2014-2018 arasında Türkiye’de tek adam rejimi yok muydu? Bu dönemde Başbakan Ahmet Davutoğlu veya Başbakan Binali Yıldırım Cumhurbaşkanına karşı direnebilmiş miydi?"[122]
Millet İttifakı
Türkiye'de 2023 genel seçimlerinde ana rakip olan Cumhur İttifakı'na karşı yarışmak üzere altı muhalefet partisinden oluşan millet ittifakı kuruldu.[123][124][125] Aslen 2018 genel seçimlerinden önce kurulan ittifak,[126][127] Türkiye'nin yeni kurulan otoriter eğilimli başkanlık sistemine direnme konusunda ortak payda bulan siyasi yelpazedeki dört muhalefet partisi tarafından resmen başlatıldı.[128]
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İYİ Parti, muhalefete yıllar sonra ilk büyük seçim başarısını kazandıran 2019 yerel seçimleri için ittifakı yeniden kurdu.[129]
İttifak o zamandan beri genişledi ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisinden ayrılan iki yeni partiyi bünyesine dahil etti: Gelecek Partisi ve Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA).[130] Her iki parti de Millet İttifakı partileriyle birlikte ortak bir aday gösterme niyetlerini önceden açıklamıştı.[131] Genişlemeden kısa bir süre sonra Millet İttifakı gelecekteki hükûmet programlarını açıklayarak Türkiye'de seçimlerden önce bunu yapan ilk siyasi oluşum oldu.[132] Millet İttifakı, 30 Ocak 2023 tarihinde Ortak Politikalar Mutabakat Metni'ni Ankara'da kamuoyu ile paylaştı.[133]
Millet İttifakı güçlendirilmiş bir parlamenter sistemin kurulmasına özellikle vurgu yaptı. Ülkedeki mevcut demokratik gerileme ve otokratik yönetim eğilimini tersine çevirme, hukukun üstünlüğünü ve kuvvetler ayrılığını yeniden tesis etme ve Türkiye'nin insan hakları sicilini iyileştirme ittifakın hükûmet programında değindiği konular arasında yerini aldı.[134][135]
İktidardaki AK Parti ve siyasi müttefiki MHP'nin girişimiyle başlayan, 31 Mart 2022'de Türkiye Büyük Millet Meclisinden oy çokluğuyla geçen yasa neticesinde bir partinin meclise girebilmesi için gereken seçim barajı %10'dan %7'ye düşürüldü. Yeni seçim kanununda yer alan yasaların uygulanabilmesi için yasaların mecliste kabul edilmesinin üzerinden en az 1 yıl geçmesi gerekmektedir. Dolayısıyla yeni seçim barajı 31 Mart 2023'den sonra yapılacak seçimler için geçerlidir. Bu değişiklik 1980 Darbesi'nin ardından Milli Güvenlik Konseyi tarafından uygulamaya konulan ana seçim barajıyla alakalı ilk değişikliktir.
Ayrıca, ittifaktaki partiler için bu seçimde, önceki seçimden farklı olarak, milletvekili dağılım hesabına toplam ittifak oyu değil, ittifak oyunun oransal olarak partilerin kendi oyuna eklenmesiyle oluşan son parti oyu girmektedir. Tek başına giren partiler ve bağımsız adaylar için bu durumda değişiklik yoktur. Bu nedenle Millet İttifakını oluşturan altı parti, 22 Mart'ta 2023 genel seçimlerine ittifak olarak girmek için Yüksek Seçim Kuruluna ittifak protokolünü teslim etti. CHP ve İYİ Parti, 5 milletvekilinin altında milletvekili çıkaracak olan 25 dolayındaki ilde fermuar sistemini uygulayıp seçime ortak liste ile ve güçlü olan partinin logosu altında girilmesi halinde daha fazla milletvekili çıkarılabileceği hesabı yaptı. Ayrıca Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da daha fazla millet vekili sayısına ulaşılabilmesi için "ittifak içi ittifak" veya "üçlü ittifak" denen formülü Gelecek Partisi ve DEVA Partisine önerdi. Buna göre bu partiler Saadet Partisi listelerinden seçime girecek ve artık oylar boşa gitmeyecekti. Ancak Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu'nun bu fikre olumlu yaklaşmasına karşın DEVA Partisi lider Ali Babacan'ın olumsuz karşılaması sebebiyle bu formül uygulanmadı. Onun yerine 7 Nisan tarihinde CHP ve İYİ Parti, seçimlere kendi logolarıyla ve listeleriyle; Demokrat Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi milletvekili adaylarını CHP listelerinden gösterme konusunda YSK'ya ek protokol metni sundu. Böylece dört siyasi parti ortak liste olarak CHP listelerinden seçimlere girdi.
