İçeriğe atla

Hitit mitolojisi

Vikipedi, özgür ansiklopedi
15.06, 23 Haziran 2024 tarihinde Zafer (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 33358346 numaralı sürüm (Gerekçe: + yorum içeren katkı + Kaynak gerektiren değişiklik)

Hitit mitolojisi, Mezopotamya kaynaklarından esinlenmiş olmakla beraber, Hatti ve Hurri etkisinde de kalmıştır. Hititler, ele geçirdikleri bölgelerde tapınılan tanrı ve tanrıçalara gösterdikleri saygıdan ve onları yerel ölçekte de olsa tanımalarından dolayı "Bin Tanrılı Halk" adını almıştır.

Yapısı

Yazılıkaya'da ahiretteki (yeraltı dünyası) 12 tanrıyı betimleyen rölyef.

Hitit mitolojisinin ve panteonunun odağında fırtına tanrısı bulunur. Baş tanrı olan eril fırtına tanrısının dışındaki bir diğer temel ve önemli kavram ise Hitit öncesi ve sonrası Anadolu mitoloji ve kültürlerinde de rastlanan, dişil güneş tanrıçasıdır ki bu tanrıça bir tür ana tanrıça karakteridir ve arz ile özdeşleştirilmiştir. Bu kavramlarda köken araştırılmasına gidildiğinde varılan sonuçlar genellikle fırtına tanrısının Hint-Avrupa kökenli olduğu, güneş tanrıçasının ise bölgenin yerel halklarından yani Hattilerden alınmış olabileceğidir.[1]

Hitit mitolojisi, Hititler öncesi Anadolu kavimlerinin inançlarından ve çevre inançlarından etkilenmiş olsa da en net karakteristiklerinden birisi, özellikle erken dönemlerde senkretizasyondan uzak olması ve hatta senkretizasyondan kaçınmasıdır. Örneğin Hitit mitolojisinin ana karakteri olan fırtına tanrısı, aynı zamanda büyük oranda yerelleşmiştir, diğer bir deyişle farklı yörelerin kendi yerel fırtına tanrıları vardır. Fırtına tanrısı kavramı odak alınarak millî veya genel bir karakterin vurgulanmasının yanı sıra bunun yerelleştirilmesiyle yerel karakter de vurgulanmaktadır.

Hitit İmparatorluğu'nun genişlemesiyle birlikte Hitit mitolojisinde senkretizm de görülmeye başlanmıştır. Bunun örneklerinden birisi, siyasi yayılmayla birlikte kraliyet arşivlerinde bahsedilen tanrı ve tanrıça isimlerinde Suriye ve Mezopotamya’da tapınılan tanrı ve tanrıçaların da isimlerine rastlanmaya başlanmasıdır. Yapılan antlaşmalarda geçmekte olan, antlaşmaya tanık tanrıların listelerinde de Hatti ve Hint-Avrupa dışı kökenli, çevre mitolojilerde yer alan tanrılara rastlanmaktadır. MÖ 13. yüzyılda Hitit mitolojisinde senkretizasyonun bir başka temsili olarak kabul edilebilecek bir yenilik daha yaşanmıştır ki bu da tanrı ve tanrıçaların gruplaştırılmasıdır. Buna göre tanrı ve tanrıçalar kaluti olarak anılan “daireler” içerisinde gruplaştırılmışlardır. Bugün Türkiye topraklarında bulunan Yazılıkaya’daki rölyeflerde betimlemelerine rastlanan bu olayın bir başka ilginç yönü de betimlemelerden Hatti kökenli olduğu anlaşılan çoğu tanrı için Hurri dilinde isimlerin kullanılmasıdır[2] ki bu senkretizasyonun en bariz ve kalıcı örneğidir.

Bununla birlikte Hitit mitolojisinde, sistematik bir senkretizasyondan veya herhangi bir şekilde sistematik olarak kabul edilmiş bir mitik hiyerarşiden söz etmek pek doğru olmaz, zira resmî anlamda diğerlerinden üstün görülen ve kabul edilen bir mitik hiyerarşi bulunmamaktadır.

Tanrıları

Hititlerin göktanrı sembolü

Hititler, birçok doğa olayını tanrılara bağlamakla beraber onları insan şekilli (antropomorfik) olarak düşünmekteydiler. Buna göre bir tanrı, istediği takdirde çekip gidebiliyordu. Tanrının gitmesiyle ona bağlı olan doğa olayları da etkileniyordu.

Gök Tanrı / Fırtına Tanrısı

Gök tanrısı aynı zamanda fırtına tanrısıydı. Anadolu'nun iklimini göz önünde bulundurulduğunda -eskiden daha sıcak olduğu düşünülse de- fırtınaların önemi olduğu söylenilebilir. Bir fırtına sırasında Kral II. Murşili'nin dilinin tutulduğu şöyle ifade edilir:

"Birden hava bozdu. Gök tanrısı korkunç bir şekilde gürledi ve ben ürktüm. O zaman ağzında söz azaldı ve söz kesiklik yaparak yukarı doğru çıktı. Yıllar geçince bu düşlerimde de kendini duyurmaya başladı. Bu düşlerden birinde tanrının eli bana değdi ve konuşma gücümü bütünü ile yitirdim."[3]

Bir Hitit metninde de II. Muvatalli'nin duası şöyle geçmektedir:

"Hatti'nin Fırtına Tanrısı'nın önünde yürüyen boğa Şeri, efendim, benim dua olarak bu sözlerimi tanrılara bildir! Efendiler, göğün ve yerin efendileri tanrılar bu sözlerimi ve duamı işitsinler."