RTÜK'ün CHP'li Üyesi İlhan Taşcı’nın açıklamasına göre, 1 Nisan-11 Mayıs tarihleri arasında devlet kanalı TRT’de Erdoğan’a 48 saatten fazla yer verilirken diğer cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu için bu süre 32 dakikaydı. Kampanya sürecinde Cumhur İttifakı’ndan milletvekili adayı olan bakanlar istifa etmediği için kamu gücünün seçim kampanyasında kullanılması iddiaları yoğunlaştı.
Seçime günler kala AK Parti'nin dilinde Millet İttifakı'nın terör örgütleriyle ilişkisi olduğu iddiaları yoğunlaştı. Erdoğan 7 Mayıs İstanbul mitinginde, Millet İttifakı'nın 14 Mayıs seçimleri için hazırladığı kampanya filminin üzerine, PKK liderlerinden Murat Karayılan’ın 2015 yılındaki konuşmaları montajlandı ve bu tek bir filmmiş gibi gösterildi.[136]
"Beşli Çete" terimi
İlk olarak Cengiz Holding, Limak Holding, Kalyon Holding, Kolin Holding ve Makyol Grubu'nu kapsayan; muhalefet tarafından yolsuzluk ile suçlanan şirketlere dair bir siyasi terim olarak ortaya çıkmıştır. Dünyada en çok ihale alan şirketlerin arasına girmişlerdir.[137][138]
Osmangazi Köprüsü, İstanbul Havalimanı, Avrasya Tüneli ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi birçok büyük kamu ihalesini almışlardır. Bunun gibi projeler için vergi affı ve devlet garantili ödeme[a] gibi bazı ayrıcalıklar tanınmıştır.[139] AK Partili 85 milletvekilinin sunduğu torba yasa teklifinde, şirketlerin güvenilirliği konusunda tereddüte yol açacak nitelikte haberlerin engellenmesi istendi. Muhalefet, bu teklifin "beşli çete" denen şirketleri korumak için yapıldığını savundu.[140][141]
128 milyar dolar tartışması
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın faizleri düşük tutmak adına dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak önderliğinde 128 milyar dolar harcadığı iddiası vardır. Kasım 2020'de ABD'li yatırım bankası Goldman Sachs'ın tahminlerine göre merkez bankası Türkiye'de faizlerin düşük tutulması için 100 milyar dolardan fazla rezerv harcadı.[142][143]
Kerim Rota'nın tahminlerine göre 128 milyar dolarlık TCMB döviz rezerv satışına Mart 2019'da yerel seçimler öncesi başlandı. Döviz rezervlerinin satışı 2020 Kasım’da dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın istifası ve dönemin TCMB Başkanı Murat Uysal'ın görevden alınması ile sona erdi.[144][145]
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu iddiaları yalanladı ve rezerv kaybı olmadığını, bu paranın "Milletin hazinesinde ve Merkez Bankası'nda" olduğunu iddia etti. Ancak bundan önce yaptığı açıklamalarda Erdoğan, “128 milyar doların COVID-19 pandemisi ile mücadelede”,[146] ve “Yatırımlara, depreme karşı harcandığını” iddia etmişti. Erdoğan bu açıklamalardan sonra, sorulara cevap verirken “Merkez Bankasının rezervlerinin nerede olduğu sorulur mu?” diye sordu. Gazete Duvar'ın yayımladığı bir manşete göre; “3,5 ayda bu soruya 5 farklı cevap verildi.”[147][148][149]
Kaynakça
- ^ "Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçişte Etkili Olan Dış Faktörlerin Değerlendirilmesi" (PDF). iibfdergi.sdu.edu.tr. 23 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 23 Ağustos 2022.
- ^ "Türkiye'de Çok Partili Sisteme Geçiş: İç ve Dış Dinamiklerin Analizi". dergipark.org.tr. s. 477. 1 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Eylül 2022.
- ^ Bülent Tanör, Osmanlı Türk Anayasal Gelişmeleri. Yapı Kredi Yayınları. s. 338.
- ^ "Kanunlar" (PDF). resmigazete.gov.tr. T.C. Resmî Gazete. 15 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 18 Eylül 2020.
- ^ Yaşar, Abdullah. "Yeter Söz Milletin". 9 Eylül 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2010.
- ^ Özkan, Ayçin. "Eski Seçimlere Bak 22 Temmuz'u Tahmin Et!". Yeni Aktüel. Cilt 104. 29 Eylül 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Haziran 2008.
- ^ Gözler, Kemal. "Türk Anayasa Hukuku". Anayasa.gen.tr. 2 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2008.
Alıntı: Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, Yapı Kredi Yayınları, 1998, s. 314
- ^ "Cumhurbaşkanı Seçimleri". Belgenet. 29 Ekim 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Haziran 2008.
- ^ "23 Mart 1980 tarihli Milliyet gazetesi: ADAY ÇIKMADI, SEÇİM SALIYA KALDI". 23 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ocak 2023.
- ^ "27 Mart 1980 tarihli Milliyet gazetesi, Sayfa 7: 3. TURDA ADAY OLAN CHP'Lİ EZMAN 81 OY ALDI". 23 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ocak 2023.
- ^ "28 Mart 1980 tarihli Milliyet gazetesi, Sayfa 10: Cumhurbaşkanlığı için yapılan dünkü 2 tur oylamada da sonuç alınamadı". 20 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ocak 2023.
- ^ "28 Şubat davasında 21 sanığa müebbet". Gazete Duvar. 14 Nisan 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Nisan 2018.
- ^ "Yargıtay, 28 Şubat davasında 14 sanığa verilen müebbet hapis cezasını onadı". Anadolu Ajansı. 9 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Temmuz 2021.
- ^ "28 Şubat davası cezaları kesinleşti!". Habertürk. 19 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ağustos 2021.
- ^ a b "Anayasa uçtu 51 milyar dolar cepten gitti". Hürriyet. 19 Şubat 2002. 11 Ocak 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Ocak 2021.
- ^ a b "Türkiye'de 1923-2006 Döneminde İktisadî Krizler ve İstatistikler itibarıyla Sektörel Analizler". www.akademiktisat.net. 7 Şubat 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ocak 2021.
- ^ Tatlıyer, Mevlüt (17 Ağustos 2019). "2000'li Yıllarda Türkiye Ekonomisi". SETA. SETA. 4 Ocak 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2021.
- ^ TBMM, 3 Kasım'da seçim kararı aldı 24 Eylül 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Radikal, 31 Temmuz 2002.
- ^ "3 Kasım 2002 seçimleri: Erdoğan, Gül ve Derviş BBC'de". BBC Türkçe. 2 Kasım 2018. 29 Kasım 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Kasım 2018.
- ^ Siirt seçimleri iptal 14 Temmuz 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., radikal.com.tr, 2/12/2002.
- ^ Portre: Recep Tayyip Erdoğan 27 Ekim 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., aljazeera.com.tr, 14 Ağustos 2014.
- ^ "Ruling Party Wins – DW – 07/23/2007". dw.com (İngilizce). 25 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mayıs 2023.