Panteonun başı olan Fırtına Tanrısı Teşup/tarhunt ile Ejderha Illuyanka

Tanrıça

Hititlerde tanrı kadar tanrıça da önemlidir. Bunun izdüşümü olarak da Hitit toplumuna kadın erkeğe eş değer konumdadır.

Hitit Tanrıçası, Hattilerde Vuruşemu, Hurrilerde Hepat diye adlandırılmış olan tanrıçadır. Hititlerde "Arinna'nın güneş tanrıçası", geç Hititlerde Kupaba olarak da geçmiştir. (Kybele'nin de aynı inancın devamı olduğu düşünülmektedir.)

Tanrıça isimleri tabletlerde farklı isimlerde geçse de benzer özelliklere sahiptir. Özellikle Hurri etkisiyle, Teşup'un panteona girmesiyle beraber Teşup'un karısı tanrıça Hepat da önemli bir yer tutmaya başlamış hatta Arinna'nın güneş tanrıçası ile eş bir konuma gelmiştir. Bir belgede şöyle denmektedir:

"Bütün ülkelerin kraliçesi efendin, Arinna'nın güneş tanrıçası! Hatti ülkesinde sen Arinna'nın güneş tanrıçası adını alırsın, sedir ağacı ülkelerinde ise Hepat adını alırsın."

Mitolojik Yaratıklar

Liturji

Hattuşa'daki büyük tapınak ve depoları.

Hitit dininde liturji büyük oranda büyü ile iç içeydi. Liturji özellikle günlük hayatın ve tipik yaşam devrelerinin sorunlarıyla ilgiliydi. Örneğin kişinin yaşamının bir devresini kapatıp bir diğerine başlaması, ergenlik dönemi veya doğum gibi, çeşitli ritüellerle desteklenir ve geçişi kolaylaştırma amacı güdülürdü. Liturjinin ilgilendiği sorunların hepsinin kaynağı ilahî olarak görülmezdi; bazıların kaynağı bir tür “kirlilik” kavramıyla bağdaştırılırdı. Hitit kültüründe hastalıklar genellikle ritüellerle tedavi edilirdi; bu hem bireysel anlamda (örneğin uykusuzluk tedavisine rastlanmıştır) hem de daha toplumsal, kitlesel bir anlamda (örneğin salgınların kovulmasına rastlanmıştır) geçerlidir.

Liturjide yer alan büyü ve ritüeller büyük oranda günlük köy yaşantısından analojiler şeklindeydi.

Tapınaklar ve dinin idaresi

Kral ve yönetimi dinin imparatorluk topraklarındaki idaresi ve konumundan sorumluydular ve bu tapınakların bakımı, liturjinin uygun şekilde yerine getirilmesi gibi çeşitli görevleri içermekteydi. Başkentte fırtına tanrısı ve güneş tanrıçasına tapınılan büyük tapınakların yanı sıra imparatorluk topraklarında birçok farklı yerde irili ufaklı birçok farklı tanrı ve tanrıça için tapınaklar bulunmaktaydı. Tapınaklarda yer alan put veya putların yapıldığı malzemeler, kalitesi (veya kaliteleri), sunulan adakların özellikleri, tapınakla ilgilenen hizmetlilerin sayısı ve nitelikleri gibi hususlar devletin sorumluluğu altındaydı.

Bir anlamda tapınakta, tapınağın adandığı tanrı (veya tanrıça) doyurulur ve bakılırdı. Tanrıların ihtiyacı olduğuna inanılan şeyler o dönemlerin Hitit soylularının ihtiyaçlarına benzerdi.

Tapınakların bakımının yanı sıra belirli dönemlerde farklı tanrılara şölenler düzenlenirdi. Bu şölen ve kutlamaların çoğunluğu tarımsal takvime göre gitmekteydi: örneğin sonbahar sezonunda gerçekleştirilen, depoların hasat edilen ürünlerle dolmasını kutlayan ve bu odak etrafında gelişen şölenler gibi. Ayrıca özellikle Yazılıkaya’daki ana galeriler Hattuşa’nın fırtına tanrısı için büyük bir yeni yıl kutlamasının da gerçekleştirildiği fikrini doğurmuştur.[4] Hitit festivallerine, genellikle, kralın katılması şarttı. Bu, festivallerin zaman çizelgesini sık sık etkilemiştir.

Çoğunlukla festivallerde yiyecek türünde adaklar sunulur; çeşitli atletik müsabakalar, at veya koşu yarışları, müzik dinletileri gibi eğlenceler tertiplenirdi. Bununla birlikte, festivallerin sergilediği eğlence kültürü hakkında çok detaylı bilgilerin olduğu söylenemez; örneğin Hitit müziği hakkında çok az bilgi bulunmaktadır.

Kaynakça

  1. ^ Beckman, G. “The Religion of the Hittites”. Biblical Archaeologist. Haziran/Eylül 1989.
  2. ^ Laroche, E. “Tesub, Hebat et leur cour. Journal of Cuneiform Studies. 2: 113-36. 1948. & Laroche, E. “Le pantheon de Yazılıkaya”. Journal of Cuneiform Studies. 6:115-23. 1952
  3. ^ Erhan Altunay. "Hititler". 21 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Eylül 2023. 
  4. ^ Otten, H. “Ein Text zum Nujahrsfest aus Boğazköy”. Orientalistische Literaturzeitung. 51:101-05. 1956.