- ^ "Balyoz iddianamesi kabul edildi". Bugün. 19 Temmuz 2010. 18 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2010.
- ^ a b c d "İşte o ilk yayın". 26 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2014. Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi: ":1" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ "İşte o kaydın hikâyesi". 15 Mayıs 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2010.
- ^ "Baykal'ın 'mesleki' ilişkisi bal gibi haberdir!". 26 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2014.
- ^ "Nesrin Baytok CNN TÜRK'e konuştu". 13 Mayıs 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ocak 2022.
- ^ "Metacafe'ye BAYKAL yasağı". 26 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2014.
- ^ "Doğrudan hükümeti suçladı". 26 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ocak 2022.
- ^ "Nesrin Baytok suskunluğunu bozdu". 26 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2014.
- ^ "Baykal'ın avukatı: Kaset montaj". 26 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ocak 2022.
- ^ "Can Baytok yargıya gitti". Radikal Gazetesi. 17 Mayıs 2010. s. Türkiye. Erişim tarihi: 17 Mayıs 2010.
- ^ ...Ve Baykal istifa etti 12 Mayıs 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. NTV, 10 Mayıs 2010
- ^ Baykal kurultaya katılmıyor 13 Mayıs 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. NTV, 10 Mayıs 2010
- ^ Kılıçdaroğlu: Aday olmayacağım 12 Mayıs 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. NTV, 10 Mayıs 2010
- ^ Kılıçdaroğlu adaylığını açıkladı 20 Mayıs 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Milliyet, 1 Haziran 2010
- ^ a b "Son Dakika: Deniz Baykal'a kaset kumpasında şok görüntüler ortaya çıktı!". Milliyet. 30 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ocak 2022. Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi: ":0" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ "Baykal kasetini kim hazırladı?". Sabah. 7 Mart 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ocak 2022.
- ^ "Baykal Kasetini Erdoğan Sızdırdı İddiası". bianet. 24 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ a b "Gezi Parkı'ndaki 'kavga'nın sebebi AVM planı". Rota Haber. 25 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Haziran 2013.
- ^ "haber.sol.org.tr". 28 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Temmuz 2013.
- ^ "Gezi Parkı'nda gece nöbeti". CNN Türk. 25 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mayıs 2013.
- ^ "Eskişehir'de Binlerce Kişi AKP İl Binasına Yürüdü". Sondakika.com. 12 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Haziran 2013.
- ^ "İçişleri Bakanı Güler: 67 ilde 235 eylem ve etkinlik yapıldı". Radikal gazetesi. 12 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Haziran 2013.
- ^ "Polis, Taksim Meydanı'ndan ayrıldı". Milliyet gazetesi. Erişim tarihi: 1 Haziran 2013.
- ^ "Polis Gezi Parkı'nı müdahaleyle boşalttı, gösteriler sürüyor". Radikal gazetesi. 12 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2013.
- ^ "Yeniköy'de gergin Gece başlıklı 20 Haziran 2013 tarihli Milliyet Haber İnternet sitesi haberi". 12 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Haziran 2013.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 6 Temmuz 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Temmuz 2013.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 4 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Temmuz 2013.
- ^ "2.5 milyon insan 79 ilde sokağa indi". Milliyet gazetesi. Erişim tarihi: 23 Haziran 2013.
- ^ Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi;cankaybi073
isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi;abdullahcömert
isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ "Ethem Sarısülük'ün ölüm nedeni kurşun". NTV. 25 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Mart 2014.
- ^ BBC. "Ali İsmail Korkmaz hayatını kaybetti". BBC Türkçe. 8 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Mart 2014.
- ^ "Ahmet Atakan'ın ailesi: "Düşme nedeni bilinmiyor"". BBC Türkçe. 14 Eylül 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Mart 2014.
- ^ "Berkin Elvan hayatını kaybetti". BBC Türkçe. 13 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Mart 2014.
- ^ "Berkin Elvan gösterilerinde iki ölüm". BBC Türkçe. 13 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Mart 2014.
- ^ "'Gezi'de biber gazından kanser oldum' diyen Mehmet İstif hayatını kaybetti". "t24" internet haber sitesi. 14 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2014.
- ^ Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi;haber.mynet.com
isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ "Arşivlenmiş kopya". 19 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2016.
- ^ "10 Ekim: "Dertleri polise, devlete dokunmamak"". dw.com/tr. 10 Ekim 2019. 10 Ekim 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Kasım 2019.
- ^ "Anadolu Ajansı: İki canlı bomba ve TNT". CNN Türk. 10 Ekim 2015. 11 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ekim 2015.
- ^ "Ankara'da barış mitingine bombalı saldırı: 95 ölü". BBC Türkçe. 11 Ekim 2015. 13 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Ekim 2015.
- ^ "Ankara terror attack: Turkey censors media coverage of bombings as Twitter and Facebook 'blocked'". 24 Kasım 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Ekim 2015.
- ^ "Rıza Sarraf ABD'de tutuklandı!". İhlas Haber Ajansı sitesi, 22 MArt 2016. Erişim tarihi: 22 Mart 2016.
- ^ "U.S. arrests Turkish businessman for scheme to evade Iran sanctions". Reuters. 18 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2016.
- ^ "Turkish National Arrested for Conspiring to Evade U.S. Sanctions Against Iran, Money Laundering and Bank Fraud". ABD Adalet Bakanlığı web sitesi. 21 Mart 2016. 3 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2016.
- ^ 26 Mayıs 2016 Cnnturk.com haberiː Bharara 17 Aralık dosyasını delil olarak sundu
- ^ "AKP bir kez daha 'önüne yatacak' mı?". birgun.net. 28 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Mayıs 2016.
- ^ "İlhan Cihaner'den 17-25 Aralık başvurusu". birgun.net. 27 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2016.
- ^ "Darbeyi MİT'e haber veren binbaşı konuştu". 15 Temmuz darbe girişimini MİT’e haber veren binbaşının ifadesi ortaya çıktı. Akşam. 20 Mayıs 2017. 8 Eylül 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Temmuz 2020.
- ^ "Yıldırım: Darbe girişimi istihbaratı MİT'e saat 15.00 civarında geldi". CNN Türk'e konuşan Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz'da darbe girişimi istihbaratının MİT'e saat 15.00 civarında geldiğini belirtti. BBC Türkçe. 3 Ağustos 2016. 6 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Temmuz 2020.
- ^ a b c "Darbe gece saat 03:00'te başlayacaktı". cnnturk.com. 18 Temmuz 2016. 18 Temmuz 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Temmuz 2016.
- ^ a b c d "Türkiye'nin demokrasi zaferi dört yaşında". Bugün, Türkiye'nin dört bir yanında toplumun her kesiminin katılım sağladığı kararlı bir direnişle bertaraf edilen 15 Temmuz hain darbe girişiminin dördüncü yıl dönümü. FETÖ/PDY üyesi hainler tarafından Genelkurmay Başkanı'nın karargahında esir alındığı, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı başta olmak üzere birçok kamu binasının savaş uçakları ve helikopterlerle bombalandığı, sivil vatandaşların üzerine tanklardan bomba ve kurşun yağdırıldığı Türkiye'nin en uzun gecesinde yaşananlar hâlâ toplumun hafızasında tazeliğini koruyor. 251 vatandaşımız şehit, 2196 vatandaşımız da gazi olduğu ülkenin dört bir yanında kahramanca direniş öykülerinin yazıldığı o kara günde yaşananları saat saat derledik. Sözcü. 15 Temmuz 2020. 16 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Temmuz 2020. Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi: ":2" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ "15 Temmuz Günü MİT Müsteşarı Fidan'ın Genelkurmay Karargahı'ndan Çıkış Anının Görüntüsü Ortaya Çıktı". 2017. 8 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Temmuz 2020.
- ^ "MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın darbe girişimi öncesi karargahtan çıkış anı". MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Karargahı. Sözcü. 1 Kasım 2017. 20 Ocak 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Temmuz 2020.
- ^ a b "MİT tırları soruşturması: Neler olmuştu?". 27 Kasım 2015. 28 Kasım 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar". 29 Mayıs 2015. 20 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "MİT TIR'ları haberine yasak geldi". 3 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "MİT TIR'ları davasında 25 yıl hapis verilen CHP'li vekil Enis Berberoğlu tutuklandı". 27 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "CHP grubu Meclis'i terk etti: Berberoğlu kararı faşizmin tescili". 27 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "Gandhi sahaya indi: Milletvekili tutuklanan CHP'den eylem kararı". 27 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "Kılıçdaroğlu: Yarın Güvenpark'ta yürüyüşümüzü başlatacağız". 27 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "Kılıçdaroğlu 'adalet yürüyüşü'nü anlattı: Ankara'dan İstanbul'a yürüyeceğiz". 27 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ Alemdar, Zeynep; Köprülü, Süreya, "KEMAL KILIÇDAROĞLU İLE RÖPORTAJ: ADALET YÜRÜYÜŞÜ VE TÜRKİYE'DE DEMOKRASİNİN GELECEĞİ" (PDF), Turkish Policy Quarterly, Volume 16 (2), s. 18, 5 Ekim 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF), erişim tarihi: 5 Ekim 2017
- ^ "Türmen: BM harekete geçebilir". 20 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "Demirtaş'tan MİT TIR'ları açıklaması". 20 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "Bahçeli: MİT TIR'ları AKP'nin elinde patlamıştır". 20 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "Can Dündar'dan Davutoğlu'na cevap: Yarını bekleyin". 20 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ a b "Erdoğan, Can Dündar'a sert çıktı: Bedelini ağır ödeyecek". 26 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "Tehdidi bırak, bu 20 soruya yanıt ver!". 12 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "Erdoğan: O TIR'ların içinde silah varsa ne olur, yoksa ne olur?". 31 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "Can Dündar ve Erdem Gül cezaevinde". 12 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2017.
- ^ "EIU Democracy Index 2020 – World Democracy Report". Economist Intelligence Unit. 3 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Mart 2021.
- ^ Gözler, Kemal (25 Aralık 2016). "Prof. Kemal Gözler: Elveda kuvvetler ayrılığı, elveda anayasa". T24. 27 Aralık 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ocak 2017.
- ^ Köse, Hilal (26 Aralık 2016). "Prof. Dr. Kaboğlu: Padişahın bile partisi yoktu". Cumhuriyet. 2 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ocak 2017.
- ^ "Başkanlık sistemine karşı binler Anıtkabir'e akın etti". Sözcü. Ankara. 5 Aralık 2016. 3 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ocak 2017.
- ^ "Gündem başkanlık tartışması". NTV.com.tr. 3 Ocak 2005. 28 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ekim 2016.
- ^ "AKP'den başkanlık açıklaması: Nisan ayında referanduma gidilebilir". BirGün. 29 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ekim 2016.
- ^ Yalçın, Zübeyde (16 Kasım 2016). "Başkanlık değil Cumhurbaşkanlığı". Sabah. 9 Temmuz 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Şubat 2017.
- ^ AK Parti'nin "başkanlık sistemi" adı yerine "cumhurbaşkanlığı sistemi" adını kullanmaya başlamasına dair kaynaklar:
- "Başkanlık sistemi nasıl olacak?". Sabah. 28 Ekim 2016. 6 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Şubat 2017.
- "Cumhurbaşkanlığı Sistemi madde madde bilgilendirilecek". Sabah. 23 Aralık 2016. 6 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Şubat 2017.
- "Sistem tam başkanlık, ismi cumhurbaşkanlığı". Cumhuriyet. 19 Ekim 2016. 23 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Mart 2017.
- ^ "Referandum protestolarında gözaltılar". BBC Türkçe. 18 Nisan 2017. 20 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Nisan 2017.
- ^ Akyol, Mustafa (21 Haziran 2016). "Erdoganism". Foreign Policy. Erişim tarihi: 30 Temmuz 2016.
- ^ "Turkey's ruling party loses Istanbul election". BBC News. 23 Haziran 2019.
- ^ Isil Sariyuce and Ivana Kottasová (23 Haziran 2019). "Istanbul election rerun set to be won by opposition, in blow to Erdogan". CNN. 23 Haziran 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Gauthier-Villars, David (23 Haziran 2019). "In Setback for Erdogan, Opposition Candidate Wins Istanbul Mayor Seat". Wall Street Journal.
- ^ "Son dakika… Financial Times'tan şok İstanbul seçimi yorumu". www.sozcu.com.tr. 23 Haziran 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ "2011 CHP Seçim Bildirgesi". 5 Temmuz 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ "Türkiye için yeni bir hükümet sistemi tasarımı: Güçlendirilmiş parlamenterizm" (PDF). Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2022/1. Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Haziran 2022. s. 85. 8 Temmuz 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Ağustos 2022.
- ^ a b c Erdölen, Yunus Emre (18 Ekim 2021). ""Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" 101". serbestiyet.com. 18 Ekim 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ocak 2022.
- ^ Gazetesi, Dünya (11 Eylül 2020). "Gelecek Partisi, 'Tam Demokrasi İçin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem' önerisini tanıttı". dunya.com. 18 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ocak 2022.
- ^ "İYİ Parti Genel Başkanı Akşener nasıl bir parlamenter sistem önerdi?". BBC News Türkçe. 29 Kasım 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ocak 2022.
- ^ "DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'dan güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi". Evrensel.net. Evrensel Gazetesi. 6 Ekim 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ocak 2022.
- ^ "Altı muhalefet partisinin anlaştığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışması". www.cumhuriyet.com.tr. 12 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ocak 2022.
- ^ a b c Ayşe Sayın. "6 muhalefet partisinin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışması hangi düzenlemeleri öngörüyor?". BBC News Türkçe. 3 Aralık 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ocak 2022.
- ^ Eray Görgülü (10 Ocak 2022). "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'de Gelecek çatlağı". DW.COM. Deutsche Welle. 11 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ocak 2022.
- ^ Gazetesi, Dünya (28 Şubat 2022). "'Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem' için imzalar atıldı". dunya.com. 7 Mart 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Mart 2022.
- ^ Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi;dw1
isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ "6 parti Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem için ortak metni bu hafta tamamlıyor: Cumhurbaşkanı 7 yıllığına seçilecek, aktif siyasete dönemeyecek". T24. 14 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Ocak 2022.
- ^ "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi" (PDF). 28 Kasım 2022 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ Şirin, Tolga (8 Mart 2022). "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem neyi güçlendiriyor?". T24. Erişim tarihi: 16 Nisan 2023.
- ^ Gözler, Kemal (3 Aralık 2022). "Altılı Masanın Anayasa Değişikliği Önerisi Güçlendirilmiş Parlâmenter Sistem mi Yoksa Yarı-Başkanlık Sistemi mi Getiriyor?". www.anayasa.gen.tr. 22 Aralık 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Nisan 2023.
- ^ "Turkish Opposition to Run Joint Candidate Against President Erdogan (2023)". Balkan Insight (İngilizce). 22 Ağustos 2022. 22 Ağustos 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2023.
- ^ "Opposition parties agree to unite against People's Alliance in upcoming Turkish elections". Daily Sabah (İngilizce). 2 Mayıs 2018. 3 Mayıs 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2023.
- ^ "Opposition parties agree to unite against People's Alliance in upcoming Turkish elections". Daily Sabah. 3 Mayıs 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Mayıs 2018.
- ^ "4 parti birleşti! Millet İttifakı geliyor". Haberiniz. 3 Mayıs 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mayıs 2018.
- ^ "Turkish opposition joins forces for parliament vote". Al-Monitor. 14 Mayıs 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Mayıs 2018.
- ^ "Seçim 2018: Millet İttifakı nasıl işleyecek?". BBC News Türkçe. 8 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2023.
- ^ "İttifak bu kez AKP'ye kaybettirdi, CHP'ye kazandırdı: Ankara 25 yıl sonra el değiştirdi". BBC News Türkçe. 8 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2023.
- ^ Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi;altilimasa
isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ "2022'de Altılı Masa: Cumhurbaşkanı adayı 2023'e kaldı". Medyascope. 21 Aralık 2022. 21 Aralık 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2023.
- ^ Özgenç, Cansu Timur & Özgecan (31 Ocak 2023). "Millet İttifakı, hükümet programını açıkladı: Sığınmacılara Türkçe öğretilecek". Medyascope. 31 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2023.
- ^ "Millet İttifakı, Ortak Politikalar Mutabakat Metni'ni Açıklıyor". euronews.com. 30 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ocak 2023.
- ^ "Millet İttifakı'nın hükümet programında neler var? – DW – 30.01.2023". dw.com. 30 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2023.
- ^ "Opposition Alliance in Turkey: Can it Restore Democracy?". IACL-IADC Blog (İngilizce). 22 Şubat 2022. 22 Şubat 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2023.
- ^ "Montajlı videolar, dezenformasyon: Seçim propagandasının sınırı nedir?". BBC News Türkçe. 2023-05-20. Erişim tarihi: 2023-05-21.
- ^ "Kılıçdaroğlu'nun "Beşli çete" dediği holdingler Cengiz, Limak, Kalyon, Kolin ve Makyol'un aldığı kamu ihaleleri". Medyascope. 14 Aralık 2020. 14 Aralık 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2022.
- ^ "Her taşın altında 'beşli çete' var". birgun.net. 25 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2022.
- ^ "Osmangazi'ye 6 ay için 1.75 milyar TL ödenecek". www.sozcu.com.tr. 10 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2022.
- ^ "HDP'li Beştaş: 'Beşli çete' demek yasaklanıyor". Diken (İngilizce). 28 Mart 2022. 28 Mart 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Mart 2022.
- ^ "Artık 'Beşli Çete' denilemeyecek mi?". www.cumhuriyet.com.tr. 28 Mart 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Mart 2022.
- ^ Staff, Reuters (5 Kasım 2020). "Goldman Sachs: Turkey FX interventions top $100 billion year-to-date". Reuters (İngilizce). 16 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Nisan 2021.
- ^ "'128 milyar dolar nerede' pankartları dünya gündeminde". www.sozcu.com.tr. 14 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Nisan 2021.
- ^ Kerim Rota (24 Aralık 2021). "Kerim Rota Yazdı: Con Ahmet'in "Işıltılı" Dönüşü". Paraanaliz. ParaAnaliz. 19 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ekim 2022.
- ^ Kerim Rota (2 Kasım 2019). "Kerim Rota Yazdı: "Con Ahmet'in Devri Daim Makinesi Döviz Piyasasında"". ParaAnaliz. 19 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ekim 2022.
- ^ "Cumhurbaşkanı Erdoğan: 128 milyar dolar iddiası baştan sona yanlış". euronews. 21 Nisan 2021. 21 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2021.
- ^ "128 milyar dolar tartışması: Nasıl başladı? Rezervler ne durumda?". gazeteduvar.com.tr. 14 Nisan 2021. 14 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Nisan 2021.
- ^ Duvar, Gazete (6 Şubat 2021). "'128 milyar dolar' sorusuna 3,5 ayda 5 farklı cevap". gazeteduvar.com.tr. 1 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2021.
- ^ "Erdoğan kafaları karıştırdı". odatv. 1 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2021.
Kaynak hatası: <ref>
"lower-alpha" adında grup ana etiketi bulunuyor, ancak <references group="lower-alpha"/>
etiketinin karşılığı bulunamadı (Bkz: Kaynak gösterme)